02-15-2024, 06:47 PM
İNSANI HELAK EDEN YEDİ BÜYÜK GÜNAH
عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: »اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ»، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا هُنَّ؟ قَالَ: «اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ، وَالسِّحْرُ، وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ، وَأَكْلُ الرِّبَا، وَأَكْلُ مَالِ الْيَتِيمِ، وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ، وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ الْغَافِلَاتِ».
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Helak eden şu yedi günahtan sakının!” Sahabiler, “Ey Allah’ın Resulü, bunlar nelerdir?” diye sordular. Peygamber (s.a.s.), “Allah’a ortak koşmak, büyü yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi öldürmek, faiz yiyip tefecilik yapmak, yetim malı yemek, düşman ile savaş yapılırken kaçmak, evli ve hiçbir şeyden haberi olmayan namuslu mümin bir kadına zina iftirası atmaktır.” buyurdu.
(Buhari, Vesaya, 23 [2766]; Müslim, İman, 145 [89].)
Günah kavramı Farsça bir kelime olup dinin yasakladığı ve işleyenin ceza göreceğini bildirdiği söz ve davranışlara denir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadis kaynaklarında günah kavramını ifade eden pek çok kelime bulunmaktadır. Günah; niteliğine, tövbesiz affedilip edilmemesine ve hakkı ihlal edilen muhatabına göre gruplandırılmıştır. Ayrıca günah, niteliği açısından küçük (sagîre) ve büyük (kebîre) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu taksim Kur’an-ı Kerim’de yer almakla birlikte küçük ve büyük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında teferruatlı bilgi verilmemiştir. (Nisa, 4/31; Kehf, 18/49; Şura, 42/37; Necm, 53/32; Adil Bebek, “Günah”, DİA, c.14 s.282-284.) Bazı İslam âlimleri ise “Günahın küçüklüğüne büyüklüğüne bakma; kime karşı suç işlediğine bak!” demişlerdir.
Konuyla ilgili ayetlerden birinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere koyarız.” (Nisa, 4/31.) Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde bazı salih amellerin küçük günahlara kefaret olacağı şöyle müjdelenmiştir: “Büyük günahlardan kaçınılması hâlinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefarettir.” (Müslim, Taharet, 16 [233].)
Yazının başında zikrettiğimiz hadise göre büyük günahlar yedi tanedir. Ancak başka hadislerde farklı büyük günahlar da zikredildiğine göre büyük günahları yediden ibaret saymamak gerekir. Zira Abdullah b. Abbas (r.a.), yetmişe yakın büyük günah olduğunu, ancak tövbe ve istiğfar ile büyük günah diye bir şeyin kalmayacağını, günahta ısrar edilince de küçük günahın büyük günaha dönüşeceğini söylemiştir. (Tefsiru İbn Kesir, Daru Taybe, 2/283.) Dolayısıyla yukarıdaki günahları, büyük günahların başlıcalarından saymak daha uygun olur. Hadiste birinci günah olarak şirk sayılmaktadır. Şirk, “Allah’ın zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya O’na ibadet edilmesinde ortağı, dengi yahut benzerinin bulunduğuna inanmak” demektir. Oysa Allah tek olup eşi ve benzeri yoktur. (İhlas, 112/1-4.) Ayet-i kerimelerde ifade edildiği üzere şirk dışındaki tüm günahların affedilebileceği müjdelenmiş (Nisa, 4/116.), şirk en büyük günah ve zulüm kabul edilmiştir. (Lokman, 31/13.) İbadette riya ve gösterişte bulunmak da küçük/gizli şirk olarak nitelenmiştir. (İbn Hanbel, Müsned, 39/39 [23630].) Buna göre Müslüman kişi tevhide önem vermeli ve şirkin her türlüsünden sakınmalıdır.
