Hakkalyakin Forum

Full Version: Hilalin Gözetlenmesi - "Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın"
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
[attachment=44992]

Hilalin Gözetlenmesi - "Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce

orucu bırakın" Hadisini Aciklarmisiniz


Bazen farklı ülkelerde hilalin görüldüğü söylenerek erken oruç tutulabiliyor.

Hilali görmede ölçü nedir? Bu durumlarda inanların nasıl hareket etmesi gerekir?
-----------------------------------------------------------------------------

Ramazan orucuna başlamak için Efendimiz hilalin görülmesini emretmiştir. Bu

konuda rivayetlerde geçen birkaç örneği aşağıda sunuyoruz  :

İbni Ömer Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor : 

    Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan’dan söz ederek buyurdular ki : 
    “Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine (  müteakip) hilâli görünceye kadar

da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin.”
    (  Buhari, Savm :  11; Müslim, Sıyâm :  9; Muvatta, Sıyâm :  1; Ebu Dâvud, Savm :  4);

Nesâi, Savm  :  10, 11)



Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor : 

    Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Şaban ayının günlerini hesapladığı

kadar başka bir ayın günlerini hesaplamazdı. Sonra Ramazan hilâlini görünce oruca

başlardı. Eğer bulut araya girer (  hilâli göremez) ise (  Şaban’ı) otuz gün olarak

hesaplar, sonra Ramazan orucuna başlardı. (  Ebu Dâvud, Savm :  6)



Yukarıdaki rivayetlerde anlaşıldığı üzere, ramazanın başlamasında esas hilalin

görülmesidir. Fakat hilal Cenab-ı Allah'ın takdir ettiği bir düzen çerçevesinde

hareket etmekde, programını aksatmamaktadır. Günümüzde ayın hareketleri çok

öncesinden takip edilebilmekde, dolayısıyla hilalin çıplak gözle görülmesi

zorunluluğu yerine ilim adamlarının verdiği bilgiler kafi gelebilmektedir.

Bu konuda özellikle aşağıdaki zikredeceğimiz rivayet manidardır : 

İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor : 

    Bir bedevi Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme gelerek : 
    “Ben hilâli (  Ramazan hilâlini) gördüm!” dedi. Sallallâhu Aleyhi Vesellem : 
    “Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet getirir misin?” dedi.
    Adam buna da, “Evet!” diye cevap verince, Efendimiz Sallallâhu Aleyhi

Vesellem : 
    “Ey Bilal! dedi, halka yarın oruç tutmalarını ilan et!”
    (  Ebû Dâvud, Sıyam :  14; Tirmizî, Savm :  7; Nesai, Savm :  8; İbni Mâce, Sıyam :  6)



Efendimiz hilali görme konusunda bir bedevinin yaptığı yemini kabul etmektedir.

Efendimizin, bir bedevinin şahitliğini kabul ettiğine bakıldığında, bugün bazı

insanların onlarca ilim ehlini dikkate almamalarının bariz bir hata olduğu

açıktır.

Kaldı ki, İslam aleminde bu tür ihtilaflar fitneye vesile olmak da, inananların

çelişki içerisine düşmelerine neden olmaktadır. Oysa ki fitne yüce kitabımızda

adam öldürmekden daha kötü olarak vasıflandırılmıştır. (  Bakara,191)

Efendimiz; oruçda, bayramda ve diğer dini amellerimizde ümmetin ortak hareket

etmesini tavsiye etmiş ve ancak amelin bu şekilde muteber olacağını ifade

etmiştir :

    Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor : 

    Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki : 

    “(  Muteber) oruç, (  hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (  Muteber) iftar, hep

beraber ettiğiniz gündekidir. (  Muteber) kurban hep beraber kurban kestiğiniz

gündekidir.”
    (  Tirmizî, Savm 11; Ebu Dâvud, Savm 5)



Bu hususda diğer önemli bir konu ise, ramazanın bazen 29 bazen de 30 çekebilmesi

durumudur ki, bu konuda hem bilimsel gerçekler hem de Efendimizin (  asm)

rivayetlerinde, Ramazan'ın bazen 29 bazen de 30 olabildiği görülmektedir.

Dünyanın düz bir küre olmaması, kutuplardan hafif basık olması, ayın dünya

etrafında dönerken kateddiği mesafeyi arttırıp azaltmasına neden olabilmekde, bu

ise ayların günlerinin farklı olmasına neden olmaktadır.

Peygamber Efendimiz (  ASM) aylardaki bu farklılıklara rivayetlerden gördüğümüz

üzere dikkat etmiş, ramazanın bazen 29 bazen de 30 olabileceğini vurgulamışır :

Abdullah ibni Ömer Radiyallâhu Anhüma anlatıyor : 
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki : 

    “Ramazan ayı şöyle, şöyle şöyledir (  Bu sırada iki elini bütün parmaklarıyla

iki sefer çırptı, üçüncü çırpışta sağ veya sol başparmağını yumdu).”



Müslim ve Nesai’den gelen bir rivayette, Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi

Vesellem :

    “Biz ümmi bir milletiz; ne yazı, ne de hesap biliriz. Ay, şöyle şöyledir”

dedi.
    “Yani bir defasında yirmi dokuz, bir defasında otuz gösterdi” denmiştir.

(  Buhari, Savm :  13; Müslim, Savm :  13-15; Ebû Dâvud, Savm :  4; Nesai, Savm :  17)



Netice itibariyle; Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan hilalini

gördükten sonra oruca başlamış, Şevval hilalini görünce de bayram yapmıştır.

Hilali görerek oruca başlama konusunda da dikkatli hareket etmiş, herkesi görmeye

teşvik etmiş, gören çıkınca da onun şahitliği üzerine orucu başlatmıştır.

Hilali görmede mutlaka çıplak gözle görülecek demek de, bir zorlamadır ve

inandırıcı bir davranış değildir.

Önemli olan, hilalin ilk gece akşam saatlerinde görülmesidir. Zaten ilk gün hilal

çok ince olacağı için herkesin açık ve net olarak görebilmesi mümkün değildir.

Bunun için teleskopla, astronomi biliminin verilerini kullanarak hilali

gözetleyip görmek de “hilali görme” anlamına gelmektedir.

Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Biz ümmi bir milletiz, ne yazı ne de

hesap biliriz” buyururken de bunun bir hesap işi olduğunu da bildiriyor.

O dönemde astronomik hesaplar bu kadar ileri seviyede değildi.

Ama bugün hilali gözetleme meselesi ve Ramazan veya Şevval hilalinin görülmesi

astronomi için çok basit ve sıradan bir iş haline gelmiştir.

Diğer yandan yukarıda mealini verdiğimiz hadiste Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi

Vesellem Müslümanların birlikte hareket etmelerine de dikkat çekmiş ve bize

birlik mesajı vermiş bulunmaktadır.

Astronomi ilmi, yıllar sonra ayın ve güneşin tutulacağını nasıl haber veriyor ve

saniyesi saniyesine aynen çıkıyorsa, teleskopla hilali görme meselesine de aynı

şekilde itibar etmek en isabetli olanıdır.

Ama bu hiçbir zaman çıplak gözle hilali gözetlemeye engel olmadığı gibi, hilali

gözetlemeyi terk etme anlamını da taşımaz.

--------------------------------

Hilal görülünce Ramazan başlar

Sual :  Ramazanın başlamasında hesaba, takvime göre mi hareket edilir, yoksa

hilalin görülmesine mi itibar edilir?
CEVAP
Hesaba, takvime göre hareket edilmez. Hilalin görüleceği gün değil, doğacağı gün,

doğru olarak hesapla tespit edilir. Fakat dinimiz, oruca başlamayı ve bayramı,

hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hadis-i şerifte,

(  Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu. Hilal, ya

hesapla bulunan günde veya bir gün sonra görülür. Hesapla bildirilen günden önce

asla doğmaz, doğmadığı için de görülemez, çünkü Allahü teâlânın koyduğu nizamda

eksiklik, yanlışlık yoktur. Güneşin ve ayın hangi saatte doğup batacaklarını, çok

önceden hesapla bilmek mümkündür. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar,

fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir.

Ramazan ayını tespit için, hilali aramak ve görmek gerekir. Hicri kameri ay 29

gün de çekebileceği için, hilal görülünce Şaban ayının 29’u da olabilir. Eğer

görülemezse, Şaban ayını 30’a tamamlamak gerekir. Hilali görmekle ramazanın

başlaması, hesapla bulunandan bir gün sonra olabilir, fakat bir gün önce olamaz,

çünkü hilalin, hesapla bulunan günden önce doğması ve görülmesi mümkün değildir.

Ramazan ayının her yıl 30 gün çektiğini sananlar da var. Hâlbuki kameri aylar

bazen 29, bazen 30 gün çeker. Hep 30 çekse, hicri yıl 360 gün olur. Her yıl, 10-

11 gün erken gelmesinin sebebi, kameri ayların bazen 29 çekmesinden dolayıdır.

Teknoloji asrındayız
Sual :  Teknoloji asrındayız. Güneşin ne zaman doğup ne zamana batacağı bilindiği

gibi, hilalin de, ne zaman görüleceği saniyesi saniyesine tespit edilemiyor mu?

Niye her sene bu kargaşa oluyor?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık olmaz. Güneşin ve Ayın hangi

saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla

bildirilen vakitten bir dakika bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali

hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen

doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, yani gökte yeni ayı

aramak ve Ayı görmek, eğer görülemezse, Şaban ayını 30 güne tamamlamak gerekir.

Kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek bir

gün önce oruca başlanmasıdır. Neden hiçbir zaman hesaptan sonra gördük demiyorlar

da hesaptan önce gördük diyorlar? Halbuki, hava bulutluydu biz göremedik deseler,

söyleyecek bir şey kalmaz. Vaktinden önce hilal görüldü demeleri çok yanlıştır,

apaçık bir yalandır!

Hilali gözetlemek
Sual :  Hilal gözetlemede dinin hükmü nasıldır?
CEVAP
Mustafa Sabri Efendi buyuruyor ki :
(  Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak

çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu halde, hava

bulutlu olduğu için görülemese, Şaban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun

gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29

çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29unda hilal görülmese, Ramazanı otuza

tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, (  Hilali görünce, oruç tutun,

tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.) [Meseleler]

Diyanet ne diyor?
Sual :  Bu konuda Diyanet yetkilileri ne diyor?
CEVAP
Diyanet yetkilileri özetle dedi ki :
(  Dinimiz, rüyeti yani hilalin görülmesi ile oruca başlanacağını emreder. Diyanet

olarak, Ramazan hilalini gözetledik. Bugüne kadar, rasathanenin yaptığı hesaplara

aykırı hiçbir sonuç tespit edemedik. Suudi Arabistan ile aramızdaki ayrılığın

sebebi, onların hilali gözetlemeleri ve bizim de hesaplara göre hareket etmemiz

değildir. Bu ülke, hilali gözetlemekle oruca başlamıyor, Amerikan almanaklarına

göre hareket ediyor. Bir heyetle S. Arabistan’a gittik. Gelin hilali birlikte

gözetleyelim dedik. Rabıta sekreteri Saffet bey, Biz Amerikan denizcilerinin

hesaplarına göre hareket ediyoruz dedi. 6 kişilik bir heyetle Cebel-i Sefaya

çıktık. Dürbün kullanmamıza rağmen hilali göremedik. Zaten hesaplara aykırı

olarak görmek mümkün değildi. Akşam olunca, hilalin görüldüğünü, bayram edilmesi

gerektiğini ilan edip milyonlarca müslümanın oruçlarını bozdurdular. Onların bu

hareketlerinin, yalan veya yanlış bir beyana dayandığı muhakkaktır.)

Bu yazıda da, hesap değil, hilalin görülmesi esas alınmıştır. Biz de her sene

(  Hilal görülmeden oruca başlamayın, hilal görülmeden bayram etmeyin) diyoruz.

(  Hesaba göre hareket edin) demiyoruz.

Bid’at ehline inanılmaz
Sual :  Suudlar hilali gördük deseler bizim inanmamızın dini yönden bir mahzuru

olur mu?
CEVAP
Birincisi, hesaptan önce görülemeyeceği için, onlara inanmak ilmi, tekniği yani

gerçekleri inkâr olur. İkincisi, Vehhabiler Ehl-i sünnet olmadıkları için

sözlerine itibar etmek caiz olmaz. İslam âlimleri buyuruyor ki :
Bid'at sahibi, yani itikadda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan 72 fırkanın hepsi, her

ibadeti yaptıkları halde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları

gitmiş veya Ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır. (  Hadika)

Müslümanı seb ve kötülemek günahtır, adaleti yok eder, şahitliği kabul olmaz.

(  Dürr-ül-muhtar)

Vehhabilerin Bâtınilik yolunda birer zındık oldukları, Nimet-i İslam kitabının

nikah bahsinde yazılıdır. Bunun için, Ramazan, bayram ve hac zamanının gelmesini

anlamakta ve bütün din işlerinde, vehhabilerin, mezhepsizlerin sözlerine uymak

caiz değildir.

Farz-ı kifayedir
Sual :  Hilali gözetlemek farz mıdır?
CEVAP
Hilali gözetlemek farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aynı manada vacib-i kifaye

de denmiştir. Bazı müslümanlar gözetleyince diğerlerinden sakıt olur.

Nasıl gözetlenir?
Sual :  Hilali gözetlemek için nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAP
Teleskop ve dürbün hilalin çıplak gözle görmesini kolaylaştırır. Önce rahat

görebilmek için bu aletlerle hilal aranır, bulunursa çıplak gözle de bakılır.

Görülürse ertesi günün, ayın ilki olduğu anlaşılır. Hesap işi de böyle

faydalıdır. Hilalin semada ne kadar kalacağı, hangi dakikalarda, dünyanın

nerelerinden görüleceğini gösterir. Hesabın, teleskobun faydası inkâr edilemez.

Yoksa hesaba göre bayram ilan edilmez.

Erken başlama ihtimali
Sual :  Hilal resmen gözetlenmediğine göre, oruca erken başlama ihtimali olabilir.

Bunun zararı yok mu?
CEVAP
Ramazan ve bayramın, hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı

yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce başlanılmış

olabilir. Ramazanın başlaması, dinin emrine uygun olmuyor. Ramazanın ilk ve son

günü tutulan oruçlar, Ramazana rastlasa bile, şüpheli olduğu için bayramdan sonra

iki gün kaza orucu tutmak gerekir.

Hilal kaç günlük?
Sual :  Hilalin bir veya iki günlük olduğu nasıl bilinir?
CEVAP
Tecrübesi olan bilir.

Oruçta hilal ve hesap
Sual :  Sualimiz hilali görmekle ilgilidir. Ramazan orucunu tutup bayram etmede üç

grup insan var.
1- Bir kısmı herkesle birlikte oruca başlayıp herkesle birlikte bayram

yapıyorlar.
2- Bir kısmı Ramazan orucuna bir gün erken başlayıp, bayramı da bir gün erken

yapıyorlar.
3- Bir kısmı da, usul ile hicri ayları bulma hesaplarına uyarak, herkesten sonra

oruca başlayıp, herkesten sonra bayram ediyorlar.
Bu üç gruptan hangilerinin yaptığı doğrudur?
CEVAP
Birinci grup takvimlere yani rasathanenin hesaplarına uymaktadır. Hesaplar doğru

yapılırsa hilalin doğuşunu tespit etmekte hiç yanlışlık olmaz. Çünkü Allah’ın

nizamında zerre kadar yanlışlık olmaz. Hilal, hesabın bildirdiği saatte doğar,

saniye şaşmaz. İkinci gruptakilerin hesaptan önce oruca başlamaları ve bir gün

önce bayram etmeleri ilme aykırıdır, % 100 yanlıştır. Çünkü hesaptan önce hilalin

görülmesi imkansızdır. Güneşin doğuşu da aynen ayın doğuşu gibidir. Bir kimsenin

güneş doğmadan ben güneşi gördüm demesi elbette yanlıştır. Güneş ancak

takvimlerde bildirilen saatte doğar. Daha önce doğması imkansızdır. Ama güneş

doğduğu halde, hava bulanık olduğu için görülmeyebilir.

Ayların başlamasını gösteren hilal de böyledir. Hilal hesapla bulunan gün ve

saatte doğar. Ancak o gün o saatte görülmeyebilir. Dinimiz hilalin doğmasını

değil, görünmesini esas alır. Hilal görülmedikçe hesapla veya ayları tespit

usulleriyle bulunan günde bayram yapılmaz.

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki :
(  Ramazanın birinci gününü anlamak için takvimlere göre hareket edilmez. Çünkü

oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamber efendimiz, (  Hilali görünce

oruca başlayın, hilali görünce bayram edin) buyurdu. Hilalin doğması hesapla

bilinir. Hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, ama, o gece

görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil,

görüldüğü gece başlanır. (  Redd-ül muhtar 289)

Dinimiz, hilalin görünmesini esas aldığı için, hilal görünmedikçe oruca

başlanmaz. Bu bakımdan ikinci gruptakiler % 100 yanlış yoldadır. Üstelik

bölücülük yaptıkları için fitneye de sebep oluyorlar. Dinimiz fitne çıkarana

lanet ediyor. Bu bakımdan birinci gruptakilerin yaptığı doğrudur. Ancak hilal

görülmeden oruca başlanıp bayram edilmişse, iki gün kaza orucu tutmak gerekir.

Böylece fitne de çıkarılmamış olur.

Üçüncü gruptakilerin yaptığı, usullerle hicri ayın birini bulmak, hesap gibi

kesin değildir. Herkesten ayrı olarak böyle bir şey yapmak ikinci gruptakiler

gibi yanlıştır. Dürer’deki hadis-i şerifte buyuruluyor ki :
(  Sizin orucunuz, herkesin oruç tuttuğu gündedir. İftarınız da herkesin iftar

ettiği gündedir.) [Tirmizi, Ebu Davud]

Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi şöyledir :
(  Herkes oruca başlayınca siz de başlayın, herkes bayram edince, siz de bayram

edin)

Müslümanların, bayram sanarak Arefe günü kestiği kurbanlar, şer'an sabit olan

bayramı bilmedikleri için sahihtir. Demek ki, birinci gruptakiler isabetlidir.

