01-08-2024, 05:43 PM
KÂĞIT
Alm. Papier (n), Fr. Papier (m), İng. Paper. Hamur hâline getirilmiş, çeşitli nebâtî (bitkisel) maddelerden yapılan, üzerine yazı yazılan, ince, kuru yaprak. İnce bitki liflerinin keçeleşmesi ile meydana gelen bugünkü kâğıdın ilk olarak M.S. 1. yüzyılda Çin’de yapıldığı sanılmaktadır.
İnsanoğlunun hayatının bir parçası olan yazı, daha önceleri, düz konik, taş ve ağaç gövdeleri ile killi topraktan yapılmış yazı levhaları üzerine yazılmaktaydı.
Aslında M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’da bulunan Cyperius (papirüs) denilen bitkinin sapı uygun boyutlarda kesilip bir tahta üzerine dizilip, sulu vaziyette tokmaklanarak bir çeşit kâğıt üretilmekdeydi. Yapılışı ve özelliği bakımından bugünkü kâğıttan farklı olmakla beraber, kâğıt ismi bu “papirüs” kâğıdından kalmıştır.
Papirüsle beraber, çeşitli hayvan derilerinden yapılan pergament (parşumen) kâğıdı da târih boyunca kullanılmıştır. Parşumen, bugün bile kullanılan, yazı yazmaya ve resim yapmaya çok elverişli, uzun ömürlü bir kâğıt çeşididir.
Kâğıt, ilim ve kültürün yayılıp gelişmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Yazma, taşıma ve muhâfazasındaki kolaylıklar, herhangi bir yerdeki ilim ve bilginin çok kısa bir zamanda dünyânın her tarafına kolayca yayılmasını temin etmiş, böylece bugünkü medeniyete ulaşılmasının başlıca vâsıtalarından birisi olmuştur. Bugünkü dünyâda kâğıt, en başta gelen sanayî mâmullerinden biridir ve günlük hayatta en çok ihtiyaç duyulan bir maddedir. İlmî çalışmalar, eğitim ve öğretim müesseseleri, her türlü basın, yayın faaliyetlerinin yanısıra para basımında, ambalaj işlerinde, mutfakta ve daha pekçok yerde kâğıt kullanılmaktadır.
Eskiden kâğıt üretimi az yapıldığı için, dünyânın her yerinde kıymetli tutulurdu. Sonradan üretimin bollaşması ve yaygınlaşması ile eski îtibârını kaybetti. Ancak son yıllarda kâğıt yapımında kullanılan hammaddenin tükenmeye yüz tutması, artan maliyetler ve diğer sebeplerle günden güne kıymetlenmektedir. Müslümanlar arasında kâğıt, her zaman ve her yerde muhterem tutulmuştur. İlme, tarihte hiç görülmemiş bir derecede önem ve kıymet veren İslâmiyet, ilmin yayılmasının esas vâsıtalarından olan kâğıda da hürmet duygularını telkin etmiştir. Müslümanlar, üzeri yazılı olan veya olmayan bütün kâğıtlara günlük hayâtın her safhasına îtinâ göstermişlerdir. Hele bu kâğıtta Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf ve diğer din, ahlâk ve tarih bilgileri yazılmış ise gösterilen hürmet ve saygı o derece artmıştır. Bunları rastgele yerlere atmaktan, yakmaktan ve yıpratmaktan titizlikle sakınmışlardır.
Kâğıdın kimin tarafından bulunduğu bugün kesin bilinmemektedir. Mîlâttan sonra 105’te Çin’de Ts’ai Lun tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Keşfinden bugüne kadar 2000 yıl geçmiştir. Orta Asya’da yapılan araştırma ve kazılarda, üçüncü ve yedinci yüzyıllar arasında kullanılan kâğıtların dut ağacı kabukları, kendir, kenevir ve pamuktan yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
Kâğıt, Çin’den, Orta Asya’ya oradan da İran’a geçti. 751 senesinde yapılan Talas Meydan Muhârebesinden sonra, Çin’den alınan esirlerden kâğıt yapımı öğrenildi. Çin’in dışında ilk defa Semerkand’da kâğıt yapım merkezi kuruldu.
Yakın Doğuda ilk defa Abbâsî hükümdârı Hârûn Reşîd zamanında 754 senesinde Bağdat’ta kurulmuştur. Batı âlemi ise Müslümanlardan 400 yıl gibi uzun bir zaman sonra yine Müslümanlar sâyesinde kâğıdın varlığından haberdar oldular. Bundan sonra Şam, Trablusşam, Yergen ve Mısır’da kâğıt fabrikaları kurulmuştur.
Kuzey Afrika’nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ve daha sonra İspanya’ya geçilmesi üzerine, kâğıt fabrikaları da oraya taşınmıştır. Müslümanlar tarafından kurulması ve Avrupa’nın ilk kâğıt fabrikası olması bakımından bu fabrikalar çok önemlidir.
Böylece Çin’de binlerce yıl önce îmâlatına başlanan kâğıt, zamanla daha yeni metodlarla üretilmiş ve 18. yüzyılda Fransa’da ilk defa kâğıt makinası yapılmıştır. Kâğıt makinalarında da sürekli olarak teknolojik gelişmelere paralel olarak değişiklikler olmuş ve bugünkü çok motorlu tahrik sistemli, Hamurun kesâfet (yoğunluk), sıcaklık, pH, gramaj ve rutûbet gibi özelliklerini kontrol altında tutabilen otomatik kâğıt makinaları ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de de dünyâdaki gelişmelere paralel olarak kâğıt sanâyii sürekli bir ilerleme göstermiştir. Osmanlılar, kâğıt ihtiyaçlarını doğudan temin ediyorlardı. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eserinden,İstanbul’da Bizans’tan kalma bir kâğıt fabrikasının, Kâğıthane semtinde bulunduğu öğrenilmiştir. Üçüncü Sultan Selim Han zamanında, küçük de olsa bir kâğıt fabrikası yapılmış, fakat daha sonra üretimin çok pahalıya mâl olması sebebiyle fabrika kapatılmıştır.