Dinimizin kaçınmayı istediği kötü davranış ve günahlardan biri de sihir ve büyü yapmaktır. Sihir, bir şeyin veya olayın gerçek şeklinin dışında gösterilmesi olup değişik şekilleri bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de sihir ve türevleri terim anlamıyla altmış yerde geçmekte, bunların kırktan fazlası Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. Muhammed’le ilgili ayetlerde yer almaktadır. (İlyas Çelebi, “Sihir”, DİA, c.37 s.170-172.) İnsanların bedenlerine ve ruhlarına etki etmeye çalışarak onlara zarar verecek her türlü döküm, yazı, tılsım ve ayin dinimizde haram kılınmış ve yasaklanmıştır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm yapar sonra da ona üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık vb.) bir şey takarsa o astığı şeyin korumasına havale edilir.” (Nesai, Tahrimü’d-Dem, 19 [4079].); “Kim bir arrâfa (kâhine) gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse kırk gün namazı kabul edilmez.” (Müslim, Selam, 125 [2230].)
Dinimiz insanların can, mal ve namus hakkını teminat altına almış ve haksız yere bir cana kıyılmasını yasaklamıştır. Ayrıca bir kişinin haksız yere öldürülmesinin tüm insanlığı öldürmek gibi olduğunu haber vermiştir. (Maide, 5/32.) Ayrıca, bir insanın başkasını haksız yere öldürmesi büyük günah olduğu gibi kendi canına kı(Zeker) intihar etmesi de aynı şekilde büyük günahtır. (Nisa, 4/29.) Çünkü Yüce Allah insana hayatını sonlandırması ile ilgili bir tasarruf yetkisi vermemiştir.
Dinimizin yasakladığı büyük günahlardan biri de faiz yiyerek tefecilik yapmak, toplumdaki insanların kazançlarını gasp etmek ve emeklerini sömürmektir. Dolayısıyla günah ve sonuçlarının dehşetinden ötürü faizciliğe devam etmek Allah ve Resulü’ne savaş açıp başkaldırmak olarak nitelenmiştir. (Bakara, 2/275-279.) Hz. Peygamber (s.a.s.) de faizi yiyene, yedirene, yazana ve buna şahitlik edenlere lanet etmiş ve hepsinin (günahta) eşit olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Müsakat, 106 [1598].) Buna göre Müslüman kişi, oranına bakmaksızın her türlü faizli işlem ve kredilerden sakınmalıdır. Çünkü faizciliğin sonu uçurum ve hüsrandır.
Hadiste yasaklanan diğer bir günah ise yetim malı yemektir. Yetim, babası ölen küçük çocuk demektir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) dilinden helak edici günahlar arasında yetim malı yemenin de sayılmış olması, bunun en az ötekiler kadar ağır bir suç ve sorumluluk olduğunu göstermektedir. Zira yetimler, İslam toplumunun himmet ve güvenine emanet edilmişlerdir. Yetim malından sakındıran çokça ayet bulunmaktadır. (Nisa, 4/10; Enam, 6/152.) Aynı zamanda yetim olarak da yaşayan Hz. Peygamber (s.a.s.), yetimi koruyup gözeten kişiyle cennette yakın komşu olacağını müjdelemiştir. (Buhari, Talak, 25 [5304].)
Dinimiz haksız yere cana kıymayı yasaklarken din, vatan, bayrak ve namus gibi kutsal değerleri korumak amacıyla savaşmayı da üzerimize farz kılmıştır. Bu yüzden dinimiz savaştan kaçmayı büyük günahlardan saymıştır. (Enfal, 8/15-16.) Zira savaştan kaçan kişi hem kendi can güvenliğini hem de bütün Müslümanların hayatını tehlikeye atmış olur.
Hadiste zikredilen yedinci büyük günah ise namuslu Müslüman kadınlara zina iftirasında (kazf) bulunmaktır. Burada her ne kadar namuslu Müslüman kadınlara iftirada bulunmak zikredilmiş ise de namuslu Müslüman erkeklere yöneltilecek iftira da aynı derecede günah ve suçtur. (Nur, 24/4.) Dolayısıyla Müslüman kişi; herkese karşı eline, diline ve tüm organlarına sahip çıkmalıdır. Yüce Allah cümlemizi her türlü günahtan muhafaza eylesin.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
Dr. Ahmet OĞUZ
Suudi Arabistan Cidde Din Hizmetleri Ataşesi
عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: »اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ»، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا هُنَّ؟ قَالَ: «اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ، وَالسِّحْرُ، وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ، وَأَكْلُ الرِّبَا، وَأَكْلُ مَالِ الْيَتِيمِ، وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ، وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ الْغَافِلَاتِ».