Netice :  Biz ilmi [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye Takvimi’nin esas aldığı,

150 yıldan beri ecdad tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1983’den

beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı

vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsak vaktinden 10-20

dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise,

namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.

İki gün kaza orucu
Sual :  Ramazandan sonra, yanılmadan dolayı, niye bir gün değil de, iki gün kaza

orucu tutuluyor?
CEVAP
Oruç tutulan ayın ilk ve son günleri, ramazana tesadüf ettiği kesin değilse, yani

hilal görülerek değil de, takvime göre tutulmuşsa, o günler şüpheli olur. Bu

bakımdan, hilali görerek ramazan ayı tespit edilmeyip, takvimlere göre

başlatıldığı yerlerde, ramazanın başlaması şüpheli olmaktadır. Böyle şüpheli

tutulan yerlerde, ramazandan sonra iki gün kaza tutmak gerektiği, Bahr, Hindiyye,

Kadıhan gibi muteber eserlerde yazılıdır.

Utarit hilal zannedilmiş!
Sual :  Körfez ülkelerinde, niye her yıl Ramazan ayına bir gün önce başlanıyor?

Bugün teknik ilerlediğine göre, Ramazan hilalinin görüleceği gün önceden tespit

edilemiyor mu?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklikler, yanlışlıklar olmaz. Güneşin ve Ayın

hangi saat ve dakikada doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür.

Hesapla bildirilen vakitten bir dakika, bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın

hilali hesapla bulunan zamanda doğar, saniye şaşmaz. Bu kargaşanın sebebi, hilal

görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek, bir gün önce oruca

başlanmasıdır. Hiçbir zaman hesaptan sonra değil de, hep hesaptan önce

görüldüğünü söylemek, tekniğe çok zıt olduğu gibi, dine de zıttır. Hâlbuki hava

bulutlu idi biz göremedik deseler ve bir gün sonra bayram yapsalar kimse bir şey

diyemez. Vaktinden önce hilal görüldüğünü söylemek çok yanlıştır. Bir öğretim

üyesi, Ramazana erken başlanmasının bilgisizlikten kaynaklandığını, Utarit

yıldızının hilal sanıldığını bildirmektedir. 16 Ekim 2006 tarihli gazetelerde

çıkan habere göre, Birleşik Arap Emirliklerinden El-Ayn Üniversitesi öğretim

üyesi Muhammed Şevket, şunları söyledi :  “Suudların ilanına göre oruç tutan

ülkeler, 23 Eylül Cumartesi günü oruca başladı. Oysa Cuma günü hilalin görülmesi,

Ayın o gün Güneşten önce batması, imkânsızdı. O gün Mekke’de Ay, Güneşin

batmasından iki dakika önce battı. Ayın vaktinden önce görülmesi imkânsızdır.”

Ramazan ve bayram hangi gün?
Sual :  (  Suudiler, hilalin görülmesi esastır diyor, hesaba uyuyor. Diyanet hesap

diyor, ama rüyeti esas alıyor. İkisi de yanlıştır. Kavuşumun ertesi, ramazan

başlar) demek doğru mu?
CEVAP
Yanlıştır. Diyanet’inki hesap olarak doğruysa da, önceden ilan edilmesi yanlış

olur. Şöyle denirse doğru olur :  Hesaba göre, kavuşum, şu gün şu saatte olacak,

ertesi günü hilal şu ülkenin şu şehirlerden görülecektir. Hilalin doğması değil,

görülmesi şarttır. Eğer dünyanın herhangi bir yerinden hilal görülmezse, ramazan

o gün değil, bir sonraki gün başlar. Genelde dünyanın herhangi bir yerinden

görüldüğü için hesaplar doğru çıkmaktadır. Merakıl-felah’taki hadis-i şerifte,

(  Ay’ı görünce oruç tutun! Tekrar görünce, orucu bırakın!) buyuruldu. Bu emre

göre, ramazan ayı, hilalin görülmesiyle başlar. Hilali görmeden yapılan hesapla,

takvimle başlamanın caiz olmadığı, İbni Abidin, Eşiat-ül-lemeat ve Nimet-i

islam’da bildirilmiştir. Şaban ayının otuzuncu gecesi, güneş batınca, hilali

aramak ve görünce gidip kadıya haber vermek, vacib-i kifayedir.

Takıyyuddin Muhammed ibni Dakik diyor ki :  İctima-ı neyyireyn’den 1-2 gün

geçmeden, hilal hiç görülemez. Şaban’ın 29. günü, güneş battıktan sonra, hilâl

aranır, görülmezse Şaban ayı 30’a tamamlanır. Bulutlu havada hilali bir âdil

Müslümanın görmesiyle, açık havadaysa, çok kişinin söylemesiyle, kadı ramazan

olduğunu ilan eder. Kadı yoksa, bir âdil Müslümanın hilali görmesiyle Ramazan,

iki âdil kişinin gördüm demesiyle Bayram olur. Ramazana ve bayrama hesapla

başlamanın caiz olmadığı Hindiyye’de de yazılıdır. Hilali görmekle ramazanın

başlaması, hesapla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Bu hesaplar, kameri ayın

başladığı vakti bulmak için değildir. Hilalin görülebileceği geceyi anlamak

içindir. İmam-ı Sübki de böyle buyurdu. (  Tahtavi ve Şernblali)

İbni Abidin hazretleri birinci cilt, 289. sayfada, kıble tayinini bildirirken

buyuruyor ki :  Ramazanın ilk gününü anlamakta takvimlere güvenilmemeli, çünkü

oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Resulullah, (  Hilali görünce oruca

başlayın!) buyurdu. Hâlbuki hilalin doğması, görmekle değil hesapladır ve hesap

sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, fakat o gece görülmeyip, bir

gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece

başlanır. Çünkü İslamiyet böyle emretmiştir. (  Redd-ül-muhtar)

Yine deniyor ki :
(  Yanlış olduğunu bile bile, sırf herkesten ayrılmamak için biz de, Pazar günü

başlamak gerekirken, Pazartesi günü oruca başlayacağız.)
CEVAP
Bu çok yanlıştır. Ramazan ayı Pazar günü başlasaydı, kimseye söylemeden gizlice

oruç tutulabilir. Eğer Pazar günü Ramazan ise, o gün oruç tutmamak haram olurdu.

Ramazanın son günü bayram ise o gün yine oruç tutmak haram olur.

Bir söz vardır :  Merd-i Kıbti, şecaat arz ederken sirkatini söyler. Yani Kıbti’nin

merdi, kahramanlıklarını anlatırken, yaptığı hırsızlıkları söyler demektir.

Bunlar da, 20 yıllık birikimleriyle haram işlediğini alenen ilan ediyorlar. Haram

işlemeyi yiğitlik olarak göstermek, kıyamet alameti olsa gerektir.

Pazar günü oruca başlayıp Ramazanın son günü bayram yapmak, yukarıda açıklandığı

gibi tamamen dine aykırıdır.

Bayram Pazar günüdür
Sual :  Bir yazar, (  Bayram bu cumartesi günüdür) derken, bir başka yazar, (  Bayram

salı günüdür. Hesaba itibar edilmez, Ay gözle görülmelidir. Cumartesi günü hilâli

gözetlense, görmek mümkün olmaz. Pazar günü de Türkiye’den Ay’ı çıplak gözle

görme imkânı yoktur. Ay’ı görüp oruç tutmalı, Ay’ı görüp bayram yapmalı) diyor.

Bu yazara göre Pazar günü de hilâl görülmeyeceğine göre, pazartesi günü

görülebilir. O zaman bayram salı günü oluyor. Bu da yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, her ikisi de yanlıştır. İkinci yazar, hem (  Hilâl görülmeli) diyor, hem de

daha gözetlemeden, pazar günü de görülemeyeceğini söylüyor. Yani o da, hesaplara

itibar ediyor. Kendi sözüyle çelişiyor. En büyük yanlış da, Kurban Bayramı ile

Ramazan Bayramı’nı karıştırmaktır. Ramazan Bayramı’nda dünyanın her hangi bir

yerinde hilâl görülünce, bütün dünyada görülmüş sayılır, ama Kurban Bayramı öyle

değildir. Her şehirden ayrı görülmesi gerekir. Bir de ikinci yazarın Şâfiî olma

ihtimali vardır. Şâfiî’de hilâlin dünyada görülmesine değil bölgelere itibar

edilir. İbni Âbidin hazretleri Hanefî’deki hükmü şöyle bildiriyor :
Bir yerde Ramazan başlayınca, dünyanın her yerinde oruca başlamak gerekir. Hac,

kurban ve namaz vakitleri böyle değildir. Bunların vakitlerinin bir yerde malum

olmasıyla, başka yerlerde de böyle olmaları lazım gelmez. (  Redd-ül-muhtar)

İki gün kaza orucu
Sual :  Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar tam isabet etse, yani 30 gün oruç tutsak,

yine bayramdan sonra iki gün oruç tutmak gerekiyor mu?
CEVAP
Evet, hilâl dinin emrine uygun gözetlenmediği için, tutulan oruçların tamamı,

ramazana rastlasa bile, ilk ve son günü şüpheli olduğundan, bayramdan sonra iki

gün kaza orucu tutmak gerektiği Bahr, Hindiyye, Kadıhan gibi muteber eserlerde

yazılıdır. Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri de, (  Böyle yerlerde bulunan

Müslümanların bayramdan sonra, kaza niyetiyle, iki gün daha oruç tutmaları

lazımdır) buyurmuştur.

Şevval ayında altı gün oruç tutarken, kazaya da niyet edilirse, bu iki günlük

kaza orucu da tutulmuş olur.

-------------------------------

RAMAZAN AYININ HİLÂLİNİ GÖRMEK İÇİN TAKVİMDEN DEĞİL DE TELESKOP GİBİ GÖZETLEME

ÂLETLERİNDEN YARARLANMAK CÂİZDİR?

Hiç şüphesiz Ramazan ayının hilâli 30 saatlik olmadan onu çıplak gözle görmek

mümkün değildir. Buna ilâve olarak hava şartları sebebiyle bazen Ramazan ayının

hilâlini görmek mümkün değildir.Buna göre yeni ayın görülmesi ve Ramazan ayının

başlaması konusunda tahminî hesaplara yönelmek (  takvime göre hareket etmek) câiz

midir?
Yoksa mübârek Ramazan ayının orucuna başlamadan önce yeni ayı görmemiz mi

gerekir?
Published Date :  2009-08-16

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Ramazan ayının hilâlini görmek için teleskop gibi gözetleme âletlerinden

yararlanmak, câizdir.Mübârek Ramazan ayının başlaması (  oruca başlama) veya ayın

sona ermesi (  bayram etme) konusunda astronomi ilimlerine (  takvime) göre hareket

etmek ise, câiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ ne kitabında, ne de Elçisi Muhammed

-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde bize bunu meşrû kılmıştır. Allah

Teâlâ, oruca başlamak için Ramazan ayının hilâlini, bayram etmek için ise Şevvâl

ayının hilâlini görmeyi bize ancak meşrû kılmıştır. Aynı şekilde hilâli, Ramazan

bayram namazı için toplanmak için meşrû kılmıştır. Onu, insanlar ve özellikle hac

için vakit ölçüleri olarak tayin etmiştir.

Müslümanın, Ramazan orucu, Ramazan ve Kurban bayramları, Beytullah'ı haccetmek,

hatalı olarak adam öldürmenin keffâreti için tutulan oruç veya zıhâr keffâreti

için tutulan oruç gibi ibâdetlerden birisi için yukarıda belirtilen vakitlerden

başka vakitler tayin etmesi câiz değildir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur :

(  شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدىً لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى

مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) [ سورة البقرة الآية :  ١٨٥]



"Ramazan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden

ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’anın (  kadir gecesinde) indirildiği aydır.

O halde sizden her kim, Ramazan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun.Her kim de

onda hasta veya yolcu olursa (  tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza

etsin.Allah, sizin için (  dîninde) kolaylık ister,zorluk istemez.Bütün bunlar,

orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda

(  Ramazan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola

iletmesi (  ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."

(  Bakara Sûresi : 185)

Yine şöyle buyurmuştur :         

(  يَسْأَلونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ) [ سورة البقرة من الآية :  ١٨٩]

"(  Ey Peygamber! Ashâbın) Sana hilâlleri sorarlar. (  Onlara) de ki :  Onlar, insanlar

için özellikle hac için vakit ölçüleridir (  insanlar, onlarla ibâdetlerinin ve

muamelelerinin vakitlerini bilirler)." (  Bakara Sûresi : 189)

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur :

(  (  صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ  فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )) [ متفق عليه ]



“(  Ramazan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. (  Şevvâl ayının) hilâlini

gördüğünüzde de bayram edin. Eğer (  Şaban ayının hilâli) size görünmezse, (  oruca

başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramazan ayını) otuz güne

tamamlayın.” (  Buhârî, hadis no : 1909, Müslim, hadis no :  1081)

Buna göre havanın açık veya bulutlu olması halinde hilâli göremeyen kimsenin,

Şaban ayını 30 güne tamamlaması gerekir. (  İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî

Komitesi Fetvâları, cilt : 10, sayfa :  100)

Bu, hilâlin başka bir ülkede görülmemesi halindeki hükümdür.Şayet hilâl, başka

bir ülkede görüldüğü şer'î olarak sâbit olursa, ilim ehlinin çoğunluğunun

görüşüne göre bu takdirde onların oruç tutmaları gerekir.

Yine en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

-----------------------------

İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?

İnsanların Razaman hilâlini görmeleri gerekir mi?
Published Date :  2012-07-19

Hamd, yalnızca Allah'adır.

Bir grup âlim, Ramazan hilâlini ilk gece görmeye çalışmanın farzı kifâye olduğu,

eğer bütün insanlar bunu terkederlerse, hepsinin günahkâr olacağı görüşüne

varmışlardır ki bu, Hanefî mezhebinin görüşüdür.

Bazı âlimler ise, Ramazan hilâlini görmeye çalışmanın müstehaptır, demekle

yetinerek şöyle demişlerdir :

"Şaban ayının 29. günü ile Ramazan ayının 29. günü, Ramazan ayının hilâlini

aramaya çalışmaları, insanların üzerine farzı kifâyedir.Zilkâde ayının hilâlini

de görmeye çalışmaları aynı hükümdedir. Devlet başkanının, insanlara bunu

emretmesi gerekir." (  "Mecmeu'l-Enhâr", cilt : 1, sayfa : 238 )

Yine şöyle demişlerdir :

"İnsanların, Şaban ayının 29. günü güneş batarken Ramazan ayının hilâlini aramaya

çalışmaları gerekir.Görürlerse, oruca başlarlar.Hava bulutlu olursa, Şaban ayını

30 güne tamamlarlar." (  "Fetâvâi-i Hindiyye", cilt : 1, sayfa :  197 )

Bu konuda detaylı bilgi için "Fethu'l-Kadîr", cilt : 2, sayfa :  313'e bakınız.

Başka âlimler de şöyle demişlerdir :

"İnsanların, Şaban ayının 30. gecesi, Ramazan ayının hilâlini görmeye çalışmaları

müstehaptır."

"Oruca dikkat etmek ve ihtilaftan uzak durmak için Ramazan ayının hilâlini

görmeye çalışmak müstehaptır.

Nitekim Âişe -Allah ondan ve babasından râzı olsun- bu konuda şöyle demiştir :

(  (  كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَحَفَّظُ مِنْ شَعْبَانَ مَا لاَ يَتَحَفَّظُ مِنْ غَيْرِهِ، ثُمَّ يَصُومُ لِرُؤْيَةِ رَمَضَانَ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْهِ عَدَّ ثَلاَثِينَ يَوْمًا، ثُمَّ صَامَ )) [ رواه أحمد وأبو داود وصححه الألباني ]

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- (  Ramazan orucunu kontrol etmek ve

korumak için) Şaban ayının günlerini saymaya dikkat ettiği kadar başka aya dikkat

etmezdi. Sonra Ramazan ayının hilâlini gördüğünde oruca başlardı. Şaban ayının

hilâli kendisine görünmezse, otuz güne tamamlar, sonra oruca başlardı." (  Ahmed,

hadis no : 24006, Ebû Dâvûd, hadis no :  1980, Elbânî de hadisin sahih olduğunu

belirtmiştir.) (  Keşşâfu'l-Kına'", cilt :  2, sayfa :  300 )

Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -

sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :

(  (  أَحْصُوا هِلاَلَ شَعْبَانَ لِرَمَضَانَ )) [ رواه الترمذي وحسنه الألباني في صحيح الترمذي ]

"Ramazan için (  veya (  Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için) Şaban ayının

günlerini sayın." (  Tirmizî, hadis no :  623, Elbânî de 'Sahîhu't-Tirmizî, hadis

no : 678'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. )

Tuhfetu'l-Ahvezî'nin yazarı şöyle demiştir :

"İbn-i Hacer şöyle demiştir :  Yani Şaban ayının günlerini saymak ve kontrol

etmekte, hilâlin doğuşunu araştırmaya ve yörüngelerini görmeye gayret edin ki,

Ramazan hilâlini idrak etmekte gerçek bir bilgiye sahip olasınız ve ondan hiçbir

şeyi kaybetmeyesiniz."

"el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye" yazarı (  cilt :  22, sayfa :  23'de) şöyle demiştir :

"Hilâli görmek, onunla ilgili olduğu için bazı ibâdetlerin vakitlerinin

belirlenmesini gerektiren bir iştir.Bu sebeple müslümanların, hilâli talep

etmekte gayret etmeleri ve bunu da Ramazan ayının başlangıcının bilinmesi için

Şaban ayının 30. gecesi, Ramazan ayının bitişi ve Şevvâl ayının başlangıcının

bilinmesi için Ramazan ayının 30. gecesi ile Zilhicce ayının başlangıcının

bilinmesi için de Zilkâde ayının 30. gecesi yapılması meşrû kılınmıştır. Bu

aylar, oruç ile hac gibi İslâm'ın iki önemli rüknü (  esası) ile bağlantılı olup

Ramazan bayramı ile Kurban bayramının tayin edilmesi içindir.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de ümmetini hilâli görmeye teşvik

etmiştir.