İlk kâğıt fabrikası 1744 yılında Yalova’da kurulmuştur. İbrâhim Müteferrika tarafından ilk Türk matbaasının kurulmasıyla artan kâğıt ihtiyacını temin etmek için, Yalova’da kâğıt fabrikasının yapılmasına karar verildi. Bu fabrikada birçok cins kâğıt îmâl edildi. Sultan Birinci Mahmûd Han bu fabrikadan çok memnun oldu. Kur’ân-ı kerîm ve diğer İslâmî kitapları çoğaltmak gâyesiyle başka kâğıt fabrikalarının da yapılmasını istedi. Fakat su azlığı, su yollarının bozulması ve Avrupa kâğıtlarının rekâbeti yüzünden, Yalova Kâğıt Fabrikası kapandı. Osmanlı Devleti zamanında kurulan uzun ömürlü fabrika Beykoz Kâğıt Fabrikasıdır. 1804’te hizmete açılan bu kâğıt fabrikasında İngiliz ve Flemenk kâğıtları kalitesinde kâğıt yapmak istenmiştir. Bilâhare dışarıdan kâğıt getirmek daha ekonomik olmuş, yabancı devletler kâğıtlarını mâliyetin altında, zaranına bize satmak suretiyle kâğıt sanayimizi baltalamışlardır. Neticede Beykoz Fabrikası da kapanmıştır.
İzmir Kâğıt Fabrikasının temeli ise 1844’te atıldı. Fabrikanın buhar kuvvetiyle çalıştırılması kararlaştırılmıştı. Bu fabrika bir süre devletin kâğıt ihtiyacını karşılayabilmiştir. Yine Avrupa’nın çeşitli oyunları neticesinde kapanmaya mahkûm olmuştur.
Hamidiye Kâğıt Fabrikası, Osmanlı Devleti döneminde kurulan son kâğıt fabrikamızdır. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Hamidiye Kâğıt Fabrikasını kurmakla Serkârın Osman Beyi vazifelendirmiştir. Fabrikanın yeri olarak Beykoz’da, Kır Mevkiî ve Hünkâr İskelesi seçilmiştir. Osman Beyin oğlu Ali Cevat Beyin kırk iki dönümlük yeri de satın alınarak genişletilmiştir. Bu fabrika İstanbul ve Londra’da şubeleri olan “Hamidiye Kâğıt Fabrikası” veya “Ottoman Paper Manifacturing Company Limited” adıyla kurulan şirket tarafından idâre ediliyordu. Şirketin çıkardığı hisse senetleri satılmadı. Masson Scott firması bir müddet bu fabrikayı çalıştırdı. Şirket (Hamidiye Kâğıt Fabrikası), borcunu ödemeyince mahkeme kararıyla Masson Scott firmasına devredildi. Bilhahare bu firma da 1912 yılında hisse senetlerini satışa çıkardı. Hamidiye, şirketi tekrar satın aldı. Fakat o sırada Birinci Dünyâ Savaşı çıkınca İngiliz personeli memleketine döndü. Osmanlı Devletinin savaştan yenik çıkması üzerine gâlip devletler kağıt fabrikasını dağıttılar.
Cumhûriyet döneminde ilk kâğıt fabrikasının temeli İzmit’te 14 Ağustos 1934’te atıldı ve fabrika 1936 yılında işletmeye açıldı. Bu fabrikaya 1944 yılında ikinci kağıt selüloz fabrikası, 1945’te Klor Alkali Fabrikası ilâve edildi. 1954’te de Üçüncü kâğıt fabrikası kuruldu. 1957’den sonra eski makineler değiştirildi. 1960 yılında dördüncü, 1961’de beşinci kâğıt fabrikası kuruldu. 1955 senesine kadar Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası ismi ile çalıştıktan sonra İzmit Selüloz Sanayiî Müessesesi adı verildi. Bilâhare, 21 Haziran 1955’te çıkarılan bir kânunla Sümerbank’tan ayrılıp “Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları İşletmesi Genel Müdürlüğü” (SEKA) adı ile iktisadî bir devlet kuruluşu oldu.
İzmit’te SEKA’ya bağlı yedi kâğıt ve karton fabrikasının yanısıra, Mekanik Odun Hamuru Tesisleri, Oluklu Mukavva, Odun selülozu Fabrikası, Saman Selülozu Fabrikası, Klor Alkali Fabrikası, kuvvet santralı, su tesisleri ve atölyeler vardır.
SEKA’nın Zonguldak-Çaycuma kuruluşu 1970’te işletmeye açılmıştır. Burada kraft selülozu, kraft kâğıdı ve yarı kimyevî selüloz îmâl edilmektedir. Giresun-Aksu’daki mekanik odun hamuru ve gazete kağıdı tesisi ile 1971’de açılan Muğla-Dalaman’daki tesisler de SEKA’ya bağlıdır. Dalaman’daki tesiste sülfat ve viskoz selülozu, tabiî kâğıt ve karton imâl edilmektedir.
