Thread Rating:
  • 6 Vote(s) - 2.33 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Cennet Nerededir Yerdemi Göktemi ? (Kar©glanin 29 Eylül 2017 Vaazi)
#1
RasitTunca-2 

Cennet Nerededir Yerdemi Göktemi ?

(Kar©glanin 29 Eylül 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

سُوۡرَةُ الاٴعلی
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
سَبِّحِ ٱسۡمَ رَبِّكَ ٱلۡأَعۡلَى (١) ٱلَّذِى خَلَقَ فَسَوَّىٰ (٢) وَٱلَّذِى قَدَّرَ فَهَدَىٰ (٣) وَٱلَّذِىٓ أَخۡرَجَ ٱلۡمَرۡعَىٰ (٤) فَجَعَلَهُ ۥ غُثَآءً أَحۡوَىٰ (٥) سَنُقۡرِئُكَ فَلَا تَنسَىٰٓ (٦) إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُ‌ۚ إِنَّهُ ۥ يَعۡلَمُ ٱلۡجَهۡرَ وَمَا يَخۡفَىٰ (٧) وَنُيَسِّرُكَ لِلۡيُسۡرَىٰ (٨) فَذَكِّرۡ إِن نَّفَعَتِ ٱلذِّكۡرَىٰ (٩) سَيَذَّكَّرُ مَن يَخۡشَىٰ (١٠) وَيَتَجَنَّبُہَا ٱلۡأَشۡقَى (١١) ٱلَّذِى يَصۡلَى ٱلنَّارَ ٱلۡكُبۡرَىٰ (١٢) ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيہَا وَلَا يَحۡيَىٰ (١٣) قَدۡ أَفۡلَحَ مَن تَزَكَّىٰ (١٤) وَذَكَرَ ٱسۡمَ رَبِّهِۦ فَصَلَّىٰ (١٥) بَلۡ تُؤۡثِرُونَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا (١٦) وَٱلۡأَخِرَةُ خَيۡرٌ۬ وَأَبۡقَىٰٓ (١٧) إِنَّ هَـٰذَا لَفِى ٱلصُّحُفِ ٱلۡأُولَىٰ (١٨) صُحُفِ إِبۡرَٲهِيمَ وَمُوسَىٰ (١٩)

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

87/A'LÂ-1: Sebbihısme rabbikel a’lâ.
Rabbinin “Âlâ” ismini tesbih et.


87/A'LÂ-2: Ellezî halaka fesevvâ.
O ki yarattı sonra sevva etti (dizayn etti, düzenledi).


87/A'LÂ-3: Vellezî kaddere fe hedâ.
Ve O ki, bir kader tayin etti. Sonra da hidayet etti.


87/A'LÂ-4: Vellezî ahrecel mer’â.
Ve O ki, yerden mera (yeşillikler) çıkardı.


87/A'LÂ-5: Fe cealehu gusâen ahvâ.
Sonra da onu siyah atık haline getirdi.


87/A'LÂ-6: Senukriuke fe lâ tensâ.
(Kur'ân'ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın.


87/A'LÂ-7: İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehre ve mâ yahfâ.
Ancak (bu) Allah'ın dilediği şeydir. Muhakkak ki O, açık ve gizli olanı bilir.


87/A'LÂ-8: Ve nuyessiruke lil yusrâ.
Ve kolay gelmesi için Biz (O'nu), sana kolaylaştıracağız.


87/A'LÂ-9: Fe zekkir in nefeatiz zikrâ.
O halde, eğer zikir fayda verecekse zikret (zikri öğret, öğüt ver).


87/A'LÂ-10: Seyezzekkeru men yahşâ.
Allah'a karşı huşû duyan kişi zikir yapacaktır (ve tezekkür edecektir).


87/A'LÂ-11: Ve yetecennebuhel eşkâ.
Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecek).


87/A'LÂ-12: Ellezî yaslen nârel kubrâ.
Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak.


