Thread Rating:
  • 14 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Neden mutlu değiliz? Neden Mutlu Olamıyoruz ? Neden mutluluğu arıyoruz?
#1
Oku-1 


Neden mutlu değiliz? Neden Mutlu Olamıyoruz ? Neden mutluluğu arıyoruz?

Hepimiz  hep mutluluk peşinde koşarız,sevmek sevilmek isteriz,ama dikkat ederseniz hep birilerine kendimizi sevdirmek için çalşırız.Can Dündar’ın söylediği gibi hep bir şeyler yaparak içimizdeki boşluğu doldurmaya çalşışarak mutlu olmaya çalışrız,ama o boşluk hiç dolmaz,biri biter biri başlar,sonsuza kadar da böyle gider,eğer farketmezsen aslı boşluğun ne olduğunu.Mutlu olmak için,olmaz sa olamazlardan olan kendini sevmek,kendine saygı duymak,kendi değerini fark  etmek.İşte  içindek, boşluğu doldurabilmek için önce kendini tanıyıp,kendini sevmek gerektiğinin farkına varmak gerekir.İşte Can Dündar aşağıdaki  harika yorumu ve yazıları size bunu daha iyi açıklayacaktır.

İki yarımı toplayınca bir etmiyor..



Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı;

iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de
mutlu olamıyor.

Önce yalnızdık.

9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik.

Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.

Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi
kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik: Bir yerde bir eksik var dedik.

Korktuk.

‘Bunun sebebi ne?’ diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:

‘Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.

O yüzden eksiklik hissediyoruz’. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?

Çocukken ‘yaşımız küçük’ diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.

Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.

Büyüdükçe bir şey değişmedi.

Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:

‘Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan?

Nasıl geçecek bu?

Aklımıza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek.
Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık.

İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık.
Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik.
Kartviziti değiştirdik.

Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık.

Geçmedi.’Bir yerde bir eksik var’ hissi, hala orada duruyordu.

Bu sefer de ‘Sevgilimiz olunca geçecek’ dedik. ‘Yalnızlığımız sona erince bu
illetten kurtulacağız.

‘Beklemeye başladık.

Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.

Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler,

hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.

Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve
hayranlık gördük.

Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’ yı gördük.

Işığı gördük.’Tünelin ucundaki ışık b u olmalı’ diye düşündük ‘kurtulduk’.

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.

Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi.

Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.

Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak
zorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir
terslik olduğunu.

Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.

Fark etmez. Sonuçta aşk bitti.

Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.

Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, her
yere baktık.

Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı.

İçimize bakmadık.

Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.

Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.

Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.

Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların
ardına saklanır mıydık?

Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık?

Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.

Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.

İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.

‘Herkes beni sevsin’ diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine
şart koyuyor, sınır koyuyor.

Oysa ‘kendime duyduğum sevgi bana yeter’ diye düşününce, kendimizi olduğumuz
gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.

Her şey bir oluyor. İşte o zaman perde aralanıyor.

Acı diniyor.

İşte o zaman başka `bir`i bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının
hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

Neden mutlu değiliz? Neden mutluluğu arıyoruz?

nsanın en büyük 2 özelliği mutlu olma çabası ve birşeyin mutlaka kulu olmasıdır.

İnsan, kalbindeki hanif fıtratı gereği daima mutluluğun peşinde koşar. Mutluluğu bulmak için elinden geleni herşeyi yapar. Aşağıdaki örnekler size tanıdık geliyor mu?

   Ah bi üniveristeyi kazansam çok mutlu olucam
   Ah şu okul bitsin iyi bir işe gireyim çok mutlu olucam
   Ah şu çocukla bi evlensem çok mutlu olucam
   Ah şu araba benim olsa ne mutlu olurdum
   Ah bir çocuğum olsa çok mutlu olucam
   Ah bizim oğlan askerliğini bi bitirse çok mutlu olucam
   Ah bizim kız bir evlense çok mutlu olucam
   ......

Ne oldu? Hayat bitti. Mutluluğu yanlış yerde arıyorsunuz. Peki nerede arayacağız?

13 / RAD - 28 : Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?

Diğer yandan insan mutlaka bir şeyin kuludur. Çünkü yaratılışı bu şekildedir. Makamının, kocasının, sevgilisinin, paranın ........ mutlaka bir şeyin kuludur. Biraz önce saydıklarımız insan bedenlerinden nefs bedenin istekleridir. Nefs bunları ister ve bunları bulunca mutlu olacağını sanır. Hep daha fazlasını ister elde ettikçe bakar ki hala mutlu değil daha fazlasını ister ve bu denklem sonsuza kadar uzar. Asla mutlu olmaz.

45/ CASİYE-23:Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah’tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Halâ düşünmez misiniz?

Yani insan eğer nefsinin kulu olursa karşımıza yukarıdaki tablo çıkar. Halbuki Allah, insanı neden yarattı?

51/ ZARİYAT-56 :Biz insanları ve cinleri başka bir şey için değil bize kul olsunlar diye yarattık.

Sonsuz Sevgilerimle…


ALINTI





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)