SEKA’ya bağlı diğer tesis ve müesseseler de 1975’ten sonra hizmete açılan Afyon Beyaz Saman Selülozu Tesisi, Balıkesir Selüloz Kâğıt Tesisleri. Antalya Kraft Selülozu ve Kraft Kâğıdı Tesisleri, Akdeniz (İçel), Kastamonu, Bolu müesseseleridir. 1936 yılında 10.000 ton olan kâğıt üretimimiz, 1992 yılında 932.000 tona ulaşmıştır. Bu miktârın yarısını SEKA üretmekte, diğer yarısını da özel sektör üretmektedir.
Kâğıt çeşitleri: Hayatın her safhasında çok çeşitli maksatlarla kullanılan kâğıt, ağırlığına (gramajına), kullanılan hamurun cinsine, dolayısıyle yırtılma ve patlama mukâvemetine ve buna benzer diğer özelliklerine göre çeşitli sınıflara ayrılabilir. Fakat genel hatları ile şu şekilde tasnif etmek mümkündür:
1. Yazı tab’ı kâğıtları (1, 2 ve 3. hamur kâğıtlar, ofset kâğıdı, aydınger kâğıdı vb.),
2. Sargılık kâğıtlar,
3. Kraft torba veya çimento torba kâğıdı,
4. Temizlik kâğıtları ve hijyenik kâğıtlar,
5. İnce özel kâğıtlar (sigara kâğıdı vb.),
6. Oluklu mukavva kâğıtları (kraft liner, test liner, saman fluting),
7. Kartonlar.
Bir başka sınıflandırma ise:
1. Kültürel kâğıtlar,
2. Endüstriyel kâğıtlar şeklinde olabilir.
Kâğıdın hammaddesi: Kâğıdın ana hammaddesi odundur. Kâğıtlık odun, mobilya vs. üretiminde kullanılan odundan düşük, yakacak olarak kullanılan odundan daha yüksek kalite seviyesindedir. Bu odun da, ya iğne yapraklı (çam vb. yumuşak) ağaçlardan veya yapraklı (meşe vb. sert) ağaçlardan elde edilir.
Aslında memleketin orman kaynaklarının tüketiminde kâğıt sanayii, orman ürünleri sanayii ve yakacaktan sonra üçüncü sırayı işgal etmekle beraber, ormanın yetişmesinin çok zaman alması dikkate alınırsa, sâdece kâğıt sanayii bile, ormancılığa gereken önem verilmezse, bir memleketin orman kaynaklarını kısa zamanda tüketebilecektir. Bundan dolayı bütün dünyâda kâğıt sanayii, odun dışındaki kaynaklara her geçen gün daha süratle yönelmektedir. Bunlar arasında yıllık bitkiler olarak bilinen saman, kamış, kendir-kenevir ile tütün, ayçiçeği vb. bitkilerin sapları sayılabilir. Çok çeşitli olan bu bitkiler arasından şimdiye kadar sâdece saman, kamış ve kendir ekonomik kullanım seviyesine erişebilmişlerdir. Genellikle diğerlerinin toplanması ve stoklanması ekonomik gözükmemektedir.
Diğer önemli bir hammadde eski kâğıttır. Eski ve artık kâğıtlar, ucuz bir hammadde olarak görünmekteyse de kullanılan baskı mürekkebi ve kâğıdın yapısına bağlı olarak mürekkep çıkarma işlemi, özellikle yazı tab’ı kâğıtları yapımında en önemli problemi teşkil etmektedir. Bu kabil eski kâğıttan, mürekkebi çıkarılmadan, hâlen yaygın şekilde kullanılan gri karton üretimi yapılmaktadır.
Yardımcı hammaddeler: Bunlar dolgu maddaleri, boyar maddeler ve kâğıdı yapıştırıcı maddeler olarak üç bölümde mütalâa edilebilir:
Dolgu maddeleri, liflerden meydana gelen ve girintili çıkıntılı bir durumda olan kâğıt yüzeyine lifler arasındaki boşlukları doldurarak, daha düzgün bir şekil vermek maksadıyla kullanılır. Bunun yanında mürekkebin dağılmasını önleyerek, daha iyi emilmesini sağlar. Kâğıdın parlaklığını arttırır. Kâğıdın yumuşaklığını da olumlu yönde etkiler.
Diğer yandan lifler arası bağlantıyı zayıflattıklarından kâğıdın kopma, yırtılma, çift katlama ve patlama direncini zayıflatırlar. Kâğıt makinasına hamur verilirken, eleğin üzerinden akan hamurun üst tarafında daha çok tutunduklarından, kâğıtta iki yüzlülük meydana getirebilirler. Kâğıdın yapışmasına menfî tesirleri vardır. Kâğıt üzerinde zayıf tutunmaları hâlinde silme sırasında leke ve kirlenmeye, yıpranmaya sebeb olurlar.
Fazla oranda kullanılmaları işletmeci açısından kâğıdın mâliyetini düşürücü bir unsur olarak görülebilirse de, sayılan mahzurları da dikkate alınarak ancak belirli bir oranda dolgu maddesi kâğıt hamuruna ilâve olunabilir.
Baryum sülfat, kalsiyum sülfat (CaSO4) vb. dolgu maddeleri içinde daha çok yaygın olarak kaolen (bir çeşit kil) kullanılmaktadır.
Kâğıda istenen rengin verilebilmesi için yeterli miktarda boyar madde (sentetik boyalar veya pigmentler) kullanılır.