87/A'LÂ-13: Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ.
Sonra onun içinde (ateşte) ölmez ve de hayat bulmaz.


87/A'LÂ-14 : Kad efleha men tezekkâ.
Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.


87/A'LÂ-15: Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
Ve (o nefsini tezkiye eden) Rabbinin İsmi'ni zikretti ve de namaz kıldı.


87/A'LÂ-16: Bel tu’sırûnel hayâted dunyâ.
Hayır, siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz (tercih ediyorsunuz).


87/A'LÂ-17: Vel âhıretu hayrun ve ebkâ.
Ve ahiret hayatı daha hayırlıdır ve bâkidir (devamlıdır).


87/A'LÂ-18 : İnne hâzâ le fîs suhufîl ûlâ.
Muhakkak ki bu, evvelki sahifelerde de elbette var.


87/A'LÂ-19: Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.
(Hz.) İbrâhîm'in ve (Hz.) Musa'nın sahifelerinde (var).
Meali :


Sadakallahul Aziym A'LÂ Suresi 1 ila 19. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

    "Anne cennet kapılarının ortasındadır."

(Hadis-i Şerif ,İbn Hanbel, V, 198);

    "Cennet annelerin ayakları altındadır."

(Hadis-i Şerif ,Nesâî, Cihad, 6)


"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتَ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلاَ يُظْلَمُونَ نَقِيرًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrâ


Meali :

Esteuzubillah

Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.

Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 124. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ  وَإِن جَاهَدَاكَ عَلى أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve vassaynâl insâne bi vâlideyhi, hamelethu ummuhu vehnen alâ vehnin ve fisâluhu fî âmeyni enişkurlî ve li vâlideyke, ileyyel masîr. Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ ma’rûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyye, summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn


Meali :

Esteuzubillah

İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) Önce bana, sonra da ana, babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.

Sadakallahul Aziym LOKMAN Suresi 14 ve 15. ayet

ibrahim HAKKI Hazretlerinin marifetnamesinde  yer verdiği konulardan biriside şudur :

ârifler demişlerdir ki, alemde insan ahlâkı, türlü hayvanların şekil ve suretlerinin benzer ve misalleri, insan nefsinde de vardır ki, hayvanî kötü ahlâklardır. Meselâ;
kibir sureti kaplana benzerdir.
Tasallut sureti aslana benzerdir.
Haset sureti kurda benzerdir…
Gazap sureti köpektir;
hile sureti tilkidir;
gaflet sureti tavşandır;
ferce yönelik şehvet sureti eşektir;
arkadan yaklaşma sureti domuzdur;
midevî şehvetin sureti koyundur;
oburluk sureti inektir;
tama sureti karıncadır;
cimrilik sureti faredir;
kin sureti beyaz devedir;
vecdin sureti kırmızı devedir;
düşmanlık sureti yılandır;
ezanın-sıkıntı vermenin sureti akreptir;
Vesvese sureti sarı arıdır ve diğer ahlâk suretleri, sair hayvanların şekillerine benzer. Hatta kötü ahlaktan birine galip olan gönül, rüyada kendini o surette olan hayvana dahi galip görür… Bütün hayvan suretleri ve kâinatın şekilleri insanın içinde ve dışında suret bulup şekillenmiştir..

Bu aciklamayi şu ayet ispat edip durur:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَواْ مِنكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ  فَجَعَلْنَاهَا نَكَالاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn. Fe cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev’ızaten lil muttakîn

Meali :

Esteuzubillah

Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.


Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 65. ve 66. ayet
--ALINTI--
Burada söz konusu edilen ibret dersinden maksat, Allah’a karşı isyan edenlerin cezasız kalmayacağıdır. Bu ibret dersi, hiç kimsenin sonsuz ilim ve kudret sahibi yüce Allah’a karşı küçük aklıyla kurnazlık yapmak gibi bir ahmaklığa saplanmaması konusunda yapılan bir uyarıdır. Bu uyarıdan ders almayanlar burada veya öteki dünyada, rezil-rüsvay olmuş, aşağılanmış bir şekilde cezalandırılacaklardır.

