Thread Rating:
  • 22 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Otomobil Markalarinin Tarihi ve Logolari ve Genel BilgilerP7
#1
[Image: Otomobil-Markalarinin-Logolari-ve-Tarihi...lgiler.jpg]

Otomobil Markalarinin Tarihi ve Logolari ve Genel BilgilerP7

Araba markaları hakkında detaylı bilgilere, araba marka tarihleri ve kuruluş hikayelerine, buradan ulaşabilirsiniz. İster ikinci el araba arayın, ister sıfır kilometre bir araba modeli satın almayı düşünüyor olun, otomobil almaya karar vermeden önce iyice araştırmanın yanında otomobil markası hakkında da biraz bilgi edinmek isteyebilirsiniz. Aşağıdaki listeden dilediğiniz otomobil markası logoları Altındao otomaobil markası hakkında detaylı bilgileri bulacaksınız.



[Image: Ssangyong.png]

Ssangyong

Ssangyong Hakkında

SsangYong; Güney Kore’nin otomobil üreticisi ve çelik sanayicisi firmalarından biridir. 1954 yılında Hadonghwan Motor Company adıyla kurulmuş, İngiltere’den kit halinde gelen Jeep modeli araçları monte ederek serüvenine başlamıştır. Firma adı, Korece’de; İkiz Ejder anlamına gelir.

SsanYong üretim hayatına; otobüs, kamyon ve özel amaçlı ticari araçlar üretmekle başlamıştır. 80’li yılllarda SsangYong Musso ve SsangYong Korando modellerini geliştirerek dört çekerli araç dönemine giriş yapmıştır.

1988 yılında üretip geliştirdikleri Korando modeli; Kore’de üretilen ilk 4×4 araba olup, otomotiv sektöründe SUV çağının başlangıç noktası olmuştur. Araç aynı zamanda, dünya SUV pazarında Güney Kore’nin en uzun süredir bilinen otomobili olma unvanını da almıştır.

90’lı yılların başında, Mercedes-Benz AG; teknoloji, stratejik ortaklık, dağıtım ve yönetim alanlarında SsangYong‘la işbirliği yapmak için sermaye yatırımı gerçekleştirmiştir. Turnbull, 1997 yılı başlarında Güney Kore’ye gelmiş ve kendisine Daewoo Grubu‘nda bir otomobil fabrikası kurarak iki yıl içinde ilk arabasını üretme görevi verilmiştir. Böylece, otomobil üretimi adına gelişmiş bir alt yapısı bulunmayan Güney Kore’de, gerçekleştirilmesi zor bir görev üstlenmişlerdir.1998 yılında bütün Asya ülkelerini ve şirketlerini vuran ekonomik kriz sonucu firma, Daewoo Grubu ile birleşmeye gitmiştir.

Güney Kore; kurulan fabrikanın ısıtma sisteminin ancak proje kara geçtiğinde gündeme gelebileceğini düşünmüştür. Turnbull, yönetimi kar etmeyi beklemeden ısıtma sistemi monte etmeye zor ikna etmiş, tüm bu güçlüklere rağmen SAIC (Shanghai Automotive Industry Corporation) 2004 yılında ilk SsangYong halk arabası olarak satışa çıkmıştır. Böylelikle bir Koreli ve bir İngiliz güçlerini birleştirerek Güney Koreliler’in en yaygın şekilde satın alıp kullanabilecekleri bir otomobili hayata geçirmiştir.

Kriz sonrası, Daewoo Grubu’ndan ayrılıp, tekrar bağımsız otomobil üretimine başlayan SsangYong; bu dönemin ardından; Rexton, Kyron, Korando, Actyon ve Actyon Sports gibi SUV modelleri üretip geliştirerek, liderliğini kabul ettirmiştir. Tüm bu modellerin yanında; Chairman, Istana, Musso Sports, SS Stavic ve ticari araç alanında SY Truck, Transtar gibi modelleri de üretip geliştirmiştir.

Günümüzde şirket; 115’i aşkın ülkede bulunup, yaklaşık 1650 satış noktasıyla SUV üretmeye, küresel varlığını genişletmeye devam etmektedir. Şirket; yeni tasarımlar ve teknolojiler geliştirmeyi hedefleyerek, SUV konusunda uzmanlaşmış diğer bir firma olan Mahindra & Mahindra ile teknik işbirliği yapmıştır.

[Image: Subaru.jpg]

Subaru

Subaru Hakkında

Subaru, kurulduğu günden bugüne adı birçok kez değişmiş markalardan. İlk olarak Chikuei Nakajima tarafından, 1917 yılında “Nkajiam Hava Araştırma Laboratuvarları” adı altında kurulmuştur. Japon hava ve deniz kuvvetleri için uçak geliştirip üreten şirket, savaş sonrasında adını değiştirerek, “Fuji Sangyo” olarak üretimine devam etti. 1946 yılında ilk Scooter’ini üreten şirket, 1949’da Japonya’nın ilk iskeletsiz monokok gövdeli ve motoru arkada bulunan otobüsünü üretti. Daha sonra otomobil üretme kararı alan firma, 1950 yılında on iki farklı şirkete bölündü ve otomobil bölümünün adı “Subaru” olarak değiştirdi.

Subaru’nun isim babası, 1953’te kurulan Fuji Ağır Sanayi Ltd.’in ilk başkanı olan Kenji Kita’dır. “Japon otomobillerinin isimleri de Japonca olmalı”, “Bir otomobil üretecekseniz, dört dörtlük bir otomobil üretmelisiniz” diyen Kita’nın, otomobiller konusunda keskin ve tavizsiz fikirleri vardı. Subaru marka otomobillerin de tıpkı ilk başkanları gibi kendilerine özgü bir keskinlik taşımaları da enteresandır. İlk başkanın bu otomobil için gönlünde yatan Japonca isim, “Subaru” idi.

Subaru, (birleşmek, hükmetmek) 6 yıldız olarak bilinen ve Boğa takımyıldızının bir parçası olan “Pleaides” adlı yıldız kümesine Japonca’da verilen ad. Buradaki 6 yıldız çıplak gözle görülebilirken, 250 kadarı teleskopla bakıldığında fark edilebiliyor. FHI olarak da bilinen Fuji Ağır Sanayi Ltd, de ne ilginçtir ki 6 firmanın birleşmesiyle kurulmuştur.

İlk olarak, geliştirilen monokok şasi üzerine inşa edilen ilk model Prototip 1, sonraki yıl Subaru 1500 olarak adlandırıldı. 1958 yılında ise Subaru 360 olarak bilinen Prototip K-10 adlı otomobili yapmış ve piyasaya sürmüştür. Subaru böylece, uçak üretimi sırasında kullanılan teknolojisinin de yardımıyla çok daha hafif bir otomobili ilk kez üretmiş oldu.

Şirket, 1972 yılında başlattığı AWD teknolojisiyle, sürekli dört çekerli otomobil üretimine geçti. Dünyanın ilk AWD binek otomobilini 1907 yılında Daimler üretmiş olsa da, teknolojinin bugünkü halini kazanmasında Subaru’nun payı büyüktür. AWD teknolojisinin kullanılmaya başlamasıyla 4 çekerli otomobil üreticileri arasında yerini alan Subaru, bundan sonra da otomobillerini AWD olarak üretmeye devam etmiştir.

Subaru’nun en bilinen ve popüler modelleri Subaru BRZ, Forester, Outback, Legacy ve Impreza’dır.

[Image: Suzuki.jpg]

Suzuki

Suzuki Hakkında

Suzuki, Asya ve Avrupa pazarındaki boşluğunu doldurmak amacıyla Michio Suzuki tarafından 1920 yılında kuruldu. 1910’lu yıllarda tekstil makinaları üreten Michio Suzuki, yeni gelişmekte olan otomobil sektöründeki geleceği görüp, büyük bir yatırımla Suzuki’yi kurmuştur. Suzuki, kısa sürede otomobil, motosiklet, arazi aracı, deniz aracı, elektronik ürün dibi birçok alanda faaliyet göstermeye başladı.

Hızla başarı grafiği yükselen Suzuki markası, 1. Dünya Savaşında hükümetin baskısıyla fabrikasını kapatmak zorunda kaldı. 1. Dünya Savaşından sonra ülkesinin ve dünyanın ekonomik bir sıkıntı içinde olduğunu gören Michio Suzuki, halkın kolayca ulaşabileceği küçük ve ucuz otomobiller yapmaya başladı. Bu modeller arasında sağlamlığı ve fiyatıyla en çok sevilen model ise “Suzuki Maruti” olmuştur.

Halkın ihtiyaçlarına göre otomobil ve motosiklet üreten Suzuki, 50’li yıllarda gözünü yarış sektörüne dikti ve yarış motosikletleri üretmeye başladı. Hızlı ve dayanıklı motorlar üreten Suzuki kısa sürede motosiklet dünyasında da adını duyurdu.

Kaliteden hiçbir zaman ödün vermeyen, ürettiği her araçta başarıyı yakalayan Suzuki, günümüzün sayılı hem otomobil hem de motosiklet üreten markaları arasındadır.