Çeşitli kâğıtların (özellikle baskı, para ve harita kâğıtları gibi) su ve mürekkep gibi sıvı maddelere karşı dayanıklı olmaları istenir. Bu maksatla kâğıdın iç yapıştırmasını sağlamak için kâğıt hamuruna, lifler süspanse haldeyken, önce belli oranda kolofan ilâve edilir. Daha sonra kolofanın lifler üzerinde çökmesini sağlamak için şap katılır. Çam ağaçlarından elde edilen reçine, % 80 oranında kolofan ihtivâ etmektedir.
Kâğıt yapımı: Kâğıt îmâlâtı yapan fabrikaları “kâğıt hamuru fabrikaları” (Bugün selüloz fabrikaları olarak bilinmektedir.) ve “kâğıt fabrikaları”olarak ikiye ayırmak mümkündür. Ancak bugün kâğıt fabrikaları hem kâğıt hem de hamur üretimi yapar, entegre tesisler olarak kurulmaktadır.
Hamur üretim bölümünde çeşitli metodlarla sözkonusu hammaddelerden kâğıt hamuru üretilir. Üretilen hamur ya sulu halde uygun karışımlar ile doğrudan doğruya kâğıt makinasına verilir veya suyu alınarak teksif edilmiş halde stoklanır.
Başlıca hamur üretim metodları:
Mekanik hamur: Genellikle meşe gibi sert ağaçların dışındaki ağaçlar belli boylarda kesilerek, gerekiyorsa havuzlarda nemlendirildikten sonra, taşlı değirmen denilen bir makinada liflerine ayrılarak lif süspansiyonu hazırlanır. Muhtelif eleklerden geçirildikten sonra, kâğıt makinası hamur hazırlama kısmına istenen yoğunlukta verilerek stoklanır.
Odunun beslendiği bölmelerine göre, tek cepli ve çok cepli gibi isimlerle adlandırılan bu makinalarda; odun, basınçlı bir şekilde dönen bir taşa karşı beslenmektedir.
İşlem çok basit olmakla beraber, çıkan hamurun kalitesini kontrol altında tutma zorluğu, işlemin en büyük dezavantajını teşkil etmektedir. Bir ton mekanik hamur üretebilmek için 2,33 m3 kabuğu soyulmuş oduna, 10-15 m3 temiz suya, 6.000 volt ceryan gücü ile 800-1500 kwh elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. Ayrıca bu hamurla her tür kâğıdı üretmek mümkün değildir. Daha çok diğer çeşit hamurlarla karışım yapılarak makinaya verilmektedir.
Rafine mekanik hamur: Bu metodla da kimyevî madde ve buhar kullanılmadan, ağaç yongaları diskli rafinörlerde inceltilerek, hamur üretimi yapılmaktadır. Odun, ya kütük hâlinde fabrikaya gelmekte, yongalanarak rafinörlere verilmekte veya yonga ve hatta marangoz talaşı olarak işleme sokulmaktadır.
Hamurun kalitesi mekanik hamurdan daha iyi (% 50-% 100) olmakla beraber bu üstünlük % 50 daha fazla elektrik enerjisi harcanarak sağlanır (Ton başına 1200-2200 kwh). Buna karşılık, testere talaşı gibi çok daha ucuz odun hammaddesi kullanılabilmektedir.
Termomekanik hamur: Rafine mekanik hamur usûlünden farklı, odun yongalarının rafinöre girmeden önce kızgın buharla işleme sokularak yumuşatılmasıdır. Bundan dolayı liflendirme işleminde lifler daha az hasar görerek daha iyi kalitede bir hamur elde edilebilir.
Kimyâsal hamur: Yarı kimyasal hamurla ve çok değişik çeşitleri bulunmakla beraber, en çok yaygın olarak kullanılan kimyevî metod sülfat (kraft) prosesidir.
Sülfat işleminde hazırlanan her türlü yonga esas olarak alkali ve sodyum sülfit çözeltisi içerisinde 160-170°C’de 2-3 saat pişirilir.
Çözelti tekrar kullanılmak üzere kurulan geri kazanma üniteleri ile geri kazanılır. İşlem kaliteli hamur üretimi için uygun ise de yeterli teknoloji seviyesinde olmayan ve kimyevî madde tedârikinde güçlükleri bulunan memleketlerde problemler çıkarmaktadır.
Gazete kâğıtları % 100 oranında mekanik rafinör ve termomekanik hamurdan yapılabilirse de çeşitli bakımlardan bir miktar (% 20 civârında) sülfat prosesi ile imal edilmiş piyasa hamurunun katılması uygun görülmektedir. Dergi kâğıtlarında mekanik hamur % 60-% 100 oranında kullanılmaktadır. Kaliteli baskı kâğıtları ise % 100 kimyevî hamurdan îmâl edilmektedir. Oluklu mukavva ve çimento torba kâğıtlarında genellikle mukavemeti yüksek sülfat, kimyâsal veya yarı kimyevî hamur kullanılmaktadır.
Önceki kısımlarda bahsedilen hammaddelerden, anlatılan metodlarla elde edilen kâğıt hamuru, hamur hazırlama dairelerinde çeşitli hamur, dolgu maddeleri, boyar maddeler vs. ile karıştırıldıktan sonra kâğıt makinasına verilmektedir. Kâğıt makinasında çeşitli kademelerden geçen hamur, uygun basınç ve sıcaklıkta kuruyup şekillenerek istediğimiz kâğıt mâmul şeklinde bobinlere sarılmaktadır.
