Thread Rating:
  • 13 Vote(s) - 2.92 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Namazda Denge Ve Düzen Yani Tadil-i Erkan Ne Demektir?
#1
Dini-1 


Namazda Denge Ve Düzen Yani Tadil-i Erkan Ne Demektir? Tadil-i Erkana Riayet Etmek Nasıl Olur?

SORU: Namazda tadil-i erkan ne demektir? Tadil-i erkana riayet etmek nasıl olur?

CEVAP: Tadil-i erkan, Namaz kılarken acele etmeden, hareketleri yavaş ve sakince yapmaktır. Yani namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde tam olarak yapmak demektir.

Örneğin rükuya eğilir eğilmez hemen kalkılmaz. Rükudan kalkınca biraz beklemek belini dik tutmak gerekir. Secdeden kalkınca da öyle. Bunlara tadil-i erkan denir.

Tadil-i erkan’a riayet’in ölçüsü rüknler arasında Sübhânallah diyecek kadar durmaktan ibarettir. Buna göre, meselâ rükûdan doğrulduktan sonra dimdik ayakta durup, en az sübhânallah diyecek kadar beklemek ve daha sonra secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhânallah diyecek kadar oturmak gerekmektedir.

Namazda, özellikle rükûdan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü bunlar hafif olarak hemen geçiştiriverilen yerlerdir. Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir tesbîha miktarı susarak durulmalıdır. Bu kadar durulmaz ise, namazı bozulmamakla beraber kişi günahkâr olur (Tahtâvî, a.g.e., s. 201).

Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber (s.a.s) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
“Namaza kalktığın zaman önce güzelce abdestini al. Sonra Kıble’ye dön, tekbir al ve sonra Kur’an’dan bildiklerinden kolayına geleni oku. Sonra tatmin (âzâların sâkin) oluncaya kadar rükû yap. Sonra rükûdan kalk ve (âzâların sâkin oluncaya kadar) dimdik ayakta dur. Sonra tatmin oluncaya kadar secde yap, sonra secdeden kalk ve tatmin oluncaya kadar (iki secde arasında) otur. Sonra namazlarının hepsini bu şekilde kıl. (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî-Nesâî-İbni Mâce)

---------------
Namazda rükû,rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmaya Tadili Erkan denir.

Ta’dil, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir. Erkân ise “rükn” ün çoğuludur. Kelime anlamlarıyla ta’dil-i erkân, rükünlerin yerli yerinde yapılmasını ifade etmektedir.

Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber’de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur’an, namaz kılmayı ifade için “namaz kılmak” anlamına gelen “salla” fiili yerine “ekame” fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime “hakkını vererek yapmak” anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.

Ebû Hureyre’in rivâyetine göre bir gün Hz. Peygamber mescide girdi. O arada bir adam daha mescide girdi ve namaz kıldı. Sonra Hz. Peygambere gelerek selâm verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Dön ve namazını kıl; çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu. Bir başka hadisinde Hz. Peygamber: Rükû ve secdeleri tamamlayın” buyrulmuştur. Diğer bir rivâyette de “Rükû ve secdelerinizi güzel yapın” buyurulmuştur.

Teberanî’nin el-Kebr’indeki bir hadise göre Hz. Peygamber namaz kılarken rükûyu tam yapmayın, secdeye de yatıp kalkan bir adamı görünce: “Şu adam bu hal,i üzere ölse Muhammed milleti dışında ölmüş olurdu” buyurdu. Huzeyfe rükû ve secdelerini tam yapmayan bir adamı gördü ve adam namazı bitirince, namazının olmadığını, eğer ölmül olsa, sünnet üzere ölmeyeceğini; bir başka rivâyette de, Hz. Muhammed’in yaratıldığı fıtratın dışında bir fıtrat üzere ölmüş olcağını hatırlattı. Ayrıca Hz. Peygamber ahrette kişinin ilk sorguya çekileceği ibadetin namaz olduğunu haber vermektedir. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş, kurtulmuştur. Eğer namaz konusunda başarısız olmuş ise, hüsrana uğramıştır.

