Thread Rating:
  • 7 Vote(s) - 3.14 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Türkün Ateşle İmtihanı – Halide Edip Adıvar Kitap Özeti
#1
Oku-1 
Türkün Ateşle İmtihanı – Halide Edip Adıvar Kitap Özeti

1. KİTABIN KONUSU:

Halide Edip Adıvar’ın 1. Dünya Savaşı sonrasından, cumhuriyetin ilan
edilinceye kadar geçen sürede yaşadığı anıları anlatılmaktadır.

2. ESERİN ÖZETİ:
30 Ekim 1918’de İngilizler’in İstanbul’u
işgal etmesiyle Türk insanının durumu yorgun, şaşkın ve canından bıkkın
bir haldeydi. Yıllarca süren savaştan, sefaletten sonra bir de
yurdumuzun işgal edilmesi, yani özgürlüğümüzün elimizden alınmak üzere
olması Türk insanını bu hale getirmişti. İstanbul’da yaşayan,
çoğunluğunu genç subayların oluşturduğu milliyetçiler, gizli dernekler
kurup İtilaf Devletleri’nin toplattığı silahları Anadolu’ya kaçırmaya
çalışıyor, bir yandan da memleket için kurtuluş yolları arıyorlardı.
Halide Edip, bu derneklerin başkanlarına yakın biri olarak,
milliyetçilerin bir araya gelip toplantı yapmak için ne büyük zahmete
katlandıklarını bizzat yaşamıştır. Halk ise gazeteler sansür altında
olduğundan, olan bitenden habersiz, padişahın İngilizler’le kurduğu
yakınlıktan ve İngilizler’in medeni bir devlet olmasından dolayı
Anadolu’yu Osmanlı Türklerine bırakacaklarını sanıyordu. Bizi savaşa
sokan ittihatçıların çoğu Meclis-i Mebusan’da vekildi ve halk bunlara
tepki duyuyordu. Bunu fırsat bilen Tevfik Paşa meclisi kapatmıştı. 15
Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgalinden sonra İngilizler
Anadolu’ya giden bütün yolları tutmuşlar, tenha yolları da Osmanlı
içindeki Hristiyan çetelerine tutturmuşlardı. Dernekler faaliyetlerine
devam edemez olmuş, Halide Edip gibi milliyetçi kişiler hakkında idam
kararları çıkarılmaya başlanmıştı. Özellikle Halide Edip’in Sultanahmet
mitinginde söylediği, “…hükümetler düşmanımız, milletler dostumuz ve
kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir.” sözü, şimşekleri kendi üzerine
çekmişti. Daha fazla İstanbul’da kalamayan milliyetçiler Mustafa
Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla Anadolu’ya kaçmaya başlamışlardır. Bu kaçış
ikişer üçer kişilik gruplar halinde oluyordu ve çok tehlikeliydi.
Milliyetçilerin güvenliğini sağlayan ve düzenli olarak silah kaçıran
İzmit’teki ve Adapazarın’daki en kalabalığı 80 kişiden oluşan çeteler
vardı. Bu çeteler, geceleri milliyetçileri köylerde ağırlıyor, yağmur,
çamur, yorgunluk gibi zor şartları hiçe sayıyorlardı. 11 gün süren
yolculuğun ardından Ankara Garı’nda Mustafa Kemal ve halk tarafından
karşılanan Dr. Adnan ve Halide, o gün bir eve yerleşir ve hemen ertesi
gün eski Ziraat Fakültesi binasında olan karargahta çalışmaya başlarlar.
Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi’nden sonra yeni bir meclis kurulması
zorunluluğu gündeme geldi. Bunun üzerine Mustafa Kemal her ilden ikişer
milletvekili seçilip Ankara’ya gönderilmesini talep eder. 23 Nisan
1920’de Büyük Millet Meclisi kurulur ve Mustafa Kemal, meclis başkanı
seçilir.

Bu olaya muhalefet olan Hilafet yanlılarının kurduğu ordu, meclisin
kapanması için Ankara’ya doğru yürüyüşe geçtiler. Bu isyanı
bastırabilecek bir tek bu çeteler vardı. Mustafa Kemal bunları durdurmak
için Çerkez Ethem’i görevlendirdi. İzmit’te karşılaşan bu kuvvetlerin
çarpışmasından Çerkez Ethem galip geldi. Bu galibiyet çetelerin
itibarını artırdı. Ali Fuat Paşa bile üniformasını çıkarıp dağlara
çıkmıştı. Çeteler büyük bir kuvvet olmalarına rağmen ordunun himayesine
girmeyi reddediyorlardı. İhtiyaçlarını da halktan zorla karşıladıkları
için de sürekli sorun yaratıyorlardı.