Kaynak
Rehber Ansiklopedisi
Alm. Papier (n), Fr. Papier (m), İng. Paper. Hamur hâline getirilmiş, çeşitli nebâtî (bitkisel) maddelerden yapılan, üzerine yazı yazılan, ince, kuru yaprak. İnce bitki liflerinin keçeleşmesi ile meydana gelen bugünkü kâğıdın ilk olarak M.S. 1. yüzyılda Çin’de yapıldığı sanılmaktadır.
İnsanoğlunun hayatının bir parçası olan yazı, daha önceleri, düz konik, taş ve ağaç gövdeleri ile killi topraktan yapılmış yazı levhaları üzerine yazılmaktaydı.
Aslında M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’da bulunan Cyperius (papirüs) denilen bitkinin sapı uygun boyutlarda kesilip bir tahta üzerine dizilip, sulu vaziyette tokmaklanarak bir çeşit kâğıt üretilmekdeydi. Yapılışı ve özelliği bakımından bugünkü kâğıttan farklı olmakla beraber, kâğıt ismi bu “papirüs” kâğıdından kalmıştır.
Papirüsle beraber, çeşitli hayvan derilerinden yapılan pergament (parşumen) kâğıdı da târih boyunca kullanılmıştır. Parşumen, bugün bile kullanılan, yazı yazmaya ve resim yapmaya çok elverişli, uzun ömürlü bir kâğıt çeşididir.
Kâğıt, ilim ve kültürün yayılıp gelişmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Yazma, taşıma ve muhâfazasındaki kolaylıklar, herhangi bir yerdeki ilim ve bilginin çok kısa bir zamanda dünyânın her tarafına kolayca yayılmasını temin etmiş, böylece bugünkü medeniyete ulaşılmasının başlıca vâsıtalarından birisi olmuştur. Bugünkü dünyâda kâğıt, en başta gelen sanayî mâmullerinden biridir ve günlük hayatta en çok ihtiyaç duyulan bir maddedir. İlmî çalışmalar, eğitim ve öğretim müesseseleri, her türlü basın, yayın faaliyetlerinin yanısıra para basımında, ambalaj işlerinde, mutfakta ve daha pekçok yerde kâğıt kullanılmaktadır.
Eskiden kâğıt üretimi az yapıldığı için, dünyânın her yerinde kıymetli tutulurdu. Sonradan üretimin bollaşması ve yaygınlaşması ile eski îtibârını kaybetti. Ancak son yıllarda kâğıt yapımında kullanılan hammaddenin tükenmeye yüz tutması, artan maliyetler ve diğer sebeplerle günden güne kıymetlenmektedir. Müslümanlar arasında kâğıt, her zaman ve her yerde muhterem tutulmuştur. İlme, tarihte hiç görülmemiş bir derecede önem ve kıymet veren İslâmiyet, ilmin yayılmasının esas vâsıtalarından olan kâğıda da hürmet duygularını telkin etmiştir. Müslümanlar, üzeri yazılı olan veya olmayan bütün kâğıtlara günlük hayâtın her safhasına îtinâ göstermişlerdir. Hele bu kâğıtta Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf ve diğer din, ahlâk ve tarih bilgileri yazılmış ise gösterilen hürmet ve saygı o derece artmıştır. Bunları rastgele yerlere atmaktan, yakmaktan ve yıpratmaktan titizlikle sakınmışlardır.
Kâğıdın kimin tarafından bulunduğu bugün kesin bilinmemektedir. Mîlâttan sonra 105’te Çin’de Ts’ai Lun tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Keşfinden bugüne kadar 2000 yıl geçmiştir. Orta Asya’da yapılan araştırma ve kazılarda, üçüncü ve yedinci yüzyıllar arasında kullanılan kâğıtların dut ağacı kabukları, kendir, kenevir ve pamuktan yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
Kâğıt, Çin’den, Orta Asya’ya oradan da İran’a geçti. 751 senesinde yapılan Talas Meydan Muhârebesinden sonra, Çin’den alınan esirlerden kâğıt yapımı öğrenildi. Çin’in dışında ilk defa Semerkand’da kâğıt yapım merkezi kuruldu.
Yakın Doğuda ilk defa Abbâsî hükümdârı Hârûn Reşîd zamanında 754 senesinde Bağdat’ta kurulmuştur. Batı âlemi ise Müslümanlardan 400 yıl gibi uzun bir zaman sonra yine Müslümanlar sâyesinde kâğıdın varlığından haberdar oldular. Bundan sonra Şam, Trablusşam, Yergen ve Mısır’da kâğıt fabrikaları kurulmuştur.
Kuzey Afrika’nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ve daha sonra İspanya’ya geçilmesi üzerine, kâğıt fabrikaları da oraya taşınmıştır. Müslümanlar tarafından kurulması ve Avrupa’nın ilk kâğıt fabrikası olması bakımından bu fabrikalar çok önemlidir.
Böylece Çin’de binlerce yıl önce îmâlatına başlanan kâğıt, zamanla daha yeni metodlarla üretilmiş ve 18. yüzyılda Fransa’da ilk defa kâğıt makinası yapılmıştır. Kâğıt makinalarında da sürekli olarak teknolojik gelişmelere paralel olarak değişiklikler olmuş ve bugünkü çok motorlu tahrik sistemli, Hamurun kesâfet (yoğunluk), sıcaklık, pH, gramaj ve rutûbet gibi özelliklerini kontrol altında tutabilen otomatik kâğıt makinaları ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de de dünyâdaki gelişmelere paralel olarak kâğıt sanâyii sürekli bir ilerleme göstermiştir. Osmanlılar, kâğıt ihtiyaçlarını doğudan temin ediyorlardı. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eserinden,İstanbul’da Bizans’tan kalma bir kâğıt fabrikasının, Kâğıthane semtinde bulunduğu öğrenilmiştir. Üçüncü Sultan Selim Han zamanında, küçük de olsa bir kâğıt fabrikası yapılmış, fakat daha sonra üretimin çok pahalıya mâl olması sebebiyle fabrika kapatılmıştır.