Delâleti zannî olsa da, bu hadislerin bütünü ele alındığında, neredeyse delâleti kat’î gibi görünmektedir. Bu nasslardan yola çıkan İmam Mâlik, İmam Şâfiî, Ahöed b. Hanbel, İmam Ebû Yûsuf gibi fukahanın çoğunluğu ta’dil-i erkanın farz olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Yusuf gibi fukahanın çoğunluğu tadili erkanın farz olduğu görüşündedir.İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed’e göre ise, tadili erkan vaciptir.Muhakkik fukaha da bu görüşü tercih etmiştir.Bir gruba göre de tadili erkan vacibe yakın sünnet-i müekkededir.

Ancak İbnül Hümam’ın naklettiğine göre, İmam Muhammed ve Ebu Hanife’nin bu konudaki görüşlerinin Ebu Yusuf’un görüşüne benzediğini bildiren bir rivayeti vardır.Nitekim İmam Muhammed’e rüku ve sücudda itidalin terki sorulduğunda “namazın caiz olmadığından korkarım” diye cevap vermiştir.Tercih edilen ve muteber olan görüş İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre tadili erkanın vacip olduğu olduğudur.

Tadili erkanın farz olduğunu söyleyen fukahaya göre bunun terki halinde namaz batıl olur ve tadili erkana riayet ederek yeniden kılmak gerekir.Vacip olduğunu söyleyenlere göre ise sehv secdesi gerekmektedir.

Tadili erkana riayetin ölçüsü rüknler arasında Sübhanallah diyecek kadar durmaktan ibarettir.Buna göre, mesela rükudan doğrulduktan sonra dimdik ayakta durup, en az sübhanallah diyecek kadar beklemek ve daha sonra secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhanallah diyecek kadar oturmak gerekmektedir.

Hanefilerden bazıları rüku ve secdelerde i’tidale riayet etmeyenin namazını iade etmesi gerektiği görüşündedir.Diğer bazısı da tadili erkanın sehven terki halinde sehiv secdesi,kasten terki halinde ise namazın iadesi gerektiği görüşündedir.

Tadili erkana riayet etmeksizin kılınan namaz,sıfatındaki noksanlık sebebiyle kasır(eksik) edadır.Kasır eda ile ödenmiş yükümlülükteki eksiklik, misli varsa misliyle telafi edilir.Eğer yoksa noksan olanın hükmü sakıt olur ve noksanlıktan dolayı günah terettüp eder.Tadili erkanın misli olmadığından misli ile telafisi mümkün değildir.

Namazda, özellikle rükudan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma konusunda dikkatli olmak gerekmektedir.Çünkü bunlar hafif olarak hemen geçiştiriverilen yerlerdir.Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir tesbiha miktarı susarak durulmalıdır.Bu kadar durulmaz ise, namazı bozulmamakla beraber kişi günahkar olur.

-------------
Tadili Erkan ne demek ve nasıl yapılır

Namazın rükunlarını birbirine eşit ve denk bir şekilde yapmaya ta'dîl, namazın içindeki farzlara rükun ve çoğuluna erkân denir.

Ta'dil-i erkân, namazın rükünlerini yerli yerinde ve sırasına uygun yapmaktır. Başka bir söyleyişle kıyamda iken dosdoğru, rükûda iken dümdüz, rükûdan kalkınca beli iyice doğrultup “sübhanallah” diyecek kadar durmak, iki secde arasında yine bir teşbih miktarı kadar oturmak, kısacası her rüknü gerektirdiği gibi yapmaktır.

Öyleyse Allah'ın huzurunda olduğumuzu düşünerek. Acele etmeden sükûnet içerisinde namazlarımızı kılmalıyız.

Allah Teâlâ: "Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler" (Mü"minûn 23/ 2) buyurur.

Ta'dîl-i erkân nasıl yapılır?

Namazın içinde beş yerde ta'dîl-i erkân vardır; 1-Rükûda 2-Kavmede 3-Birinci secdede 4-Celsede 5-İkinci secdede. Namazı ta'dîl-i erkân ile güzelce kılabilmek için,

Rükû ve secdelerde acele etmeyip âzâların tam sakinleşmesini beklemeli ve en az bir defa tesbih edecek kadar beklemelidir. Rükûdan doğrulup ayağa kalkmaya kavme ve iki secde arasında biraz oturmaya da celse denir. Kavmede acele etmeyip ayakta biraz dimdik durmalı ve celsede de biraz oturup iki secdeyi hemen peşi peşine yapmamalıdır.