İlk iş olan düzenli ordunun kurulması, Aralık ayının sonlarına doğru,
büyük kavgalarla gerçekleştirildi. Ethem’in 3 bin kişilik ordusu, 100
makineli tüfeği ayrıca 4 topu vardı. Bu gücüne güvenerek meclise;
faaliyetlerinin durdurmasını, halkı yeniden savaşa sokmamasını, İstanbul
hükümetiyle işbirliği yapmasını söyleyen bir ültimatom gönderdi.
Yunanlılar Bursa’ya yürümeye başlamışlardı ama Ethem’le Albay Refet,
yani kardeşler savaşıyordu. Ethem düzenli odunun kuvvetlerine karşı
koyamayıp kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı. Ordumuzla 11 Ocak’ta
(1.İnönü) Eskişehir’in batısında karşı karşıya gelen Yunanlılar Albay
İsmet komutasında ağır bir yenilgiye uğradılar. Bundan dolayı, toplanan
Londra Konferansı’na Ankara’dan da temsilcileri çağırdılar. Sevr’in bir
benzeri olan bu konferanstan bir sonuç alınamamış ve Yunanlılar
Afyaon’dan saldırıya geçmişlerdi. 31 Mart’ta (2.İnönü) yine bozguna
uğratılan Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.

Halide Edip, bu dönemde, askerlere yardım amacıyla, Hilal-i Ahmer
(Kızılay) Hastahanesi’nde gönüllü hastabakıcı olarak Eskişehir’de, cephe
gerisindeki bir hastahanede çalışmaya başladı. Bu arada Yunanlılar boş
durmuyor İzmir’i bir silah yığınağı haline çeviriyordu. Bunda
İngilizlerin Yunanistan’a yaptığı silah ve maddi desteğin büyük payı
vardır. Hazırlıklarını tamalayan Yunanlılar, asker sayısı bakımından
bizim 4 katımız kadar bir kuvvetle, 9 Haziranda saldırıya geçtiler. Bu
saldırılara karşı koyamayan ordumuz, toparlanmak için Sakarya’nın
doğusuna çekildi.

Bu geri çekilme mecliste büyük çalkantılara neden oldu. Yapılan
oylamayla Mustafa Kemal başkomutan seçildi. Tekalif-I Milliye emirleri
çıkartılıp ordumuzun ikmal işleri halk tarafından yapıldı. Ordunun
kurulmasında en çok emeği geçen Refet Paşa durmadan çalışıyor,
memleketin her tarafını arayıp, tarayıp gönüllü askerler topluyordu.
Savaş başladığında 25.000 askerimiz vardı. Bunların 16.000’i şehit
olmasına rağmen savaş sonunda 40.000 askerimiz vardı. Mustafa Kemal, 2
ay gibi kısa bir sürede hazırlıklarını tamamladı.

İçindeki milli duygularla sürekli dürtülen Halide, silah altına girmeye
karar verdi. Mustafa Kemal’in karargahında çalışmaya başladı. Buradaki
görevi, günlük zaiyat raporlarını tutmak ve yabancı gazeteleri takip
edip, yabancı kamuoyunun savaşla ilgili düşüncelerini çevirip Mustafa
Kemal’e iletmekti.

Ordumuzun Yunanlılara göre sayısının az olmasından dolayı güzel bir
savunma planı yapıldı. 25 Ağustos’ta çarpışmalar başladı. Fedakar Türk
askerleri öleceklerini bilseler bile mevzilerini terk etmeyip
çarpıştılar ve mevzilerimize Yunanlıları sokmadılar. Bu savaş 22 gün
sürmüş ve dünyanın en uzun süren meydan muharebesi olmuştur. 19 Eylül’de
başlayan Yunan geri çekilişi 16 Eylül günü sonlanmıştı. Artık zafer
bizimdi.

Mustafa Kemal’in sabahlara kadar çalıştığını yakından takip eden Halide,
ona “Savaş bitti. Artık dinlenmeye çekilme vaktiniz geldi.” dediğinde
sert bir tepkiyle “Asıl savaş bundan sonra başlıyor.” cevabını almıştı.