Nitekim Ebû Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun-  rivâyet olunduğuna göre,

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :

  (  (  صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ،  فَإِنْ غُبِّيَ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانَ ثَلاَثِينَ )) [ متفق عليه ]

“(  Ramazan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruca başlayın. (  Şevvâl ayının) hilâlini

gördüğünüzde de bayram edin. Eğer (  Şaban ayının hilâli) size görünmezse, (  oruca

başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramazan ayını) otuz güne

tamamlayın.” (  Buhârî, hadis no : 1909, Müslim, hadis no :  1081)

Abdullah b. Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna

göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :

(  (  اَلشَّهْرُ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ لَيْلَةً، فَلاَ تَصُومُوا حَتَّى تَرَوْهُ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )) [ رواه البخاري ومسلم ]

"Bu ay, yirmi dokuz gecedir.(  Şaban ayının) hilâlini görmedikçe oruca başlamayın.

(  Şaban ayı) size görünmezse, Şaban ayını otuz güne tamamlayın." (  Buhârî ve

Müslim )

Birinci hadis, Ramazan orucuna başlamak için, Şaban ayının hilâlini görmeyi veya

Şaban ayını otuz güne tamamlamayı, bayram etmek için ise, Şevvâl ayının hilâlini

görmeyi veya Ramazan ayını otuz güne tamamlamayı gerekli kılmıştır.

İkinci hadis ise, Ramazan ayının hilâlini görmedikçe veya hava açık olduğu

takdirde Şaban ayını otuz güne tamamlamadan önce oruca başlamayı yasaklamıştır.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den, Ramazan orucunu kontrol etmek ve

korumak için Şaban ayının hilâlini görmeye önem verilmesini emreden şu hadisi

vardır :

(  (  أَحْصُوا هِلاَلَ شَعْبَانَ لِرَمَضَانَ )) [ رواه الترمذي وحسنه الألباني في صحيح الترمذي ]

"Ramazan için (  veya Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için) Şaban ayının

günlerini sayın." (  Tirmizî, hadis no :  623, Elbânî de 'Sahîhu't-Tirmizî, hadis

no : 678'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. )

Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Ramazan ayını kontrol etmek için

Şaban ayına çok önem verdiği şu hadisi de vardır :

Âişe'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle

demiştir :

(  (  كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَحَفَّظُ مِنْ شَعْبَانَ مَا لاَ يَتَحَفَّظُ مِنْ غَيْرِهِ، ثُمَّ يَصُومُ لِرُؤْيَةِ رَمَضَانَ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْهِ عَدَّ ثَلاَثِينَ يَوْمًا، ثُمَّ صَامَ )) [ رواه أحمد وأبو داود وصححه الألباني ]

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- (  Ramazan orucunu kontrol etmek ve

korumak için) Şaban ayının günlerini saymaya dikkat ettiği kadar başka aya dikkat

etmezdi. Sonra Ramazan ayının hilâlini gördüğünde oruca başlardı. Şaban ayının

hilâli kendisine görünmezse, otuz güne tamamlar, sonra oruca başlardı." (  Ahmed,

hadis no :  24006, Ebû Dâvûd, hadis no :  1980, Elbânî de hadisin sahih olduğunu

belirtmiştir.)

Hadisi şerheden âlimler şöyle demişlerdir :

"Yani Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için Şaban ayının günlerini

saymayı kendine bir görev kabul ederdi."

Sahâbe -Allah onlardan râzı olsun- hem Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in

hayatında, hem de vefâtından sonra Ramazan ayının hilâlinin görülmesine çok önem

verirler ve hilâli birlikte görmeye çıkarlardı.

Nitekim Abdullah b. Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet

olunduğuna göre, o şöyle demiştir :

(  (  تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )) [ رواه أبو داود ]

"İnsanlar (  sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli

gördüğümü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tek başıma haber verdim.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oruca başladı ve insanlara

da oruca başlamalarını emretti." (  Ebû Dâvûd, Kitabu's-Savm, Ramazan Hilâlini

Görmede Bir Kişinin Şâhitliğinin Yeterli Olacağı Bâbı, hadis no : 1995)

Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun-  rivâyet olunduğuna göre o şöyle

demiştir :

"Bizler, Mekke ile Medine ararsında bir yerde Ömer -Allah ondan râzı olsun- ile

beraberdik. Birlikte hilâli görmek için toplandık. Ben ise keskin bakışlı birisi

olduğum için hilâli gördüm. Benden başka hilâli gördüğünü iddâ eden hiç kimse

yoktu. Ben Ömer'e şöyle demeye başladım :  Sen göremiyor musun? Ömer ise, hilâli

göremiyordu."

Hanefîler, Ramazan ayının hilâlini Şaban ayının 30. gecesi görmeye çalışmanın,

farzı kifâye olduğunu söylemiştir. Eğer hilâli görürlerse, oruca başlarlar, yoksa

Şaban ayını otuz güne tamamlar, sonra oruca başlarlar. Zirâ kendisi olmadan farz

hasıl olmuyorsa, o şeyi yerine getirmek farzdır.

Hanbelîler ise şöyle söylemişlerdir :

"Oruca dikkat etmek ve ihtilaftan uzak durmak için Ramazan ayının hilâlini

görmeye çalışmak müstehaptır."

Mâlikîler ve Şâfiîlerin bu konuda herhangi bir görüşüne rastlamadık.

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin- : 

Müslümanlardan herhangi birisi, Ramazan ayının girişi ve sona erişinin tesbiti

için hilâli görmeye çalışmazsa, bütün müslümanlar günahkâr olur mu? diye

sorulunca, o şöyle cevap vermiştir :

"Ramazan veya Şevvâl ayının hilâlini görmek için toplanmak, Sahâbe'nin -Allah

onlardan râzı olsun- bildiği bir şeydir. 

(  (  تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )) [ رواه أبو داود ]



"İnsanlar (  sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli

gördüğümü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tek başıma haber

verdim.Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oruca başladı ve

insanlara da oruca başlamalarını emretti." (  Ebu Dâvûd )

Hiç şüphe yok ki Sahâbe'nin -Allah onlardan râzı olsun- yolu, yolların en

mükemmeli ve tamam olanıdır." (  Muhammed b. Salih el-Useymîn, "Oruç Hakkında 48

Soru ve Cevap" adlı kitabının 21 nolu soru.)

Bana göre, Ramazan, Şevvâl ve Zilhicce aylarının hilâlini görmek, farzı

kifâyedir. Çünkü oruç ve hac gibi İslâm'ın iki rüknü, bu ayların hilâlini

görmekle bağlantılıdır.

Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.

-------------------------

Ramadan Ayına ve Bayramlara Girişin Tesbiti

Rabbimiz Allah c.c. , Ramadan ayında Müslümanların üzerine oruc tutmalarını

yazmıştır :

(  شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدىً لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا

هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) [ سورة البقرة الآية :  ١٨٥]

"Ramadan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden

ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’anın (  kadir gecesinde) indirildiği aydır.

O halde sizden her kim, Ramadan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun. Her kim de

onda hasta veya yolcu olursa (  tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza

etsin. Allah, sizin için (  dîninde) kolaylık ister,zorluk istemez. Bütün bunlar,

orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda

(  Ramadan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola

iletmesi (  ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."

(  Bakara Suresi :  185)

Yine şöyle buyurmuştur :
(  يَسْأَلونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ) [ سورة البقرة من الآية :  ١٨٩]
" (  Ey Peygamber! Ashâbın) Sana hilâlleri sorarlar. (  Onlara) de ki :  Onlar,

insanlar için özellikle hac için vakit ölçüleridir (  insanlar, onlarla

ibâdetlerinin ve muamelelerinin vakitlerini bilirler). " (  Bakara Sûresi :  189)

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere

farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (  Bakara Sûresi :  183)

Ebu Hurayra (  radıyallahu anh) anlatıyor :  "Rasulullah (  aleyhissalâtu vesselâm)

buyurdular ki :
"Kim Allah-u Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına,

genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.'' (  Tirmizi, Cihâd 3,

(  1624)

Ru'yet-i hilâl (  hilâlin görülmesi) meselesi öteden beri üzerinde durulan ve sonu

gelmeyen tartışmalara yol açan bir konudur.
Tartışmanın esası şudur :
Ramadan hilâlinin görülmesinde baş gözüyle görmeye mi itibar edilecektir, yoksa

bu hususta astronomik hesaplara dayanmak câiz midir?

Ramadan ayının (  Oruca) başlaması ile bayramın tesbiti konusunda müslüman âlimler

arasında büyük bir görüş ayrılığı vardır.
Bazı âlimler :
(  صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )
[ متفق عليه ]
“(  Ramadan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. (  Şevvâl ayının) hilâlini

gördüğünüzde de bayram edin. Eğer (  Şaban ayının hilâli) size görünmezse, (  oruca

başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramadan ayını) otuz güne

tamamlayın.”
(  Buhârî , 1909 ve Muslim, 1081)

Hadisine göre, hilâlin görülmesine göre hareket edilmesi gerektiği görüşündedir.
Bazıları da bu konuda astronomi âlimlerinin görüşlerine dayanmakta ve şöyle

demektedirler :
"Astronomi âlimleri, kamerî ayların başlangıçlarını bilme konusunda astronomi

ilminde zirveye ulaşmışlardır."

Ramadan orucuna başlamak ve orucu bitirmek Ramadan ve Şevvâl hilallerinin

görülmesiyle olur. Şaban ayının 29. günü hilal gözetlenir; şayet hava bulutlu ise

veya hilal gözetlendiği halde görülmezse, Şaban ay'ı 30 güne tamamlanır ve

Ramadana böyle başlanır. Kamerî aylardan genellikle yedisi 29, beşi 30 gündür.

Hangi ayın 29, hangisinin 30 gün olacağı astronomi bilginlerince dahi daha

önceden tesbit edilemediğinden, İslâm'ın bu iki temel ibadeti olan oruç ve

Hacc'ın tam zamanında yapılabilmesi için hilalin her ay veya en azından Receb,

Şaban, Ramadan, Şevval ve Zilhicce aylarında izlenmesi gerekmektedir.
Hilali izleme, ibadete bir zemin hazırladığı için aynı zamanda bir ibadettir.
Cenab-ı Allah'ın "(  O sayılı günler) Ramadan ay'ıdır. İnsanlar için bir (  rehber

ve) hidayet kaynağı olan Kur'an bu ayda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu ay'a

erişirse (  bu ay'ın hilalini görürse) oruç tutsun" (  Bakara, 185) buyurması bu

ibadetin başlangıcını belirlemiştir. Dolayısıyla hilalin ru'yeti ile yani

görülmesiyle oruç ibadetine başlanır.

Hilâlin, güneş battıktan sonra görülmesi, kamerî takvime göre içinde bulunulan

ayın sonunu, bir sonraki ayın başlangıcını gösterir.
Hilâl ilk doğduğunda çok ince olduğu ve çok kısa bir süre sonra kaybolduğu için,

ilk günün hilâlini görmek büyük bir dikkat ve tecrübeyi gerektirir. O anda hafif

bir sis bulunması durumunda hilâlin görülmesi mümkün olmaz. Bunun için

Peygamberimiz bu gibi durumlarda içinde bulunulan ayı, otuz güne tamamlamayı

emretmiştir.


Şimdi, her sene ihtilafa sebeb olan bu iki inanış hakkında delillerimizi

açıklayalım :

Ramadan ayının başlaması ve sona ermesinde hilâlin gözle görülmesine itibar

edilir. Çünkü Allah Teâlâ'nın, Peygamberimiz Muhammed (  s.a.v.) ile gönderdiği

İslâm şeriatı, genel ve kıyâmet gününe kadar sürecek kadar kalıcıdır.
Dünyevî ilimler ister ileri düzeyde olsun, isterse geri kalmış olsun, ister

teleskop gibi âlet olsun, isterse olmasın, o ülke insanları içerisinde astronomi

hesaplarını bilen ister bulunsun, isterse bulunmasın, İslâm şeriatı, her zaman ve

mekan için geçerlidir.
İnsanlar, her asırda ve yeryüzünün her yerinde hilâli gözle görebilirler. Fakat

astronomi hesaplarına göre durum böyle değildir. Bazı insanlar bunu bilebilir,

bazıları bilemeyebilirler. Aynı şekilde teleskop gibi âletler, bazı yerlerde

bulunabilir, bazı yerlerde bulunmayabilir. Ayrıca Rabbımız Allah Teâlâ, geçmişte

olanı bildiği gibi, gelecekte astronomi ve diğer ilimlerde ilerleme olacağını

bilir.
Bununla birlikte Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur :
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ) (  سورة البقرة :  من الآية
"O halde sizden her kim, Ramadan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun." (  Bakara

Sûresi :  185)

Peygamber (  s.a.v.)de bunu şu sözüyle açıklamıştır :
(  صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )
[ متفق عليه ]
“(  Ramadan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. (  Şevvâl ayının) hilâlini

gördüğünüzde de bayram edin. Eğer (  Şaban ayının hilâli) size görünmezse, (  oruca

başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramadan ayını) otuz güne

tamamlayın.” (  Buhârî , 1909 ve Muslim, 1081)

Allah Teâlâ, Ramadan ayının orucunu ve Ramadan bayramını, hilâlin görülmesiyle

bağlantılı kılmıştır. Allah c.c. yıldızları hesaplamak ve seyrini takdir etmek

gibi ilimlerde astronomi âlimlerinin ilerleyeceklerini bilmesine rağmen, Ramadan

ayının orucunu ve Ramadan bayramını, yıldızları hesaplamak sûretiyle bilinen ay

ile bağlantılı kılmamıştır.
Bundan dolayıdır ki bütün müslümanların, oruca başlamak ve bayram etmek

konusunda, Allah Teâlâ'nın, elçisi Muhammed (  s.a.v.)'in lisanıyla kendileri için

meşrû kıldığı hilâlin gözle görülmesine itimat etmeleri gerekir. Bu, ilim ehlinin

bir konuda ittifak etmesi gibidir. Her kim de buna aykırı hareket eder ve

yıldızların hesaplanmasına itimat ederse bu, şâz/aykırı bir görüştür ve ona

itibar edilmez.
Şunu da ifade edelim ki Ramadan ayının hilâlini görmek için teleskop gibi

gözetleme âletlerinden yararlanmak, câizdir. Mubârak Ramadan ayının başlaması

(  oruca başlama) veya ayın sona ermesi (  bayram etme) konusunda astronomi

ilimlerine (  1,5 sene önceden basılıp ilan edilen takvime) göre hareket etmek ise,

câiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ ne kitabında, ne de Elçisi Muhammed (  s.a.v.)'in

sünnetinde bize bunu meşrû kılmıştır. Allah Teâlâ, oruca başlamak için Ramadan

ayının hilâlini, bayram etmek için ise Şevvâl ayının hilâlini görmeyi bize ancak

meşrû kılmıştır.

Fukahânın büyük çoğunluğuna göre rasathane hesaplarına itibar edilmez. Hilalin

görülmesi gerçekleşmediği takdirde önceki ayı 30'a tamamlamakla kamerî ay başlar.
Şâfiilerden bazı âlimlerle çok az sayıdaki hanefi âlimlere göre ise, rasathane

hesaplarına da itibar edilir. Ancak yukarıda kaydettiğimiz bütün hadislerde hesap

ile hilalin tesbiti asla söz konusu edilmemiştir. Rasûlullah (  s.a.v)'den sahih

senedlerle rivayet edilen bu hadislerde hilallerin subutunu, hilalin gözle

görülmesine bağlamaktadır.
Bu anlamda rivayet edilmiş bütün hadislerin hiçbirinde hesaba itibar edileceğine

dair bir işaret mevcut değildir. Hatta Rasûlullah (  s.a.v) bir hadislerinde :
وفي رواية لمسلم والنسائي  :  ]
إنَّا أُمَّةٌ أُمِّيَّةٌ َ نَكْتُبُ وََ نَحْسُبُ الشَّهْرَ هَكذَا وَهَكَذا ، يَعْنِي مَرَّةً تِسْعاً وَعِشْرِينَ وَمَرَّةً ثََثِينَ
Muslim ve Nesâî'de gelen bir rivayette :
"Biz ummî bir milletiz, ne yazı ne de hesab biliriz. Ay, şöyle şöyledir" dedi.
Yani bir defasında yirmidokuz, bir defasında otuz gösterdi" denmiştir."
(  Buharî, Savm :  13, 5, 11, Talâk :  29; Muslim, Savm :  13-15, (  1080); Ebu Dâvud,

Savm :  4, (  2319, 2320, 2321); Nesâî, Savm :  17, (  4, 139, 140); Kutub-i Sitte, Savm,

11, 3126)

AÇIKLAMA :

1- Rasûlullah bu iki hadiste, ramazan ayının bazan 29, bazan 30 olduğunu

parmaklarıyla göstererek tebliğ buyurmaktadır. Parmaklarıyla göstermenin

gerekçesini de ifâde etmiştir :  "Biz ummî bir milletiz, okuma yazma bilmeyiz.
"Ummî, hadisin de açıkladığı üzere okuma bilmeyen, yazı bilmeyen mânalarına

gelir.

2- İbnu Hacer oruç, bayram, hacc gibi takvime muteallik işlerde hesaba değil,

ru'yete itibar edilmesi gerektiğini, hadislerin zâhirlerinden bunun anlaşıldığını

belirtir. Ve :  "Oruç hakkındaki bu hüküm, -sonradan hesabı bilenler çıkmış olsa

bile- devam etmiştir" der. Bu kanaatine delil olarak 3116'da kaydettiğimiz Buhârî

hadisinde geçen "Eğer bulut mânî olursa orucunuzu otuza tamamlayın" ibâresini

zikreder. "Bulut halinde Rasûlullah, "hesab bilenlere sorun!" demiyor" der.
Ona göre bundaki hikmet, bulut halinde, mukelleflerin sayı hususunda eşit durumda

olmasından ve otuza tamamlama ile herkesten aynı şekilde ihtilafın ve

anlaşmazlıkların kalkacağındandır.