Daha fazla yük taşıyacağı için, çok katlı binaların direkleri daha kalın demirlerle ve daha kaliteli betonlarla güçlendirildiği gibi, dinin direği olan ve dini taşıyacak olan namazın da ta'dîl-i erkân ile daha fazla güçlendirilmesi zorunludur. Aksi halde binalar çöktüğü gibi din de çöker ve altında kalan insanların hem mânevî hayatı hem de gelecekleri söner.

Ta'dil-i Erkan ile ilgili Hadisler

Resulullah (sav) buyurdular ki: 'Sizden biri, rükü ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz.'
Ravi: Ebu Mes'ud el-Bedri


Tadili Erkan rükûnları düzgün yapmak anlamına gelir. Namazla ilgili bir terim olarak Tadil-i Erkan; rükûnların hakkını vermek, itminan halinde bulunmak, hareketten sonra durmak yahut kalkması eğilmesinden ayrılacak şekilde iki hareket arasında sükunet bulmaktır. Namazda Tadil-i Erkan; rükûda, rükûdan doğrulmada, secdede iki secde arasındaki oturuşta söz konusu olur. Mesela rükûdan kıyam doğrulurken vücut dimdik bir hale gelmeli ve sükunet bulmalı, en az bir kere "Sübhânallahi'l azîm" (Yüce olan Allah'ı her türlü eksiklikten tenzih ederim) diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında bu şekilde bir tespih miktarı durmalıdır. Nitekim Hadîs-i Şerîfte; "Sizden biri, rükû ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz" buyurudur (1) Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de rükû ve secdelerin tadil-i erkana uygun olarak yapılması emredilmekte ve şöyle buyurulmaktadır: "Rükû ve secdeleri yerine getirin, Allah'a yemin olsun, siz secde ve rükû ettikçe ben arkamda olanları da görüyorum" (2). Tadil-i Erkan İmam-ı Azam ve İmam-ı Muhammed'e göre vaciptir. Bu iki ayrı görüşten birincisine göre, tadil-i erkan yapılmaksızın kılınan bir namazı yeniden kılmak (iade etmek) gerekir. İkinci görüşe göre ise, Bu durumda yalnız sehiv secdesi etmek yeterlidir. Fakat böyle bir namazı yeniden kılmak daha uygundur. Böylece insanlar itilaftan kurtulmuş olur. Namazdan manevi feyiz ve zevk almak isteyenler, namazda tadil-i erkana riayet ederler, acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi saygıya ve edebe aykırı görürler. Ebu Hüreyre -radıyallahü anh- 'den rivayet edildiğine göre; Bir adam mescide gelip rükû ve secdelerinde tadil-i erkana riayet etmeden bir namaz kıldı. Nebi -sallallahü aleyhi ve sellem- de onu gözetliyordu. Adam namazını bitirip geldi, selam verdi ve Rasulullah -sallallahü aleyhi ve sellem- : -Git tekrar kıl, çünkü sen namaz kılmadın,buyurdu. Adam gidip tekrar kıldı. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- tadil-i erkana riayet edinceye kadar, onu üç defa geri çevirdi. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- , bu adama sonunda şöyle demiştir: -Namazı kalktığın zaman, güzelce abdest al, sonra kıbleye ve tekbir al, sonra Kur'an'dan bildiğin sonra kolayına gelen bir yeri oku, sonra rükû et ve organların yatışıncaya kadar rükûda kal, sonra başını kaldırarak iyice doğrul! sonra secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secde halinde kal, sonra başını kaldır ve organların yatışıncaya kadar otur! sonra tekrar secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secde hakinde kal, sonra bütün namazlarda aynen yap. (3) Tirmizi'nin rivayetinde şu ifade vardır: "Bunu yaptığın zaman, namazın tamam olur; eğer bunlardan noksan yaparsan, namazını da noksan yapmış olursun. " (4) Bir gün Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin yanında hırsızlıktan söz edildi, Efendimiz sordu; - Hırsızlığın hangi çeşidi daha çirkindir? Sahabeler: -Allah ve Resulü daha iyi bilir, diye cevap verdiler. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz şöyle buyurdu: -Hırsızların en kötüsü namazdan çalandır. Yani rükûunu, secdesini, hûşu ve kıraatini tam yapmayarak çalandır. -Bu hırsızın eli kesilir mi? dediler. Efendimizin -sallallahu aleyhi ve sellem- de: -Bilakis kesilir, buyurdular, orada hazır bulunanlar güldüler. (5) Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, namaz kılan fakat kıyam rükû ve celsesinin ahkamını yerine getirmeyen birini gördüğünde şöyle buyurmuştu: -Eğer bu hal üzere ölürsen, kıyamet gününde sana Ümmet-i Muhammed demezler. Rükû ve secdeleri düzgün yapılmayan namaza Allah değer vermez. Nitekim Fahr-i Kainat -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: -Altmış sene namaz kıldığı halde bir tanesi kabul olmaz. Çünkü güzel rükû etse de, secdesini güzel etmez. Secdesi düzgün olsa, Rükûu düzgün olmaz. Zeyd Bin Vehb anlatıyor: Huzeyfe -radıyallahu anh-namaz kılarken sücut ve rükûunu yerine getirmeyen bir kimseyi gördü ve onu çağırıp: -Ne vakitten beri bu şekilde namaz kılarsın? dedi. O kimse de: -Kırk senedir, dedi. Huzeyfe -radıyallahu anh- Buyurdu ki: -Öyleyse sen kırk senedir namaz kılmadın, eğer vefat edersen Muhammed Rasulullah sünneti üzere ölmezsin. (6) Müslüman tadil-i erkana riayet etmeli, namazını acele etmeden ağır ağır, Ruhuna sindirerek, huzur sükun ve hûşu içinde kılmaya çalışmalıdır. 1) Ebu Davud, Salat, 148 2) Buhari, Eyman, 3 3) Müslim, Salat, 45 4) Tirmizi, Mevakit, 110 5) Darimi, Salat, 78 6)Buhari, Ezan, 119