İlk kâğıt fabrikası 1744 yılında Yalova’da kurulmuştur. İbrâhim Müteferrika tarafından ilk Türk matbaasının kurulmasıyla artan kâğıt ihtiyacını temin etmek için, Yalova’da kâğıt fabrikasının yapılmasına karar verildi. Bu fabrikada birçok cins kâğıt îmâl edildi. Sultan Birinci Mahmûd Han bu fabrikadan çok memnun oldu. Kur’ân-ı kerîm ve diğer İslâmî kitapları çoğaltmak gâyesiyle başka kâğıt fabrikalarının da yapılmasını istedi. Fakat su azlığı, su yollarının bozulması ve Avrupa kâğıtlarının rekâbeti yüzünden, Yalova Kâğıt Fabrikası kapandı. Osmanlı Devleti zamanında kurulan uzun ömürlü fabrika Beykoz Kâğıt Fabrikasıdır. 1804’te hizmete açılan bu kâğıt fabrikasında İngiliz ve Flemenk kâğıtları kalitesinde kâğıt yapmak istenmiştir. Bilâhare dışarıdan kâğıt getirmek daha ekonomik olmuş, yabancı devletler kâğıtlarını mâliyetin altında, zaranına bize satmak suretiyle kâğıt sanayimizi baltalamışlardır. Neticede Beykoz Fabrikası da kapanmıştır.
İzmir Kâğıt Fabrikasının temeli ise 1844’te atıldı. Fabrikanın buhar kuvvetiyle çalıştırılması kararlaştırılmıştı. Bu fabrika bir süre devletin kâğıt ihtiyacını karşılayabilmiştir. Yine Avrupa’nın çeşitli oyunları neticesinde kapanmaya mahkûm olmuştur.
Hamidiye Kâğıt Fabrikası, Osmanlı Devleti döneminde kurulan son kâğıt fabrikamızdır. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Hamidiye Kâğıt Fabrikasını kurmakla Serkârın Osman Beyi vazifelendirmiştir. Fabrikanın yeri olarak Beykoz’da, Kır Mevkiî ve Hünkâr İskelesi seçilmiştir. Osman Beyin oğlu Ali Cevat Beyin kırk iki dönümlük yeri de satın alınarak genişletilmiştir. Bu fabrika İstanbul ve Londra’da şubeleri olan “Hamidiye Kâğıt Fabrikası” veya “Ottoman Paper Manifacturing Company Limited” adıyla kurulan şirket tarafından idâre ediliyordu. Şirketin çıkardığı hisse senetleri satılmadı. Masson Scott firması bir müddet bu fabrikayı çalıştırdı. Şirket (Hamidiye Kâğıt Fabrikası), borcunu ödemeyince mahkeme kararıyla Masson Scott firmasına devredildi. Bilhahare bu firma da 1912 yılında hisse senetlerini satışa çıkardı. Hamidiye, şirketi tekrar satın aldı. Fakat o sırada Birinci Dünyâ Savaşı çıkınca İngiliz personeli memleketine döndü. Osmanlı Devletinin savaştan yenik çıkması üzerine gâlip devletler kağıt fabrikasını dağıttılar.
Cumhûriyet döneminde ilk kâğıt fabrikasının temeli İzmit’te 14 Ağustos 1934’te atıldı ve fabrika 1936 yılında işletmeye açıldı. Bu fabrikaya 1944 yılında ikinci kağıt selüloz fabrikası, 1945’te Klor Alkali Fabrikası ilâve edildi. 1954’te de Üçüncü kâğıt fabrikası kuruldu. 1957’den sonra eski makineler değiştirildi. 1960 yılında dördüncü, 1961’de beşinci kâğıt fabrikası kuruldu. 1955 senesine kadar Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası ismi ile çalıştıktan sonra İzmit Selüloz Sanayiî Müessesesi adı verildi. Bilâhare, 21 Haziran 1955’te çıkarılan bir kânunla Sümerbank’tan ayrılıp “Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları İşletmesi Genel Müdürlüğü” (SEKA) adı ile iktisadî bir devlet kuruluşu oldu.
İzmit’te SEKA’ya bağlı yedi kâğıt ve karton fabrikasının yanısıra, Mekanik Odun Hamuru Tesisleri, Oluklu Mukavva, Odun selülozu Fabrikası, Saman Selülozu Fabrikası, Klor Alkali Fabrikası, kuvvet santralı, su tesisleri ve atölyeler vardır.
SEKA’nın Zonguldak-Çaycuma kuruluşu 1970’te işletmeye açılmıştır. Burada kraft selülozu, kraft kâğıdı ve yarı kimyevî selüloz îmâl edilmektedir. Giresun-Aksu’daki mekanik odun hamuru ve gazete kağıdı tesisi ile 1971’de açılan Muğla-Dalaman’daki tesisler de SEKA’ya bağlıdır. Dalaman’daki tesiste sülfat ve viskoz selülozu, tabiî kâğıt ve karton imâl edilmektedir.