Biz İbnu Hacer'in sözünden, onun :  "Eğer, havanın bulutlu olması halinde sayıyı

değil hesabı esas aldığımız takdirde mu'minler arasında ihtilaf çıkar, çünkü

hesab işinde ittifak sağlanmaz" demek istediğini anlamaktayız ki, hal-i hazırda,

ru'yet-i hilâl meselesinde İslâm âlemindeki kargaşayı ifade etmektedir.
Rasûlullah (  aleyhissalâtu vesselâm), hilâlin doğuşunun, başta güneş, diğer bir

kısım yıldızların rağmına olarak, önceden, herkesin ittifak edeceği, şaşmaz bir

şekilde hesab edilemeyip takvime bağlanamayacağını gâyb-âşina nubüvvet nazarıyla

görmüş, mucizâne bir surette bildirmiştir.
İslâm dini, belli bir zumrenin değil, her sınıf ve milletten insanların dinidir.

Hilalin gözle gözetlenmesi alim-avâm herkesin imkanı dahilinde olan bir husustur.

Hesab esas alındığı takdirde ancak bu işten anlayanlar tahkiki bir bilgiye

dayanarak hilali tesbit edebilirler. Genel halk tabakası ile bu işten

anlamayanlar onları taklit etmek zorunda kalırlar. Tahkiki bir bilgiye dayanarak

bütün müslümanların Ramadan orucuna başlamaları ve bayram yapmaları mümkün olmaz.

Bununla beraber rü'yeti esas alan âlimlerden bir kısmı, hilalin hesabla kesin

olarak tesbit edilebileceğini de kabul etmezler.
Gözle görmenin esas olduğunu söyleyen âlimlerin bir kısmı, hesapla hilalin

tesbitini, muneccim ve kâhinlerin sözlerini kabul etme ile aynı durumda görür ve

bu gibilerin sözlerine itimat etmenin İslâm'da yasaklandığını ifade ederler.

Hanefilerin bu husustaki genel görüşleri ise şöyledir :
Astronomi âlimlerinin ayın hareketlerini esas alarak yaptıkları hesaplara itibar

edilerek Ramadan ayının girdiği ilan edilemez.
İbn Abidin şöyle der :
"Muvakkidlerin (  zamanı hesaplayan uzmanların)sözüne itibar yoktur. Yani halka

oruç farz olmak için, onların sözü delil olmaz. Muneccimlerin hesabı ile amel

etmek Caiz değildir. Muvakkidlerin, filân gecede hilâl gök yüzünde şöyle

görülecektir demeleri ile oruç tutulmaz."
Fetavay-ı Hindiyye'de "Hilal meselesinde muneccimlerin haberlerine muracaat

edilmeyeceği gibi; geçerli olan görüşe göre, onların sözleri de kabul edilemez.

Hatta bir müneccimin bu hususta yaptığı hesapla, kendisinin amel etmesi caiz

değildir" denilmektedir. (  Fetavay-ı Hindiyye, I, 197).

İslâm bilginleri, astronomi ilminin sonuçlarını inkâr etmemekle birlikte, hilalin

gözlenmesi, nassla sabit olan bir ameldir. Nitekim Hanefî fukahası bunun vacib

olduğunda ittifak etmiştir. İlmin ilerlemiş olması her hangi bir vacibi ortadan

kaldırmaz. Kaldı ki; gözle görmenin kalbe vereceği rahatlıkla, takvim yaprağına

bakmak arasında büyük bir fark vardır.

Çoğunluğun katıldığı sahih görüşe göre;
Muneccimlerin ve astronomî bilginlerinin bu husustaki sözlerine itibar edilmez.

Çünkü hesaplar kesin olsalar da bunları yapanlar hatadan masum değildirler.
Nitekim memleketlerin takvimlerinin birbirinden farklı oluşu da bunu

göstermektedir. Diğer yandan, hesaplara göre kamerî aylar mutlaka 30 veya 29

değildir. Sürekli değişkendir. Bir yıl 30 çeken bir ay, ertesi yıl 29 olabilir.
Allah Teâlâ, kullarına kolaylık olması için orucun 29 olacağını Peygamberi

vasıtasıyla bizlere bildirmiştir.
Abdullah İbn Ömer (  r.anhuma), Rasûlullah (  s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu ifade

ediyor :
"Ayın 29. gecesi olunca hilali görmeden orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa

(  görmenize mani olursa) sayıyı 30 tamamlayın"
(  Buhârî, Savm, 11)
[img]


Hilalin Gözetlenmesi
Hilal Akşam namazı esnasında gözetlenir.
Şaban ayının 29 akşamı güneş hemen hemen batmak üzere iken gözetlenmeye başlar ve

battıktan sonra gözetlenir. Hilâlin görülmesi, hilâlin, güneş battıktan sonra

gökte kaldığı süre göz önünde bulundurulmaksızın kamerî ayın başlangıcı olarak

kabul edilir. Bu süre ister yirmi dakika olsun, ister az olsun, isterse fazla

olsun farketmez. Çünkü sahîh hadislerde, güneş battıktan sonra hilâlin kaybolması

için -dakika olarak- belirli bir sınırlama olduğuna dâir delil yoktur.
Ertesi gün , gündüz görülen Hilal ise bir sonraki günün hilali sayılır. Ayrıca

Ebû Hanîfe, İmam Muhammed, bir sonraki geceye ait olma ihtimalinden dolayı, zeval

vaktinden önce veya sonra olmasına bakmaksızın, gündüzün görülen hilâl ile

ramadan orucuna başlanamayacağı gibi ramadan orucunun bittiğine de

hükmedilemeyeceği görüşündedir. Diğer mezheplerin görüşü de bu yöndedir.

Hanefilere göre :  (  el-Lubâb Şerhu'l-Kitab, 1163)
Şaban ayının 29. gününden itibaren hilâli görme araştırmalarının yapılması

vacibtir. Sürenin tamamlanması için yine Şevval ayının hilâlini gözetleme

çalışmaları yapmak da vaciptir. Eğer hilâli görürlerse oruç tutarlar, hava

bulutlu olursa Şaban'in günlerini 30'a tamamlarlar, sonra oruç tutarlar. Çünkü

esas olan ayın devam etmesidir. Delil bulunmaksızın ay sona ermiş olmaz.

Hanbelîlere göre :  Oruç tutmada ihtilaftan kurtulmak ve ihtiyat için hilâli

gözetleme çalışmaları yapmak mustehabtır. Aişe (  r.anha) şöyle buyurmuştur :
"Peygamber (  a.s) Şaban ayında, başka aylarda göstermediği itinayı gösterir, sonra

Ramazan hilâlini görünce oruç tutardı." (  Keşşafu'l Kına , II, 349)
Ebu Hurayra'den merfu olarak rivayel edilen bir hadis-i şerifte . Peygamber (  a.s)

şöyle buyurmuştur :
"Ramadan'ı tesbit etmek için, Şaban'ın günlerini sayın." (  Dârakutni sahih bir

isnada rivayet etmiştir)
Hilâli görünce kişinin üç kere tekbir getirmesi sünnettir.
Esram'in, İbni Ömer'den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir :
"Peygamber (  a.s) hilâli gördüğü zaman şöyle dua ederdi :
"Allahım, bu hilali hakkımızda bereket, iman, emniyet ve huzur vesilesi kıl. Ey

hilal, benim ve senin Rabbin Allahtır."

Kişinin hilâli görünce işaret ederek onu insanlara göstermesi Hanefîlere göre

mekruhtur. Çünkü bu cahiliye döneminin işlerindendir.


Hilali Herkes mi Görmeli, Sınır Nedir ?

Ebu Hurayra (  r.anh), Peygamber Efendimiz (  s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler :
"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet

hava kapalı olursa (  ay'ın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayınız"
(  Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, Hadis No :  1081; Nesâî, Siyam, 9; Dârimi,

Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422).

Başka bir rivayette  :
"Hilali görmedikçe orucu tutmayın. Hilali görmedikçe orucu bozmayın. Hilali

gördüğünüzde orucu açın. Şayet hava kapalı olursa (  hilalin görülmesine engel

olursa) otuz gün sayın"
(  Ahmed b. Hanbel, II, 430, 456).
Abdullah İbn Abbas (  r.anhuma), Rasûlullah (  s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet

eder :
"Orucu Ramadan'dan önce tutmayın. Orucu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali

gördüğünüzde açın. Şayet hilalin görülmesine bulut engel olursa otuz günü

tamamlayın"
(  Nesâî, Siyam, 13; Tirmizi, Siyam 5, H. No :  688 )

Abdullah İbn Abbâs der ki :
Ramadan ayından önce oruca başlayanlara şaşarım. Halbuki Rasûlullah (  s.a.v) şöyle

buyurdıı :
"Orucu hilali gördüğünüz de tutun ve hilali gördüğünüz zaman açın. Şayet hava

kapalı olursa (  hilali görmenize mani olursa) sayıyı otuza tamamlayın "
(  Nesâî, Siyâm, 12; Dârimî, Savm, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 221; İmam Malik, Muvatta,

Siyam, I, H. No :  3).

عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهما :  ]
أَنَّ رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَكَرَ رَمَضَانَ فَقَالَ :  َ تَصُومُوا حَتَّى تَرَوُا الهـَِل، وََ تُفْطَروا حَتّى تَرَوْهُ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَاقْدُرُوا لَهُ [. أخرجه الستة إ الترمذي.وفي رواية للبخاري  :  » فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمَلُوا ثََثَيْنَ«.ولمسلم

والنسائي عن أبي هريرة  :  » فَأنْ غُمَّ علَيْكُمْ فصُومُوا ثَثِينَ يَوْماً«. »غُمَّ عَلَيْكُمْ «. أي غطاه شئ من السحاب، أو غيم أو غيره فلم يظهر .

Abdullah ibnu Ömer (  radıyallahu anhumâ) anlatıyor :  "Rasûlullah (  aleyhissalâtu

vesselâm) ramadanı zikrederek buyurdular ki :
"Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine (  muteâkib) hilâli görünceye kadar da

yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin."
(  Buharî, Savm :  11, 5, 13, Talâk :  25; Muslim, Sıyâm :  9, (  1080); Muvatta, Sıyâm :  1,

(  1, 286); Ebu Dâvud, Savm :  4, (  2320); Nesâî, Savm :  10, 11, (  4, 134); Dârimî,

Savm, 2; Kutub-i Sitte, savm, 1, 3116)
Buharî'nin bir rivayetinde :  "Bulut, görmenize mâni olursa sayıyı otuza

tamamlayın" denmiştir.
Muslim ve Nesâî'nin Ebu Hurayra'dan kaydettikleri bir rivayette :  "Hava bulutlu

ise otuz gün oruç tutun" denmiştir.
Buna göre havanın açık veya bulutlu olması halinde hilâli göremeyen kimsenin,

Şaban ayını 30 güne tamamlaması gerekir. (  İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî

Komitesi Fetvâları, cilt : 10, sayfa :  100)

Bu, hilâlin başka bir ülkede görülmemesi halindeki hükümdür. Şayet hilâl, başka

bir ülkede görüldüğü şer'î olarak sâbit olursa, ilim ehlinin çoğunluğunun

görüşüne göre bu takdirde onların oruç tutmaları gerekir.

Hadis, hilâl görüldüğü zaman (  müslümanlardan adâletli bir kimse bile olsa) oruca

başlama konusunda genel bir hitaptır.
Yine, bütün müslümanların üzerine oruca başlamanın farz olması için,

müslümanlardan adâletli ve güvenilir birisinin hilâli görmesinin yeterli olduğuna

delâlet eden delillerden birisi de, Abdullah b. Ömer'in (  r.anhuma) rivâyet ettiği

şu hadistir :
(  تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )
[ رواه أبو داود ]
"İnsanlar (  sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli

gördüğümü Rasûlullah (  s.a.v.)'e tek başıma haber verdim. Bunun üzerine

Rasûlullah(  s.a.v.) oruca başladı ve insanlara da oruca başlamalarını emretti."
(  Ebû Dâvûd, Kitabu's-Savm, Ramadan Hilâlini Görmede Bir Kişinin Şâhidliğinin

Yeterli Olacağı Bâbı, hadis no : 1995)

Bazı bid'at ehli, "insanın, Ramadan hilâlini kendisi görmedikçe oruç ona farz

olmaz" sapık inancından dolayı, diğer müslümanlardan geri kalarak oruca daha

sonra başlamaktadırlar. Peygamber (  s.a.v.)'den rivâyet olunan hadisler, onları

reddetmektedir.
Üstelik onlara şunu sormak lazım :  O halde gözleri görmeyen veya zayıf gören

kimse, ne yapar?
Durum, Allah Teâlâ'nın şu âyette buyurduğu gibidir :
(  فَإِنَّهَا لا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ) [ سورة من الحج الآية :  ٤٦ ]
"Ne var ki gözler kör olmaz, fakat sinelerdeki kalbler kör olur." (  Hac Sûresi : 

46)



Farklı Ülkelerdeki Hilalin Durumu ve Müslümanın Tavrı !

[IMG]

Ayın Doğuş Yerlerinin Farklı Olması :  (  İhtilâf-ı Metali")
Ayın doğduğu yerlerin bir yahut birden farklı olmasına göre, doğuda ve batıda

bütün Müslümanların tek bir vakitte oruca başlaması farz olup olmaması konusunda

fakihlerin görüşleri ikiye ayrılmaktadır :

Cumhura göre :  Ayın doğuş yerlerinin farklılığına itibar edilmeyip bütün

Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır.
Şafiîlere göre, uzak mesafelerde ayın doğuşunun farklılığına göre oruca başlamak

ve bayram yapmak mümkündür. Esah olan görüşe göre, bazı Şafiîlerin söyledikleri

şu söze itibar edilmez :
Namazların kısaltılarak kılınması için konulmuş mesafe olan 89 km. uzaklığa göre,

yakın ve uzak beldeler arasında her hangi bir fark yoktur.
Ayın doğuş yerlerinin farklı olmasında ihtilaf bulunduğunu bilmekle beraber,

güneşin doğuş yerlerinin farklı oluşunda olduğu gibi, uzak beldeler arasında bu

durum olmaktadır. Devlet başkanının, kendi nezdinde sabit olduğu üzre oruç

tutmayı emretme hakkı bulunduğunda ihtilaf yoktur. Çünkü hakimin verdiği hüküm

ihtilafı ortadan kaldırır. Endülüs, Hicaz, Endonezya ve Mağrib gibi uzak

beldelerde buna riayet edilemiyeceği konusunda ittifak etmişlerdir.
(  Reddul-Muhtar, II, 131; Mecmuatu-Resailî İbn-i Abidin, I, 253; Tefsîru'l-

Kurtubî, II, 296
Fethu'l-Bari, IV, 87; el-Mecmu, VI, 300; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; el-

Kavânînu'l-Fıkhıyye 116.)

Önce bu önemli konuda fakihlerin açıklamalarını zikredeceğiz :

Hanefîlere göre :  (  ed-Durru'l-Muhtâr, U, 131-132; Meraki'l-Felâh, 109)
Zevalden önce ve sonraki zamanlarda gündüzün ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna

itibar edilmez. Mezhebin kuvvetli olan görüşü budur. Alimlerin çoğu da bu görüşü

benimsemişlerdir. Fetva da buna göredir. Batıda bulunan Müslümanların hilâli

görmesiyle, iki kişinin şahidlik görevini yüklenmeleri yahut hakimin bu konuda

hüküm verdiği İle ilgili şahidlik ederlerse yahut haber yayılırsa doğudaki

Müslümanların da oruç tutmaları gerekir. Ancak, falan belde halkının hilâli

görmüş olduklan haberi verilirse bununla amel edilmez. Çünkü bu kesinliği

bulunmayan bir haberdir.

Malikilere göre :  (  eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 510; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; ei-

Kavânînu'l-Fıkhıyye, 116)
Hilâl bir ülkede görüldüğü zaman, ister yakın olsun, ister uzak olsun, oruç

tutmak herkese farz olur. Bu konuda sefer mesafesine itibar edilmez. Ayın doğuş

yerlerinin aynı yahut farklı olmasına da itibar edilmez. Kendisine bu haber

bildirilen herkesin oruç tutması farz olur. Ancak hilâlin göründüğü adaletli iki

kişinin yahut büyük bir toplululğun şahidliği ile sabit olmak gerekir.

Hanbelî'lere göre :  (  Keşşafu'l Kına ; II, 353)
İster yakın ister uzak olsun, bir yerde hilâl görüldüğü zaman, bütün insanlara

oruç tutmak farz olur. Bu konuda göremeyenin hükmü görenin hükmü gibidir.

Şafiî'lere göre :  (  el-Mecmu, VI, 297-303; Muğni'l-Muhtâc, 1, 422-423)
Bir beldede hilâl görülünce, bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar,

uzak olardan bağlamaz. Esah görüşe göre bu , ayın doğuş yerlerine göre fark eder.

Ayın doğuş yerlerindeki farklılık yirmi dört fersahtan daha az mesafede olmaz.

(  Fersah :  5544 metredir. Böylece bu mesafe 5544x24=133,956 km. eder. Kasr mesafesi

89 km. olup bu da dört bürd yahut 16 fersahtır. Bir fersah=Üç mil, bir mil=4000

adım, bir adım=Üç ayak, iki ayak=bir zira', bir zira'=24 parmak genişliğidir.)

Uzak beldeye orucu vacib kılmadığımız takdirde hilâlin görüldüğü beldeden biri bu

uzak beldeye yolculuk yapsa orada Esah olan görüşe göre, vucuben orucun sonunda

onlara uyar. Hatta kendisi diğer beldeye göre otuzu tamamlamış olsa bile uyar.

Çünkü bu kişi o beldeye gelmekle onlardan biri gibi olmuştur. Dolayısıyla onlar

için sabit olan hüküm kendisi için de gerekli olur.
Rivayet edildiğine göre îbni Abbas, Kureyb'e böyle yapmasını emretmişti.
Bir kimse hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü beldeye gitse,

onlarla birlikte bayram yapması farzdır. Çünkü bu kişi de onlardan biri gibi

olmuştur. Eğer bu ülkede Ramadan tam tutulmuşsa, ister kendisi 28 gün, ister 29

gün tutsun fark etmez. Eğer kendisinin tuttuğu günler 28 gün ise sonradan bir

günü kaza eder. Çünkü ay 28 gün olmaz.