Diğer taraftan, insanlık faziletinden mahrum kalmış bir insan, şeklen insan da olsa, manen ameline göre bir hayvanın suretine girmiştir.

Elmalılı'nın izahına göre, insan ile maymun arasındaki fark, bir kıl ve kuyruktan ibaret olmayıp, akıl, mantık ve ahlâk farkı vardır. Maymunun bütün hüneri taklitçiliğidir. Halbuki maymunun önünde günlerce ateş yakılsa, karşısında ısınması öğretilse, sonra da bir kıra götürülüp önüne odun ve kibrit konsa, odunları kendi başına yakıp ısınması mümkün değildir. İşte maneviyatı silinmiş insanlar da böyledir. Onlar kör bir taklitten başka bir şey düşünemezler. İlk bakışta insan gibi görünseler de hakikatte maymundan başka bir şey değillerdir. Fındığı kırar, yer de bir fındık ağacını dikmeyi idrak edemezler. (Hak Dini Kur'ân Dili, ilgili ayetlerin tefsiri)

Demek ki, Allah'a isyan eden kimseler insanlıktan çıkmış sayılırlar. Görünüşte insan suretinde yaşasalar bile, amellerine göre manen bir hayvan sıfatını almışlardır.
--ALINTI SONU--

isa efendimiz son yemekde ortadaki ekmegi böldü, ve dedi bu benim etim, yiyin dedi, sonra şerbet vardi, vişne veya üzüm şerbeti bu da benim kanim, için dedi. Yani o , o elemnetlerin kendini oluşturcak olan parcalar oldugunu biliyordu, fakat onlari o, havarilerini yedirdi, ve o havarileri olarak hayat sürdü, misyonunu tamam etti, ve hiristiyanlik diye bir din, dünyada, ikinci büyük din oldu, ve onlar yine onun lokmalarini, onun müsadesi ile yediler, amma dedi, sofradiklerden yaninizda, evinize götürmeyin bundan dedi, alip gidenler domuz suretine carpildilar.

