Hakkalyakin Forum

Full Version: Son Osmanlı Nevruz DEDE
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
Son Osmanlı Nevruz DEDE


7 yaşında iken Nuri Paşa komutasındaki askerî birlikle Azerbaycan"a gelen Nevruz Caferov, bugün 94 yaşında ve çocuklu unun ıstanbul"unu özlüyor.1917 yılında Ermeni-Rus orduları Azerbaycan"ı kasıp kavurur. Müslüman Türk ahali zor durumdadır. Osmanlı hükümeti, yardım amacıyla dönemin ünlü askerlerinden Nuri Paşa komutasında bir orduyu Azerbaycan"a gönderir. Bu askerî birlik içinde ismi Ahmet olan küçük bir çocuk da vardır. Ahmet"in babası yüksek rütbeli bir Osmanlı zabiti olan Nimetullah beydir.


--------------------------------------------------------------------------------

Annesi ise Fatıma hanım. Ahmet, daha küçük bir çocuk iken annesini kaybeder. Sefer emri alan Nimetullah bey, o lunu emanet edebilece i bir akrabası olmadı ından o sırada 7 yaşında olan Ahmet"i yanında götürmeye karar verir. Askerî birli in ıstanbul"da başlayan uzun ve yorucu yolculu u Gence"de sona erer. Kente vardıklarında küçük Ahmet"i bir çocuk yurduna teslim eder babası, sonra da Azerbaycan"ın iç bölgelerinde devam eden savaşa katılmak amacıyla cepheye koşar.

Dünün küçük Ahmet"i Nevruz Caferov, ak sakallı bir dede olmuş şimdi ve Bakû'de yaşıyor. Dimdik duruşu, kartal bakışı ve çehresindeki çizgiler onun başka bir co rafyaya ait oldu unu gözler önüne seriyor. Bakû"deki Türk şehitli i"nde isimleri pirinç levhalara yazılı kahramanlara bakıp, "Ben buraya onlarla birlikte geldim" diyor. Sonra da gözünü ufka dikerek şunları söylüyor: "Onlar babamın arkadaşları. Benim amcalarım oluyor. ıstanbul"dan Gence"ye uzanan uzun bir yolda arkadaş olmuşuz onlarla."

ıstanbul hasreti ile yanan gönül

Nevruz Caferov, 1910 yılında ıstanbul"da dünyaya gelir. Aradan geçen uzun yıllara ra men "ıstanbul" ismi telaffuz edilince heyecanlanıyor ve yüre inde do du u şehri ahir ömründe görme arzusu uyanıyor. ıstanbul"a duydu u sevginin altında çocuk hafızasında kalan güzel hatıralar bulunuyor. Gözünün önüne en fazla gelen görüntü yaşadıkları ev ve yanıbaşındaki cami. "5-6 yaşlarında iken arkadaşlarımla evimizin önünde oynardık" diyor, iç geçirerek.. Evlerinin yanıbaşındaki caminin çift minaresi oldu unu söylüyor. Arkadaşları ile camiye girip saklambaç oynarlarmış. Bazen namaz kılan insanlarla birlikte e ilip kalkarlarmış. Cemaat de onların başını okşar, şeker ya da para verirmiş. Bazen de çok fazla gürültü çıkarır, bu kez de onların tatlı-sert ikazları ile karşılaşırlarmış.

Nevruz dedenin hafızasından çıkmayan bir başka ıstanbul karesi ise evlerinin önündeki kalabalık. "Rahmetli annemin Hakk"ın rahmetine kavuştu u gündü o gün" diyor, kısık bir sesle. Annesinin genç yaşta ölmesi onu derinden etkilemiş. Babasının birkaç kez sessiz sessiz a ladı ına şahit olmuş. Oyun arkadaşlarının hiçbirini gözünün önüne getiremedi inden yakınıyor. Onlara ait ne bir resim karesi var belle inde ne de bir isim. 7 yaşına kadar yaşadı ı ıstanbul"dan hafızasında kalanlar bu kadar. Bir de camilerin minarelerinden yayılan ezan sesleri kalmış kulaklarında.

"Baba" diyerek haykırır ve kendinden geçer

Küçük Ahmet"in Gence günleri çok zor geçer. Annesinin vefatından sonra öz yurdundan ve arkadaşlarından ayrı düşmek çok zoruna gider. Bunlar yetmezmiş gibi, vatanından uzak bu garip ülkede tek yakını olan, canı sıkıldı ında boynuna sarılıp teselli bulaca ı babacı ı da yanında de ildir. Annesinin yoklu una bir de baba hasreti eklenir. Nice geceler "anne-baba" çı lıkları ile uyanır ve sabaha kadar a lar da a lar. Bazı geceler bu a lama seanslarına çocuk yuvasının hizmetçisi de katılır. Yurtta kaldı ı iki yıl boyunca küçük Ahmet"i hiçbir şey teselli edemez.