Bir kimse her hangi bir ülkede bayram yaptıktan sonra, gemi ile yahut uçakla

halkı oruç tutmakta olan uzak bir ülkeye yolculuk etse, Esah görüşe göre, günün

geride kalan kısmında oruç tutar. Bunu yapmak vacibdir. Çünkü kendisi de onlardan

biri olmuştur.


Uyarı  :
Türkiyede yaşayan müslümanların Oruca başlamak için ben ülkeme (  Takvime-diyanete)

uyuyorum demeleri hatalıdır. Çünkü Laik Türkiye hilali gözetleme gibi bir

çalışması yoktur!
Şafii mezhebini taklid eden müslümanların, Oruc İbadeti ve bayram gibi ümmetin

birlik olması gerek durumlarında Cumhuru takib edib uyması hak olandır!


Mezheblerin Konu İle İlgili Delilleri :

Şafîîlerin delilleri :  Şafiîler ayın doğuş yerlerinin değişik olmasına itibar

ederken sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır.

1- Sünnet :  Sünnetten iki hadise dayanmışlardır :
Birincisi Kureyb hadisi, ikincisi Îbni Ömer hadisidir.

Kureyb hadisi :

وعن كريب قال :  ]
اسْتَهَلَّ عَليَّ رَمَضَانُ وَأنَا بِالشَّامِ فَرَأيْتُ الهَِلَ يَوْمَ الجُمُعَةَ، ثُمَّ قَدِّمْتُ الْمَدِينَةَ فِي آخِرِ الشَّهْرِ، فَسَألَنِي ابْنُ عبَّاسِ مَتَى رَأيْتُمُ الهَِلَ؟ قُلْتُ :  يَومَ الجُمُعَةَ فَقَالَ  :  أَنْتَ رَايْتَهُ؟ فَقُلْتُ :  نَعَمْ، وَرَآهُ النَّاسُ وَصَامُوا وَصَامَ مُعَاوِيةُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فَقَالَ : 

لَكِنَّا رَأيْنَاهُ لَيْلَةَ السَّبْتِ فََ نَزَالُ نَصُومُ حَتَّى نُكَمِّلَ ثََثِينَ، أَوْنَرَاهُ قُلْتُ :  أَفََ تَكْتَفِي بِرُؤيَةِ مُعَاوِيةَ وَصِيَامِهِ؟ فَقَالَ :  هَكَذَا أَمَرَنَا رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ [. أخرجه الخمسة إ البخاري، وهكذا هو في كتاب الحميدي، يوم الجمعة،

وكلهم قالوا ليلة الجمعة وهو الصحيح ، و كذا هو في جامع ا‘صول ليلة الجمعة

"Ummul-Fadl, Kureyb'i Samda bulunan Muaviye'ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki : 

"Şam'a geldim ve Ummu'l-Fadl'ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam'da iken Ramadan

hilâli girmişti. Cuma gecesi hilâli gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim.
Abdullah b. Abbas hilâlden bahsederek sorular sordu ve :  "hilâli ne zaman

gördünüz?" dedi.
"Cuma gecesi gördük" dedim, îbni Abbas :  "Sen hilâli gördün mü?" diye sordu.
"Evet, gördüm." dedim. 'İnsanlar da hilâli görerek oruç tuttular, Muaviye de oruç

tuttu" dedim.
İbni Abbas ise :  "Fakat biz hilâli Cumartesi gecesi gördük, Ramadan'ı 30 a

tamamlayıncaya veya hilâli görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz" dedi.
Kendisine :  "Muaviye'nin orucu ile ve hilâli görmesi ile yetinmeyecek miyiz?"

dedim.
İbni Abbas :  "Hayır, Rasulullah (  s.a.v) bize böyle emretti" dedi."
(  Muslim, Kit. Siyam, bab. 5, hn. 1087; Ebu Dâvûd, Kit. Savın, bab. 9, hn. 2332;

Tirmizi, Kit. Savm, bab. 9, hn. 692; Nesei, Kit. Savm, bab. 7, hn. 2113;

Darakutni, Kit. Siyanı, bab. 21; Musned İmam Ahmed, C. 1, Sh. 306)


Bu hadis, İbni Abbas'ın Şam halkının hilâli görmesi ile yetinmediğine ve bir

belde halkına, başka bir belde halkının hilâli görmesi ile amel etmek

gerekmediğine delalet etmektedir.

وعن أبي هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال :  ]
قَالَ النَّبِيُ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  الصَّومُ يَومَ تُصُومُونَ وَالفِطْرُ يَوْمَ تُفْطِرونَ، وَا‘َضْحَى يَوْمَ تُضَحُّونَ
[. أخرجه أبو داود والترمذي.

Ebu Hurayra (  radıyallahu anh) anlatıyor :  "Rasûlullah (  aleyhissalâtu vesselâm)

buyurdular ki :
"(  Muteber) oruç, (  hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (  Muteber) iftar, (  hep

beraber) ettiğiniz gündekidir. (  Muteber) kurban (  hep beraber) kurban kestiğiniz

gündekidir."
(  Tirmizî, Savm :  11, (  697); Ebu Dâvud, Savm :  5, (  2324); Kutub-i Sitte, savm, 9,

3124)

AÇIKLAMA :
Tirmizî, hadisin mânasını, bazı ilim ehlinin :  "Ramadan orucunun başlama ve bitme

günlerinin cemaatle ve insanların çoğunluğu ile yapılması gerekir" diye

anladığını belirtir. Mubârakfûrî, Tirmîzi şerhi'nde hadis hakkında şu

açıklamaları sunar :
"Hattabî bu hadisin mânasını şöyle açar :  "İçtihada dayanılarak varılan hükümlerde

düşülen hatanın sorumluluğu halktan kaldırılmıştır. Sözgelimi bir kavm, hilâli

görme hususunda gayret sarfetmelerine (  içtihad) rağmen hilâli göremeseler, bu

durumda orucu otuza tamamlamadan bayram yapmazlar. Sonradan ramadanın yirmidokuz

gün olduğu nazarlarında kesinlik kazansa, artık onlara ne günah, ne ayıplama

hiçbir şey gerekmez, oruçları da iftarları da olmuş bitmiştir.
Arafat'ta vakfe gününde hata yapılsa da hüküm aynıdır, vakfenin iâdesi gerekmez.
Munzirî, Telhîsu's-Sunen'de der ki :  "Dendi ki, bu hadiste yevm-i şekkte ihtiyaten

oruç tutulmayıp, herkesin oruç tutuğu günde oruç tutmanın gereğine de işâret

vardır."

Yine dendi ki :  "Bu hadiste :  "Hilâlin doğuşunu, ayın menzillerinin hesabı yoluyla

bilen kimseye, bilmeyenlerden ayrı olarak, bu bilgisine göre oruca başlaması ve

ramazanını sona erdirmesi câizdir" diyene reddiye vardır."

İbni Ömer hadisi :
Rasulullah (  s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Ay 29 gündür, hilâli görmedikçe oruç tutmayın, yine hilâli görmedikçe oruç

bozmayın. Eğer hava bulutlu ise oruç için ayı sayı ile belirleyin."
(  Muslim ve Ahmed Neylu'l-Evtâr, IV, 189 vd.)
Bu da oruç farizasının hilâli görmeye bağlı olduğuna delâlet etmektedir. Fakat

bundan kastedilen her birinin hilâli görmesi değil, bazılarının görmesidir.

2- Kıyas :  Şafiî'ler ayın doğuş yerlerinin farklılığını, güneşi doğuş yerlerinin

farklılığına benzetmişlerdir. Güneşin doğmasının farklılığı ile nasıl namaz

vakitleri de farklı oluyorsa, ayın doğuş yerlerinin farklı olmasından da

Ramadan'ın başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir.

3- Akıl :  Şeriat, orucun farz olmasını Ramadan ayının doğmasına dayandırmıştır.

Ramadan ayının başlangıcı ise ülkelerin birbirinden uzaklıklarına göre değişir.

Bu durumda da ülkelerin, farklılığına bağlı olarak, oruca başlama günlerinin

farklı olması gerekmektedir.

Cumhurun delilleri :  Cumhurun dayandıkları deliller sünnet ve kıyastır.


Sünnetten delil,

Usul  :

Ebu Hurayra (  r.anh) ve diğerlerinden rivayet edilen şu hadistir :
"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (  kapalı) ise

Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın. "
(  Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191)
Ebu Hurayra (  r.anh), Peygamber Efendimiz (  s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler :
"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet

hava kapalı olursa (  ayın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayın"
(  Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, H. No :  1081; Nesâî, Siyam, 9; Darimi,

Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422)


Ramadana Girerken Hilâli Görene Uymak  :

İkrime, Abdullah ibn Abbas'ın (  r.anhum) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor :
"Bir bedevî Rasûlullah (  s.a.v.)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi.
Rasûlullah, "Lailahe illallah Muhammedu'r- Rasûlullah'a şahidlik eder misin?"

dedi.
Bedevi "Evet" dedi.
Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu.

Bunun üzerine (  Rasûlullah (  s.a.v) insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün

bayram namazına gitmelerini emretti"
(  Tirmizi, Savm, 7, H. No :  691; İbn Mace, Savm, 6, H. No : 1652; Ebu Davud, Savm,

14, H.No :  2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No :  2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim,

Mustedrak)


Bayramlara girerken Hilali görene uymak  :

Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu

rivâyet eder :
"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî

geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah (  s.a.v)'in yanında Allah'a

yemin edip şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (  s.a.v.)
"insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini"

emretti.
(  Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no :  2339; 13,5;

Dârakutni, Kit. Siyam, bab 12)

Kıyastan delil :
Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri hilâlin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere

benzetmişlerdir. Bu ülkeler arasında ayırım yapmak bir zorlamadır, her hangi bir

delile dayanmamaktadır.
İbni Hacer, Fethu'l-Bâri'de bu konu ile ilgili olarak altı görüş zikretmiştir.
San'anî ise şöyle demiştir :
En yakın görüş, hilâlin görüldüğü beldenin halkı ile bu beldenin semtinde bulunan

yönlerdeki ülkelerin halkının oruç tutmalarının gerektiği görüşüdür. (  Subulu's-

Selam, II , 151)

Yani o ülkenin bulunduğu meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması

gerekir. Bu da kuzey-güney istikametidir. Çünkü güneşin doğuş yerleri buralarda

bir olur. İki ülke arasındaki meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem

derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur.
Şevkanî şöyle demiştir :
İbni Abbas'ın merfu olarak naklettiği hadisin kendisi delildir, ondan insanların

anladıkları mana delil değildir.
İbni Abbas'ın şu sözü ile işaret ettiği husus da delildir :
"İbni Ömer hadisinde bulunan emir, sadece bir yönde bulunan bir ülkenin halkına

mahsus değildir. Belki bu emir Müslümanlardan bununla muhatab olan herkese

hitabtır.
İbni Ömer hadisini, bir belde halkının hilâli görmesinin başkalarını da bağlayıcı

olduğuna delil kabul etmek, başka ülke halkını bağlayıcı olmadığına delil kabul

etmekten daha kuvvetlidir. Çünkü hilâli bir belde halkı görürse, onu bütün

Müslümanlarda görmüş olur, dolayısıyla görenlere lâzım hilâl gelen, başkaları

hakkında da lâzım olur.

Burada güvenilmeye layık olan görüş, Malikîlerle Zeydi'lerden bir topluluğun

ileri sürdüğü ve Zeydi'lerden el Mehdi'nin kabul ettiği görüştür.
Kurtubî de bu görüşü hocalarından rivayet etmiştir. Görüş şudur :
Bir beldenin halkı hilâli görünce, bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lâzım

gelir. (  Neylu'l Evtar; IV, 195)

Astronomi ilimleri, İslam ülkeleri arasında şerî ayın başlangıcını birleştirmeyi

kuvvetlendirmektedir. Çünkü, bir İslam ülkesinde ayın doğduğu yer ile bu beldeye

en uzak bir İslam ülkesinde ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir.

Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Bu ülkelerin

halkının hilâl göründüğü zaman telgraf yahut telefon irtibatı ile bunu

birbirlerine ulaştırmaları mümkündür.
(  Şeyh Muhammed Ebu'l-Alâ el-Bennâ'nın kitabı. Bu kitaba merhum Muhammed es-

Sayis'in araştırmasında işaret edilmiş olup bu zat Ezher'de Kulliyetu'ş-Şeria'da

muderris olarak bulunmaktadır. el-Buhusu'l-Mu'lemeri's-Sadis li-Mecmai'l-

Buhusi'l-İslamiyye, 99 vd.)



Şevval Hilalini (  Ramadan bayramı) Tesbitte Şahid Sayısı  :

"Ramadan'ın bittiğini gösteren Şevvâl hilalini tesbitte iki şahid gereklidir"

derken, şu hadislere dayanılmaktadır :
Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu

rivâyet eder :
"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî

geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah (  s.a.v)'in yanında Allah'a

yemin edip şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (  s.a.v.) "insanların

oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini" emretti.
(  Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no :  2339; 13,5;

Dârakutni, Kit. Siyam, bab 12)

Bu ravilerden zikredilen ikinci bir rivayet şöyledir :
"Rasûlullah (  s.a.v) Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere ve oruçlu iken

sabahleyin iki bedevi geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına yemin ederek önceki

akşam hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (  s.a.v)

emriyle oruca son verildi"
(  Dârakutnî, Siyam, 14).

Yine aynı ravilerden nakledilen üçüncü bir rivayet şöyledir :
"Müslümanlar Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere oruçlu iken sabahleyin

iki bedevî geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına ve dün hilali gördüklerine dair

şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (  s.a.v.)'in emriyle oruca son verildi"
(  İbn Hanbel, IV, 314)

Ebu Umeyr İbn Enes der ki :
"Rasûlullah (  s.a.v)'in sahabilerinden olan Ensar kabilesine mensub amcalarım şu

hadisi rivayet ederek dediler ki :
Havanın elverişsizliği yüzünden Şevval ayının hilalini göremedik ve oruç

tutuyorduk. Gündüzün geç vakitlerinde bir kafile geldi; dün hilali gördüklerine

dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine (  Rasûlullah (  s.a.v) insanların oruçlarını

bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
(  İbn Mace, Siyam, 6 H. No :  1653; Nesâî, el-İdeyn, 21; Ahmed b. Hanbel, V, 87)

Enes (  r.anh)'den şu hadis-i şerif nakledilir :
"Enes'in amcaları Rasûlullah (  s.a.v)'in huzurunda hilali gördüklerine dair

şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (  s.a.v) insanlara oruçlarını

bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
(  Ahmed b. Hanbel, III, 279).



ŞEK GÜNÜNDE ORUÇ TUTULUR MU?

"Şaban ayının son günü mü, yoksa ramadan ayının ilk günü mü?" olduğu hususunda

şubheye düşülen güne "Yevm-i Şek" denir.
Rasûl-u Ekram (  s.a.v.)'in "Ramadan ayının öncesinden bir gün veya iki gün oruç

tutarak karşılamayınız. Ancak sizden birinin, başka bir maksadla tutmuş olması

mustesna'dır" buyurmuştur.
(  Molla Husrev - Durerû'l Hukkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst :  1307 C :  1, Sh : 

198. Ayrıca İbn-i Humam - Fethû'l Kadir - Beyrut  :  1315 D. Sadr Mtb. C :  2, Sh : 

53-55
(  Bu Hadis-i Şerif , İbn-i Abbas (  r.anhuma)'dan rivayet olunmuştur. Ayrıca Ebû

Hurayra (  r.anh)'den rivayet edilen Hadis-i Şerif vardır. Sahih-i Buhari

Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi - Ankara  :  1974, C :  6, Sh :  262, Had.

No :  909.)

İmam-ı Merginani :  "Şubheli olan günde (  Yevm-i Şek'te) ancak nafile olarak oruç

tutulabilir. Çünkü Rasûl-u Ekram (  s.a.v.) "Ramadan ayından olub olmadığından

şubhe edilen günde oruç tutulmaz. Ancak nafile olarak tutulabilir" buyurmuştur.
Bu mesele birkaç yönlüdür. Bunlardan birincisi; mukellefin Ramadan ayı orucuna

(  Farz'a) niyet etmesidir.
Bu rivayet ettiğimiz nass noktasından mekruhtur. Zira "Ehl-i Kitab'a" benzeme

sözkonusudur. Bilindiği gibi onlar; oruç muddetine ilâvede bulundular" hükmünü

zikreder.
(  İmam-ı Merginani -El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire :  1965, C :  1, Sh : 

119)

Şubheli olan günde (  Yevm-i Şek'te) Müslüman; "Eğer yarın Ramadan ayının ilk günü

ise oruç'a niyyet ediyorum, değilse "Niyyet" etmiyorum" derse bu sahih olmaz.

Çünkü kat'i azim bulunmadığı için; niyyet de bulunmamış olur.
(  Molla Husrev - Durerû'l Hukkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst :  1307, C :  1, Sh : 

199, Şeyh Nizamuddin ve heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut :  1400, C :  1, Sh : 

200. İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire :  1965, C :  1,

Sh :  120)


Ramadan'dan 1 Ve 2 Gün Önce Oruç Tutulmaz

Ebû Hurayra'den nakledildiğine göre Rasûlullah (  s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Herhangi biriniz Ramadan'dan bir veya iki gün önce oruç tutmasın. Ancak (  öteden

beri alışkanlık haline getirdiği) orucunu tutmakta olan bir kimse o günde orucunu

tutsun!"

Açıklama

Başlıkta geçen ifade şu anlama gelir :  "İhtiyat düşüncesiyle hareket ederek

Ramadan'dan önceki günü Ramadan ayına sayacak şekilde oruç tutulmaz. Çünkü orucun

başlaması hilalin görülmesine bağlıdır. Bu bakımdan kişinin aslında yükümlü

olmadığı sorumluluklar altına girmesine gerek yoktur." (  Aslında burada İbadetin

süresini değiştirme riski de söz konusudur. İbadetlere aslında olmayan

müdahalelerde bulunmak ise bidattir ve her bidat sapıklığa sürükler)

İslam bilginleri konu hakkında şunları söylemişlerdir :
"Bu hadis, ihtiyat düşüncesiyle hareket edip Ramadan'dan önceki günü Ramadan ayma

sayarak oruç tutmayı yasaklamaktadır."
Tirmizî bu hadisi naklettikten sonra şunları söylemiştir :
"İslam alimleri, bir kimsenin Ramadan ayı girmeden önce oruca başlamasını hoş

görmemişler, mekruh saymışlardır. Bu da Ramadan orucunun kendine has özelliğinden

kaynaklanmaktadır."