[Image: Tata.jpg]

Tata Hakkında

1868 yılında Jamsetji Tata tarafından Hindistan’da kurulan ve Tata Grubu’nun bir iştiraki olan Tata Motors Limited, 1945 yılında kurulmuştur. Tata Motors günümüzde Hindistan’nın en büyük, dünyanın ise dördüncü büyük kamyon ve ikinci büyük otobüs üreticisi durumundadır.

1954 yılında Daimler Benz ile çalışmaya başlayan Tata Motors, ilk ticari aracını aynı yıl üretmiştir. 1961 yılından itibaren yurt dışına ticari araç ihracatına başlayan Tata, dünya çapında hızla yükselen ve bilinen bir marka olmaya başlamıştır. 1966 yılında 2000 mühendis ve bilim adamı ile beraber, firmanın yeni AR-GE merkezi olması amacıyla kurulan Mühendislik Araştırma Merkezi’nde ise, geleceğin araçlarını tasarlamaya hazırlanır.

Tata Motors, mini araç sınıfında ilk üretimi olan Tata İndica’yı 1998 yılında piyasaya sürmüştür. Piyasaya çıktıktan iki yıl sonra Indica, Hindistan’ın en çok satan otomobili unvanını elde etmiştir. Hindistan’ın ilk hafif ticari aracını ve ilk spor otomobilini de üreten Tata Motors, 2004 yılında ülkesinin mühendislik alanında faaliyet gösteren şirketleri arasında New York Borsası’na kote olan ilk şirket olma unvanını da elde ederek uluslararası bir otomobil şirketi olduğunu kanıtlamıştır.

Aynı yıl Güney Kore’nin güçlü markası Daewoo‘nun ağır vasıta bölümünü tamamen bünyesine katan şirket, 2005 yılında ticari araç sektöründe bir ilk olan; mini kamyon Tata Ace’i piyasaya sürerek bu segmentte yeni bir açılım yaratmıştır. Bugün Tata, Güney Kore’nin ağır ticari araç ihracatının üçte ikisini Tata Daewoo olarak gerçekleştirmektedir.

İtalyan devi Fiat ile 2005 yılında başladığı ortaklığın ardından, hem Fiat ve Tata marka otomobillerini hem de Fiat’ın güç aktarım sistemlerini üretmek amacıyla, Fiat Group Automobiles ile Tata Motors arasında endüstriyel bir birliktelik başlamıştır. 2006 yılında ise kendi ülkesi ve bazı uluslararası pazarlar için anahtar teslim otobüs üretmek amacıyla, Brezilya menşeli Marcopolo ile ortaklığa giden Tata Motors, yine 2006’da Tayland’lı Thonburi Automotive Assembly Plant Company ile şirketin pikap araçlarını Tayland’da üretmek ve pazarlamak için bir ortak girişim kurmuştur.

Bütün bu ortaklıklardan ve teknolojik gelişmelerden sonra Tata, 2008’de dünyanın merakla beklediği ve en ucuz halk otomobili sloganıyla piyasaya sürülen Tata Nano’yu tanıtmıştır. Dünya otomobil endüstrisinde bir ilk olan Tata Nano, konfor ve güvenliği, uygun fiyat politikası ile birleştirerek tüketicilerin beğenisine sunulmuştur.

Nano’dan sonra 2009 da, yine tüm dünyaya hitap eden Prima isimli kamyonlarının lansmanını gerçekleştirmiştir. Prima kamyonları; motor gücü ve hızı, taşıma kapasitesi ve kabinleriyle, uzun yıllar düşük maliyetlerle en yüksek performansı sunmayı hedeflemektedir.

En önemli atağını ise İngiltere’nin yüksek itibarlı markası olan Jaguar ve Land Rover’ı Amerikalı otomotiv devi Ford’dan, 2009 yılında 2.3 milyar dolara alarak yapmıştır. Tata Motors aynı yıl bu markaların etkileyici süper lüks modellerini Hindistan pazarına sunmuştur.

Tata’nın Türkiye distribütörlüğünü pazara girdiği 1997 yılından beri İsotlar Grup yapmaktadır.

[Image: Tesla-Motors.jpg]

Tesla-Motors

Tesla, Inc. (formerly Tesla Motors), founded in 2003, is an American multinational corporation based in Palo Alto, California, that specializes in electric vehicles, lithium-ion battery energy storage and solar panel manufacturing (through the subsidiary company SolarCity).[4][5][6][7][8] As of June 2018, Tesla sells the Tesla Model S, Model X, and Model 3 vehicles, Powerwall and Powerpack batteries, solar panels, solar roof tiles, and related products.

The company was conceived and founded in 2003 by Martin Eberhard and Marc Tarpenning.[9] Current CEO Elon Musk said that he envisions Tesla as a technology company and independent automaker,[10] aimed at eventually offering electric cars at prices affordable to the average consumer.[11][12] The company enjoys various forms of federal and state subsidy, which it was estimated in 2015 amounted to at least $30,000 for each vehicle sold, or cumulatively $4.9 billion.[13][14] Tesla, Inc. was named for the electrical engineer and physicist Nikola Tesla by company co-founders Martin Eberhard and Marc Tarpenning.[15][16][17][18]

The company's Model S was the world's best-selling plug-in electric car in 2015 and 2016.[19][20][21] Global sales of the Model S reached the 200,000 unit milestone during the fourth quarter of 2017.[21] In September 2015, the company released its Model X, a crossover SUV. The Model 3 was released in July 2017.[22][23][24] Tesla production passed 300,000 vehicles in February 2018.[25]

Tesla operates multiple production and assembly plants, notably Gigafactory 1 near Reno, Nevada and its main vehicle manufacturing facility at Tesla Factory in Fremont, California. The Gigafactory primarily produces batteries and battery packs for Tesla vehicles and energy storage products.

[Image: Tofas1.png]

Tofaş

Vehbi Koç’un yaşamındaki en büyük hayallerinden biri, Türkiye’ye bir otomobil fabrikası kazandırmaktı. Bu özlemini 1968 yılında gerçekleştirerek Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.’yi kurdu. Kısa adıyla TOFAŞ. Türk otomotiv sektörünün temelleri işte bu büyük projeyle atıldı.

Tofaş, bugün, Türk Otomotiv Sektörü’nün olduğu kadar, Türkiye ekonomisinin de lokomotif kuruluşlarından biri olma özelliğini hala koruyor. Hem iç pazar hem de dünyanın birçok ülkesi için üretim yapıyor.Genel Müdürlüğü İstanbul’da olan fabrikanın temeli 13 Nisan 1969’da atılarak 12 Şubat 1971 tarihinde de ilk seri üretime başlandı. Fabrika alanı kuruluşta 61.848 metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 735.170 metrekareydi. Şimdi ise, yeni ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen yatırımlarla sürekli artarak, 350.000 metrekaresi kapalı olmak üzere 1 milyon metrekareye ulaştı.

Başlangıçta yılda 20.000 otomobil üretmek üzere kurulan Tofaş, genişleyen iç pazar ve ihracat potansiyelini dikkate alarak sürekli büyüdü. Sonuç olarak, bugün yılda 250 bin adet araç üretebilecek ekonomik ölçeğe sahip modern bir işletme haline geldi.

Kuruluşunda 124 modeli ile seri üretime başlayan Tofaş, 131 serisi ve daha sonra Fiat Auto ile aynı anda olmak üzere Tempra üretimine geçti. Bu modelleri sırasıyla Tipo ve Uno izledi. Tofaş halen Palio, Albea, Marea ve Doblò modellerini üretiyor.

Başlangıçta yaklaşık 1.000 kişi olan işçi, teknisyen ve mühendis sayısı da artan kapasiteyle birlikte bugün 5.000’e yaklaştı.

Tasarımdan kullanılan malzemeye, üretimden satışa ve satış sonrası desteğe varıncaya kadar, “kalite”yi bir yaşam felsefesi haline getiren Tofaş, bu amaçla başlattığı çalışmalar sonunda Kasım 1998’de de çevre standardı olan ISO 14001 Çevre Yönetim sistemi Belgesi’ni alarak kendi sektöründe bir ilke imza atmıştır. Ocak 2002 tarihinde ise 2.kez ISO 14001 Belgesi almaya hak kazanmıştır.

1990 yılından bu yana çevreyi korumaya yönelik olarak 10 milyon dolar yatırım yapan Tofaş, ürettiği otomobillerde çevre kirliliğine yol açmayan malzemeler kullanmaya özen gösteriyor. Bütün Tofaş modellerinde, atık gazların, hava kirliliğini önlemesi için katalitik konvertör sistemi kullanılıyor.Avrupa Birliği’nin hava kirliliği ile ilgili diğer yeni kurallarını da çok önceden yerine getirmiş durumda. Üretim sırasında oluşan atıkların %95’i geri kazanılıyor. Geri kazanılamayan diğer atıklar ise yasalara uygun olarak zararsız hale getiriliyor.Tofaş 2001 yılı başından itibaren tüm ürünlerinde, Avrupa Birliği’nin emisyon ile ilgili yeni değerlerini içeren Euro 3 normuna geçti.

Dünyanın önde gelen gelen diğer otomotiv kuruluşları gibi, Tofaş’da motor sporlarına özel önem veriyor. Yarışlara 1970’lerde başlayan Tofaş, 1993 yılında düzenlediği Uno Cup ile pistlere yeni bir heyecan getirdi. Bu serüven Tipo Cup ve Palio Cup ile devam etti. Türkiye’nin ilk ralli otomobili olan Fiat Palio Kit Car ile Ralli, Ralli Kros, Pist ve Tırmanma kategorilerinde yarışarak 2001 ve 2002 yıllarında Türkiye markalar Şampiyonluğu’nu elde etti.