Bunlar hepsi gösteriyorki insanlar yaptiklari ameller neticesinde, ya iyi bir insan suretine, yada kötü ahlaklari sebebi ile, kötü bir hayvan sifatina carpiliyolrlar, carpilmakdan  kasit işte yeni hayatlarinda, o hayvan olarak dünyaya gelip,  ve mesela dünya dünya diye dünyaya ve ömre doymayan birsi, karga suretine carpilip, yeni hayatini karga suretinde sürmekde, ve ona beşyüz sene ömür bahşeden rab, onu yaz kiş ayakda, uyku dünek yok, ve bir lokmaya muhtac halde birakiyorki, al sana taptigin ömür, bak bakalim, bu senin için hayirilimi dercesine, ona bir nevi yaptgi yanlişdan dönmesini, hayatanin bir serencami olarak talim ediyor.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَٱتۡلُ عَلَيۡہِمۡ نَبَأَ ٱبۡنَىۡ ءَادَمَ بِٱلۡحَقِّ إِذۡ قَرَّبَا قُرۡبَانً۬ا فَتُقُبِّلَ مِنۡ أَحَدِهِمَا وَلَمۡ يُتَقَبَّلۡ مِنَ ٱلۡأَخَرِ قَالَ لَأَقۡتُلَنَّكَ‌ۖ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلۡمُتَّقِينَ (٢٧) لَٮِٕنۢ بَسَطتَ إِلَىَّ يَدَكَ لِتَقۡتُلَنِى مَآ أَنَا۟ بِبَاسِطٍ۬ يَدِىَ إِلَيۡكَ لِأَقۡتُلَكَ‌ۖ إِنِّىٓ أَخَافُ ٱللَّهَ رَبَّ ٱلۡعَـٰلَمِينَ (٢٨) إِنِّىٓ أُرِيدُ أَن تَبُوٓأَ بِإِثۡمِى وَإِثۡمِكَ فَتَكُونَ مِنۡ أَصۡحَـٰبِ ٱلنَّارِ‌ۚ وَذَٲلِكَ جَزَٲٓؤُاْ ٱلظَّـٰلِمِينَ (٢٩) فَطَوَّعَتۡ لَهُ ۥ نَفۡسُهُ ۥ قَتۡلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ ۥ فَأَصۡبَحَ مِنَ ٱلۡخَـٰسِرِينَ (٣٠) فَبَعَثَ ٱللَّهُ غُرَابً۬ا يَبۡحَثُ فِى ٱلۡأَرۡضِ لِيُرِيَهُ ۥ كَيۡفَ يُوَٲرِى سَوۡءَةَ أَخِيهِ‌ۚ قَالَ يَـٰوَيۡلَتَىٰٓ أَعَجَزۡتُ أَنۡ أَكُونَ مِثۡلَ هَـٰذَا ٱلۡغُرَابِ فَأُوَٲرِىَ سَوۡءَةَ أَخِى‌ۖ فَأَصۡبَحَ مِنَ ٱلنَّـٰدِمِينَ (٣١) مِنۡ أَجۡلِ ذَٲلِكَ ڪَتَبۡنَا عَلَىٰ بَنِىٓ إِسۡرَٲٓءِيلَ أَنَّهُ ۥ مَن قَتَلَ نَفۡسَۢا بِغَيۡرِ نَفۡسٍ أَوۡ فَسَادٍ۬ فِى ٱلۡأَرۡضِ فَڪَأَنَّمَا قَتَلَ ٱلنَّاسَ جَمِيعً۬ا وَمَنۡ أَحۡيَاهَا فَڪَأَنَّمَآ أَحۡيَا ٱلنَّاسَ جَمِيعً۬ا‌ۚ وَلَقَدۡ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُنَا بِٱلۡبَيِّنَـٰتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرً۬ا مِّنۡهُم بَعۡدَ ذَٲلِكَ فِى ٱلۡأَرۡضِ لَمُسۡرِفُونَ (٣٢) إِنَّمَا جَزَٲٓؤُاْ ٱلَّذِينَ يُحَارِبُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُ ۥ وَيَسۡعَوۡنَ فِى ٱلۡأَرۡضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُوٓاْ أَوۡ يُصَلَّبُوٓاْ أَوۡ تُقَطَّعَ أَيۡدِيهِمۡ وَأَرۡجُلُهُم مِّنۡ خِلَـٰفٍ أَوۡ يُنفَوۡاْ مِنَ ٱلۡأَرۡضِ‌ۚ ذَٲلِكَ لَهُمۡ خِزۡىٌ۬ فِى ٱلدُّنۡيَا‌ۖ وَلَهُمۡ فِى ٱلۡأَخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ (٣٣) إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُواْ مِن قَبۡلِ أَن تَقۡدِرُواْ عَلَيۡہِمۡ‌ۖ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ۬ رَّحِيمٌ۬ (٣٤) يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَٱبۡتَغُوٓاْ إِلَيۡهِ ٱلۡوَسِيلَةَ وَجَـٰهِدُواْ فِى سَبِيلِهِۦ لَعَلَّڪُمۡ تُفۡلِحُونَ (٣٥) إِنَّ ٱلَّذِينَ ڪَفَرُواْ لَوۡ أَنَّ لَهُم مَّا فِى ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعً۬ا وَمِثۡلَهُ ۥ مَعَهُ ۥ لِيَفۡتَدُواْ بِهِۦ مِنۡ عَذَابِ يَوۡمِ ٱلۡقِيَـٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنۡهُمۡ‌ۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ۬ (٣٦) يُرِيدُونَ أَن يَخۡرُجُواْ مِنَ ٱلنَّارِ وَمَا هُم بِخَـٰرِجِينَ مِنۡہَا‌ۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ۬ مُّقِيمٌ۬ (٣٧) وَٱلسَّارِقُ وَٱلسَّارِقَةُ فَٱقۡطَعُوٓاْ أَيۡدِيَهُمَا جَزَآءَۢ بِمَا كَسَبَا نَكَـٰلاً۬ مِّنَ ٱللَّهِ‌ۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ۬ (٣٨) فَمَن تَابَ مِنۢ بَعۡدِ ظُلۡمِهِۦ وَأَصۡلَحَ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَتُوبُ عَلَيۡهِ‌ۗ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ۬ رَّحِيمٌ (٣٩) أَلَمۡ تَعۡلَمۡ أَنَّ ٱللَّهَ لَهُ ۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَغۡفِرُ لِمَن يَشَآءُ‌ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ ڪُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدِيرٌ۬ (٤٠)