22 Eylül’de Mudanya Mütarekesi imzalanmış resmi olarak savaş
galibiyetimizle bitmişti. Yunanlılar kaçarken geçtikleri köyleri yakıp
yıkmışlardı. Bu savaşta onbaşı rütbesi alan Halide’nin bir görevi daha
vardı. Tetkik-i Mezalim Heyeti’nin başına geçmek ve Yunanlıların
verdikleri zararları tespit etmek, Anadolu insanına ettiği işkenceleri
kayıtlara geçirmekti. Çok acı olayların yaşandığı Anadolu köylerinde
halkın yaşadıkları anlatmakla bitmez. Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Yusuf
AKÇURA ve bir fotoğrafçının olduğu bu heyet, çalışmalarını bitirdikten
sonra Ankara’ya döner.

Döndüğünde, asker üniforması giyen küçük çocuklar, Halide’nin dikkatini
çeker. Bu çocukların niçin bu şekilde giyindiklerini yanındaki yüzbaşıya
sorar. Bunlar Kazım Karabekir Paşa’nın evlat edindiği, yaşları 6 ile 14
arasında değişen, aileleri savaşta ölmüş, 2 bin kadar yetim Türk çocuğu
idi. Halide Edip bu örnek davranışından dolayı Kazım Paşa’yı ziyaret
eder ve tebriklerini bildirir.

Halide Edip yurdumuzun düşmanlardan temizlenmesinden duyduğu huzurla
eşyalarını toplayıp İstanbul’a, çocuklarının yanına, doğup büyüdüğü
evine döner. Döndüğünde Mahmure ablasıyla çocukluk günlerinde olduğu
gibi kucaklaşır ve içinden bir daha böyle bir savaş yaşanmamasını
temenni eder.
3. ANAFİKRİ:

Herhangi bir konuda risk almaktan korkup kaçmamalıyız. Eğer Mustafa Kemal kendi

hakkında çıkarılan idam cezasından korkup bir kenara çekilseydi, bugün, bu ülkede yaşamıyor olacaktık.

Hiçbir zaman sürü psikolojisiyle bir yere takılıp gitmemeliyiz.
Yaptığımız her hareketi, söyleyeceğimiz her sözü inceden inceye
düşünmeliyiz.
4. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:

HALİDE EDİP ADIVAR: Kısa boylu, ingilizce ve fransızca bilen, tanştığı
insanlarla çabuk kaynaşan, etkili konuşmalar yapabilen vatansever bir
kadın. Hastabakıcı, gazeteci, yazar, asker, çevirmen.

ADNAN ADIVAR: İnsanlar arasındaki fikir uyuşmazlıklarını gideren, yüreği
vatan sevgisiyle dolu çalışkan bir doktor. Sağlık Bakanlığı ve Meclis
İkinci Başkanlığı yapmıştır.

Mahmure: Halide Edip’in evinde çalışan, ayrıca ona arkadaşlık eden bir mürebbiye.
5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:



Kitap, ülkemizin kuruluş yıllarında çektiği çileleri başarılı bir
şekilde dile getirmiştir. Fakat yazarın uslübü günümüz Türkçesine göre
biraz ağırdır. Cumhuriyetin 5 yıl öncesine kadar olan bölüme ait bilgi
edinmek isteyen arkadaşlarıma okumalarını tavsiye ederim.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

1882’de İstanbul’da doğmuş, 9 ocak 1964’te İstanbul’da ölmüştür. 1901’de Amerikan Kız

Koleji’ni bitirir bitirmez Salih ZEKİ ile evlenmiş, Ayet ve Zeki adında
iki oğlu dünyaya gelmiştir. Salih ZEKİ’nin ikinci defa evlenmesi
nedeniyle ondan ayrılır. 1917’de ikinci eşi olan Dr. Adnan Adıvar ile
evlenir. Savaş Yıllarında eşi ve Mustafa Kemal için çevirmenlik yapmış,
Kızılay’da çalışmıştır. Ordudaki çalışmaları nedeniyle önce onbaşılık
sonra da başçavuşluk rütbesini almıştır. Fakat o, halkın da benimsediği
onbaşı rütbesini kullanmıştır.

1839’da İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne tayin
edilmiştir. 1950 yılına kadar bu görevinde kalan Halide Edip, 1950-1954
yılları arasında İzmir milletvekili olarak meclise girmiştir.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)