Tofaş 2001 Yılında başlattığı Basketbol gönüllüleri projesi ile 20 ilde Basketbol okulları açarak gençleri spora yönlendirmekte.


[Image: Toyota.jpg]

Toyota

Toyota Hakkında

Toyota Motor Corporation Eylül 1933’de Toyoda Automatic Loom şirket kurucusunun oğlu Kiichiro Toyoda’nın yönetiminde otomobil üretimine adanmış yeni bir bölüm yarattığında kuruldu. Kısa süre sonra 1934’de bölüm ilk Tip A motorunu üretti ve Mayıs 1935’de Model A1 binek aracını ve Ağustos 1935’de ise G1 kamyonunda kullandı. Model AA binek arabasının üretimi 1936’da başladı. İlk araçlar bazı parçalar Amerikan orjinalleriyle değiş tokuş edilmek üzere Dodge Power Wagon ve Chevrolet’ye çarpıcı bir benzerlik gösteriyordu.

Toyota Grubu günümüzde en çok otomobil üreticisi olarak tanınsa da halen tekstil işine de devam etmekte ve şimdi tamamen otomatize olmuş ve dünya çapında erişilebilen otomatik tezgahları üretmektedir.

Toyota Motor Co. ‘nın bağımsız bir şirket olarak kurulması 1937 yılında oldu. Kurucu ailenin soyadı Toyoda, şirket adı özellikle farklılaştırılarak kurucunun aile hayatı ve iş hayatının ayrılığı vurgulanmanın yanı sıra telaffuzu kolaylaştırmak ve şirkete mutlu bir başlangıç verilmek istenmiştir. Sekiz sayısı şanslı rakam olarak kabul edilen Japonya’da Toyota Toyoda’dan daha şanslı kabul edilmektedir, çünkü Katakana’da (Japon hece dizisi) Toyota yazman için 8 darbe gerekmektedir. Çince’de şirket ve araçları halen Çin alfebesindeki eşdeğer karakterlerle bahsedilmektedir.

Pasifik Savaşı sırasında şirket İmparatorluk Ordu’su için kamyon üretimine ağırlık vermişti. Japonya’daki şiddetli yokluklardan ötürü askeri kamyonlar mümkün olduğunca basit tutuluyordu. Örneğin kamyonların ön tamponda ortada tek bir farı vardı. Planlı bir müttefik bombardımanının Aichi’deki Toyota fabrikalarını bombalamasında kısa bir süre önce sona ermişti. Savaştan sonra 1947’de ticari binek araç üretimi SA modeliyle başladı. Toyota’nın kalite ve üretim prensipleri kökenini ABD Ordusunun savaş öncesi eğitim programından almaktadır[6]. 1950’de ayrı bir satış şirketi olan Toyota Motor Sales Co. kuruld (Temmuz 1982’ye kadar sürdü). Nisan 1956’da Toyopet bayi zinciri kuruldu. Ertesi yıl, Toyota Crown ABD’ye ve ihraç edilen ilk Japon arabası oldu ve Toyota’nın Amerika ve Brezilya bölümleri Toyota Motor Sales Inc. ve Toyota do Brazil S.A. kuruldu.

Toyota Türkiye`de

Toyotasa Toyota Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş., % 65 oran ile ana hissedarı olan Sabancı Holding, %25 Japon Toyota Motor Europe ve %10 Mitsui & Co. ortaklığı ile kurulmuştur. Toyotasa, Türkiye otomotiv pazarında Toyota marka araçların pazarlama, satış ve satış sonrası hizmetler faaliyetlerini yürütmektedir.

Kurumsal yönetim ve iletişim çalışmaları “İnovasyon ve Kaizen” üzerine inşa edilmektedir.
Tüm çalışanlarının katılımı doğrultusunda sürekli gelişimi ve müşterilerine en kaliteli ürün ve hizmetlerin sunulmasını amaçlayan Toyotasa, Türk otomotiv sektöründe orta vadede binek otomobil pazarının ilk üç marka arasında yer almayı hedeflemektedir.

Toyotasa’nın uzun dönemdeki hedefi de, Toyota’nın global vizyonu doğrultusunda pazarda lider konuma yükselmektir.

[Image: Volkswagen.jpg]

Volkswagen

Volkswagen Hakkında

1938’ de Almanya’da Nasyonal İşçi partisi tarafından Alman otomotiv birliğine kurdurulmuştur. Başlangıçta amaç halk için tek tip araç üretmekti. Zaten şirketin adı Almanca halkın arabası demektir.Volkswagen grubu bünyesi altında Audi,Skoda, Seat, Bentley, Bugatti, Lamborghini, Volkswagen Ticari araclar ve Scaina dır . Brazilyada ise VW Titan Tractor adıyla kamyon üretimine başlamıştır. Güney Afrika Cumhuriyetinde Volksbus adıyla otobüs imal etmektedir.

İkinci dünya savaşı sırasında sanayi gücünü orduya veren Volkswagen daha sonra savaşın bitmesiyle birlikte yeniden düzenlemeler yapılan fabrikalarda 1950 yılında eski üretim kapasitesine ulaştı.

Volkswagen 1980’li yıllardan itibaren dünyaya yayılma politikasına hız verdi. Bu yıllardaki modeller arasında markanın en çok satan modeli olan Golf, ayrıca Polo, bagajlı versiyonu Derby, sportif olarak Scirocco, orta sınıf aile otomobili Passat ve 1981 yılında Santana modeli bulunuyordu. Klasik kaplumbağa Volkswagen ise Meksika ve Mısır’da üretilmeye devam ediyordu. Klasik Volkwagen 1981’de 20 milyon üretimi aşarak yeni bir rekor olmuştu.1983 Ağustosta ise ikinci nesil Golf tasarlanarak piyasaya sürüldü ve önceki gibi büyük bir ilgi gördü. Benzinli ve Dizel motorlu modellerinden başka çevreye duyarlı katalitik egzos sistemli yeni bir tipi vardı. Bu çevreye duyarlı sistem zamanla tüm modellerde uygulanmaya başlandı.

Mayıs 1985te GTI modeline 16 subaplı bir model ilave edildi. Bu model spor müsabakalarında çok büyük başarılar kazandı. Nitekim 1986’da Grup A Dünya Ralli Şampiyonu oldu.

1987 yılının 23 Mart günü Volkswagen 50 milyonuncu otomobilini üretti. Golf modeli yalnız Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın en çok satan otomobili olmuştu. Bütün bu başarılara rağmen Volkswagen durmuyor sürekli kendini geliştirmeye devam ediyordu. Bunun için araştırma geliştirme faaliyetlerine büyük önem veren şirket bu çalışmalar için 9.000 m2 ofis ve laboratuar alanı ile 6.000 m2 atölye ve deney alanı tahsis etti. Bu alanda öncelikle konfor güvenlik ve çevre sorunları ile ilgili çalışmalar yapılıyordu. AUTO 2000 projesi bu amaçla geliştirilen ilk model oldu. Hız denemelerinde kullanılan IRVW II modelinden sonra çarpıcı stili olan IRVW 4-Futura modeli geliştirildi. Bu modelin taşıdığı özellikler arasında martı kanadı gibi açılan geniş yan kapılar, ABS fren sisteminin yanı sıra otomatik park etme sistemi de vardır. Bu nedenle de hem ön, hem de arka lastikleri yön değiştirebiliyordu.Şu sıralar, TSI kodlu yeni motorunu Polo, Golf ve Jetta modellerine monte edip satışa sürmektedir. Bu motor, 1.4 litre hacme sahip olup 170 beygir güç üretebilmektedir.

Volkswagen’i 1980’li yıllara hazırlayan Toni Schmücker, 1981 de yerini Dr. Carl Hahn’a bıraktı. Dr. Hahn liderliğinde birçok gelişme olmuştur. Bunlardan en önemlisi Çin Halk Cumhuriyeti’nde Volkswagen Santana modelinin üretimine başlamak olmuştu. Böylece çok geniş bir kitleye ilk olarak hitap ederek bu pazarın kontrolünü elinde tutmaya çalışmıştır. Hahn döneminin diğer bir başarısı ise İspanyol Seat markasının başlangıçta teknik işbirliği ile başlayan ilişkilerin devralınması ile sonuçlanmasıdır. Volkswagen yönetimi altında SEAT’ta gelişme durmadan devam etti ve yeni modeller sürekli piyasaya sürüldü.

Volkswagen araçları Türkiye’ye Doğuş Grubu tarafından ithal ediliyor. Başlarda kısıtlı sayıda getirilen araçlar halkın talebi karşısında daha fazla getirilmeye çalışıldı. Fakat bu talep çok fazlaydı ve şirket politikası gereği fazla araç yollamayarak bu araçların ikinci elinin de değerlenmesini sağlamıştır.

