03-22-2019, 06:29 AM
Rehber Gözüyle Süleymaniye ile Sultanahmet Cami inin Farkı
Süleymaniye ve Sultanahmet farkı
Son zamanlarda Süleymaniye Camii'ne grubunuzla gittiniz mi bilmem ama ben artık sık sık gidiyorum ve her gitiiğimde de müthiş zevk alıyorum.. Bir kere muazzam heybetli bir yapı ve işin uzmanı değilim ama anladığım kadarıyla restorasyonu gayet başarılı yapıldığından sanki yepyeni gibi görünüyor. Dıştan seyretmeye doyum olmuyor. Uzun kuyruklar ve insanı bunaltan aşırı kalabalık kesinlikle yok; dolayısıyla beklemeden hemen girebiliyorsunuz. Kapıdaki görevliler inanılmaz kibar saygılı ve efendi insanlar. Sultanahmet'te ki gibi tek sıra halinde cami görevlisi bayanın huzurundan geçip kıyafet kontrolüne tabi tutulmuyorsunuz ama buna karşın her ne hikmetse cami içinde de bir tane bile absürd şekilde açık saçık giyimli kimseyi de göremiyorsunuz...İçeri giriyorsunuz...insanı rahatsız eden hiç bir koku vs yok. İçerisi kalabalık olmadığından huzur içinde caminin her detayını inceleyebiliyor ve her köşesinde saklı güzellikleri keşfediyorsunuz. Grubunuza İslamın güzelliklerini ve Türklerin yaşadığı İslamı gururla anlatıyorsunuz.. Sonra Kanuni'nin türbesini de görüyorsunuz ve hemen yanındaki Hürrem'in türbesini de görünce her gruba ilginç gelebilecek güzel bir aşk hikayesini anlatabilme fırsatını yakalıyorsunuz. Vaktiniz varsa Koca Mimar Sinan'ın mütevazi türbesine de bir göz atıyorsunuz. Cami ve etrafında nerede gezerseniz gezin bir sakinlik, huzur ve rahatlık var. Yaklaşık 400 yıllık Kadın hastanesini, İmarethaneyi gösteriyorsunuz uzaktan. İşte Türk medeniyeti buydu diyorsunuz.. Yüzlerce yıllık devasa Kütüphanenin önünde durup.."İşte Osmanlı" diyorsunuz, "İşte İslam'ın güzelliği, ve işte Türklerin İslam anlayışının eşsiz yorumu" diye grubunuza güzel kısa bir nutuk çekiyorsunuz. Nefis bir cami turu oluyor.
Sultanahmet Camiini gezerken yaşanan olumsuzlukların hiç birini Süleymaniye de göremiyorsunuz. Zavallı Sultanahmet, o muhteşem yapı kimlerin elinde can çekişiyor...yıllardır doğru dürüst bir restorasyon yapılmamış, cami resmen eskimiş artık... girmesi bir dert çıkması bir dert, içerisi bambaşka bir dert..Koca kapılar dururken camiye girmek için küçücük bir koridoru kullanmak zorunda kalmalar ve her seferinde de "Eskiden Türkler bu kadar kısa boylumuydu ?" tipi alaycı sorularla karşılaşmalar..nasıl anlatacaksınız ki " bu esas giriş kapısı değil, aslında bu şekilde nizama sokulan turistler tek tek kıyafet kontrolünden geçiriliyor " diye....İtiş kakış,sırt sırta değerek yapılan bir gezi. İslamın ne yüce ne kutsal bir din olduğunu örneklerle anlatmak istiyorsunuz; kadınlar mendille burunlarını tıkıyor karşınızda. Çalınmış çinileri oradan buradan sırıtıyor. Turistleri davar güder " alooov, hooo, haaa" diyerek yönlendiren görevliler...Turistler kıyafetlerini inceleyen ve sert emrivaki tondan 2-3 kelime İngilizceyle bağırarak konuşan görevlilere ürkerek bakıyor, yanlış birşey yapmamak için...Çıkış kapısında yıllardır duran birilerinin insanların üzerine üzerine yıllardır "Doneyşınnn...doneyşın..." diye bağırmaları...Eskiden bu yoktu sonradan çıktı.. Şimdiki çıkış kapısında sanırım albumin'li olacak saygılı bir adam dururdu ve ayakkabıları çıkarıp orda bırakırdık ve o da bakardı..çıkınca da 3-5 birşeyler verirdik, bakmadan hızlıca cebine atar teşekkür ederdi. İç avluda da yaz kış belden aşağısı olmayan pala bıyıklı iri yapılı bir adamcağız kitap satardı. bazen fes takardı..Bir kere bile yanından geçerken grubuma "kitap alın" diye sormazdı..o kadar saygılı ve efendi biriydi.Çok severdim kendisini ve her seferinde kitabı ordan aldırmaya gayret ederdim..Şimdi Neredeyse her 3 adımda bir kitap satan yılışık tipler, ayakkabı boyacısı görünümlü “çarpıcı” tipler grupları, gezen insanları bezdiriyor; geldiğine pişman ediyor; üstelik de zabıta arabası ve görevlilerin önünde ! Caminin içi dışı hanutçu kaynıyor ve kimse görmüyor. Buradaki bazı görevliler tarafından grubunun başında tur yaparken azarlanan, kötü davranılan, kötü gözle görülen, hakaret edilen ve hatta tehdit edilen rehberler ise olayın bir başka trajik yönünü oluşturuyor. Kısaca her şey ama her şey bu cami de karman çorman olmuş durumda. Kitle turizmi öyle berbat bir şey ki işte gittiği yeri böyle Sultanahmet'te ki gibi berbat edebiliyor.
Süleymaniye de İstanbul da Sultanahmet’te…ikisini de yurdum insanı yönetiyor..Neden bu kadar fark var ? Neden birisi olması gerektiği gibi de birisi karanlık ortaçağları yaşıyor hala yönetim açısından..Bu camiyi birileri ele geçirmiş, sahiplenmiş ve kafalarına göre dizayn etmek istiyorlar olabilir mi acaba ? Bilemiyorum…
SONUÇ
Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Dünyaca ünlü Sultanahmet Camii ne yazık ki çok kötü günler geçiriyor…adeta can çekişiyor..Dili olsa belki de “yıkın beni de “ kurtulayım bu ızıdıraptan” diyecek. Bunun nedeni de camiinin koruyuculuğna soyunup yönetimini ele geçirmiş bir takım kişiler başta olmak üzere,bu eşsiz mabede sahip çıkmayan Vakıflar, Turizm’in bakanlığı olduğunu iddia edip te milyonlarca turist burada nasıl gezi yapıyor diye merak edip te bir kere bile dönüp bakmayan Turizm Bakanlığı görevlileri ve buraya milyonlarca turisti getiren 6500 acentayı temsil eden TURSAB’ın bu konularla hiç ama hiç ilgilenmemesi.
Oysa yapılması gereken basittir: Rehber gördüğü kötü bir durumu meslek odasında bildirecek, Meslek odası başkanı bunu Acentalar birliği başkanına bildirecek, onlar da Bakanlığa bildirecekler ve en sonunda Bakanlıkta Vakıflara bildirerek acil önlemler alınması sağlanacak. Kimse görevini yapmayınca da işte böyle iş bizim gibi sesini duyurmaya kalkan bireysel gayretlere kalıyor. Umarım bu yazıyı birileri okur da ilgili yerlere iletir ve sonuç getirecek bir takım önlemler için harekete geçerler artık. Kaynak: Süleymaniye ve Sultanahmet farkı - Ali Yalnız
Ali Yalnız