Peygamber'in (  s.a.v) bu yasağının sebebleri hakkında çeşitli açıklamalar

yapılmıştır :

1- Burada güdülen gaye Ramadan'dan önce oruç tutmamak suretiyle Ramadan'a daha

dinç ve güçlü bir şekilde girmektir. Fakat bu açıklama tartışmaya açıktır. Çünkü

hadisteki ifade Ramadan'dan üç veya dört gün önce oruç tutmakta bir sakınca

olmamasını gerektirmektedir.
2- Nafile ibadeti farz olan bir ibadete karıştırma riski söz konusudur. Bu

açıklama da ikna edici olmaktan uzaktır. Çünkü hadis alışkanlık olarak orucunu

tutmakta olan kişinin bu günlerde oruç tutabileceğini ifade etmektedir.
3- Ramadan orucunun başlaması için hilalin görülmesi hükmü getirilmiştir. Buna

rağmen Ramadan'dan bir veya iki gün önce oruca başlamak bu hükmü göz ardı etmek

ve önemsememek anlamına gelir. Konuyla ilgii itimâda şâyan ve ikna edici açıklama

da budur.
Peygamber'in (  s.a.v) bir veya iki gün diye özellikle belirtmesi, insanların

Ramadan'dan önce genelde bir veya iki gün oruç tutmalarından ileri gelmektedir.
Bazı alimler Ramadan'dan önceki oruç yasağını Şaban ayının on altıncı gününe

kadar uzatmışlar ve şöyle demişlerdir :
"Peygamber'in (  s.a.v) bu yasağı Şaban ayının on altıncı gününe kadar uzanır. Alâ

İbn Abdurrahman'ın babası yoluyla Ebû Hurayra'den merfû olarak naklettiği hadis

de bunu göstermektedir.
Bu hadiste Peygamber (  s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Şaban ayının yarısı olduğunda artık oruç tutmayın!" "Sunen" türü meşhur hadis

kitaplarının çoğunda nakledilen bu rivayetin zayıf olduğunu söyleyen ve çoğunluğu

teşkil eden alimler ise Şaban ayının yarısından sonra nafile oruç tutulabileceği

görüşünü kabul etmişlerdir. Nitekim Ahmed İbn Hanbel ve İbn Maîn :  "Bu hadis

munkerdir" demişlerdir.
Beyhakî de yukarıdaki konu başlığı altında zikredilen Ebû Hurayra hadisini esas

alarak Alâ hadisini zayıf bulduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir :
"Alâ hadisinden daha sahih olan bu hadis Şaban ayının yarısından sonra nafile

oruç tutulabileceğini göstermektedir."
(  İbn Hacer el-Askalani :  Fethu'l-Bârî (  Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S :  418 -

419)


Çocukların Oruç Tutması

Ömer (  radıyallâhu anh) Ramadan'da sarhoş gezen bir adama "Sana yazıklar olsun.

Çocuklarımız bile oruçlu" demiştir, sonra da ona (  had cezası olarak seksen) sopa

vurmuştur.

1960- Rubeyyi' binti Muavviz (  radıyallâhu anh) şöyle demiştir :
Peygamber (  sallallâhu aleyhi ve sellem) aşura gününün sabahı ensarın oturduğu

köylere şu haberi gönderdi :
"Oruçsuz olarak sabahlayan günün geri kalan kısmını (  bir şey yiyip içmeksizin)

tamamlasın. Oruçlu olarak sabahlayan ise orucunu tutsun".
Rubeyyi' şöyle dedi :  Bundan sonraki zamanlarda biz o günü oruçlu geçirir,

çocuklarımıza da oruç tuttururduk. Onlara (  açlığı unutturmak için) yünden

oyuncaklar yapardık. Onlardan biri açlıktan ağladığında kendisine oyuncağı verir,

böylece iftara kadar onları oyalardık.

Açıklama

Bu konuda çocukların orucunun meşru olup olmadığı ele alınmaktadır. Çoğunluk

orucun, ergenlik çağına ulaşmamış çocuklara farz olmadığı görüşünü benimsemiştir.
Seleften, aralarında İbn Şîrîn ve ez-Zuhrî'nin de bulunduğu bir grup ile İmam

Şafiî çocukların oruç tutmasını mustehab görerek şöyle demişlerdir :
"Oruç tutmaya güç yetirmeleri halinde onları oruca alıştırmak için kendilerine

oruç tutmaları emredilir".


Çocuklardan Kaç Yaşında Oruç Tutmaları İstenir?

Şafiî mezhebine mensup alimler bunun için namazda olduğu gibi 7 ve 10 yaş

sınırını belirlemişlerdir.
İshak ise 12 yaşı sınır olarak belirlerken, bir rivayete göre de Ahmed İbn Hanbel

10 yaşı sınır olarak belirlemiştir.
el-Evzâî ise şöyle demiştir :  "Çocuk zayıf düşmeksizin (  zorlanmaksızın) üç gün

ardı ardına oruç tutabiliyorsa oruç tutmakla yükümlü tutulur."

Birinci görüş çoğunluğun görüşüdür.
Mâlikîlerdeki meşhur görüşe göre çocukların oruç tutması meşru değildir. Buhari

onların bu görüşünü eleştirmek amacıyla konu başlığında Ömer'in sözüne yer

vererek onlara nazire yapmıştır. Çünkü onların hadislere karşı çıkarken en önemli

dayanakları bu hadislere aykırı olarak sabit olan "Medine halkının uygulamasıdır.
Ömer'in dini hükümleri araştırma konusundaki ciddiyeti ve sahabenin çoğunun o

dönemde hayatta olması sebebiyle Ömer dönemindeki uygulamadan daha güçlü bir

uygulama esas alınamaz. Bununla birlikte Ömer (  r.anh) Ramadanda oruç tutmayan

kişiyi azarlamak maksadıyla "Çocuklarımız bile oruç tutarken sen nasıl oruç

tutmazsın" demiştir.
(  İbn Hacer el-Askalani :  Fethu'l-Bârî (  Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S :  481 -

482)


Ramadan Bayramında Oruç(  lu) Tut(  ol)mak

1990- İbn Ezher'in azatlısı Ebû Ubeyd şöyle demiştir :
Ömer İbn Hattâb (  radıyallâhu anh) ile bir bayrama şahid oldum. O şöyle dedi :
"Şu İki gün Rasûlullah'ın (  sallallâhu aleyhi ve sellem) oruç tutmayı yasakladığı

günlerdir :
Birisi orucunuzdan iftar ettiğiniz bayram günü, diğeri de kurbanınızdan yediğiniz

gün" (  Hadîsin geçtiği diğer yer :  5571)

1991- Ebû Said (  radıyallâhu anh) şöyle demiştir :
Peygamber (  sallallahu aleyhi ve sellem) Ramadan ve Kurban Bayramı günlerinde oruç

tutmayı, tek bir elbiseye bürünmeyi, (  altına don giymeyip) tek bir elbise giyen

kimsenin mâkadını yere koyup bacaklarını dikerek oturmasını yasakladı.

1992- (  Ebû Said sözüne devamla) Sabah ve ikindi namazlarından sonra (  nafile)

namaz kılmayı da yasakladı.

Açıklama

Zeyn İbnul-Muneyyir şöyle demiştir :  Buhari bu konu başlığı ile şuna işaret etmiş

olabilir :
Belirli bir günde oruç tutmayı adayan kimsenin bu adağı bayram gününe denk gelse

adak gerçekleşir mi gerçekleşmez mi? Bu konuda söylenenleri ileride belirteceğiz.

Hadisten Çıkan Bazı Sonuçlar

Ramadan ve Kurban bayramlarında; adak, kefaret, nafile, kaza, temettu vb. her

türlü oruç haramdır. Bu konuda icma vardır.
Bir kimse temettu orucunu öne alıp bayramda tuttuğunda Ebû Hanife bunun

gerçekleşeceğini söylemiş, çoğunluk ise ona muhalefet etmiştir.
Bîr kimse "Zeyd'in geleceği gün" oruç tutmayı adasa, Zeyd de bayram günü gelse

çoğunluğa göre adak gerçekleşmez. Hanefîler'den rivayet edildiğine göre adak

gerçekleşir, bu kişinin kaza etmesi gerekir.
Bu meseledeki görüş ayrılığının temeli "yasak, yasaklanan şeyin sahih olmasını

gerektirir mi?" konusuna dayanmaktadır. Çoğunluk buna "hayır" şeklinde cevap

vermiştir. Muhammed İbnu'l-Hasen'den rivayet edildiğine göre o "evet" demiştir.
(  İbn Hacer el-Askalani :  Fethu'l-Bârî (  Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S :  518 -

519)

-------------------------

Ramazan Ayının Başı ve Sonunun Tesbiti*

Soru :  1- Rü'yet-i hilâl ne demektir, bunun dinî hayatımızdaki yeri nedir?
Cevap :
Rü'yet-i hilâl, yeni ayın görülmesi demektir. Hz. Peygamber (  sav.) bir hadîs-i

şeriflerinde "Biz ümmî bir ümmetiz; yazma ve hesaplama bilmeyiz, ay şu kadar ve

şu kadardır; yani ya yirmi dokuz, yahut da otuz gün çeker" (  Buhârî, Savm, 13) bir

başka hadîsinde de "ayı gördüğünüz için oruca başlayın, ayı gördüğünüz için

bayram ediniz; eğer -bir engel yüzünden- ay görülmezse Şaban ayını otuza

tamamlayın (  bundan sonraki gün oruca başlayın) buyurmuştur. (  Buhârî, Savm. 11)

Rü'yet, görmek demektir. Peygamberimiz (  sav) oruca başlayıp bitirmeyi ayın

görülmesine bağladıkları için "rü'yet-i hilâl" oruç ibadetinin başlangıç ve

bitişini gösteren işaret ve zaman ölçüsü olmuştur. Görmek (  rü'yet) hakiki ve

hükmî diye ikiye ayrılır. Batı ufkunda bir engel (  bulut, sis vb. ) bulunmadığı

için gözle veya alet ile görmek "hakikî olarak görmektir". Ufukta bulut vb. bir

engel bulunduğu için önceki ayı otuza tamamlayarak oruca başlamak; yani hilâlin

görülebilir olmasını görme yerine koymak ise "hükmî olarak görmektir." Rasulullah

(  sav), ümmetinin ilk çağını (  bu çağda okuma-yazma ve hesaplama bilgisinin yaygın

olmadığını) gözönüne alarak herkesin, her şart içinde anlayıp uygulayabileceği

basit ölçüler vermiştir. "Biz okuma ve hesap yapma bilmeyen ümmî bir ümmetiz"

sözü o günkü durumu ifade etmektedir. Bu söz "devamlı olarak müslümanların yazma

ve hesaplama bilmez bir toplum olacağı" şeklinde yorumlanamaz; çünkü vakıa bunun

aksini göstermektedir. Buna göre ümmet içinde okuyup yazma ve hesap bilgisi

gelişir ve yaygınlaşırsa "doğrudan görme" yerine, "ayın görülebileceği yer ve

zamanları ilim ve hesap ile tesbit ederek önceden ilân etme" görme yerine geçer

mi? Sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu soruya birçok âlim gibi bizim de vereceğimiz

cevap müsbettir; aslında hükmî rü'yet hadîs ile sabittir; bu da mahiyeti

itibariyle hükmî rü'yettir; çünkü ilim ve hesap ile tesbit edilen husus, hilâlin

ne zaman, nerede- bir engel olmaz ise- görülebileceğinden ibarettir.
Soru :  2- Türkiye'de yetkili olarak kabul edilen mercilerin, Ramazan'ın başlangıcı

hakkında, önceden hazırlanmış takvimlere dayalı tesbitleri kabul edilebilir mi?

Niçin?
Cevap :
Türkiye'de yetkili olarak kabul edilen merciler Kandilli Rasathanesi ile Diyanet

İşleri Başkanlığı'dır. Bir kanunla, kamerî aybaşlarının tesbiti görevi

rasathaneye verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da burada tesbit edilen

aybaşlarını ilân etmektedir.
Bu hususu tesbit ettikten sonra sualinize vereceğim cevap "evet, kabul

edilebilir" şeklinde olacaktır. Çünkü :
a) Rasathanenin kurucusu Fatin Hoca aynı zamanda bir İslâm âlimidir. Bu zat,

kamerî aybaşlarını tesbit ederken astronomiyi şer'i ölçülere tâbî kılan

prensipler vazetmiş, bu prensipler geliştirilerek bugüne kadar rasathanece

uygulanmıştır. Astronomiye göre ay ile güneşin aynı zamanda batmaya başladıkları

zamana içtima (  kavuşum) zamanı denilmekte ve kamerî ay, bir kavuşumdan diğerine

kadar sürüp tamamlanmaktadır. Dine göre kavuşum zamanını ve onu takip eden günü,

aybaşı olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü kavuşum günü ayın görülmesi

imkânsızdır. Kavuşumu takip eden günün akşamında da her zaman ay görülmez. Dine

göre aybaşı, ayın gözle görülmesinin mümkün hale geldiği akşamı takip eden

gündür. İşte Fatin Hoca, kamerî aybaşlarını kavuşuma göre değil, ayın görülebilir

hale gelmesine göre ayarlamış, hesaplarını buna göre yapmıştır; yani Hoca'nın

koyduğu prensip, hükmî rü'yete uygun bulunmaktadır ve bu durumda, bir engel

bulunmadığı takdirde hakikî rü'yet de gerçekleşebilmektedir.
b) Diyanet İşleri Başkanlığı 1974 yılında, rasathane, İ.Ü Fen Fakültesi ve Harita

Genel Müdürlüğü yetkilileri ile seri toplantılar düzenlemiş, bu toplantılarda,

İslâm dünyasında dinî günlerin başı ve sonu konusunda meydana gelen ihtilafı ve

farkı ortadan kaldıracak tedbirleri tesbit etmiştir. Bu cümleden olarak, Fatin

Hoca'nın, ayın ilk görüleceği, en Batı'daki yer olarak tesbit ettiği Fas'taki bir

tepe terkedilmiş, bunun yerine dünyanın neresinde olursa olsun Ramazan hilâlinin

ilk görülebileceği yer esası getirilmiştir. Bundan önce hiçbir yerde hilâlin

görülmesi mümkün olmayacağına göre hiçbir yerde Ramazan ve bayram daha önce

başlamayacaktır. Sonra başlamamasını önlemek üzere de fukahâ çoğunluğunun kabul

ettikleri "ihtilaf-ı metâli'a itibar etmeme" hükmü benimsenmiştir. Bundan maksat,

İslâm dünyasının bir yerinde hilâl görülünce, başka yerde -Doğu'dan Batı'ya

farklı bölgelerde- hilâl görülsün, görülmesin Ramazan ve bayramın başlamasının

gerekli bulunduğu hükmüdür. 1978 Yılında İstanbul'da toplanan İslâm Milletleri-

arası Rü'yet-i Hilâl Konferansı da bu hüküm ve kararı benimsemiştir. Diyanet

İşleri Başkanlığı takvimini bu esaslara göre yapmakta, dinî gün ve bayramları

buna göre ilân etmektedir. Bu usul ilme ve dine uygun bulunduğu için muteberdir

ve kabul edilebilir niteliktedir.

Soru :  3- Bu konuda, şu ana kadar niçin bir görüş birliğine varılamamıştır?
Cevap :
Bunun sebebi, 1978 yılında İstanbul'da yapılan "Kamerî Aybaşlarını Tesbit

Konferansı" kararlarına, altında imzası bulunan birkaç ülkenin uymamasıdır.
27-30/11/1978 tarihinde, ondokuz ülke ve üç kuruluştan kırkbir delegenin iştiraki

ile yapılan bu konferansta, astronomi ve din bilginleri ayrı ve beraber

toplantılar, tartışma ve müzakereler yapmışlar, sonunda ittifakla şu maddeleri de

ihtiva eden kararlar almışlardır :
a) İster çıplak gözle, ister modern ilmin rasat metodlarıyle olsun, aslolan ayın

görülmesidir. (  rü'yet-i hilâldir).
b) Astronomların hesapla tesbit ettikleri kamerî aybaşlarına dinen itibar

edilebilmesi için onların, bu tesbitlerini, hilâlin, güneş battıktan sonra -

görüşü engelleyen manilerin bulunmaması halinde- gözle görülebilecek şekilde,

ufukta fiilen mevcut olması esasına dayandırmaları gerekir ki, bu da "hükmi

rü'yet" denilen görmedir..
c) Hilâlin rü'yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün

herhangi bir bölgesinde hilâlin görülmesi mümkün olursa, buna dayanılarak ayın

başladığına hükmetmek doğru olur. İslâm dünyasında dinî birlik ve beraberliği

sağlayabilmek için rü'yetin ilânı Mekke-i Mükerreme'de kurulacak rasathane

tarafından yapılmalıdır. Müteakıp maddede müşterek takvim hazırlanması

kararlaştırılmıştır, bunun için de Türkiye, Tunus, Cezayir, Suudi Arabistan,

Irak, Katar, Kuveyt ve Mısır'dan seçilen üyelerin teşkil ettiği takvim

komisyonunun peryodik olarak toplanıp çalışması karara bağlanmıştır.
Hem ilme, hem de dine uygun bulunan bu karara, başta Suudi Arabistan olmak üzere

birkaç ülke ısrarla uymamaktadır. Uzun çalışmalardan sonra elde edilen birlik,

bazı ülkeler tarafından -makul bir gerekçe göstermeden- fiilen ihlâl

edilmektedir. Bunlara sorulduğu zaman "biz rü'yete göre hareket ediyoruz"

cevabını vermektedirler. "Yukarıda sözü edilen karar da rü'yeti esas almıştır,

bundan önce herhangi bir yerde ayın görülmesi mümkün değildir" denildiği zaman,

"biz onu bunu bilmeyiz, bizde bir müslüman ayı gördüm diye mahkemeye başvurursa

hakim bunu kabul etmek ve aybaşının geldiğine hükmetmek durumundadır, biz de

hakimin kararına uyarız" cevabını vermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, yönetime

dokunmadığı için böyle bir uygulama ve karara uyarak "şeriati uygulamış görünmek"

bu ülkelerin işine gelmektedir.