SEKA’ya bağlı diğer tesis ve müesseseler de 1975’ten sonra hizmete açılan Afyon Beyaz Saman Selülozu Tesisi, Balıkesir Selüloz Kâğıt Tesisleri. Antalya Kraft Selülozu ve Kraft Kâğıdı Tesisleri, Akdeniz (İçel), Kastamonu, Bolu müesseseleridir. 1936 yılında 10.000 ton olan kâğıt üretimimiz, 1992 yılında 932.000 tona ulaşmıştır. Bu miktârın yarısını SEKA üretmekte, diğer yarısını da özel sektör üretmektedir.
Kâğıt çeşitleri: Hayatın her safhasında çok çeşitli maksatlarla kullanılan kâğıt, ağırlığına (gramajına), kullanılan hamurun cinsine, dolayısıyle yırtılma ve patlama mukâvemetine ve buna benzer diğer özelliklerine göre çeşitli sınıflara ayrılabilir. Fakat genel hatları ile şu şekilde tasnif etmek mümkündür:
1. Yazı tab’ı kâğıtları (1, 2 ve 3. hamur kâğıtlar, ofset kâğıdı, aydınger kâğıdı vb.),
2. Sargılık kâğıtlar,
3. Kraft torba veya çimento torba kâğıdı,
4. Temizlik kâğıtları ve hijyenik kâğıtlar,
5. İnce özel kâğıtlar (sigara kâğıdı vb.),
6. Oluklu mukavva kâğıtları (kraft liner, test liner, saman fluting),
7. Kartonlar.
Bir başka sınıflandırma ise:
1. Kültürel kâğıtlar,
2. Endüstriyel kâğıtlar şeklinde olabilir.
Kâğıdın hammaddesi: Kâğıdın ana hammaddesi odundur. Kâğıtlık odun, mobilya vs. üretiminde kullanılan odundan düşük, yakacak olarak kullanılan odundan daha yüksek kalite seviyesindedir. Bu odun da, ya iğne yapraklı (çam vb. yumuşak) ağaçlardan veya yapraklı (meşe vb. sert) ağaçlardan elde edilir.
Aslında memleketin orman kaynaklarının tüketiminde kâğıt sanayii, orman ürünleri sanayii ve yakacaktan sonra üçüncü sırayı işgal etmekle beraber, ormanın yetişmesinin çok zaman alması dikkate alınırsa, sâdece kâğıt sanayii bile, ormancılığa gereken önem verilmezse, bir memleketin orman kaynaklarını kısa zamanda tüketebilecektir. Bundan dolayı bütün dünyâda kâğıt sanayii, odun dışındaki kaynaklara her geçen gün daha süratle yönelmektedir. Bunlar arasında yıllık bitkiler olarak bilinen saman, kamış, kendir-kenevir ile tütün, ayçiçeği vb. bitkilerin sapları sayılabilir. Çok çeşitli olan bu bitkiler arasından şimdiye kadar sâdece saman, kamış ve kendir ekonomik kullanım seviyesine erişebilmişlerdir. Genellikle diğerlerinin toplanması ve stoklanması ekonomik gözükmemektedir.
Diğer önemli bir hammadde eski kâğıttır. Eski ve artık kâğıtlar, ucuz bir hammadde olarak görünmekteyse de kullanılan baskı mürekkebi ve kâğıdın yapısına bağlı olarak mürekkep çıkarma işlemi, özellikle yazı tab’ı kâğıtları yapımında en önemli problemi teşkil etmektedir. Bu kabil eski kâğıttan, mürekkebi çıkarılmadan, hâlen yaygın şekilde kullanılan gri karton üretimi yapılmaktadır.
Yardımcı hammaddeler: Bunlar dolgu maddaleri, boyar maddeler ve kâğıdı yapıştırıcı maddeler olarak üç bölümde mütalâa edilebilir:
Dolgu maddeleri, liflerden meydana gelen ve girintili çıkıntılı bir durumda olan kâğıt yüzeyine lifler arasındaki boşlukları doldurarak, daha düzgün bir şekil vermek maksadıyla kullanılır. Bunun yanında mürekkebin dağılmasını önleyerek, daha iyi emilmesini sağlar. Kâğıdın parlaklığını arttırır. Kâğıdın yumuşaklığını da olumlu yönde etkiler.
Diğer yandan lifler arası bağlantıyı zayıflattıklarından kâğıdın kopma, yırtılma, çift katlama ve patlama direncini zayıflatırlar. Kâğıt makinasına hamur verilirken, eleğin üzerinden akan hamurun üst tarafında daha çok tutunduklarından, kâğıtta iki yüzlülük meydana getirebilirler. Kâğıdın yapışmasına menfî tesirleri vardır. Kâğıt üzerinde zayıf tutunmaları hâlinde silme sırasında leke ve kirlenmeye, yıpranmaya sebeb olurlar.
Fazla oranda kullanılmaları işletmeci açısından kâğıdın mâliyetini düşürücü bir unsur olarak görülebilirse de, sayılan mahzurları da dikkate alınarak ancak belirli bir oranda dolgu maddesi kâğıt hamuruna ilâve olunabilir.
Baryum sülfat, kalsiyum sülfat (CaSO4) vb. dolgu maddeleri içinde daha çok yaygın olarak kaolen (bir çeşit kil) kullanılmaktadır.
Kâğıda istenen rengin verilebilmesi için yeterli miktarda boyar madde (sentetik boyalar veya pigmentler) kullanılır.