[Image: Volvo.gif]

Volvo

Volvo Hakkında

Volvo isminin ilk olarak bir bilyanın üzerinde görünmesinin ardından 100 yıldan fazla zaman geçti. Volvo markası 22 Haziran 1915 tarihi itibariyle resmi kayıtlara geçmişti. Volvo’nun 90 yıllık hikayesinin başladığı tarihten bir yıl kadar önce, Svenska Kullagerfabriken – SKF; otomotiv sanayinde üretici markaların bilyalar ve ilgili sistemler üzerinde olan müthiş potansiyelinin farkına vardı ve buna bağlı olarak ihtiyacı karşılayacak kaynaklar üzerinde fikirler oluşturmaya başladı. SKF hali hazırda, Sven Wingquist’in eşsiz küre biçimli bilya icadı sayesinde, konusunda dünya lideri bir üretici konumundaydı.
Volvo; basit ve söylenmesi kolay bir isim

Şirket yönetiminde çalışan, kelimeler ve yabancı dillerle arası iyi olan zeki bir yönetici, marka kullanımı üzerinde VOLVO ismini (büyük harfler ile) ortaya attı. Başvuru ile ilgili hazırlanan kağıtlar SKF’den; 20 Şubat 1915 tarihinde Stokholm’de bulunan Royal İsveç Patent & Kayıt Ofisi’ne AB Delmar & Patent Ofis’i aracılığı ile gönderildi.

“Volvere”; Latince’de “roll – yuvarlan” kelimesinin mastar hali. “Volvo” da “yuvarlanıyorum” demekti. İsim, basit, dahiyane ve şirketin genel çalışmaları ile güçlü sembolik bir bağlantıya sahipti. Bundan da öte, içerisinde R veya S harfleri yoktu. Bu dünyanın birçok bölgesinde telaffuz sorunları yaşanması konusunda minimum risk taşıyordu. SKF, o günlerde büyük bir ihracat şirketi olarak marka isminin değerini son derece iyi biliyordu.

Amerikalı sanayici ve kamera üretim firması Eastman, bu tarihten birkaç yıl önce rulo filmleri icat etmiş ve aynı sebeplerden dolayı ürünleri için R veya S harflerini kullanmaktan kaçınmış ve basit bir marka ismi yaratmıştı.
Otomotivde durgunluk dönemi ve Volvo

Beş yıllık duraklama süreci sonrasında tam gaz ileri Volvo’nun start almasından kısa bir süre sonra, otomotiv sektörü I.Dünya Savaşı sırasında durgunluk dönemine girdi. Potansiyel bilya alıcıları, üretimlerini otomobillerden ağır vasıta ve diğer savaş kullanımına yönelik cihazlara çevirdi. Her anlamda tam olarak operasyonel olarak faaliyet göstermese de firma, bu şekilde beş yıl geçirdi.

Aktiebolaget Volvo 1920 yılında üretim faaliyetlerini durdurdu. SKF, pazarda ürünlerini gelecek dönemde kendi ismi ile satışa sunmaya karar vermişti. AB Volvo ismi, Ağustos 1926 tarihine kadar rafa kaldırıldı. SKF yönetimi, uzun süren bir çalışma sonrasında otomobil üretimine destek verilmesine başlanması konusunda ikna edildi. Bu fikir, SKF çalışanlarından Asar Gabrielsson tarafından birkaç yıl süren bir çalışma sonrasında kabul ettirildi. Gabrielsson, iyi dostu olan mühendis Gustaf Larson ile birlikte bir İsveç otomobilinin üretilmesi konusunda ısrar etti. SKF en sonunda yolu açtı ve AB Volvo ismini tekrar ortaya çıkararak marka için gerekli işlemlerin yapılmasını ve maddi desteği sağladı. Şirketin resmi ismi, aynı zamanda üretilecek otomobillerin ismi olarak da seçildi. Prototip aşaması boyunca, otomobillere Gustaf ‘tan esinlenerek GL ve Larson isimleri verildi.

Aynı zamanda; içinde çaprazlamasına sağa doğru bir ok bulunan daire şekli – demir için kullanılan eski kimyasal sembol – logoya adapte edildi. Bu şekil, batı kültüründe yer alan en eski ideogramlardan (düşünceyi yansıtan sembolik çizimler) biriydi ve orijinal olarak aslında Roma İmparatorluğu zamanında Mars Gezegeni’ni simgelemek için kullanılıyordu. Bu işaret, aynı dönemde Romalılar’ın Savaş Tanrısı Mars’a verdiği sembol ile aynıydı. Bu şekil, savaş malzemelerinin yapıldığı malzeme olan demiri ve savaşçılığın sembolü olan erkeksi yapıyı da tanımlaması açısından, zamanın en popüler işaretlerinden biriydi.
Volvo logosu ve anlamı

Aslında bu ideogram, sadece İsveç’te değil, tüm demir sanayinde daima bir sembol olmuştu. Otomobilin önünde yer alan bu sembol, İsveç’in gurur duyduğu demir sanayi; bunun yanında çelik ve dayanıklılık ile de bir birliği simgeliyordu. Yeni otomobil ile aynı zamanda Volvo ismi de kendi yazı karakterine kavuştu.

Logo tasarımı, radyatör boyunca sol üstten sağ alta doğru uzanan diagonal bir bant ile beraber şekillendirildi ve Nisan 1927 tarihinde henüz daha ilk otomobilde kullanıldı. Bu bant, orijinal hali ile krom logoyu yerinde tutmak için bir gereklilikti, fakat bundan sonra, dekoratif bir sembole dönüştü. Bu sembol, hala üretimden çıkan tüm Volvo modellerinin ızgarasında yer alıyor. 2006 yılından itibaren demirin sembolü olan logo, hem Volvo Cars, hem de Volvo AB için ortak bir sembol haline geldi.

Volvo kelimesi latince “araç sürerim” anlamına gelmektedir. 1927 yılında İsveç Gothenburg’deki fabrikadan çıkan “Jakop” isimli ilk aracın üretimiyle Volvo otomobil firması doğmuştur. Firma ilk başta İsveçli rulman üreticisi SKF’nin bir yan firması olarak kurulmuştur.

İkinci dünya savaşı sonrasına kadar otomobil üretiminde fazla varlık gösteremeyen firma daha çok seri-1 kodlu kamyonlarının üretimine yoğunlaşmıştı. 1929’da U-21 kodlu deniz motorunun üretimine başladı. B1 kodlu ilk otobüsünü 1934’te üretmeye başladı. Ve firma 1940’larda uçak motorları üretmeye başlamıştır.
Günümüzde Volvo Grubu

Bugün Volvo grup bünyesinde kamyon, çekici, otobüs, inşaat ekipmanları, deniz motorları üretimi , havacılık sanayi ve finansal hizmetleri barındırmaktadır. Volvo kurulduğu 1927 yılından, 2007 yılına kadar toplam 14.937.411 adet araç üretmiştir.

1999 senesinde Volvo Grup bünyesinde bulundurduğu Volvo Otomobil bölümünü yaklaşık 6.5 milyar dolara Ford Motor’a satmıştır. Öte yandan 2001 senesinde Volvo grup, Fransız Renault Tır’ın satın almasını gerçekleştirmiştir. Volvo,2010 yılında eski sahibi Ford tarafından Çinli Geely grubuna 2 milyar dolara satıldı. Ford, İsveçli markayı zamanında yaklaşık 6,5 milyar dolara satın almıştı. Volvo, Çinli Geely gruba satıldıktan sonraÇin’de üretim yapabilmek için uzun bir süre bekledi ve bu sırada Avrupa’daki tasarım ve Ar-ge merkezleri de eskiden olduğu gibi çalışmaya devam etti.

Volvo Grup bünyesindeki şirketler şöyle sıralanabilir ;
Volvo Tır, Mack, Renault Tır, Nissan Dizel Motor, Volvo Otobüs, Volvo Yapı Ekipmanları, Volvo Penta, Volvo Aero, Volvo Finansal Hizmetler

[Image: TVR.jpg]

TVR

TVR ist ein britischer Pkw-Hersteller mit Sitz in Blackpool, England. Der Name TVR leitet sich von dem Vornamen des Unternehmensgründers Trevor Wilkinson ab (TreVoR). TVR produziert Leichtbau-Sportwagen, die aus einem Stahlrohr-Rahmen mit GFK-Karosserie bestehen. Als Antrieb wurden zunächst Sechszylindermotoren von Ford und Achtzylindertriebwerke von Rover verwendet; seit den 1990er-Jahren wurden sie zunehmend durch Eigenkonstruktionen von TVR ersetzt. Die Automobilproduktion kam, nachdem ein russischer Investor das Unternehmen übernommen hatte, in den ersten Jahren des 21. Jahrhunderts zum Erliegen. Das weitere Schicksal des traditionsreichen Sportwagenherstellers war einige Jahre lang unsicher, bis der Eigentümer im Juli 2012 den Betrieb stilllegte. Am 8. September 2017 stellte der aktuelle Eigentümer, Les Edgar, ein neues Modell vor.

TVR unter Wilkinson

TVR wurde 1947 vom jungen Ingenieur Trevor Wilkinson gegründet, welcher sich zuvor ein extraleichtes Spezialfahrzeug auf einer „Alvis Firebird“ Basis gebaut hatte. Das erste Fahrzeug mit eigens konstruiertem TVR-Gitterrohrrahmenchassis wurde – damals noch mit einem Ford-Motor – 1949 gebaut.

