02-15-2024, 07:20 PM
YENİ EVLİLER İÇİN MURADINA ERME REHBERİ
Tüm mutlu aşk hikâyeleri “ve onlar erdi muradına…” diye biter, oysa biliriz ki bir kadın ve bir erkeğin kavuşması hikâyenin başlangıcının ta kendisidir. Murat, aile olmak ise evlenmek murada ermenin olsa olsa giriş kapısının eşiğidir. Ya aşarsın ya dönersin.
İlişkileri en mutlu anında dondurmak mümkün değil; evlilik de dâhil tüm ilişkiler içsel ve dışsal dinamiklere göre değişen, dönüşen, gelişen ya da zayıflayan, büyüyen ve yaşlanan “canlı” yapılardır.
Evlilik, iki insanın fiziksel, duygusal ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılama amacıyla bir araya geldiği, birlikte yaşamayı, deneyimlerini paylaşmayı ve aynı zamanda çocuk sahibi olmayı içeren hem yasal hem de duygusal bir sözleşmedir ve şüphesiz insan hayatının en önemli dönemlerinden birinin, aile olmanın başlangıcıdır. Nikâh defterine attığımız imza bizi karı koca yapsa da “Biz bir aileyiz” diyebilmek yıllar süren bir emek ve inşa sürecinin sonunda mümkün olacaktır.
Her başlangıç gibi kendine özgü zorluklar barındıran evliliğin ilk ayları genellikle yanıltıcı şekilde romantize edilerek "cicim ayları" tabiri ile ifade edilir. Bu yaygın romantikleştirme, yeni evli çiftlere gerçeküstü beklentiler yükler ve bu beklenti gerçek dünyanın karmaşıklıkları, zorlukları ile çatışır. Hayal kırıklığı yaşayan eşler, sıkça "Herkes cicim aylarında çok mutlu olduğuna göre, bizde bir yanlışlık var." düşüncesiyle karşı karşıya kalır. Bu düşünce, evliliklerinin ilk zamanlarının zorluklarla dolu olabileceği gerçeğini görmezden gelen çiftleri gereksiz bir baskı altına sokar. Diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi yüksek beklentiler büyük hayal kırıklıklarına, hayal kırıklıkları ise öfkeye dönüşür. Öfke aklı örter ve son derece olağan aksaklıklar, içinden çıkılamaz mutsuzluklara dönebilir. Gerçekçi bir bakış açısıyla evliliğin ilk zamanlarının romantik olduğu kadar zorluklar da içereceğini kabul etmek önemlidir.
Her evliliğin kendine özgü sınavları vardır. Çiftler, bu sınavları aşmak için zaman, emek, iletişim, sabır ve anlayış gerektiğini anlamalıdır.
Evliliğin ilk zamanlarında yaşanan sorunlar, çiftlerin birbirlerine alışma süreci, beklentilerin birbiriyle örtüşmemesi, alışkanlıkların uyuşmazlığı, geniş aile sistemlerinde kendine yer edinmenin zorluğu, ekonomik sıkıntılar, kültürel aktarımların farklılığı, sevgi dillerinin ve iletişim biçimlerinin çeşitliliği gibi sebeplerden ortaya çıkar. Gerçekte ayrı dünyaların insanıyızdır hatta daha doğru bir ifadeyle, hepimiz ayrı bir dünyayızdır. Bu farklılıklar, zorluklar evliliklerin temellerini atmaya çalışan çiftleri ciddi şekilde sınarken bir yandan da onlara, birlikte büyümenin ve zorlukların üstesinden gelmenin yollarını öğretir. Üstesinden gelinen her sıkıntı, içinden çıkılan her kriz bizi büyütür.
