Thread Rating:
  • 1 Vote(s) - 4 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Onlar Bilmiyorlar
#1
“Allah Resûlü’nü (sas) hatırlıyorum. Bir peygamberin hikâyesini anlatıyor. O peygamberi dövüyor, yaralıyorlar. O ise bir yandan yüzünden akan kanları siliyor, bir yandan dua ediyor: ‘Allah’ım, Sen kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar.’ ”

Bunlar, Efendimizin sevgili dostu Abdullah b. Mesud’un (ra) sözleri. Hani bir zamanlar Mekke’de, Kureyş müşriklerinin karşısında ilk kez Kur’ân-ı Kerim okuyan genç sahabî.

Yine o genç sahabînin anlattığına göre Peygamberimiz (sas) Kâbe’nin yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehil ve arkadaşları da oradaydılar. Efendimiz secdeye vardı ve secdesini uzattı. Ebû Cehil, yanındakilere: “Hanginiz filancanın yeni kestiği devesinin işkembesini Muhammed’in sırtına bırakır,” dedi.

İçlerinden en kötüsü olan Ukbe b. Ebî Muayt kalktı. Pislik dolu işkembeyi getirerek Nebi aleyhisselam’ın sırtına bıraktı.

Abdullah b. Mesud olduğu yerde kalakalmıştı. Ne konuşabiliyor, ne de hareket edebiliyordu. O’nu bu durumdan kurtarabilecek hiçbir gücü yoktu. Henüz İslâm’ın ilk günleriydi. Müslüman olduğunu ilan edenlerin sayısı bir elin parmaklarını dahi geçmiyordu. Abdullah o günlerde, Kureyş liderlerinden birinin develerini güden kimsesiz bir çobandı.

Resûlullah, işkembenin ağırlığı sebebiyle secdeden kalkamıyor, Kureyşliler ise gülmekten yere düşmemek için birbirlerine tutunuyorlardı.

İbn Mesud’un yaşadığı çaresizliği, en sevdiği insana yardım edemediği için duyduğu acıyı anlamak ve anlatabilmek herhalde mümkün değildir.

Kureyşin azgın liderlerinin gürültüsünü duyan küçük Fatıma (ranha) koşarak geldi ve babasının omuzlarından pislikleri aldı. Allah Resûlü secdesini tamamlayıp ayağa kalktığında ellerini açtı ve üç kere: “Allah’ım! Kureyşi Sana havale ediyorum. Utbe’yi, Ukbe’yi, Ebû Cehil’i ve Şeybe’yi Sana havale ediyorum. Elimden bir şey gelmiyor.” dedi.

İbn Mesud adları sayılan müşriklerin, Bedir’de tek tek öldürüldüklerini gördü, hatta Ebû Cehil’i bizzat kendisi öldürdü.

Uhud Savaşının en kızgın zamanıydı. Okçular yerlerini terk etmiş, Müslümanlar darmadağın olmuş, binlerce düşmanın ortasında bir avuç arkadaşıyla bir Peygamber yalnız kalmıştı. O Peygamberin dişleri kırılmış, damağı, yanağı, alnı yaralanmıştı. O Peygamber bir yandan yüzündeki kanları siliyor, bir yandan dua ediyordu:

“Allah’ım, Sen kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar.”

Mutlu BİNİCİ





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)