Bu arada, Azerbaycan ba ımsızlı ını ilan eder. O sıralar dokuz yaşında olan Ahmet, "Belki babasından bir haber alır" düşüncesiyle önce Bakû"ye, bir süre sonra da ıran sınırına yakın Lenkeran şehrindeki çocuk yurduna gönderilir. 28 Nisan 1920"de Rus askerleri Azerbaycan"ı yeniden işgal edince bu tarihe kadar ülkede kalmış Osmanlı askerleri birer ikişer ıran üzerinden vatan yolunu tutar. Baba hasretine dayanamayan Ahmet, bir haber alırım ümidiyle çocuk yurdundan firar ederek ıran"ın Astara şehrine gider. Bir yıl boyunca babasının izini bulmaya çalışır. Hiç kimse "babanı gördüm" demez kendisine. Boynunu büker ve yeniden Lenkeran"a dönerek çocuk yurduna yerleşir. Umudunu kaybetmiştir artık. Kendisini annesiz babasız bir gelecek beklemektedir.

Kafesteki kuş gibi çırpınmak

Küçük Ahmet babası Nimetullah beyi ararken, babası da o ul hasreti ile yanıp tutuşmaktadır. Sevgili eşinden yadigar kalan biricik yavrusunu bulmak ister. Ancak, Osmanlı askerleri için Azerbaycan toprakları güvenli de ildir artık. Bolşeviklerin iktidarda oldu u bu topraklarda Osmanlı askerlerini yargılamak üzere mahkemeler kurulmuştur çünkü.

Canlarını kurtarabilenler ıran üzerinden Anadolu"ya geçmeye çalışır. Ancak, bu güzergah da onlar için tekin de ildir. "Aynalı" ve "beş atılan" diye tabir edilen Osmanlı tüfekleri çok de erli oldu undan Mehmetçiklere bu kez eşkıyalar musallat olur. Kimisinin eşyaları ya malanır, kimisi de ellerindekileri vermek istemedi i için öldürülür. Nimetullah bey, asla dönmeyi düşünmez. Onun hayatta tek bir amacı vardır; o lunu bulmak. Önce Gence"ye, sonra da Bakû"ye gider. Bolşevikler tarafından yakalanıp idam edilirim korkusuyla başkentten ayrılır ve Lenkeran"ın yolunu tutar.

Bu dönemde kafesteki kuş gibi çırpınıp durur. Bir yanda evladını gurbette bırakıp gitmek vardır, di er yanda ölüm korkusu. Nihayet kararını verir, Lenkeran üzerinden ıran"a geçer. Ancak, evlat hasreti vicdanını kanatır ve daha öteye gidemez. ıçine do an bir ümitle Lenkeran"a geri döner. Bir gün Lenkeran sokaklarında dolaşırken küçük Ahmet"in "baba" çı lıklarını duyar ve hayatının en mutlu gününü yaşar.

Hayatı da de işir ismi de

Baba o ul yıllar sonra kavuşmuştur artık. Ancak, onları nelerin bekledi ini tahmin bile edemezler. Bildikleri bir şey varsa o da geçmişlerini ve nereden geldiklerini unutmaktır. Osmanlı Zabiti Nimetullah, Sovyet vatandaşı Nimet olur öncelikle. Küçük Ahmet"in ismi de Nevruz Caferov... Baba Nimetullah, buldu u eski bir akordeonu dü ünlerde ve bayramlarda çalarak ekmek parasını kazanmaya başlar. Akordiyoncu Nimet olarak nam salar Lenkeran"da. Bir Azeri hanımla evlenir ve Nevruz"un üç kardeşi olur.

ıstanbul"dan getirdi i o lunun iyi bir e itim almasını ister ve onu askerî okula yazdırır. Bakû"de okuyan Nevruz, bir gün üşüterek hastalanır ve tedavi görmek için Lenkeran"a babasının yanına gider. Bir hafta sonra geri döndü ünde onu bir sürpriz beklemektedir. Okuldan atılmıştır ve okul yönetimi ordudan firar etti i gerekçesiyle kendisini mahkemeye vermiştir. Çıkarıldı ı mahkemede mahkum olur ve cezaevine gönderilir. Üç yıl hapiste kalan Nevruz Caferov, cezasını tamamladıktan sonra hayata atılır ve inşaat işçili i dahil her türlü işi yaparak rızkını çıkarmaya çalışır.

Alman esir kamplarında yaşananlar

Aradan yıllar geçer. 1941 yılının bir yaz sabahı Almanya, Sovyet topraklarına saldırır. Halk seferberli e ça rılır. Nevruz Caferov da savaşın ilk günlerinde cepheye ça rılanlar arasındadır. Cephede "cesur" asker olarak nam salar. 1942 yılının sonbaharında Ukrayna"nın Harkof kenti yakınlarında yaralanır ve Almanlara esir düşer. Esir kampında yapılan ideolojik propaganda, o zamana kadarki düşüncelerinde önemli de işiklikler meydana getirir. Esir Azerilerin bir araya toplanarak askeri lejyonlar kurulması işine yardımcı olur. Almanların Sovyet ordularını ma lup edece i varsayımından hareketle Azerbaycan"da kurulacak hükümetin hazırlıklarına girişir.