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Helak eden şu yedi günahtan sakının!” Sahabiler, “Ey Allah’ın Resulü, bunlar nelerdir?” diye sordular. Peygamber (s.a.s.), “Allah’a ortak koşmak, büyü yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi öldürmek, faiz yiyip tefecilik yapmak, yetim malı yemek, düşman ile savaş yapılırken kaçmak, evli ve hiçbir şeyden haberi olmayan namuslu mümin bir kadına zina iftirası atmaktır.” buyurdu.
(Buhari, Vesaya, 23 [2766]; Müslim, İman, 145 [89].)
Günah kavramı Farsça bir kelime olup dinin yasakladığı ve işleyenin ceza göreceğini bildirdiği söz ve davranışlara denir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadis kaynaklarında günah kavramını ifade eden pek çok kelime bulunmaktadır. Günah; niteliğine, tövbesiz affedilip edilmemesine ve hakkı ihlal edilen muhatabına göre gruplandırılmıştır. Ayrıca günah, niteliği açısından küçük (sagîre) ve büyük (kebîre) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu taksim Kur’an-ı Kerim’de yer almakla birlikte küçük ve büyük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında teferruatlı bilgi verilmemiştir. (Nisa, 4/31; Kehf, 18/49; Şura, 42/37; Necm, 53/32; Adil Bebek, “Günah”, DİA, c.14 s.282-284.) Bazı İslam âlimleri ise “Günahın küçüklüğüne büyüklüğüne bakma; kime karşı suç işlediğine bak!” demişlerdir.
Konuyla ilgili ayetlerden birinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere koyarız.” (Nisa, 4/31.) Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde bazı salih amellerin küçük günahlara kefaret olacağı şöyle müjdelenmiştir: “Büyük günahlardan kaçınılması hâlinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefarettir.” (Müslim, Taharet, 16 [233].)
Yazının başında zikrettiğimiz hadise göre büyük günahlar yedi tanedir. Ancak başka hadislerde farklı büyük günahlar da zikredildiğine göre büyük günahları yediden ibaret saymamak gerekir. Zira Abdullah b. Abbas (r.a.), yetmişe yakın büyük günah olduğunu, ancak tövbe ve istiğfar ile büyük günah diye bir şeyin kalmayacağını, günahta ısrar edilince de küçük günahın büyük günaha dönüşeceğini söylemiştir. (Tefsiru İbn Kesir, Daru Taybe, 2/283.) Dolayısıyla yukarıdaki günahları, büyük günahların başlıcalarından saymak daha uygun olur. Hadiste birinci günah olarak şirk sayılmaktadır. Şirk, “Allah’ın zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya O’na ibadet edilmesinde ortağı, dengi yahut benzerinin bulunduğuna inanmak” demektir. Oysa Allah tek olup eşi ve benzeri yoktur. (İhlas, 112/1-4.) Ayet-i kerimelerde ifade edildiği üzere şirk dışındaki tüm günahların affedilebileceği müjdelenmiş (Nisa, 4/116.), şirk en büyük günah ve zulüm kabul edilmiştir. (Lokman, 31/13.) İbadette riya ve gösterişte bulunmak da küçük/gizli şirk olarak nitelenmiştir. (İbn Hanbel, Müsned, 39/39 [23630].) Buna göre Müslüman kişi tevhide önem vermeli ve şirkin her türlüsünden sakınmalıdır.