Çeşitli kâğıtların (özellikle baskı, para ve harita kâğıtları gibi) su ve mürekkep gibi sıvı maddelere karşı dayanıklı olmaları istenir. Bu maksatla kâğıdın iç yapıştırmasını sağlamak için kâğıt hamuruna, lifler süspanse haldeyken, önce belli oranda kolofan ilâve edilir. Daha sonra kolofanın lifler üzerinde çökmesini sağlamak için şap katılır. Çam ağaçlarından elde edilen reçine, % 80 oranında kolofan ihtivâ etmektedir.
Kâğıt yapımı: Kâğıt îmâlâtı yapan fabrikaları “kâğıt hamuru fabrikaları” (Bugün selüloz fabrikaları olarak bilinmektedir.) ve “kâğıt fabrikaları”olarak ikiye ayırmak mümkündür. Ancak bugün kâğıt fabrikaları hem kâğıt hem de hamur üretimi yapar, entegre tesisler olarak kurulmaktadır.
Hamur üretim bölümünde çeşitli metodlarla sözkonusu hammaddelerden kâğıt hamuru üretilir. Üretilen hamur ya sulu halde uygun karışımlar ile doğrudan doğruya kâğıt makinasına verilir veya suyu alınarak teksif edilmiş halde stoklanır.
Başlıca hamur üretim metodları:
Mekanik hamur: Genellikle meşe gibi sert ağaçların dışındaki ağaçlar belli boylarda kesilerek, gerekiyorsa havuzlarda nemlendirildikten sonra, taşlı değirmen denilen bir makinada liflerine ayrılarak lif süspansiyonu hazırlanır. Muhtelif eleklerden geçirildikten sonra, kâğıt makinası hamur hazırlama kısmına istenen yoğunlukta verilerek stoklanır.
Odunun beslendiği bölmelerine göre, tek cepli ve çok cepli gibi isimlerle adlandırılan bu makinalarda; odun, basınçlı bir şekilde dönen bir taşa karşı beslenmektedir.
İşlem çok basit olmakla beraber, çıkan hamurun kalitesini kontrol altında tutma zorluğu, işlemin en büyük dezavantajını teşkil etmektedir. Bir ton mekanik hamur üretebilmek için 2,33 m3 kabuğu soyulmuş oduna, 10-15 m3 temiz suya, 6.000 volt ceryan gücü ile 800-1500 kwh elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. Ayrıca bu hamurla her tür kâğıdı üretmek mümkün değildir. Daha çok diğer çeşit hamurlarla karışım yapılarak makinaya verilmektedir.
Rafine mekanik hamur: Bu metodla da kimyevî madde ve buhar kullanılmadan, ağaç yongaları diskli rafinörlerde inceltilerek, hamur üretimi yapılmaktadır. Odun, ya kütük hâlinde fabrikaya gelmekte, yongalanarak rafinörlere verilmekte veya yonga ve hatta marangoz talaşı olarak işleme sokulmaktadır.
Hamurun kalitesi mekanik hamurdan daha iyi (% 50-% 100) olmakla beraber bu üstünlük % 50 daha fazla elektrik enerjisi harcanarak sağlanır (Ton başına 1200-2200 kwh). Buna karşılık, testere talaşı gibi çok daha ucuz odun hammaddesi kullanılabilmektedir.
Termomekanik hamur: Rafine mekanik hamur usûlünden farklı, odun yongalarının rafinöre girmeden önce kızgın buharla işleme sokularak yumuşatılmasıdır. Bundan dolayı liflendirme işleminde lifler daha az hasar görerek daha iyi kalitede bir hamur elde edilebilir.
Kimyâsal hamur: Yarı kimyasal hamurla ve çok değişik çeşitleri bulunmakla beraber, en çok yaygın olarak kullanılan kimyevî metod sülfat (kraft) prosesidir.
Sülfat işleminde hazırlanan her türlü yonga esas olarak alkali ve sodyum sülfit çözeltisi içerisinde 160-170°C’de 2-3 saat pişirilir.
Çözelti tekrar kullanılmak üzere kurulan geri kazanma üniteleri ile geri kazanılır. İşlem kaliteli hamur üretimi için uygun ise de yeterli teknoloji seviyesinde olmayan ve kimyevî madde tedârikinde güçlükleri bulunan memleketlerde problemler çıkarmaktadır.
Gazete kâğıtları % 100 oranında mekanik rafinör ve termomekanik hamurdan yapılabilirse de çeşitli bakımlardan bir miktar (% 20 civârında) sülfat prosesi ile imal edilmiş piyasa hamurunun katılması uygun görülmektedir. Dergi kâğıtlarında mekanik hamur % 60-% 100 oranında kullanılmaktadır. Kaliteli baskı kâğıtları ise % 100 kimyevî hamurdan îmâl edilmektedir. Oluklu mukavva ve çimento torba kâğıtlarında genellikle mukavemeti yüksek sülfat, kimyâsal veya yarı kimyevî hamur kullanılmaktadır.
Önceki kısımlarda bahsedilen hammaddelerden, anlatılan metodlarla elde edilen kâğıt hamuru, hamur hazırlama dairelerinde çeşitli hamur, dolgu maddeleri, boyar maddeler vs. ile karıştırıldıktan sonra kâğıt makinasına verilmektedir. Kâğıt makinasında çeşitli kademelerden geçen hamur, uygun basınç ve sıcaklıkta kuruyup şekillenerek istediğimiz kâğıt mâmul şeklinde bobinlere sarılmaktadır.
Kaynak
Rehber Ansiklopedisi