Tam bu noktada bahsetmemiz gereken, “evlilik doyumu” kavramıdır. Evlilik doyumu eşlerin, evlilik birliği içerisinde duygusal, bilişsel, bedensel, sosyal, ekonomik alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik algılarıdır. Evlilik doyumunun seviyesi, eşlerin birbirleriyle iletişim kurma becerileri, çatışma çözme yöntemleri, karar verme süreçleri, saygı ve üslupları, birbirlerinin aileleriyle ve diğer tüm kıymetlileriyle bağ kurabilmeleri, birbirlerine karşı ilgi ve beğenilerini canlı tutma çabaları gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Yüksek evlilik doyumu, çiftlerin birbirlerine daha iyi uyum sağladıkları, birbirlerini daha iyi anladıkları ve birlikte daha mutlu oldukları, bağlılıklarının arttığı anlamına gelirken düşük evlilik doyumu, çiftler arasında sorunların daha fazla olduğuna, tatminsizliklere, mesafelerin açıldığına ve ilişkinin kan kaybettiğine işaret eder.
Evlilik doyumunun inişli çıkışlı, gelgitli bir süreç sergilemesi normaldir. Evlilik doyumunun düşmesi çatışmaların artmasından ziyade yakınlığın ve duygusal bağların zayıflamasıyla ilgilidir. Düşüş başladığında erkek kendini başarısız ve yetersiz hissederken kadının hissettiği şey, terk edilmişlik ve soğukluk olur. Eşler arasında kopukluk ne kadar uzarsa negatif etkileşimler o kadar artar. Zor zamanlarda odaklanacağımız ilk şey -içimizden gelmese bile- eşimizle bağlantıda kalmaya, yakınlık kurmaya çalışmak; duygusal ve fiziksel mesafenin açılmasına müsaade etmemek olmalıdır.
Yeni evli çiftlerin mutlu bir yuva inşa etmeleri için ailelerin ve toplumun desteği de kritik öneme sahiptir. Bu destek, çiftlerin sağlıklı bir şekilde büyümelerine, olumlu ilişkiler kurmalarına ve ailelerini güçlendirmelerine yardımcı olacaktır. Geniş aile üyeleri, arkadaşlar ve komşular yeni evli çiftlere duygusal olarak destek olmalı, ilgilerini ve desteklerini istikrarla sürdürmelidir. İhtiyaç hâlinde her iki gence de şefkatle “hakkı ve sabrı” tavsiye eden selim akla sahip olmak, ailelerin ve dostların vazifesidir. Aile büyükleri veya deneyimli dostlar, komşular, evlilik ve aile yaşamıyla ilgili tecrübelerini paylaşarak yeni evlilere rehberlik edebilirler. Ancak bunu yaparken bir yandan da gençlerin ayrışmasına, kendilerine has bir çekirdek oluşuma alan açmalıdır.
Evliliğin ilk zamanlarındaki zorlukları, toprağından sökülüp yeni bir yere dikilen fidana benzetebiliriz. Yeni toprağı daha büyük, daha verimli, daha zengin olsa da, bakımı en güzel şekilde yapılsa da fidanın ilk tepkisi “yerini yadırgamak” ve “bir miktar yaprak dökmek” olacaktır. Yeterince dayanır, yeni toprağına tutunabilirse hem kökleri derinleşecek hem gövdesi genişleyecek hem dalları göğe doğru uzanacaktır. Büyüyecektir. Büyümenin zahmetsiz bir yolu yoktur ve başlangıçta bir miktar yaprak dökmek büyümenin şanındandır. Evlendiğimizde de kök salmak için bir miktar; yerleşmek, büyümek, meyveye durmak için ise çokça zaman ve emeğe ihtiyacımız vardır.
Sevgili yeni evli gençler; nikâh defterine imzayı atmak, eş olmaya evet demek, bir anda sizi aile yapmayacak ama aile olmaya dair tüm kodlar fıtratınızda saklı, buna çok güvenin. Yaprak döktüğünüz günler geçecek, en güzel şekilde yeşereceksiniz; siz birbirinize uyumlandıkça, çekirdek aileniz şekillendikçe ilişkiniz, bağlarınız kuvvetlenecek, muhabbetiniz artacak, zorlukları yönetmeniz kolaylaşacak. Korkmayın, geri çekilmeyin, yakın durun, sevmeye ve emek vermeye devam edin. Mutlu olmak sadece hakkınız değil aynı zamanda sorumluluğunuz ve zorunluğunuzdur. Siz mutlu, sağlıklı bir aile olacaksınız ki iyilik hâli dalga dalga yayılıp toplumsal iyileşmemizin bir parçası olsun.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
F. Betül YILMAZ EMİNSOY
Aile Danışmanı
Tüm mutlu aşk hikâyeleri “ve onlar erdi muradına…” diye biter, oysa biliriz ki bir kadın ve bir erkeğin kavuşması hikâyenin başlangıcının ta kendisidir. Murat, aile olmak ise evlenmek murada ermenin olsa olsa giriş kapısının eşiğidir. Ya aşarsın ya dönersin.