Soru :  4- Başka bir ülkede görülmesi, Türkiye'de yaşayan müslümanları ne kadar

ilgilendirmektedir?
Cevap :
Alınan karara uyulsa idi yeryüzünde ayın ilk görülebileceği yer tek olduğu için

bütün İslâm dünyası aynı gün oruca başlayacak, aynı gün bayram yapacak idi. Bu

karara uymayanlar tefrikaya sebep olmaktadırlar. Türkiye'de yaşayan müslümanlar

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilânına uymalı ve hiç değilse karara uyan ülkeler

ile birlikte Türkiye'de birlik sağlanmalıdır. Ramazanı ve bayramı daha önce ilân

eden ülkelere uyulmamalıdır. Çünkü :
a) İslâm, ilmin kesin olarak olmaz dediğine olur, imkânsız dediğine mümkün demez.

Tesbit edilen prensiplere göre konferans kararlarına uygun aybaşı ilânından önce

ayın görülmesi ilmen imkânsızdır. Fiilen de görülmüş değildir. Birlikte yapılan

gözlemler bu sonucu doğrulamaktadır.
b) Hanefîlere göre hava açık olunca ayı, bir iki kişi değil, insana kanaat

verecek bir topluluğun görmesi gerekir. Halbuki Hanbelî ve Şafiî mezheblerinde

bir iki kişinin gördüm demesi yeterli olmaktadır. Türkiye'de yaşayan

müslümanların çoğu Hanefîdir, açık havada bir iki kişinin ayı gördüm demesine

rağmen diğer insanların görmemiş olması, Hanefîlere göre "rü'yetin sabit

olmadığını"gösterir.
c) Kendi ülke ve bölgesinde ay görülmediği için oruca başlamayan veya bayram

yapmayan müslüman günah işlemiş olmaz; çünkü birçok müctehid bölgeler arasında

gün farkının bulunabileceği ve her bölgenin kendi rü'yetini esas alması

gerektiğini savunmuşlardır. Farklı günde oruç ve bayram bu ictihada uygun düşer

ve buna uyan müslümana "sen günah işledin" denemez. Fakat müslümanlar arasına

tefrika sokan, onları din ve ibadet konusunda şüpheye düşüren, başkaları oruç

tutarken oruç bozup bayram yapan, camilerde bayram namazı kılmaya kalkışan..

kimselere "sen fitne çıkarıyor, günah işliyorsun" denilebilir.
Hedef İslâm dünyasında birliği sağlamak olmalı, bu hedefe ulaşıncaya kadar da her

ülke kendi içinde birliğe riayet etmelidir. Birlik bu kadar önemli olmasa idi

İslâm buna o kadar önem vermez, birliği sağlamak için bölge farkına itibar

etmeden bir günde oruca girilmesi ve bayram yapılması hükmünü getirmezdi.
d) Namaz vakitleri de Kitab ve Sünnet'te güneşin hareketine, ışık ve gölge

durumlarına bağlanmıştır. Fecir, zeval, gölgenin -eşyaya nisbetle- bir veya iki

misli olması, güneşin batması, şafak namaz vakitlerini gösteren alâmetlerdir. Bu

gün hemen bütün müslümanlar namazlarını, bu alâmetleri gözleyip tesbit ederek

değil, takvime bakarak, ezanı dinleyerek kılmaktadırlar. Müezzinler de ezanlarını

takvime bakarak okumaktadırlar. Güneşin hareketini ve buna göre ışık ve gölge

durumunu hesap ederek takvim yapmak ile ayın hareketini hesap ederek aybaşı

takvimi yapmak arasında ilmî ve şer'i bakımdan bir fark yoktur. Oruçlarımızı

açarken de yine takvimlere bakmakta, güneşin batışını buradan öğrenmekteyiz. Şu

halde çifte standardı terk edip, mûteber takvimlere ve ilânlara uymak en çıkar ve

tutarlı yol olmaktadır.

----------------
AYIN EVRELERi
________________

Güneş ve Ay tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş ve dinler tarihine damga

vurmuştur. Pek çok dinin kökeninde güneşe yada aya tapınma vardır. Güneş ve Ay’ın

konumlarındaki değişimlere bakılarak takvimler yani yıllar, mevsimler, aylar ve

günler oluşturulmuştur. Peki Ay’ın evrelerinin neler olduğunu ve bu evrelerin

nasıl oluştuğunu bilen kaç kişi var dersiniz? Hemen telaş etmeyiniz efendim, bu

sayfada oldukça kısa bir biçimde özet geçiyoruz. Üstelik detaylı bilgi arayanlar

için de yazının alt kısmında konuyla ilgili tüm ayrıntıları içeren bilgileri de

paylaşıyoruz. Konuyu daha iyi kavramanızı ve anlayışınızı pekiştirmek için en

güzel görsel öğelerle makalemizi zenginleştirdiğimizi de belirtmeden geçemiyoruz.

Umarım beğenirsiniz ve işinizi görür…

ayın özellikleri ve evreleri nelerdir?

ÖNCELİKLE ÇOK KISA OLARAK AY’IN EVRELERİNİ ÖZETLEYELİM :

1) YENİ AY :  Ay, Dünya ile Güneş arasındadır. Ay’ın karanlık yüzünün Dünya’ya

baktığı evredir.
2) İLK DÖRDÜN :  Yeni Ay evresinden yaklaşık 1 hafta sonra oluşur. Ay’ın Dünya’ya

bakan yüzünün sağ yarısı aydınlık görünür.
3) DOLUNAY :  İlk dördün evresinden bir hafta sonra oluşur. Dünya’ya bakan yüzünün

tamamı aydınlık görünür.
4) SON DÖRDÜN :  Dolunay evresinden yaklaşık bir hafta sonra oluşur. Ay’ın Dünya’ya

bakan yüzünün sol yarısı aydınlık görülür.

ŞİMDİ DE BİRAZ DAHA AYRINTILI VE RESİMLİ ÖZET GEÇELİM :

Ay, Dünya’mıza benzer olarak kendi ışığını üretemez. Bizim akşamları gördüğümüz

Ay tüm parlaklığını Güneş’ten almaktadır. Bu nedenle Ay’ın evrelerinin oluşumunda

Güneş ile Ay’ın birbirlerine olan konumu önemlidir. Note :  Ay Dünya etrafında bir

yılda 12 kez dolanır.

Ay’ın Toplam 4 Evresi Vardır;
Yeni Ay :  Ay’ın Güneş hizasından ayrılmaya başladığı anda meydana gelir. Ay

incecik bir görünüm alır ve büyük çoğunluğu karanlık kalır. Güneş’in battığı

andan kısa bir süre sonra batıda görülmeye başlar.
İlk Dördün :  Yeni Ay’ı oluşundan ortalama 7 ile 8 gün sonra ortaya çıkan Ay

evresidir. Bu evrede Ay’ın yarısı aydınlık yarısı karanlık evrededir.
ilk dördün
Dolunay Evresi :  Yeni Ay’dan yaklaşık 14 gün sonra oluşan evredir. Bu evrede Güneş

ile Dünya aynı hizaya gelmiştir. Bu nedenle Ay parlak ve daire şeklinde görülür.
Son Dördün :  Bu evre Ay’ın yeniden Yeni Ay evresine geldiği evredir. Ancak ilk

dördün evresine göre Ay’ın parlak yüzü ters tarafta görülür.
Ay’ın özellikleri ve evreleri nelerdir?
Ay’ın görünüm şekillerine Ay’ın evreleri denir.

Dünya’ya uzaklığı :  384.000 km.

• En yakın zamanı :  356.000 km.

• En uzak zamanı 407.000 km

• Hacmi (  büyüklüğü) Dünya’nın 1/50 si kadardır.

• Yüzölçümü :  30.000 km , yaklaşık Afrika kadardır.

• Çapı :  3.500 km dir.• Ay günü :  28 gün 13 saat

• Güneş gününe göre ay günü :  29,5 gün

• Ay yılı :  354 gün

• Güneş yılı :  365 gün, 6 saat

Ay’ın Hareketleri

Ay, ekseni etrafında 29.5 g.nde bir tur yaparak döner. Ay’ın meridyenimizden iki

dafa geçişi arasındaki zaman dilimi 24 saat 50 dakikadır. Buna ay günü denir. Ay

günü, güneş gününden 50 dakika daha uzun olur. Buna bağlı olarak arabi yıl, güneş

yılına göre yılda yaklaşık 10 gün daha kısa olur. Bu nedenle ramazan ayı ve dini

bayramlar her yıl 10 gün önce gelir.

50 dakikalık bu uzunluk Ay çekimiyle oluşan gelgit olayında her gün 50 dakikalık

bir gecikme görülür. Ay’ın eksen ve yörünge hareketleri vardır. Yörünge

hareketini Dünya etrafında dönerek tamamlar. Eksen ve yörünge hareketini aynı

zamanda (  29,5 günde) tamamlar. Bu nedenle Ay’ın hep aynı yüzünü görürüz. Yaklaşık

14.5 gün gündüz, 14.5 gün ise gece olur.

Ay’ın kütlesi küçük olduğu için çekim gücü azdır. Etrafında gaz tutabilecek kadar

çekim gücüne sahip olmadığı için Ay’da atmosfer yoktur. Atmosfer olmadığı için

Ay’da,

a. Su ve toprak yoktur.

b. Ayda atmosfer olmadığından ısıyı tutacak gaz yoktur. Bu nedenle Ay’daki gök

yüzünde ısı değişikliği olmaz. Ancak Ay’ın yüzeyi güneş ışınlarını tutar. Bu

nedenle Ay yüzeyi gündüz çok ısınırken, gece çok soğur. Ay yüzeyindeki ısı

değişimi gündüz yaklaşık +100°C gece ise -100°C kadardır.

c. Isı farkı yüksek olduğu için Ay yüzeyindeki taşlar mekanik yolla parçalanarak

önce kumlara, zamanla kumlar da parçalanarak tozlara dönüşmüştür. Bu nedenle Ay

yüzü tozla kaplıdır.

d. Susuz ortamda kimyasal ayrışma olmadığından Ay’da toprak, bitki örtüsü ve

hayat yoktur.

• Ay’da atmosfer olmadığından güneş ışınları tutulmaz. Bu nedenle Aydan gökyüzü

karanlık görülür.

• Ay’da atmosfer olmadığından Ay üzerine düşen meteorlar, parçalanmazlar. Ay

üzerinde çukurluklar açmışlardır. Bu çukurluklara krater denir.

• Ay, küçük bir gök cismi olduğundan çabuk soğuyarak iç ısısını kaybetmiştir. Bu

nedenle Ay’da volkanizma yoktur.

• Ay çekimi Dünya çekiminin 1/6′sı kadardır. Bu nedenle meteorlar yavaş düşer.

Düştüğü yeri yakar ve çukurluk oluşturur. Meteorlar nedeniyle Ay yüzü delik –

deşik olmuştur.

• İnsan 1969 yılında Ay yüzüne inmiş, Ay’dan taşlar getirmiştir.

Ay’ın Evreleri

Ay'ın

Ay’ın görünüm şekillerine Ay’ın evreleri denir.

Ayin Evreleri Ay, Ayın Hareketleri ve Ayın Evreleri

Yeni Ay :  Güneş battıktan sonra ufkun üstünde hilal biçiminde görülen ilk evredir.

İlk Dördün :  Yeni ay durumundan bir hafta sonra görülen yarım daire biçiminde

görüldüğü evredir.

Dolunay :  İlk dördün durumundan bir hafta sonra daire biçiminde görülen evredir.

Ay’ın 15′inde Ay dolunay biçimini alır.

Son Dördün :  Dolunay şeklinde bir hafta sonra ayın yarısı yarım daire şeklinde

görülür.

Eski Ay : Yeni Ay evresinden yaklaşık 28 gün sonra Ay’ın yine hilal biçiminde

görülmesidir.

Kavuşum :  Ay, Dünya ile Güneş arasındadır. Bu gün karanlık yüzü Dünya’ya dönük

olur. Bu nedenle Güneş ışınlarını Dünya’ya yansıtmadığı için Dünya’dan görülmez.

Kavuşum evresinde birgün sonra Yeni Ay durumu oluşur.
Ay’ın evreleri nelerdir İlk Dördün nedir Dolunay nedir

Ay’ın değişik biçimlerde görülmesine “Ay’ın evreleri” denir.

* Yeni Ay :
Ay’ın Güneş hizasından yeni ayrıldığı andır.
İncecik görünümü ile Güneş’in batışından kısa bir süre sonra batıda görülür. Ay,

Dünya ile Güneş arasında olduğundan dolayı Güneş’e dönük olan parlak yüzü

Dünya’dan görülmez.

* İlk Dördün :
Yeni Ay’dan 7,5 gün sonraki görünen durumdur. Ay, Yeni Ay evresinden sonra hilal

şeklini alır. Bundan sonra Ay’ın aydınlık yüzeyinin yarısı Dünya’dan gözlenir. Bu

döneme Ilk dördün denir.

* Dolunay :
Yeni ay’dan 14 gün sonraki görünen durumudur. Ay, Dünya etrafındaki hareketinin

yarısını tamamladığında Dünya ve Güneş’le aynı hizada yer alır. Böylece Ay

Güneş’ten aldığı ışınları Dünya’nın karanlık yüzeyine yansıttığı için Dünya’nın

bu yüzeyinden daire şeklinde parlak görülür. Bu görünümü dolunay durumudur.

* Son Dördün :
Ay’ın Dolunay’dan sonra Yeni Ay evresine yaklaştığı aydınlık yüzeyinin yarısının

ikinci kez Dünya’dan görülme evresidir.

Ay’ın üç türlü haraketi vardır.

a) Kendi ekseni etrafındaki hareketi güneş günüyle 29,5 günde tamamlar) Yani

Ay’ın kendi ekseni etrafındaki hareketi çok yavaştır.

b) Dünya etrafındaki hareketi (  Bunu da aynı sürede yani 29.5 günde tamamlar)
Bu nedenledir ki;
* Dünya’dan bakıldığında Ay’ın hep aynı yüzü görülür.
* Ay’da yaklaşık 15 gün gündüz, 15 gün gece yaşanır.
Gece-gündüz süreleri arasmdaki farkm fazla olması ve atmosferinin olmaması günlük

sıcaklık farkmm çok fazla olmasmda etkili olmuştur, Bu da Ay’da şiddetli mekanik

çözülmelerin görülmesinde etkili olmuştur.

c) Dünya ile birlikte Güneş etrafındaki hareketi :  Bunu da 365 gün 6 saatte

tamamlar.

Ay’ın evreleri

Ay’ın evreleri düzenli olarak tekrar eden bir doğa olayıdır. Bu evreleri havanın

bulutlu olduğu zamanlarda göremeyebiliriz.
I. Yeni Ay
Ay, Güneş ile Dünya arasına girdiğinde, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzü karanlık

görünür. Bu nedenle Ay, Dünya’dan bakıldığında görülmez. Ay’ın bu evresine yeni

ay adı verilir.
II. İlk Dördün
Yeni ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün sağ

yarısı aydınlanmış olarak görünür. Ay’ın bu evresine ilk dördün diyoruz.
III. Dolunay
İlk dördün evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün

tamamı aydınlanmış olarak görünür. Ay’ın bu evresine dolunay adı verilir.
IV. Son Dördün
Dolunay evresinden yaklaşık bir hafta sonra Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün sol

yarısı aydınlanmış olarak görülür. Ay’ın bu
evresine son dördün deriz.

---------------
Mondphase
----------------------
Als Mondphasen bezeichnet man die wechselnden Lichtgestalten des Mondes. Sie

entstehen durch die perspektivische Lageänderung seiner Tag-Nacht-Grenze relativ

zur Erde während seines Erdumlaufes. Gebräuchlich ist die Einteilung in vier

Viertel von je ungefähr einer Woche Länge.

    Man unterscheidet landläufig Vollmond, abnehmender Mond, Neumond und

zunehmender Mond.
    Neumond, Vollmond und die beiden Halbmonde bezeichnet man als Hauptphasen.
    Im scheinbaren Widerspruch zur allgemeineren Bezeichnung Halbmond – das ist

die Halbphase (  Dichotomie) – beziehen sich Astronomen auf den vollen Zyklus des

Mondes und nennen die zunehmende Halbphase erstes Viertel, die abnehmende

dementsprechend letztes Viertel.
    Der zunehmende Mond ist v.a. am Abendhimmel bzw. in der ersten Nachthälfte zu

sehen, der abnehmende am Morgenhimmel.
    Zu Beginn des ersten und am Ende des letzten Viertels erscheint der

Erdtrabant als Mondsichel. Wenn sie am Abendhimmel erstmals nach Neumond als ganz

schmale Sichel sichtbar wird, spricht man vom Neulicht, bei ihrer letzten

Sichtbarkeit am Morgenhimmel zirka zwei Tage vor Neumond vom Altlicht.

Überblick

Ein Umlauf des Mondes um die Erde, bei dem der Mond wieder die gleiche Stellung

zur Sonne einnimmt, dauert durchschnittlich etwa 29,53 Tage (  29 Tage, 12 Stunden

und 43 Minuten) und wird synodischer Monat genannt. Er beträgt damit knapp einen

Monat. Tatsächlich sind sowohl der Begriff als auch die Länge eines Monats von

der synodischen Umlaufzeit des Mondes abgeleitet.
Die tatsächliche Länge einer einzelnen Periode – einer Lunation – ist

verhältnismäßig großen Schwankungen unterworfen (  zum genauen Mittelwert siehe : 

siderische Periode).