Bu arada, Almanların talimatıyla bir gece uçakla ıstanbul"a hareket eder ve Mehmet Emin Resulzade"yi (Sovyetlerin işgalinden önce 1918 yılında ba ımsızlı ını ilan eden Azerbaycan devletinin lideri) alarak geri döner. ıtalya, Fransa, Avusturya, Bulgaristan, Polonya, Romanya gibi Avrupa ülkelerini dolaşarak Azerbaycanlıların işkenceden kurtulmalarına ve lejyonda toplanmalarına yardımcı olur. Almanca ve ıtalyancayı mükemmel konuşacak derecede, Fransızcayı da fikirlerini ifade edecek kadar ö renir. Savaş, Almanların yenilgisiyle biter. Hem lejyon çalışmaları hem de Azerbaycan devleti ile ilgili bütün ümitleri suya düşer. 1946 yılında Avusturya"da yakalanır ve Sovyet yetkililerine teslim edilir.

ışkence yılları

Bakû"deki KGB bürosunun bodrum katlarında hayal bile edemeyece i işkencelerle karşılaşır. Tırnakları sökülür, parmakları kapı aralı ına sıkıştırılarak kırılır, sapasa lam dişleri kertepenle sökülür, elleri ve ayakları zincirlenerek bayılıncaya kadar dövülür. O yıllarda Azerbaycan Komünist Partisi"nin lideri kast edilerek, "Bagirof"un yerine mi göz diktin?" diyerek kendisi ile alay edilir. Soruşturma bittikten sonra mahkemeye çıkarılır ve 25 yıl hapse mahkum edilerek sürgüne gönderilir. Her ne kadar sürgün yeri KGB"nin bodrumları ile kıyaslanmayacak kadar rahat olsa da havanın çok so uk (-40 derece) olması, bulaşıcı hastalıkların kol gezmesi hayatı yine de zorlaştırır. Nevruz Caferov"un önünde sürgünde geçirilecek 3-5 yıl de il, tam 25 sene vardır. Mart 1953"te dönemin Sovyet lideri Stalin ölür. Çok geçmeden Sovyet ülkesinde ciddi de işiklikler olur, kanunlarda yumuşamalar meydana gelir. Stalin"in ölümüyle Nevruz Caferov"un hayatı da de işir. 8 yıl hapis yattıktan sonra 1956 yılında vatanına geri döner.

Bir kez daha hayatın acı gerçekleriyle karşı karşıya gelir. Fabrikada işçi olarak çalışır, tiyatroda sahneye çıkar, devlet korosuna katılır. Bu arada başka yetenekleri oldu u da ortaya çıkar ve resim yapmaya başlar. Hayallerinde canlandırdı ı ıstanbul"dan iki farklı manzarayı ya lı boya ile keten kumaşın üzerine yansıtır. Bugün evinin duvarını süsleyen bu tablolarda ana figür olarak küçük Ahmet"in hafızasında kalan ıstanbul"a ait camiler, köşkler, mavi denizler göze çarpıyor. Dostlarının ısrarı ile evlenir ve 56 yaşında baba olma zevkini tadar. Bakû"de düzenli bir hayatı, her sabah gidece i bir işi, akşamları hanımı ve çocukları ile birlikte kalaca ı üç odalı bir evi vardır artık.

Yürekleri yakan ıstanbul hasreti

Nevruz Caferov bugün 94 yaşında. Önce eşini sonra da o lu Fahrettin"i kaybetmiş. Bakû"deki evinin duvarlarını Mehmet Emin Resulzade"nin Almanya"da iken hediye etti i Kur"an-ı Kerim süslüyor. Yine ondan yadigar bir takım elbise de... Nevruz Caferov"un "kutsal bir emanet" gibi sakladı ı bir di er eşya ise Nuri Paşa"nın kalpa ı. Bazen bu kalpa ı giyip dışarı çıkıyor, bazen de aynanın karşısına geçip acı dolu günleri hatırlıyor.

Çekti i bunca çileye ra men ruhu sapasa lam Nevruz dedenin, dili de şükürlü. Otobüste, minibüste genç bayanlara yer verecek kadar centilmen, imdat dileyen birisine yardım edecek kadar delikanlı, son ekmek parçasını paylaşacak kadar cömert birisi. Her gün, beş vakit hem Türkiye hem de Azerbaycan için dua ediyor. Bir de ahir ömründe hayallerini süsleyen ıstanbul"u görebilmek için.

ıstanbul onun için ayrı bir anlam ifade ediyor aslında. Bu şehrin ismini duyunca yerinden sıçrıyor ve hasret duydu u şehri görme arzusu artıyor.

Bu son arzusu yerine gelir mi bilinmez. Kim bilir, 94 yıllık ömrü boyunca ola anüstü maceralar yaşayan Nevruz dedenin hayat hikayesi, çocuklu unda arkadaşlarıyla birlikte çevresinde koşturup durdu u o çift minareli caminin yanıbaşında noktalanır belki.