İlişkileri en mutlu anında dondurmak mümkün değil; evlilik de dâhil tüm ilişkiler içsel ve dışsal dinamiklere göre değişen, dönüşen, gelişen ya da zayıflayan, büyüyen ve yaşlanan “canlı” yapılardır.
Evlilik, iki insanın fiziksel, duygusal ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılama amacıyla bir araya geldiği, birlikte yaşamayı, deneyimlerini paylaşmayı ve aynı zamanda çocuk sahibi olmayı içeren hem yasal hem de duygusal bir sözleşmedir ve şüphesiz insan hayatının en önemli dönemlerinden birinin, aile olmanın başlangıcıdır. Nikâh defterine attığımız imza bizi karı koca yapsa da “Biz bir aileyiz” diyebilmek yıllar süren bir emek ve inşa sürecinin sonunda mümkün olacaktır.
Her başlangıç gibi kendine özgü zorluklar barındıran evliliğin ilk ayları genellikle yanıltıcı şekilde romantize edilerek "cicim ayları" tabiri ile ifade edilir. Bu yaygın romantikleştirme, yeni evli çiftlere gerçeküstü beklentiler yükler ve bu beklenti gerçek dünyanın karmaşıklıkları, zorlukları ile çatışır. Hayal kırıklığı yaşayan eşler, sıkça "Herkes cicim aylarında çok mutlu olduğuna göre, bizde bir yanlışlık var." düşüncesiyle karşı karşıya kalır. Bu düşünce, evliliklerinin ilk zamanlarının zorluklarla dolu olabileceği gerçeğini görmezden gelen çiftleri gereksiz bir baskı altına sokar. Diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi yüksek beklentiler büyük hayal kırıklıklarına, hayal kırıklıkları ise öfkeye dönüşür. Öfke aklı örter ve son derece olağan aksaklıklar, içinden çıkılamaz mutsuzluklara dönebilir. Gerçekçi bir bakış açısıyla evliliğin ilk zamanlarının romantik olduğu kadar zorluklar da içereceğini kabul etmek önemlidir.
Her evliliğin kendine özgü sınavları vardır. Çiftler, bu sınavları aşmak için zaman, emek, iletişim, sabır ve anlayış gerektiğini anlamalıdır.
Evliliğin ilk zamanlarında yaşanan sorunlar, çiftlerin birbirlerine alışma süreci, beklentilerin birbiriyle örtüşmemesi, alışkanlıkların uyuşmazlığı, geniş aile sistemlerinde kendine yer edinmenin zorluğu, ekonomik sıkıntılar, kültürel aktarımların farklılığı, sevgi dillerinin ve iletişim biçimlerinin çeşitliliği gibi sebeplerden ortaya çıkar. Gerçekte ayrı dünyaların insanıyızdır hatta daha doğru bir ifadeyle, hepimiz ayrı bir dünyayızdır. Bu farklılıklar, zorluklar evliliklerin temellerini atmaya çalışan çiftleri ciddi şekilde sınarken bir yandan da onlara, birlikte büyümenin ve zorlukların üstesinden gelmenin yollarını öğretir. Üstesinden gelinen her sıkıntı, içinden çıkılan her kriz bizi büyütür.
Tam bu noktada bahsetmemiz gereken, “evlilik doyumu” kavramıdır. Evlilik doyumu eşlerin, evlilik birliği içerisinde duygusal, bilişsel, bedensel, sosyal, ekonomik alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik algılarıdır. Evlilik doyumunun seviyesi, eşlerin birbirleriyle iletişim kurma becerileri, çatışma çözme yöntemleri, karar verme süreçleri, saygı ve üslupları, birbirlerinin aileleriyle ve diğer tüm kıymetlileriyle bağ kurabilmeleri, birbirlerine karşı ilgi ve beğenilerini canlı tutma çabaları gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Yüksek evlilik doyumu, çiftlerin birbirlerine daha iyi uyum sağladıkları, birbirlerini daha iyi anladıkları ve birlikte daha mutlu oldukları, bağlılıklarının arttığı anlamına gelirken düşük evlilik doyumu, çiftler arasında sorunların daha fazla olduğuna, tatminsizliklere, mesafelerin açıldığına ve ilişkinin kan kaybettiğine işaret eder.