Je nach Stellung des Mondes, der Erde und der Sonne zueinander sind von der Erde

aus verschiedene Phasenwinkel des Erdtrabanten durch die Sonne zu beobachten.

Diese verursachen die wechselnden Gestalten des Mondes am Himmel.
Das Erde-Mond-System von Norden gesehen …
Mond Grafik1.jpg Der Mond wird bei seiner Wanderung um die Erde von der

Sonne beschienen. Da er nicht von selbst scheint, ist somit stets nur eine Hälfte

von ihm beleuchtet. Je nach der Position, die wir zu der beleuchteten Hälfte des

Mondes haben, sehen wir unterschiedlich viel von dieser beleuchteten Hälfte. Die

Stellungen des Mondes nennt man :

    Neumond,
    erstes Viertel,
    zunehmender Halbmond (  astronomisch :  erstes Viertel),
    zweites Viertel,
    Vollmond,
    drittes Viertel,
    abnehmender Halbmond (  astronomisch :  letztes Viertel),
    letztes Viertel.

Wie wir auf der Erde den Mond dabei wahrnehmen, wird aus der unteren Grafik

deutlich.
… und der Mond aus Sicht des Nordens der Erde
Mond Phasen.jpg Die in der Astronomie übliche Zählung beginnt zu Neumond

(  1). Dieses Erscheinungsbild der Mondsicheln gilt für die Nordhalbkugel der Erde.

Auf der Südhalbkugel sind die Verhältnisse umgekehrt, während in Äquatornähe die

Mondsichel liegend oder hängend erscheint.
Legende
Mond legende.jpg




A :  Erde
B :  Erdmond
C :  Umlaufrichtung des Mondes
D :  Mondbahn um die Erde
E :  Sonnenstrahlen

Die Größenverhältnisse der Objekte auf den Grafiken und deren Abstände zueinander

entsprechen nicht den natürlichen Größenverhältnissen.
Sichtbarkeit
Tabelle der Hauptphasen
(  →siehe auch :  Mondphasen bis 2020)
Mondphase Datum Uhrzeit
(  MEZ)
O Vollmond 22. April 2016 06 : 23 : 51
Letztes Viertel 30. April 2016 04 : 28 : 57
Neumond [202] 6. Mai 2016 20 : 29 : 41
Erstes Viertel 13. Mai 2016 18 : 02 : 23
O Vollmond 21. Mai 2016 22 : 14 : 42
Letztes Viertel 29. Mai 2016 13 : 12 : 09
Neumond [203] 5. Juni 2016 03 : 59 : 42
Erstes Viertel 12. Juni 2016 09 : 10 : 07
O Vollmond 20. Juni 2016 12 : 02 : 31
Letztes Viertel 27. Juni 2016 19 : 18 : 43
Neumond [204] 4. Juli 2016 12 : 01 : 07
Erstes Viertel 12. Juli 2016 01 : 52 : 08
O Vollmond 19. Juli 2016 23 : 56 : 48
Letztes Viertel 26. Juli 2016 23 : 59 : 43
Neumond [205] 2. August 2016 21 : 44 : 45
Erstes Viertel 10. August 2016 19 : 21 : 09
O Vollmond 18. August 2016 10 : 26 : 47

Der Mond ist eine passive Lichtquelle, das heißt, er streut nur das Licht der

aktiven Lichtquelle Sonne.

    Die Mondoberfläche muss von der Sonne beschienen sein.
    Nicht beschienene Teile der Oberfläche sind keine passiven Lichtquellen und

deshalb theoretisch nicht sichtbar, obwohl sich nichts zwischen ihnen und dem

Beobachter befindet. Tatsächlich werden sie aber von der Tagseite der Erde

angestrahlt, was bei sichelförmigen Mondphasen (  vor erstem und nach letztem

Viertel) oft als Erdschein zu sehen ist. Weiters wird die erdzugewandte Seite des

Mondes durch das an der Erdatmosphäre gebrochene Licht geringfügig angestrahlt .

Daher ist der Vollmond auch bei Mondfinsternissen schwach sichtbar und erscheint

kupferfarbig.

    Die Zeiten für den Mondaufgang und Untergang variieren mit den Phasen und

(  geringfügiger) mit der Jahreszeit. Details sind wegen der Neigung der

Mondbahnebene zu jener der Erde sowie wegen der geneigten Erdachse kompliziert.

Außerdem sind die Abweichungen zwischen der tatsächlichen Sonnenzeit und der

Zeitzone, in der sich der Beobachter befindet, zu beachten, insbesondere während

der Gültigkeit der Sommerzeit :

    Bei Neumond geht der Mond in etwa zusammen mit der Sonne am Morgen auf und am

Abend unter. Danach findet der Auf- und Untergang von Tag zu Tag durchschnittlich

ca. 50 Minuten später statt.
    Im ersten Viertel geht der Mond gegen Mittag auf und gegen Mitternacht unter.
    Bei Vollmond geht er in der Abenddämmerung auf und in der Morgendämmerung

unter und ist die ganze Nacht sichtbar (  im Sommer ca. 8 Stunden, im Winter bis zu

16 Stunden).
    Im letzten Viertel geht er gegen Mitternacht auf und gegen Mittag unter.

Historisches

Die Mondphasen wurden früher auch Wadel genannt.[1] Bei Martin Luther wird der

abnehmende Mond altes Licht, der zunehmende junges Licht genannt.[2]
Lichtwirkung des Mondes

Im Wechsel der Mondphasen wird die irdische Nacht sehr unterschiedlich

aufgehellt, und die Astronomen müssen die „Mondnächte“ (  rund um Vollmond) bei

Beobachtungen mit optischen Teleskopen meist aussparen.

Als Neumond ist die der Erde zugewandte Seite des Mondes von der Sonne

unbeschienen, also dunkel und geht – überdeckt vom atmosphärischen Himmelsblau –

nahe der Sonne mit dieser auf und unter. (  Sichtbar ist der Neumond nur alle paar

Jahre, wenn am eigenen Standort eine Sonnenfinsternis auftritt). Eine schmale

Neulichtsichel steht der Sonne noch so nahe, dass sie nur kurz nach

Sonnenuntergang sichtbar sein kann. Einige Tage später ist der Halbmond schon am

Nachmittag zu sehen und scheint die halbe Nacht bis zu seinem Untergang gegen

Mitternacht.

Vier Effekte bewirken die besonders starke Lichtwirkung um die Zeit des

Vollmondes :

    Wir sehen von der Erde aus eine vollständig beschienene Kugel, also leuchtet

die Mondscheibe mit größtem Raumwinkel. Die variable Monddistanz kann zusätzliche

±10 % ausmachen.
    Die Reflexwirkung (  Albedo) des Mondes ist am stärksten, da nun – aus

irdischer Perspektive – für große Bereiche der Mondoberfläche der Einfallswinkel

des Sonnenlichts senkrecht und nahe dem Betrachtungswinkel ist. Die teildiffuse

Reflexion des Mondbodens trifft – von der scheinbaren Mondmitte ausgehend – die

Erde maximal.
    Zu Mitternacht, dem sonst dunkelsten Teil der Nacht, steht der Mond am

höchsten und sein Licht trifft den Erdboden in steilem Winkel. Bei hohem

Mondstand (  v. a. im Winter) ist dann die atmosphärische Streuung seines Lichts am

geringsten.
    Der Vollmond ist die ganze Nacht sichtbar und löst sich bei seinem Auf- und

Untergang geradewegs mit der Sonne ab.

Hochstehender Vollmond beleuchtet bei klarem Himmel die Erde sogar auf Meereshöhe

einige Stunden so hell, dass mit dem dunkel-adaptierten menschlichen Auge Farben

gesehen werden, also eine Wiese grün erscheint. Die Beleuchtungsstärke beträgt

dann bis 0,25 Lux, das 250-fache einer sternklaren Neumondnacht (  0,001 lx). Der

Halbmond hat dagegen nur etwa 1/9 der Helligkeit des Vollmonds.[3]

Je mehr man sich ohne künstliche Lichtquellen (  Stadt, elektrischer Strom,

Beleuchtung von Fahrzeug und Straße, verborgen durch Berge, Vegetation, ohne

Feuer) aufhält, bewegt oder lebt, desto stärker wird man als Sehender von

Mondlicht – abhängig von Mondphasen und Bewölkung – in seinen Möglichkeiten

nachts beeinflusst. Auf einer einsamen Straße, ohne Schattenwurf von Bäumen, hat

man bei Vollmond Sicht, die eigentlich zum Laufen und (  einsamen) Radfahren

ausreicht und zwar gleichmäßig hell bis zum Horizont. Straßenbeleuchtung und

Fahrradlicht ist mit etwa 10 lx oder mehr zumindest 40-mal so hell, doch nur im

ausgeleuchteten Bereich. Solche Beleuchtungen lassen daneben die Ausleuchtung der

Ferne durch Mondlicht weitgehend verblassen.
Esoterik

In zahlreichen Büchern wird ein Zusammenhang zwischen Mondphasen und

verschiedenen Lebenssituationen hergestellt. So soll der Stand des Mondes unter

anderem Einfluss auf Schlaf, Unfallhäufigkeit, Komplikationen bei Operationen und

Geburten oder auf das Haarwachstum haben. Für keine derartige Behauptung konnten

Studien Belege finden, sie gelten daher als widerlegt.[4][5]

Insbesondere der angebliche Mondphasenzyklus von 28 Tagen (  tatsächlich gut 29,5

Tage) beeinflusst seit über hundert Jahren im deutschsprachigen Raum die

Vorstellung von „Biorhythmen“, die sich auf alle Lebensbereiche auswirken

sollen.[6] Hartnäckig hält sich auch die Überzeugung, dass sich die angebliche

durchschnittliche Dauer des Menstruationszyklus der menschlichen Frau von

behaupteten 28 Tagen mit dem Mondphasenzyklus von angeblich ebenfalls 28 Tagen

erklären ließe. Dabei ist in der Gynäkologie seit Langem bekannt, dass der Zyklus

schon bei gesunden Frauen zwischen 23 und 35 Tagen schwanken kann.[7] Diese

Theorie vermag auch nicht zu erklären, warum die Menstruationszyklen bei den

diversen Säugetieren unterschiedlich lang sind und ihre Dauer auch im

Durchschnitt stark vom Mondphasenzyklus abweicht.
Mondphase und Tidenhub
Entstehung der Gezeitenkräfte durch den Mond
(  Bezugssystem ist die Erde) :
Gezeitenkräfte an mehreren Stellen der Erdoberfläche als Resultierende der

jeweiligen durch die Revolution der Erde um das Baryzentrum verursachten

Zentrifugalkraft und der Gravitationskraft des Mondes.

Irrtümlicherweise werden die Gezeiten sehr häufig allein der Gravitation des

Mondes zugeschrieben. Die 3-phasig veränderliche Meereshöhe erklärt sich vielmehr

aus dem Zusammenspiel von (  a.) die Gravitation des Mondes plus (  b.) die

Zentrifugalkraft des gemeinsamen Erd-Mond-Massenmittelpunkt Baryzentrum und (  c.)

Gravitation der Sonne.
Gravitation des Mondes

Die Gezeiten werden durch die Gravitation vor allem des nahen Mondes ausgelöst,

der in 29,53 Tagen die Erde einmal weniger oft umkreist als es die Sonne

(  scheinbar) tut. Während eines Mondumlaufs von 24h 49min wird Wasser bei

Mondhöchststand einmal zur Flutwelle zusammengezogen. (  Die tatsächliche

ausgebildete Flutwelle läuft als Strömungsvorgang demgegenüber allerdings

zeitversetzt um den Äquator der Erde, staut sich an Küsten, schwappt in

Verengungen hoch und resoniert stellenweise.)
Zentrifugalkraft des Erd-Mond-Massenmittelpunkt
Erde und Mond kreisen um ihren gemeinsamen Schwerpunkt – nicht maßstabsgetreue

Illustration

Erd und Mond bilden als zwei gemeinsam rotierende Himmelskörper einen gemeinsamen

Massenschwerpunkt (  Baryzentrum) außerhalb der Erdachse. Auf der Mondabgewandten

Seite wirken den Erdanziehungskräften höhere Zentrifugalkräfte entgegen. Die

flüssigen und gasförmigen Elemente werden deshalb 'abgeschleudert'. Aus dem

Zusammenspiel der Gravitation des Mondes und des Baryzentrums erklärt sich die 2

-Phasigkeit 24h 49min / 2.
Gravitation der Sonne

Die Sonne unterstützt die Wirkung des Monds dann maximal, wenn die drei

involvierten Himmelskörper auf einer Linie liegen, also bei Voll- und Neumond : 

Alle 14,77 Tage tritt dabei Springtide auf, also höchster Tidenhub zwischen Ebbe

und Flut. Hingegen Nipptide, wenn Mond-Erde-Sonne rechtwinkelig zueinander in L-

Konfiguration stehen, also bei Halbmond.

So zeigen die Mondphasen – theoretisch um die Phasenverzögerung der Flutwelle,

also ein wenig vorauseilend – als Indikator genau die Abfolge von hohem und

niedrigem Tidenhub, der jedoch praktisch noch von Wirkungen von Wind und Wetter

(  Luftdruck) überformt wird.
Eselsbrücken

Die traditionelle deutsche Merkregel für die Mondphasen basiert auf der deutschen

Schreibschrift :  Beim Schreiben des Buchstabens „a“ beginnt man mit einem nach

links gewölbten Bogen. Dieser zeigt die Orientierung der schmalen Sichel des

abnehmenden Mondes, wie sie von einem Beobachter auf der Nordhalbkugel der Erde

gesehen wird. Das Schreibschrift-z wird mit einem nach rechts gewölbten Bogen

begonnen und zeigt somit den zunehmenden Mond.

    abnehmend
    Abnehmend.png

    zunehmend
    Zunehmend.png

Eine lateinische Merkregel stellt ebenfalls einen Zusammenhang mit den durch die

Sichel gezeichneten Buchstaben her. Der lateinische Satz „Luna mentitur“ bedeutet

übersetzt „Der Mond lügt“. Er zeigt uns beim Abnehmen ein „C“ wie „crescens“

(  lat. :  zunehmend), und er zeigt uns beim Zunehmen ein „D“ wie „decrescens“ (  lat. : 

abnehmend).

Eine modernere Merkregel verwendet das Zeichen „(  “, also „Klammer auf“ für

„abnehmend“, sowie das Zeichen „)“, also „Klammer zu“ für „zunehmend“, wobei die

Mondsichel durch die jeweilige Form der Klammer angezeigt wird.

Diese Merkregeln gelten nur in mittleren bis hohen nördlichen Breiten. In

südlichen mittleren bis hohen Breiten gilt ihr Gegensatz und zwischen den

Wendekreisen sind sie aufgrund der nahezu horizontalen Lage der Mondsichel beim

Auf- und Untergang nur schwer und jahreszeitenabhängig anwendbar. [8]
Symbole

Sowohl in der Astronomie als auch in der Astrologie gibt es Symbole für die

Mondphasen. Diese stellen die Phase als Piktogramm dar. Manchmal werden sie

zusätzlich noch mit Gesichtern verziert.
Symbol Versionen mit Gesicht Bedeutung
Neumond Neumond mit Gesicht Neumond mit Gesicht Neumond
Zunehmender Sichelmond Zunehmender Sichelmond mit Gesicht Zunehmender Sichelmond

mit Gesicht Zunehmender Sichelmond (  Neulicht in den ersten Tagen nach

Neumond); Planetenmetall Silber, Montag; Mond- oder Sonnenfinsternis
Zunehmender Halbmond Zunehmender Halbmond, Erstes Viertel
Zunhemender Mond Zunehmender Mond (  kein spezifischer Name)
Vollmond Vollmond mit Gesicht Vollmond mit Gesicht Vollmond, Zweites

Viertel
Abnehmender Mond Abnehmender Mond (  kein spezifischer Name)
Halbmond Abnehmender Halbmond, Letztes Viertel
Abnehmender Sichelmond Abnehmender Sichelmond mit Gesicht Abnehmender Sichelmond

mit Gesicht Abnehmender Sichelmond (  Altlicht in den letzten Tagen vor

Neumond); Mond als Himmelskörper; Mond- oder Sonnenfinsternis
Verwechslungsmöglichkeiten

Die landläufig bekannten Mondphasen sind von den Begriffen nidsigend und obsigend

zu unterscheiden. Diese aus dem Oberdeutschen stammenden Begriffe werden meist

als steigender und fallender Mond übersetzt. Gemeint ist damit, dass die Bahn des

Mondes über den Himmel die eine Hälfte des Monats von Tag zu Tag immer höher zu

verlaufen scheint, während sie die andere Hälfte das Gegenteil der Fall ist

(  tropischer Monat).

    Siehe hierzu :  Topozentrische Mondbahn

Ferner sind die Mondphasen unabhängig vom aktuellen Abstand des Mondes zur Erde

auf seiner elliptischen Umlaufbahn (  anomalistischer Monat). Befindet sich der

Mond während des Vollmonds im geringsten Abstand zur Erde (  Perigäum), wird dies

gelegentlich (  speziell von den Medien) als „Supermond“ beschrieben.
Sonstiges

Der zweite Vollmond in einem Monat und der dritte Vollmond in einer Jahreszeit

mit vier Vollmonden wird als Blue Moon bezeichnet. Beim Neumond bezeichnet man

dies als „Black Moon“.

Eine Mondfinsternis wird wegen der Färbung auch als „Blutmond“ bezeichnet.

[Image: ayin-evrelerei-moon-21jmr.jpeg]

[Image: ayin-evrelerei-moon-piajqp.jpg]

[Image: ayin-evrelerei-moon-pdsjse.jpg]

[Image: ayin-evrelerei-moon-p0tka6.jpg]

[Image: ayin-evrelerei-moon-phdk7w.jpg]

[Image: ayin-evrelerei-moon-pl6k0z.jpg]

[Image: hilal-gzetlenmesi2v3k2f.jpg]

[Image: hilal-gzetlenmesi3sljq1.jpg]


__________
KAYNAKLAR  :
_______________________

Sorularla İslamiyet

Dinimiz islam

islamqa

islam-tr . net

Hayrettin Karaman

Halk Ansiklopedisi Wikipedia[/img]
[img][/img]
[img][/img]