Tadil-i Erkan’a göre namaz nasıl kılınır?

Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmak.

Ta’dîl, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir (İbn Manzûr, Lisânü’lArab, XI, 432). Erkân ise “rükn”ün çoğuludur. Kelime anlamlarıyla ta’dîl-i erkân, rükünlerin yerli yerinde yapılmasını ifade etmektedir. loading...

Allah Teâlâ Kur’an’da, Hz. Peygamber (s.a.s) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur’an, namaz kılmayı ifade için “namaz kılmak” anlamına gelen “sallâ” fiili yerine “ekame” fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime “hakkını vererek yapmak” anlamına gelmektedir. Hz. Paygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir.

Ebû Hureyre (r.a)’ın rivâyetine göre bir gün Hz. Peygamber (s.a.s) mescide girdi. O arada bir adam daha mescide girdi ve namaz kıldı. Sonra Hz. Peygambere gelerek selâm verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Dön ve namazını kıl; çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu (Buhârî, Eymn, 15; Tirmizî, Salat, 110, İsti’zân, 4; Nesâî, İstiftâh, 7, Tatbîk, 15, Sehv, 67; İbn Mâce, İkâme, 72). Bir başka hadisinde Hz. Peygamber: Rükû ve secdeleri tamamlayın” buyurmuştur (Buharî, Eymân, 3; Müslim, Salât, III; Nesâî, Tatbîk, 16, 60). Diğer bir rivâyette de “Rükû ve secdelerinizi güzel yapın” (Ahmed b. Hanbel Müsned, II, 234, 319, 505) buyurulmuştur.

Teberanî’nin el-Kebr’indeki bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.s) namaz kılarken rükûyu tam yapmayan, secdeye de yatıp kalkan bir adamı görünce: “Şu adam bu hali üzere ölse Muhammed milleti dışında ölmüş olurdu” buyurdu. Huzeyfe (r.a) rükû ve secdelerini tam yapmayan bir adamı gördü ve adam namazı bitirince, namazının olmadığını, eğer ölmüş olsa, sünnet üzere ölmeyeceğini; bir başka rivâyette de, Hz. Muhammed (s.a.s)’in yaratıldığı fıtratın dışında bir fıtrat üzere ölmüş olacağını hatırlattı (Buhârî, Ezan 119; Nesâî, Sehv, 66; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 384). Ayrıca Hz. Peygamber ahirette kişinin ilk sorguya çekileceği ibadetin namaz olduğunu haber vermektedir. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş, kurtulmuştur. Eğer namaz konusunda başarısız olmuş ise, hüsrana uğramıştır (Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvud, Salât, 145; Nesâî, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkâme, 202; Darimı, Salât, 91,…).