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

5/MÂİDE-27: Vetlu aleyhim nebeebney âdeme bil hakkı iz karrebâ kurbânen fe tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel minel âhar(âhari) kâle le aktulennek(aktulenneke) kâle innemâ yetekabbelullâhu minel muttekîn(muttekîne).
Ve onlara Adem'in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen olayı) hakkıyla oku, Allah'a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı, (Kurban) ikisinin birinden kabul edilir ve diğerinden ise kabul edilmez. (Kurbanı kabul edilmeyen) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. O da, “Allah sadece takvâ sahiplerinden kabul eder.” dedi.


5/MÂİDE-28: Lein besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktulek(aktuleke), innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).
Gerçekten, eğer sen, beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.


5/MÂİDE-29: İnnî urîdu en tebûe bi ismî ve ismike fe tekûne min ashâbin nâr(nâri), ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Gerçekten ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni, böylece ateş halkından olmanı dilerim.Ve zâlimlerin cezası, işte budur.


5/MÂİDE-30: Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha minel hâsirîn(hâsirîne).
Bunun üzerine nefsi, onu, kardeşini öldürmeye kandırdı (kolay ve zevkli gösterdi). Böylece onu öldürdü, sonra hüsrana uğrayanlardan oldu.


5/MÂİDE-31: Fe beasallâhu gurâben yebhasu fîl ardı li yuriyehu keyfe yuvârî sev’ete ahîh(ahîhi) kâle yâ veyletâ e aceztu en ekûne misle hâzel gurâbi fe uvâriye sev’ete ahî, fe asbaha minen nâdimîn(nâdimîne).
Sonra, Allah, ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana, bu karga gibi olup böylece kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum?" dedi Sonra da pişman olanlardan oldu.


5/MÂİDE-32: Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne).
İşte bundan dolayı (Tevrat'ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki Resûl'lerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.


5/MÂİDE-33: İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).
Allah ve O'nun Resûl'ü ile harp edenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise, onlara “büyük azap” vardır.


5/MÂİDE-34: İllellezîne tâbû min kabli en takdirû aleyhim, fa’lemû ennallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Onları sizin (yenerek) ele geçirmenizden önce tövbe edenler hariç. Artık Allah'ın Gafûr (mağfiret eden) olduğunu, Rahîm (rahmet nuru gönderen) olduğunu biliniz!


5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


5/MÂİDE-36: İnnellezîne keferû lev enne lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu li yeftedû bihî min azâbi yevmil kıyâmeti mâ tukubbile minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Muhakkak ki o kâfir olanlar, eğer yeryüzünde olanların hepsi, ve onunla birlikte bir misli daha onların olsa, kıyamet gününün azabından kurtulmak için onları feda edecek olsalar (fidye olarak verseler), onlardan kabul edilmez. Ve onlar için “acı azap” vardır.


5/MÂİDE-37: Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ, ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).
Ateşten çıkmak isterler ve onlar oradan çıkacak değillerdir. Ve, onlar için “daimî azap” vardır.


5/MÂİDE-38: Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Ve, hırsızlık yapan erkek ve kadının yaptıklarına karşılık olmak üzere, Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Ve Allah Azîz'dir, Hakîm 'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).