Der erstmalige Verkauf in die USA erfolgte 1956, es handelte sich dabei um TVR-Modelle mit Glasfaserkarosserie und „Coventry Climax“-Motoren. In den folgenden Jahren wurde der TVR Grantura entwickelt, welcher für damalige Verhältnisse sehr schnell und agil war. Dabei entwickelte sich ein einfaches Konstruktionsschema, das bis zuletzt fortgeführt wurde: Ein Gitterrohrrahmen mit einer Glasfaserkarosserie und einem starken Motor.

1962 nahm TVR mit zwei Fahrzeugen an den 24-Stunden-Rennen in Sebring und Le Mans teil. Im Jahr darauf präsentierte das Unternehmen den ersten TVR Griffith, der eigentlich ein Grantura war, mit einem modifizierten Chassis und einem großen amerikanischen V8 unter der Haube. Die Leistung dieses Fahrzeug bewegte sich in der AC-Cobra-Liga, konnte also durchaus mit damaligen Jaguars und Ferraris mithalten.
Wachstum ab 1970: Die Martin-Lilley-Ära

Unter der Führung von Martin Lilley wurde die Firma, die bis 1966 nur zwei Aktionäre hatte, standfester. Über die nächsten paar Jahre erfuhr TVR ein enormes Firmenwachstum, nicht zuletzt wegen der Ablösung des Grantura durch den Vixen und der des Griffith durch den Tuscan V8. 1970 verlegte TVR seinen Produktionssitz an die Bristol Avenue, dem heutigen Standort. 1972 wurde die M-Serie vorgestellt, welche sich in den 70er Jahren gut verkaufte. Der M wurde als Coupé, 3-Türer, Cabriolet und mit Turboaufladung verkauft, wobei der Turbo M das erste britische Serienfahrzeug mit Turbolader war. 1980 wurde der Tasmin vorgestellt, welcher im Gegensatz zu seinen Vorgängern deutlich moderner aussah. Der 2.8 l-Motor stammte von Ford. Es gab ihn als Coupé und als Cabriolet zu kaufen.
Die Peter-Wheeler-Ära

1982 übernahm Peter Wheeler die Firma. Er begann sofort mit der Entwicklung des ersten mit einem Rover V8 motorisierten TVR, dem 350i. Ein neues Kapitel in der TVR Geschichte begann fünf Jahre später mit der Präsentation des S. Obwohl der S oberflächlich der M-Serie ähnelte, handelte es sich um ein komplett neues Auto, das aufgrund seines günstigen Preises den TVR-Jahresausstoß binnen kurzem verdoppelte. 1988 wurde als Weiterentwicklung des Tasmin der 450 SEAC vorgestellt. Er wurde von einem 236,5 kW (324 PS) starken, von TVR modifizierten 4500 cm³-V8 angetrieben und besaß eine Kevlar-Karosserie, durch die man eine Gewichtsersparnis von 150 kg erreichte.

Die erste TVR Tuscan Challenge wurde 1989 in Donington durchgeführt. Der erste moderne Griffith wurde 1992 ausgeliefert. Er war so erfolgreich, dass bei seiner ersten Motorshow durchschnittlich alle 8 Minuten eine Bestellung einging. Im Folgejahr ging der TVR Chimaera in Produktion. Er war mit mehr als 10.000 Exemplaren das bis dahin erfolgreichste Fahrzeug der Marke.

Der erste TVR mit einem selbst konstruierten und gebauten Motor, der Cerbera, wurde 1996 eingeführt. Dank fünfjähriger Entwicklungszeit und zwei Jahren voller intensiver Tests auf der Rennstrecke hat der „Speed Eight“-Motor die höchste Leistung und das höchste Drehmoment bei geringstem Eigengewicht von allen Saugmotoren, die je für ein Straßenfahrzeug gebaut wurden.

TVR baute 1997 mit dem „Speed Six“ (ein Sechszylinder Reihenmotor) einen zweiten Motor. Man nutzte dabei die neuesten Technologien aus dem Motorsport. Im Jahr darauf wurde der mächtige „Speed Twelve“, ein dritter Motor, gebaut, mit dem TVR in der britischen GT1 Klasse startete. Der Saugmotor mit 7,7 Liter Hubraum leistet 640 kW (880 PS).

Nachdem 2000 die Auslieferungen des neuen Tuscan begannen, wurde er schnell zum bestverkauften TVR überhaupt. Der Cerbera Speed Twelve wurde als Rennversion vorgestellt, wobei er in Silverstone bereits in seiner ersten Saison einen Sieg einfuhr. Der Tamora wurde 2001 lanciert. Er sollte mit seinem günstigeren Preis breitere Kundenkreise für TVR gewinnen. Eine neue Generation der TVR Coupés wurde 2002 auf der „British International Motorshow“ präsentiert. Der T350, wie auch der T400R und der T440R, bringen TVR in neue Marktsegmente.
Turbulenzen unter Smolenski

Peter Wheeler verkaufte TVR im Jahr 2004 an den damals 24-jährigen russischen Unternehmer Nikolai Smolenski, blieb aber zunächst als Berater im Unternehmen tätig. Der Sagaris mit 294 kW (400 PS) wurde vorgestellt, ein Coupé auf der Basis des T350, dessen Rennfassung bei Langstreckenrennen eingesetzt werden sollte.

Im Jahr 2006 gab es einige Irritationen über die Zukunft des Unternehmens. Ende April 2006 erklärte Smolenski zunächst, dass der Produktionsstandort Blackpool möglicherweise aufgegeben und die Produktion nach Osteuropa, eventuell in Smolenskis Heimatland Russland verlagert werde. Mitte Juni war dagegen von einem Verbleib des Unternehmens in Großbritannien die Rede. Im Oktober 2006 erklärte Smolenski allerdings erneut die Verlagerung der gesamten Produktion ins osteuropäische Ausland. Danach kam es zu einer Protestfahrt von TVR-Besitzern durch London.

Seit Herbst 2006 ruhte die Produktion, kurz darauf, im Dezember 2006 wurde die TVR-Fabrik Blackpool Automotive unter Zwangsverwaltung, eine Form des britischen Insolvenz-Rechts, gestellt. Im Oktober 2007 wurde angekündigt, dass die Produktion wieder aufgenommen werde, wobei die Endmontage bei Bertone in Italien erfolgen solle. Nach gescheiterten Übernahmeverhandlungen mit zwei US-Amerikanern gab Smolenski Ende 2007 auf.[2]

In Österreich ließ Smolenski 2008 drei Prototypen neuer Modelle aufbauen, die mit unterschiedlichen Motoren ausgestattet waren, darunter ein Modell mit Elektroantrieb. Der kalkulierte Verkaufspreis lag je nach Modell zwischen 100.000 und 120.000 £. Smolenski war der Auffassung, dass sein Unternehmen mit diesen Preisen nicht am Markt würde bestehen können. Im Juli 2012 verkündete Smolenski schließlich das endgültige Aus für TVR als Automobilhersteller. Er plane, den Markennamen künftig für Turbinen zu verwenden.[3]

Im Juni 2013 berichteten britische Medien übereinstimmend, dass die Namensrechte an TVR durch den bisherigen Eigner Smolenski an ein britisches Konsortium unter Leitung des Unternehmers Les Edgar verkauft wurden. In einem Interview mit dem Automagazin AutoExpress bestätigte Edgar, dass die neugeschaffene TVR Automotive Ltd. die Einführung neuer Modelle wie des neuen Griffith (2017) plane und über das Recht verfüge, Teile für bereits existierende Fahrzeuge herzustellen. Über den Kaufpreis wurden keine Angaben gemach

[Image: Vauxhall.jpg]

Vauxhall

Vauxhall ist eine englische Automarke, die seit 2017 zum französischen Automobilhersteller PSA gehört.[2] Das Unternehmen wurde 1857 in London als Maschinenfabrik gegründet, produziert seit 1903 Automobile und ist ein Tochterunternehmen der deutschen Opel Automobile GmbH. Vauxhall gehörte von 1925 bis 2017 zur General Motors Company.

Geschichte

1857 wurde die Alex Wilson & Company (Steam Engineers) in London gegründet, ab 1894 firmierte sie in Vauxhall Iron Works um (nach dem Stadtviertel, in dem sie ansässig war). Der Umzug nach Luton in Bedfordshire erfolgte 1905. Bereits 1903 entstand das erste Vauxhall-Fahrzeug, ein leichter Runabout mit einem 5-PS-Einzylindermotor. Als Steuerung diente eine ruderpinnenähnliche Vorrichtung. 40 Exemplare wurden von diesem Fahrzeug verkauft, bevor der Wagen durch die Modellserien 9, 12 und 14 HP ersetzt wurde. Diese Modelle waren bereits mit der für Vauxhall charakteristischen bogenförmigen Sicke auf der Motorhaube ausgestattet.

Der Aufstieg von Vauxhall begann mit der fortschrittlichen Konstruktion eines 3-Liter-Vierzylindermotors durch den jungen Konstrukteur Laurence H. Pomeroy. Mit diesem Motor entstand einer der berühmtesten britischen Sportwagen der 1920er Jahre, der 30/98 HP. Dieser Wagen erhielt nach dem guten Abschneiden bei der großen deutschen „Prinz-Heinrich-Fahrt“ (30/98 HP Type C) im Jahr 1910 die Zusatzbezeichnung „Prinz Heinrich“.