Evlilik doyumunun inişli çıkışlı, gelgitli bir süreç sergilemesi normaldir. Evlilik doyumunun düşmesi çatışmaların artmasından ziyade yakınlığın ve duygusal bağların zayıflamasıyla ilgilidir. Düşüş başladığında erkek kendini başarısız ve yetersiz hissederken kadının hissettiği şey, terk edilmişlik ve soğukluk olur. Eşler arasında kopukluk ne kadar uzarsa negatif etkileşimler o kadar artar. Zor zamanlarda odaklanacağımız ilk şey -içimizden gelmese bile- eşimizle bağlantıda kalmaya, yakınlık kurmaya çalışmak; duygusal ve fiziksel mesafenin açılmasına müsaade etmemek olmalıdır.
Yeni evli çiftlerin mutlu bir yuva inşa etmeleri için ailelerin ve toplumun desteği de kritik öneme sahiptir. Bu destek, çiftlerin sağlıklı bir şekilde büyümelerine, olumlu ilişkiler kurmalarına ve ailelerini güçlendirmelerine yardımcı olacaktır. Geniş aile üyeleri, arkadaşlar ve komşular yeni evli çiftlere duygusal olarak destek olmalı, ilgilerini ve desteklerini istikrarla sürdürmelidir. İhtiyaç hâlinde her iki gence de şefkatle “hakkı ve sabrı” tavsiye eden selim akla sahip olmak, ailelerin ve dostların vazifesidir. Aile büyükleri veya deneyimli dostlar, komşular, evlilik ve aile yaşamıyla ilgili tecrübelerini paylaşarak yeni evlilere rehberlik edebilirler. Ancak bunu yaparken bir yandan da gençlerin ayrışmasına, kendilerine has bir çekirdek oluşuma alan açmalıdır.
Evliliğin ilk zamanlarındaki zorlukları, toprağından sökülüp yeni bir yere dikilen fidana benzetebiliriz. Yeni toprağı daha büyük, daha verimli, daha zengin olsa da, bakımı en güzel şekilde yapılsa da fidanın ilk tepkisi “yerini yadırgamak” ve “bir miktar yaprak dökmek” olacaktır. Yeterince dayanır, yeni toprağına tutunabilirse hem kökleri derinleşecek hem gövdesi genişleyecek hem dalları göğe doğru uzanacaktır. Büyüyecektir. Büyümenin zahmetsiz bir yolu yoktur ve başlangıçta bir miktar yaprak dökmek büyümenin şanındandır. Evlendiğimizde de kök salmak için bir miktar; yerleşmek, büyümek, meyveye durmak için ise çokça zaman ve emeğe ihtiyacımız vardır.
Sevgili yeni evli gençler; nikâh defterine imzayı atmak, eş olmaya evet demek, bir anda sizi aile yapmayacak ama aile olmaya dair tüm kodlar fıtratınızda saklı, buna çok güvenin. Yaprak döktüğünüz günler geçecek, en güzel şekilde yeşereceksiniz; siz birbirinize uyumlandıkça, çekirdek aileniz şekillendikçe ilişkiniz, bağlarınız kuvvetlenecek, muhabbetiniz artacak, zorlukları yönetmeniz kolaylaşacak. Korkmayın, geri çekilmeyin, yakın durun, sevmeye ve emek vermeye devam edin. Mutlu olmak sadece hakkınız değil aynı zamanda sorumluluğunuz ve zorunluğunuzdur. Siz mutlu, sağlıklı bir aile olacaksınız ki iyilik hâli dalga dalga yayılıp toplumsal iyileşmemizin bir parçası olsun.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
F. Betül YILMAZ EMİNSOY
Aile Danışmanı