5/MÂİDE-39: Fe men tâbe min ba’di zulmihî ve aslaha fe innallâhe yetûbu aleyh(aleyhi) innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Artık kim, yaptığı zulümden sonra tövbe ederse ve ıslâh olursa, o taktirde, muhakkak ki Allah onun tövbesini kabul eder. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.


5/MÂİDE-40: E lem ta’lem ennallâhe lehu mulkus semâvâti vel ardı yuazzibu men yeşâu ve yagfiru limen yeşâ(yeşâu) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Göklerin ve yerin mülkünün Allah'ın olduğunu bilmiyor musun? Dilediğine azap eder ve dilediğini mağfiret eder. Ve Allah herşeye kaadirdir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ مَفَازًا (٣١) حَدَآٮِٕقَ وَأَعۡنَـٰبً۬ا (٣٢) وَكَوَاعِبَ أَتۡرَابً۬ا (٣٣) وَكَأۡسً۬ا دِهَاقً۬ا (٣٤) لَّا يَسۡمَعُونَ فِيہَا لَغۡوً۬ا وَلَا كِذَّٲبً۬ا (٣٥) جَزَآءً۬ مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابً۬ا (٣٦) رَّبِّ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَہُمَا ٱلرَّحۡمَـٰنِ‌ۖ لَا يَمۡلِكُونَ مِنۡهُ خِطَابً۬ا (٣٧) يَوۡمَ يَقُومُ ٱلرُّوحُ وَٱلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةُ صَفًّ۬ا‌ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنۡ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحۡمَـٰنُ وَقَالَ صَوَابً۬ا (٣٨) ذَٲلِكَ ٱلۡيَوۡمُ ٱلۡحَقُّ‌ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ مَـَٔابًا (٣٩) إِنَّآ أَنذَرۡنَـٰكُمۡ عَذَابً۬ا قَرِيبً۬ا يَوۡمَ يَنظُرُ ٱلۡمَرۡءُ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُ وَيَقُولُ ٱلۡكَافِرُ يَـٰلَيۡتَنِى كُنتُ تُرَٲبَۢا (٤٠)

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

78/NEBE-31: İnne lil muttekîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.


78/NEBE-32: Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.


78/NEBE-33: Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).
Ve o günlerde onlarla aynı yaşta, memeleri büyütülüp dikleştirilmi şahane endamlı genç kızlar. ( Burda televizyonlardaki, mama plastik Hasan Findik aklima geliyor, ve diyorki meme ve gösgüs güzelleştirme operasonlari uzmani Hasan Findik, yani cigerim, o vakit bu vakit, ve kadinlar artik dik ve dolgun ve güzel memeli kizlar kadinlar, yani öyle olunca, ve vakit bu vakit, peki cennet neresi, burasimi, daha yukarisimi)


78/NEBE-34: Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Ve içi dolu kadehler vardır.


78/NEBE-35: Lâ yes’meûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Orada boş söz ve yalan işitmezler.


78/NEBE-36: Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
(Bunlar) Rabbin tarafından, hesaba karşılık verilen mükâfattır (ihsanlardır).


78/NEBE-37: Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir.


78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân'ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.


78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.


78/NEBE-40: İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yenzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.

-----------------------
Zikirimizdeki Kelimei tevhid zikrine gelince

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Hergün 100 kere "Lâ İlahe İllallahü Vahdehu Lâ Şerikeleh Lehül Mülkü ve Lehül Hamdü ve Hüve Âlâ Külli Şey-ün Kadir" diyen kimse, 10 köle azad etmiş gibi olur, kendisine 100 sevap yazılır, yüz günahı silinir, o gün akşama kadar şeytanın şerrinden emin olur. Hiçbir kimse hiçbir ibadetle bu seviyeye ulaşamaz, ancak ondan daha fazla yapan müstesna.