Für sportlich ambitionierte und wohlhabende „Herrenfahrer“ stellte ein Vauxhall in England die erste Wahl dar. Erfolge bei Langstreckentrials und Rekordfahrten sowie Grand-Prix-Teilnahmen festigten das sportliche Image der Marke. In den 1920er Jahren warb Vauxhall mit The Car Superexcellent. Fahrzeuge von Vauxhall standen mit denen von Herstellern wie Daimler-Benz, Alfa Romeo und Delage auf einer Stufe. Durch technische Verbesserungen konnte die Leistung des 30/98 in der OE-Version bis auf 120 PS gesteigert werden. Der 30/98 HP wurde von 1911 bis zum Ausbruch des Ersten Weltkrieges produziert. Während des Krieges wurde ein 25 HP-Tourer gebaut, der nach den Anforderungen des Militärs konzipiert war. Trotz der geringen Verkäufe nach dem Ersten Weltkrieg baute Vauxhall weiterhin auf Sportversionen der Basismodelle. Vauxhall war nie in der Lage, hohe Stückzahlen zu produzieren. Langfristig führte die schlechte finanzielle Situation 1925 zu einer Übernahme durch den amerikanischen Konzern General Motors. Die rückläufigen Verkäufe bedingten 1927 das Produktionsende des „Prince-Henry“-Wagens und damit des wichtigsten Vertreters der ursprünglichen Marke Vauxhall.

Der vom amerikanischen Management ungeliebte großvolumige Vierzylindermotor wurde 1928 durch einen Sechszylindermotor ersetzt. Diesem Motor mit der Bezeichnung R-Type 20/60 HP ist die Herkunft unschwer anzusehen, es ist ein Vertreter des amerikanischen „Big Six“-Motorenbaus. In den 1930er Jahren konzentrierte sich Vauxhall auf den Bereich kleinerer Wagen. 1930 mit dem 17 HP Cadet und dem A-Type 1934. Der Typ 10 HP von 1938 war das erste britische Massenfahrzeug mit einer selbsttragenden Karosserie.

Nach dem Zweiten Weltkrieg wurde der Fahrzeugbau mit den Typen 10, 12 und 14 HP fortgesetzt. Diese wurden 1948 durch die Wyvern- und Velox-Modelle ersetzt. Beide hatten den gleichen Fahrzeugaufbau, der Wyvern hatte die 12-HP-Maschine und der Velox einen neuen 2,3-Liter-Sechszylindermotor. 1957 ersetzte das Modell Victor den Wyvern mit einer im amerikanischen Stil gestalteten Karosserie.

Die Produktion von Vauxhall war über viele Jahrzehnte eigenständig, bis das GM-Mutterhaus die Fertigung umstrukturierte. Eine eigene Entwicklungsabteilung betreibt Vauxhall seit Mitte der 1970er Jahre nicht mehr, vielmehr übernahm man im Wesentlichen die Modellpalette von Opel. Beim so genannten Badge-Engineering werden jedoch die Fahrzeuge mit eigenem Logo und zum Teil eigener Modellnomenklatur vertrieben. Fahrzeuge mit dem Namen Vauxhall werden inzwischen nur noch in Großbritannien und Nordirland vertrieben, während sie dort als Opel seit Ende der 1970er Jahre nicht mehr angeboten werden.

Einige der Modelle werden in England produziert (z. B. Astra und Vectra). Zahlreiche Vauxhall-Modelle wurden aber in den Opel-Werken in Antwerpen, Bochum, Rüsselsheim und Eisenach hergestellt. Einen Sonderfall stellte der Monaro VXR dar, der von Holden (Australien, gehört ebenfalls zu GM) als europäisierte Variante des Holden Monaro produziert und zwischen 2001 und 2006 in England – vor allem aus Imagegründen – als Vauxhall Monaro verkauft wurde. Es ist damit das derzeit einzige australische Fahrzeug, das in Europa angeboten wird. Seit 2007 wird der Vauxhall VXR8 angeboten, der ebenfalls aus Australien kommt und dort als Holden HSV Clubsport R8 auf den Markt kam. Dieses Fahrzeug ist abgeleitet vom Holden Commodore, wurde aber mit einem V8-Motor ausgestattet, der aus 6 Litern Hubraum 420 PS schöpft.

Zu Vauxhall gehörte ferner der Nutzfahrzeughersteller Bedford. Die Transporter und Lieferwagen wurden unter der Marke Bedford verkauft. Das Werk in Luton wurde 2002 geschlossen, das Werk in Ellesmere Port soll nach der Schließung des Opel-Werkes in Bochum 2014 die Astra-Produktion komplett übernehmen.

2009 wollte Vauxhall zusammen mit ihrer Schwester Opel eine eigenständige europäische Gesellschaft gründen, an der General Motors nur noch eine Minderheitsbeteiligung hält. Durch die Entscheidung von GM, Vauxhall und Opel im eigenen Konzern zu behalten und selbst zu sanieren, anstelle sie zu verkaufen oder eigenständig werden zu lassen, wurde diesem Ansinnen jedoch ein Riegel vorgeschoben. Nach der Auflösung von GM Europe Zürich sollte Vauxhall jedoch aus Rüsselsheim am Main geführt werden.

2017 erklärte GM die Absicht, Vauxhall Motors gemeinsam mit der ebenfalls noch zu General Motors gehörenden Adam Opel AG an den französischen Konzern Groupe PSA zu verkaufen.[3]

Am 1. August 2017 unterzeichnete die französische PSA-Peugeot den Kaufvertrag mit General Motors und übernahm die Opel Automobile GmbH für 2,2 Milliarden Euro. Mit dieser Übernahme entstand der zweitgrößte Automobilkonzern in Europa.

Im Januar 2018, nach dem Ausscheiden von Rory Harvey, ernennt die PSA-Gruppe Stephen Norman zum Management von Vauxhall[

[Image: Wiesmann.jpg]

Wiesmann

Wiesmann ist ein 1988 gegründetes Unternehmen der Automobilproduktion in Dülmen in Westfalen. Unter der Führung der Brüder Friedhelm und Martin Wiesmann produzierte die Wiesmann GmbH ab 1988 Hardtops für Cabrios, ab 1993 eigene Roadster-Serienmodelle. Nach einer Insolvenz im Jahr 2014 wurde Wiesmann 2016 von den britischen Investoren Roheen und Sahir Berry übernommen. Geschäftsführer der jetzigen Wiesmann Sports Cars GmbH ist Mario Spitzner.

Geschichte

Das Unternehmen wurde 1988 von den Brüdern Friedhelm und Martin Wiesmann gegründet, deren Eltern in Dülmen ein Autohaus besaßen. Die Brüder verfolgten die Idee, einen klassischen Roadster mit dem Image deutscher Qualitätsarbeit zu bauen. Nach der anfänglichen Produktion von Hardtops wurde im Jahr 1993 das erste Serienmodell, der Roadster MF30, als offener Zweisitzer mit Faltdach und 231 PS Motorleistung gefertigt. Der nachfolgende MF3 hatte bei gleichem Chassis höhere Leistungswerte. Nach zwölf Jahren Bau ausschließlich offener Fahrzeuge wurde 2003 auf der IAA erstmals ein geschlossenes Modell vorgestellt, der GT MF4 als Coupé mit zwei Sitzen. Es folgten in den Jahren darauf weitere Modellvarianten.
Wiesmann-Firmengebäude mit Dachkonstruktion in Gecko-Form 2010

Im Oktober 2007 zog die Firma innerhalb Dülmens vollständig zu ihrem neu errichteten Standort um. Das Dach des neuen gläsernen Firmengebäudes wurde in wesentlichen Teilen aus einem markanten Holzständerwerk in Form eines überdimensionalen Geckos errichtet, dessen Schwanz über das Dach hinausragt. Der Gecko als Logo der Wiesmann-Fahrzeuge soll symbolisieren, dass die Autos „auf der Straße kleben wie Geckos an der Wand“.