Dinimizin kaçınmayı istediği kötü davranış ve günahlardan biri de sihir ve büyü yapmaktır. Sihir, bir şeyin veya olayın gerçek şeklinin dışında gösterilmesi olup değişik şekilleri bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de sihir ve türevleri terim anlamıyla altmış yerde geçmekte, bunların kırktan fazlası Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. Muhammed’le ilgili ayetlerde yer almaktadır. (İlyas Çelebi, “Sihir”, DİA, c.37 s.170-172.) İnsanların bedenlerine ve ruhlarına etki etmeye çalışarak onlara zarar verecek her türlü döküm, yazı, tılsım ve ayin dinimizde haram kılınmış ve yasaklanmıştır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm yapar sonra da ona üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık vb.) bir şey takarsa o astığı şeyin korumasına havale edilir.” (Nesai, Tahrimü’d-Dem, 19 [4079].); “Kim bir arrâfa (kâhine) gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse kırk gün namazı kabul edilmez.” (Müslim, Selam, 125 [2230].)
Dinimiz insanların can, mal ve namus hakkını teminat altına almış ve haksız yere bir cana kıyılmasını yasaklamıştır. Ayrıca bir kişinin haksız yere öldürülmesinin tüm insanlığı öldürmek gibi olduğunu haber vermiştir. (Maide, 5/32.) Ayrıca, bir insanın başkasını haksız yere öldürmesi büyük günah olduğu gibi kendi canına kı(Zeker) intihar etmesi de aynı şekilde büyük günahtır. (Nisa, 4/29.) Çünkü Yüce Allah insana hayatını sonlandırması ile ilgili bir tasarruf yetkisi vermemiştir.
Dinimizin yasakladığı büyük günahlardan biri de faiz yiyerek tefecilik yapmak, toplumdaki insanların kazançlarını gasp etmek ve emeklerini sömürmektir. Dolayısıyla günah ve sonuçlarının dehşetinden ötürü faizciliğe devam etmek Allah ve Resulü’ne savaş açıp başkaldırmak olarak nitelenmiştir. (Bakara, 2/275-279.) Hz. Peygamber (s.a.s.) de faizi yiyene, yedirene, yazana ve buna şahitlik edenlere lanet etmiş ve hepsinin (günahta) eşit olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Müsakat, 106 [1598].) Buna göre Müslüman kişi, oranına bakmaksızın her türlü faizli işlem ve kredilerden sakınmalıdır. Çünkü faizciliğin sonu uçurum ve hüsrandır.
Hadiste yasaklanan diğer bir günah ise yetim malı yemektir. Yetim, babası ölen küçük çocuk demektir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) dilinden helak edici günahlar arasında yetim malı yemenin de sayılmış olması, bunun en az ötekiler kadar ağır bir suç ve sorumluluk olduğunu göstermektedir. Zira yetimler, İslam toplumunun himmet ve güvenine emanet edilmişlerdir. Yetim malından sakındıran çokça ayet bulunmaktadır. (Nisa, 4/10; Enam, 6/152.) Aynı zamanda yetim olarak da yaşayan Hz. Peygamber (s.a.s.), yetimi koruyup gözeten kişiyle cennette yakın komşu olacağını müjdelemiştir. (Buhari, Talak, 25 [5304].)
Dinimiz haksız yere cana kıymayı yasaklarken din, vatan, bayrak ve namus gibi kutsal değerleri korumak amacıyla savaşmayı da üzerimize farz kılmıştır. Bu yüzden dinimiz savaştan kaçmayı büyük günahlardan saymıştır. (Enfal, 8/15-16.) Zira savaştan kaçan kişi hem kendi can güvenliğini hem de bütün Müslümanların hayatını tehlikeye atmış olur.
Hadiste zikredilen yedinci büyük günah ise namuslu Müslüman kadınlara zina iftirasında (kazf) bulunmaktır. Burada her ne kadar namuslu Müslüman kadınlara iftirada bulunmak zikredilmiş ise de namuslu Müslüman erkeklere yöneltilecek iftira da aynı derecede günah ve suçtur. (Nur, 24/4.) Dolayısıyla Müslüman kişi; herkese karşı eline, diline ve tüm organlarına sahip çıkmalıdır. Yüce Allah cümlemizi her türlü günahtan muhafaza eylesin.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
Dr. Ahmet OĞUZ
Suudi Arabistan Cidde Din Hizmetleri Ataşesi