(Hadis'i Şerif, Buhari, Müslim)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Gezdiği sokakta bir kere söyleyenin bir milyon günahı bağışlanır, defterine bir milyon sevap yazılır ve kendisi için cennette bir köşk inşa edilir. Hadis'i Şerif

(Hadis'i Şerif, Ahmed İbn'i Hanbel)

"LAİLAHEİLLALLAH" bütün günahları mahveder, mizana konulmaz çünkü onun karşısında bir şey durmaz.1 kere sadakatle söylendiğinde, 4000 büyük günahı defterden sildirir ve 4000 derece yükseltir.

ve işte o zamanilari yaşiyoruz, cünkü benim üniversite ögrenciligim vaktinde,  sabancinin bir gök deleni vardi, ve binlerce oda, onlarca kat, ve demek olurki bu sabanci, önceki hayatinda, cokca kelimei tevhid ceken biriydiki, ona işde her bir "LAİLAHEİLLALLAH" zikire bir kat  ve bir oda verllmiş, her bir kat kac daire, kac oda , kac tane köşk verilmiş ondan daha cok köşkü olan inslarda var mesela USA başkani Trump amca gökdelen oteller krali, dünyada bu köşkler, peki bunlar köşk degilde möşkmü, lan salak aha san cennet, aha san köşk, ve bunlar muhammed vakti yokdu, ne oldu o zaman, ve eger bir ileri zaman gecerken, dünya bir yukari yükseliyorsa, o zaman, sema veya cennet gelecek demek,  ve gelecek ise, dünün gelecegi biziz, bizim gelecegimiz de yarinlar olur, ve yarinlar cennet demek olur, ve birgün ölümünde caresi bulunursa, sonsuz yaşama sirrida ifşa olmuş olur, ve hastlaliklarda gen teknolojisi ile cözülürse, artik hastalik diyede birşey olmaz, ve o zamanalrda gelecek demekki, ve daha sen cenneti nerde ariyon, gökteyse lan zaten biz dünün semasiyiz, yarin bürgün ise bizim semamiz olur, ve mülk suresinde öyle buyurmuyormu Rab

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ  ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr. Summerciıl basara kerrateyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr


Meali :

Esteuzubillah
O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Geleceginize "future" Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.

Sadakallahul Aziym MULK Suresi 3. ve 4.ayet

ölümsüzlüge gelince, yine bazi insanlar varki, buna astral seyahet diyorlar, yani tasavvufun tüm gayesi olan işlem, en son raddeye varinca, alincak olan meyva, yani ruhu bedenden cikarabilmek hali, ve bazilari bunu budizmle yapiyor, bazilari islamla, bazilari sihir ve büyücülükle, bazilari esmaül hüsna ile, bazilarida zikir ile yapiyor,  ve ruh bedenden cikip, geri dönmesini ögrenince, ve cikip heryere gidebilince, ve duvardan gecebilince, ve ilerde olanlari görebilince, bu beden ona sinir degilidrki, yani artik onun için beden sadece bir kaporta, ve böyle bir insan, ruhunu bedenden cikarabilen birisi için, artik ölümün bir manasi varmi, ölüm ne, ruhun bedenden ayrilmasi, amma işde ondan sonrasi mühim, yeni bir bedene girebilmek, ve bunuda başarabilen bir ruh, artik ölümsüzlügede erdi, eskiyen bedenden cikar, birde ona tekme atar artik eskidindiye, yeni bedene gidiyon der, ve ayni matrixdeki mr simitin bu bedenler de hapsolup ve o kan kokusundan nefret ediyon, bu bedenden cikmam lazim diyor, ve sonunda cikmasini ögreniyor, ve amma işde, matrix veya mehdide bunu ögreniyor, ve birgün mehdide bunu başariyor, ve bedenden cikip, başka bedene girebilir o, ve öyle olunca,  yani bu ruh derecesine, bu nefis derecesine yükselen birisi için, artik ölümün bir mansasi yok demek olur, ve bugün bunu yapan onlarca insan biliyon ben, ve demekki o zaman onlar bunu da burada dünyada başka bedene gecipde yapiyorsa bu işi, bazilari artik "orda Cennette  sonsuz kalirlar sirrina ermişler demek olur, cennet neresi o zaman? burasi neresi? cennet yerdemi gökdemi, yoksa analarin ayaginin altindami, yani nere orasi? bu dünya, analar  nerde geziyor yürüyor, bu dünyada, uzayda degil lan, bakin  ve birazda siz tefekkür ediniz.