Im Frühjahr 2012 zog sich Friedhelm Wiesmann aus dem operativen Geschäft der Sportwagenmanufaktur zurück und wurde Leiter des Stützpunktes Wiesmann Alps in München. Martin Wiesmann beendete im Juli 2012 seine Tätigkeit im Unternehmen. Neuer Geschäftsführer wurde Rolf Haferkamp. Von 1988 bis 2013 wurden durch die Wiesmann GmbH rund 1.600 Sportwagen produziert.
Der Gecko, Logo der Wiesmann-Fahrzeuge

Am 14. August 2013 beantragte die Unternehmensführung beim Amtsgericht Münster ein Insolvenzverfahren.[1] Am 28. November 2013 beantragte die Geschäftsführung die Einstellung des Insolvenzverfahrens wegen „Wegfall des Insolvenzgrundes“.[2] Am 10. Januar 2014 lehnten die Gläubiger den Sanierungsplan ab, der vorsah, das bisher als GmbH geführte Unternehmen in eine Aktiengesellschaft umzuwandeln.[3] Am Montag, den 20. Januar 2014, kamen die Wiesmann-Gläubiger erneut zusammen, um sich zu beraten. Nach vierstündiger Beratung veranlassten sie den Insolvenzverwalter, die Liquidation einzuleiten.[4] Am Montag, den 5. Mai 2014, wurde die Auktion zum Abschluss gebracht, in welcher zuvor die Objekte der Insolvenzmasse versteigert worden waren.[5] Am 2. Dezember 2015 entschied die Gläubiger-Versammlung, den Finanzinvestoren Roheen und Sahir Berry aus London den Zuschlag zur Übernahme des Unternehmens für 5,7 Mio. Euro zu erteilen. Diese kündigten an, weiterhin am Standort Dülmen Sportwagen zu bauen und unter dem Namen Wiesmann Automotive GmbH international zu vermarkten. Dafür soll ein Betrag in zweistelliger Millionenhöhe in Entwicklung und Standort investiert werden.[6]

Seit 2013 bietet Martin Wiesmann mit einem Team aus ehemaligen Wiesmann-Mitarbeitern diverse Reparatur- und Servicearbeiten für Wiesmann-Fahrzeuge als Drehzahl & Momente-Sportwagen GmbH in Münster an.[7]

Im Februar 2016 wurde die Übernahme endgültig abgeschlossen.[8] Die Investoren erwarben das charakteristische Firmengebäude in Form eines Gecko, die Markenrechte und die Produktionsfirma. Der neue Geschäftsführer Mario Spitzner war von 1990 bis 2014 bei dem Sportwagenhersteller Mercedes-AMG für Marketing und Vertrieb verantwortlich, anschließend als Chief Marketing Officer für das italienische Sportbekleidungsunternehmen Dainese.[9][10] Anfang 2018 schied Spitzner aus dem Unternehmen aus.
Modelle

Die Wiesmann-Modelle wurden nach den Vornamen der Firmengründer mit MF bezeichnet, die Zahl dahinter gibt Aufschluss über die Karosserie- und Motorvariante.
Roadster MF30
Wiesmann MF Roadster mit klassischen Speichenrädern

Der MF30 ist das erste von Wiesmann produzierte Serienmodell und zählt zu den klassischen Roadstern, ist somit ein offener Zweisitzer mit Faltdach. Das Fahrgestell besteht aus einem mit Aluminium beplankten feuerverzinkten Stahl-Gitterrohrrahmen, die Karosserie aus einem glasfaserverstärkten Verbundwerkstoff. Der Motor ist der Reihensechszylinder M54B30 von BMW mit 2979 cm3 und einer Nennleistung von 170 kW (231 PS). Die Höchstgeschwindigkeit liegt bei 230 km/h, die Beschleunigung von 0 auf 100 km/h bei 5,9 s. Das Fahrzeug ist 3,86 m lang, 1,75 m breit sowie 1,16 m hoch und hat leer eine Masse von 1080 kg.
Roadster MF3
Wiesmann Roadster MF3

Der MF3 besitzt das gleiche Chassis wie der MF30 und ist dessen Fortentwicklung mit einer größeren und stärkeren Motorvariante. Es handelt sich um den Reihensechszylinder S54 von BMW, ursprünglich bekannt aus dem M3 (E46). Er hat einen Hubraum von 3246 cm3 und die Nennleistung liegt bei 252 kW (343 PS). Die Beschleunigung von 0 auf 100 km/h liegt bei 4,9 s, die Höchstgeschwindigkeit bei 255 km/h. Die Abmessungen entsprechen denen des Modells MF30, allerdings ist das Fahrzeug mit nun 1180 kg rund 100 kg schwerer. Der Roadster MF3 besitzt serienmäßig ein 5-Gang-Schaltgetriebe, 6 Gänge und ein sequenzielles Getriebe waren optional erhältlich.
GT MF4
Wiesmann GT MF4

Nach zwölf Jahren Bau ausschließlich offener Fahrzeuge wurde 2003 auf der IAA erstmals ein geschlossenes Modell vorgestellt. Der GT MF4 ist ein Coupé mit zwei Sitzen, das sich in Design, Rahmen und Motorisierung von den Roadstern unterschied. Der GT wurde auf Basis des Sondermodells „Wiesmann-Renn-GT“ entwickelt. Das Chassis ist ein nur 110 kg schwerer Aluminium-Monocoque, die Karosserie besteht aus glasfaserverstärktem Verbundwerkstoff. Als Motor wurde in den ersten Jahren der V8-Motor N62B48 von BMW mit einem Hubraum von 4799 cm³ und einer Nennleistung von 270 kW (367 PS) verwendet. Die Höchstgeschwindigkeit liegt bei 290 km/h, die Beschleunigung 0 auf 100 km/h bei 4,6 s. Ab 2010 wurde der Wiesmann GT MF4 mit einem BMW V8-Biturbo ausgeliefert (300 kW/407 PS) der auch im 750i/650i/550i eingesetzt ist. Damit erreicht der Sportwagen eine Höchstgeschwindigkeit von 291 km/h und eine Beschleunigung von 0 auf 100 km/h in 4,6 s. Das nur 1385 kg schwere Fahrzeug ist 4,23 m lang, 1,85 m breit und 1,19 m hoch.
GT MF4-S

Ab 2010 wurde der GT MF4-S mit einem größeren Motor angeboten. Dieser entspricht dem Motor des Roadster MF4-S, er hat 420 PS und einen Hubraum von 3999 cm3. Für die Beschleunigung von 0 auf 100 km/h benötigt der Wagen 4,4 Sekunden. Außerdem unterscheidet er sich im Außendesign: Die Blinker an der Front sind nun in das Abblendlicht integriert, an der Front hat er eine Spoilerlippe und am Heck besitzt der Wagen nun einen ausfahrbaren Flügel.[11] In Kombination mit dem S-Motor gibt es ein 7-Gang-Doppelkupplungsgetriebe (DKG). Der GT MF4-S wiegt 1310 kg und ist damit 75 kg leichter als der GT MF4.
GT MF5
→ Hauptartikel: Wiesmann GT MF5
Wiesmann GT MF5

Zur IAA 2007 wurde der GT MF5 mit dem aus dem damaligen M5 und M6 bekannten Fünfliter-V10-Motor (S85) und 373 kW (507 PS) vorgestellt. Heute hat er den BMW-V8-Twinturbo-Motor mit einem Hubraum von 4,4 Litern und einer Nennleistung von 408 kW (555 PS). Zum GT MF5 gab es ein automatisiertes Siebengang-Schaltgetriebe (SMG) aus dem M5 und dem M6 mit Schaltwippen.
Roadster MF5

Der Roadster MF5 ist die „offene Version“ des GT MF5. Er hat den aus dem BMW X5 M und BMW X6 M bekannten, V8-Twinturbo-Motor mit einem Hubraum von 4,4 Litern und einer Nennleistung 408 kW (555 PS) (N63). Für die Beschleunigung von 0 auf 100 km/h benötigt er 3,9 Sekunden.

Zu Beginn der Produktion gab es eine "limitierte" Auflage, die auf dem legendären BMW 5 Liter-V10-Triebwerk (S85) aus dem M5 (E60) und M6 (E63) aufbaute, bevor es durch den V8-Twinturbo-Motor (N63) ersetzt wurden, nachdem BMW die Produktion einstellte. Ursprünglich waren 35 Einheiten der V10-Version geplant, wovon am Ende aber nur 33 gebaut wurden.
Roadster MF4

Der Roadster MF4 wurde auf dem Genfer Autosalon 2009 vorgestellt und wurde anfangs mit einem BMW-V8-Motor des GT MF4 ausgestattet. Hubraum (4799 cm3) und Nennleistung (270 kW, 367 PS) sind mit diesem identisch und auch die daraus folgenden Werte für die Beschleunigung von 0 auf 100 km/h (4,6 s) sowie die Höchstgeschwindigkeit (290 km/h). Das Fahrzeug ist 4,24 m lang, 1,88 m breit sowie 1,23 m hoch und hat ein Leergewicht von 1316 kg.

Ab Ende 2010 wurde der Roadster MF4 mit einem BMW V8-Biturbo ausgeliefert (300 kW/407 PS), der aus dem 750i/650i/550i bekannt war. Damit erreicht der Sportwagen eine Höchstgeschwindigkeit von 291 km/h und eine Beschleunigung von 0–100 km/h in 4,6 s. Das Leergewicht beträgt 1390 kg.

Er wurde auch als leistungsstärkere Variante MF4-S mit nur 3999 cm3 und einer Nennleistung von 309 kW (420 PS) produziert. Seine Beschleunigung von 0 auf 100 km/h liegt bei 4,1 s, die Höchstgeschwindigkeit bei 300 km/h. In Kombination mit dem S-Motor gibt es ein Siebengang-Doppelkupplungsgetriebe (DKG). Die Abmessungen entsprechen denen des Grundmodells, jedoch liegt das Leergewicht bei nur 1310 kg.
Designstudie Wiesmann Spyder
Designstudie des Wiesmann Spyder

Auf dem Genfer Autosalon 2012 zeigte Wiesmann die Designstudie des Wiesmann Spyder. Der Wiesmann Spyder wird von einem 309 kW (420 PS) starken Motor aus dem BMW M3 angetrieben. Das Fahrzeug beschleunigt in weniger als vier Sekunden auf 100 km/h und erreicht eine Höchstgeschwindigkeit von 290 km/h


[Image: Zastava.jpg]

Zastava

Zastava Automobili AD (serbisch Застава аутомобили АД, Zastava automobili AD) ist ein ehemalig jugoslawischer und heute serbischer Automobil- und Waffenhersteller mit Sitz in Kragujevac, der viertgrößten Stadt des Landes. Der Name bedeutet auf Serbisch „Flagge“. Ursprünglich lautete der Name Crvena Zastava, was „Rote Flagge“ bedeutet.