Delâleti zannî olsa da, bu hadîslerin bütünü ele alındığında, neredeyse delâleti kat’î gibi görünmektedir. Bu nasslardan yola çıkan İmam Mâlik, İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İmam Ebû Yûsuf gibi fukahanın çoğunluğu ta’dîl-i erkanın farz olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre ise, ta’dl-i erkân vâciptir. Muhakkîk fukaha da bu görüşü tercih etmiştir. Bir gruba göre de ta’dîl-i erkan vacibe yakın sünnet-i müekkededir (Ali el-Kâr, Risâle fi’l-hâs alâ ta’dîli’l-erkân fi’s-sâlât, Süleymaniye ktp, Es’ad Efendi, nr. 1690, vr. 127b; Tahtâvî, Hâşiye alâ Merâkı’l-felâh, İstanbul 1985, s. 202).
loading...

Ancak İbnü’l-Hümâm’ın naklettiğine göre, İmam Muhammed ve Ebû Hanîfe’nin bu konudaki görüşlerinin Ebû Yusuf’un görüşüne benzediğini bildiren bir rivâyeti vardır. Nitekim İmam Muhammed’e rükû ve sücûdda i’tidâlin terki sorulduğunda “namazın câiz olmadığından korkarım” diye cevap vermiştir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a). Tercih edilen ve muteber olan görüş, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre ta’dîl-i erkânın vacip olduğu olduğudur (Tahtâvî, Haşiye alâ Merâkı’l-felâh, İstanbul 1985, s. 201).

Ta’dl-i erkân’ın farz olduğunu söyleyen fukahaya göre, bunun terki halinde namaz bâtıl olur ve ta’dîl-i erkâna riayet ederek yeniden kılmak gerekir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 127b,128a). Vacip olduğunu söyleyenlere göre ise sehv secdesi gerekmektedir.

Ta’dl-i erkân’a riayet’in ölçüsü rüknler arasında Sübhânallah diyecek kadar durmaktan ibarettir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a; Tahtâvî, Hâşiye alâ Merâkı’l felâh, İstanbul, 1985, s. 201). Buna göre, meselâ rükûdan doğrulduktan sonra dimdik ayakta durup, en az sübhânallah diyecek kadar beklemek ve daha sonra secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhânallah diyecek kadar oturmak gerekmektedir.

Hanefilerden bazıları rükû ve secdelerde i’tidâle riayet etmeyenin namazını iade etmesi gerektiği görüşündedir. Diğer bazısı da ta’dîl-i erkânın sehven terki halinde sehiv secdesi, kasden terki halinde ise namazın iadesi gerektiği görüşündedir (Ali el-Kârî, a.g.e., vr. 128a, 130a-b).

Ta’dîl-i erkâna riayet etmeksizin kılınan namaz, sıfatındaki noksanlık sebebiyle kâsır (eksik) edâdır. Kasır eda ile ödenmiş yükümlülükteki eksiklik, misli varsa misliyle telâfi edilir. Eğer yoksa noksan olanın hükmü sâkıt olur ve noksanlıktan dolayı günah terettüp eder. Ta’dil-i erkânın misli olmadığından misli ile telâfisi mümkün değildir (Şâşı, el-Usûl, Beyrut 1402/1982, s. 150).

Namazda, özellikle rükûdan sonra ayakta durma ve secdeden sonra oturma konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü bunlar hafif olarak hemen geçiştiriverilen yerlerdir. Buralarda hiçbir şey okunmasa dahi, bir tesbîha miktarı susarak durulmalıdır. Bu kadar durulmaz ise, namazı bozulmamakla beraber kişi günahkâr olur (Tahtâvî, a.g.e., s. 201).

Kaynaklar:
mmsrn com
islamevim com
huzursayfasi com
Ebu Davud, Salat 148, (855);
Tirmizi, Salat 196, (265);
Nesai, İftitah 88, (2, 183);
İbnu Mace, İkam





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)