---------
Zikrimizdeki Salavati Kebirdeki

Allahumme salli ala seyyidina Feryail,
Allahumme salli ala seyyidina Ferruh,
kimdir nedir necidir derseniz
Allahu Teala Hz. Ademi ilk toprakdan halkettiginde, daha icine ruh üflenmemiş hali, camur testi veya camur biblo gibiyken, rivayete göre , 40 sene cile rüzgari estirmiş, 1senede sürur rüzgari estirmişki, onun görevli  meleginin birisinin ismi Feryail, digerinin ismide Ferruh veya ferah ve sürurdur. bu yüzden insan ömrünün 40 da biri sürür ve ferahdir, diger 39 u cile ve caba ve gayret  ile gecer, ve sonunda ise, varilan cennet, ve gelecek ve günümüz.

ve cennette bazilarina cennetin en fakirine bir dünya verilcek, yani adamin bir mahallesi var, ömrü boyu  mahallesinden dişari cikmamiş, yada köyü var, köyünden dişari hic cikmamiş, yani öyle olunca, onun dünyasi köy kadar kücük, digerinin dünyasi ise, birkac şehir gezmiş, biraz büyük, birisi bütün türkiyeyi, yada hangi ülkeden ise ülkesini geziyor, biraz daha büyük dünyasi var,  yine birisine öyle ulaslararasi pasaport vermişler vize vermişler, dünyayi geziyor, daha büyük dünyasi var, zengin, cennetin zengini, 

Yine bir rivayet onlarin tahtlari vardir, tahtlarinda otururlar kurulurlar hadisi, yani lan dün sultan tahti diye bir koltuk yapmişlar, sadece bir  sultan o koltukda oturuyordu, bugün herkesin evinde koltuk takimi var, her evde herkesin tahti, taht koltugu var, kimilerinin televizyon koltugu, kimininki bilgisayar koltugu, kimininki oturma odasi koltugu, kimininki masajli falan filen, yani herke tahtlarda oturuyor yine bu cagda, daha ne o zaman, yani yine başka rivayet onlar tahtlarinda oturup hurileri seyrederler, lan screet mankenlerini seyredenleri düşün, adam koltuguna kasalamiş, mayolu screet mankenleri seyrediyor, isterse, zenginse birisini alip götürüyor, binlerce kizla yatan zenginler var, ve hangi huri arioyn sen, işde bu huriler dik memeli iri gögüslü huriler  yani adnan hocanin hurilere bir bak, yani silikonlu bayanlar demek o dik mememli veya iri memmeli demekde , anlayan arif anlamayan haala öldükden sonra gidecegiz diye cennet beklesin dursun, yaptinsa bir iyilik yeni bedne gecersin, yoksa  bir köpek olursun, bir lokma sahip vercekde doyacan yani.
ve hurilerin icleri gözükcekden kasitta, yani kemikleri gözükcek degil, icleri, yani ciplak vücutlari gözükcek  demek o da, yani screet mankenleri, yani mayolu yada ic camşirli mankenler işde lan, bunlra bak seyreden birlieri varmi var sen bakamiyorsan sen o derecede degilsin,  daha ne, bunu anlamaycak ne var.

Rabbim , inanan mümin kullarina, ve mehdi ve cematine, bu cennet gibi zamana erdikden sonra, hata yapipda, adem ile havva gibi cennetten kovulup,  dertlere dücar olmakdan muaf buyursun, ve zamanimizin, mehdi vaktinin, o ruhun vaktinin, kiymetini bilmek nasip etsin.


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 29 Eylül 2017 Cuma

Original Kar © glan







Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)