Die Erfolgsära der Pkw-Sparte des Unternehmens begann Ende der 1950er Jahre mit der Lizenzfertigung des Fiat 600 unter dem Namen Zastava 750. In den jugoslawischen Teilrepubliken sind diese Fahrzeuge unter dem Kosenamen Fića ('fit̠͡ɕa) oder Fićo ('fit̠͡ɕo), Verniedlichungsform von Fiat, bekannt.

Eine weitere Fiat-Lizenzfertigung folgte unter anderem mit dem Zastava Skala, einer Variante des Fiat 128 mit Schrägheck und großer Heckklappe, die in den 1980er Jahren durch das Stufenheckmodell ergänzt wurde. 2005 wurde mit Fiat ein Abkommen über die Lizenz und Fertigung eines modifizierten Fiat Punto im Zastava-Werk in Kragujevac unterzeichnet. Geplant wurde, jährlich etwa 15.000 Zastava 10 zu produzieren. Der Zastava 10 unterscheidet sich äußerlich nicht von der letzten Version des Fiat Punto II. Der Startpreis des Zastava 10 liegt bei ca. 8.000 €.

Die Regierung Serbiens und Vertreter des italienischen Automobilkonzerns Fiat unterzeichneten am 29. September 2008 einen Joint-Venture-Vertrag, mit dem Fiat 67 Prozent des Zastava-Werks in Kragujevac übernimmt.[1] In die Modernisierung des Werks sollen fast 1 Mrd. Euro investiert werden. Nach den Plänen von Fiat sollte die Produktion des Fiat Punto 188 bzw. Zastava 10 unter der neuen Bezeichnung für das Jahr 2009 auf 15.000 Autos gesteigert werden. Seit 2012 wird der Fiat 500L für den internationalen Markt produziert.

Ursprünglich lag die Pkw-Kapazität bei über 200.000 jährlich. Allerdings wird derzeit nur ein geringer Teil der möglichen Kapazitäten ausgelastet. Wegen der gegen Serbien verhängten Sanktionen wurden im Zeitraum von 1992 bis 1997 rund 10- bis 20.000 Automobile jährlich hergestellt. Diese Stückzahlen wurden auch durch die Einführung von neuen Modellen wie Yugo Ciao, Yugo Cabrio und Yugo Florida nicht wesentlich verändert. Mit dem neuen Modell Zastava 10 (Lizenz von Fiat) sollte neben der Lkw-Produktion (Lizenz von IVECO) und den noch produzierten Yugo-Modellen eine Stückzahl von 40.000 erreicht werden. Zastava hat bis jetzt mehr als 4.100.000 Fahrzeuge produziert, von diesen wurden 650.000 in 76 Länder exportiert.

[Image: Zaz.jpg]

Zaz

ZAZ or Zaporizhia Automobile Building Plant (Ukrainian: ЗАЗ, Запорізький автомобілебудівельний завод, Zaporiz'kyi avtomobilebudivnyi zavod or Zaporiz'kyi avtozavod) is the main automobile manufacturer of Ukraine, based in the south-eastern city of Zaporizhia. It also produces buses and trucks and is known for its former parent company's name, AvtoZAZ.

History
From A. J. Koop to Kommunar

The company that became ZAZ developed out of four business founded by German entrepreneur Abraham J. Koop to manufacture agricultural machinery.[1] The factory had been built for local Mennonite industrialist Abraham J. Koop in 1863. It produced iron parts for the windmills, reapers, threshers and plows. They were nationalized and restarted as the state-operated Kommunar factory which continued to produce twenty-four types of machines;.[2] its first combine harvesters appeared in 1929, with 129,724 built by 1952 (not counting the war years).[3] In 1930 Kommunar started to produce the first Soviet harvester Kommunar which was based on the American Holt Caterpillar horse-drawn harvester. The production of the harvester allowed the Soviet Union to cease import of harvesters from abroad.
From harvesters to cars
Kommunar harvester

Design of a car accessible to the public, and one in part taking the place of the soon to be discontinued Moskvitch 401, began in 1956.[4] Following the growing trend of small cars (then accounting for between 25% and 40% of all European car sales), the minister in charge of Minavtroprom (the Soviet automotive ministry) selected the new Fiat 600 as the model to follow.[4] The first prototype, the MZMA 444, appeared in October 1957.[5] It was powered by a flat twin-cylinder MD-65 engine provided by the Irbitskyi Motorcycle Plant, which was "totally unsuited": it produced only 17.5 hp (13.0 kW; 17.7 PS) and lasted only 30,000 km (19,000 mi) between major overhauls.[5] As a result, a search for another engine was begun, and the success of the VW Type 1's boxer led to a preference for an air-cooled engine, which NAMI (the National Automobile Institute) had on the drawing board.[5] Minavtroprom, however, preferred a 23 hp (17 kW; 23 PS) [6] 746 cc (45.5 cu in) V4 engine, the NAMI-G, which had the additional advantage of being developed for the LuAZ-967.[5]

The new car was approved for production 28 November 1958,[7] the name changing to ZAZ (Zaporizhia Automobile Building Plant) to reflect the new profile.[8] The Zaporizhia factory was supplemented with the Mikoyan Diesel-Building Factory in Melitopol, which was part of the Soyuzdiesel combinat.

The first car, dubbed the ZAZ-965 Zaporozhets, was delivered 12 June 1959,[6] was approved 25 July 1960, and entered production 25 October.[6][8]

Following on the success of the 965, plant manager Yuri Sorochkin planned a forward control microbus on the 965's platform (akin to the VW Type 2 being built on a modified Type 1 pan), with a 350 kg (770 lb) payload, as the ZAZ 970.[9] Sorochkin hoped to capture the market for compact utility vehicles, which were in perennially short supply in the Soviet Union.[10] The project was prototyped by a team under Yuri Danilov, which pioneered use of 0.7 mm (0.028 in)-thick steel in the Soviet Union.[11] The steel was provided by Zaporizkyi Metallurgical Plant.[11] The engine and transmission were straight out of a 965, which caused liftover problems, because the V4 was mounted under the rear floor.[12] Three prototypes were built in 1962: a van with 350 kg (770 lb) payload and 2.5 m3 (88 cu ft) volume, a pickup with a 400 kg (880 lb) payload, and a microbus able to seat six or seven plus a 175 kg (386 lb); even four-wheel drive models (971, 971B, and 971V) were planned.[12] None was built.[12]
Further growth in Ukraine

In 1975 the factory was consolidated in the AvtoZAZ holding, which was transformed into joint-stock company in 1990s. In 1986 ZAZ together with Comau installed a new production complex. The Illichivsk factory of automobile parts (IZAA) in one of the biggest freight sea ports on Black Sea in Illichivsk became part of the AutoZAZ holding. Newer front wheel drive cars are based on model 1102 Tavria (1989–2007) and are powered by a water cooled, front mounted MeMZ engine and fall into micro-class. On June 1, 1994 the factory ceased production of its 968M model.

When AvtoZAZ-Daewoo joint venture with Daewoo Motors was formed in 1998, ZAZ was assigned to the new company as a 50% share on behalf of AvtoZAZ. Daewoo Motors made large investments and established the production of its own models, while keeping and modernizing the native ZAZ brand. CKD kits of Daewoo Lanos, Daewoo Nubira and Daewoo Leganza started assembling the same year in Chornomorsk; at the same time, CKD assembly of a number of older VAZ models started.

Following the bankruptcy of Daewoo Motors in 2001, UkrAVTO corporation bought out AvtoZAZ holding in 2002. All of the AvtoZAZ manufacturing facilities (most notably, MeMZ and Illichivsk assembling plant)[13] were reincorporated into ZAZ. The company even adopted a new logo. The Daewoo part in the joint venture was bought out by Swiss venture Hirsch & CIE in 2003.

End of 2004 saw the beginning of full-scale production of completely domestic ZAZ Lanos (T150), now that CKD kits of Lanos were no longer supplied. In 2006, ZAZ reached an agreement with the Chinese manufacturer Chery Automobile to assemble passenger cars from kits and from 2011 started full-scale production of the Chery A13 under its own badge as ZAZ Forza. The same year production of the Chevrolet Aveo (T250) was moved from the FSO car factory to ZAZ.

By Decree of the President of Ukraine, CJSC "ZAZ" employees were rewarded with State awards of Ukraine in 2009.

In the first half of 2012 ZAZ manufactured 20,060 vehicles, a 30% decline from the same period in 2011.[14] In 2012 Zaporizhia Automobile Building Plant started serial full-scale production of new car model, the ZAZ Vida.
ZAZ and its reputation
USSR 1971 stamp

ZAZ's products were never held in high esteem by Soviet citizens. In fact, ZAZ's original mission was to create a "people's car", almost like Volkswagen's initial mission. In May 2009, ZAZ won the international tender for the production of vehicles for veterans and disabled people of Azerbaijan.






Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)