Thread Rating:
  • 23 Vote(s) - 3.09 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
ASYA: NÜFUS VE YERLEŞME
#1
Oku-1 
   

ASYA: NÜFUS VE YERLEŞME

Dünyada en fazla insanın yaşadığı kıta olan Asya’da nüfus 4 milyarı aşmıştır. Yalnızca Doğu Asya 1 milyar 571 milyon nüfusa sahipken onunla neredeyse yarış hâlindeki Güney Asya’nın nüfusu da 1 milyar 588 milyonu geçmiştir. Dağılışı bakımından dengesizlik gösteren Güneydoğu Asya’nın nüfusu 597 milyonu aşmışken, daha az nüfusa sahip Güneybatı Asya’da da 235 milyon kişi yaşamaktadır. Orta Asya’nın nüfusu toplam 167 milyonu bulurken Rusya’nın Asya kesiminin nüfusunun 39 milyon dolayında olduğu sanılmaktadır.

Etniklik ya da etnik yapı yaklaşımı Asya’daki halkların farklılığını incelemede ırksal yaklaşımdan çok daha doğru bir yaklaşımdır. Gerçekten de bu kıtada diller ve dinlerin başı çektiği çok sayıdaki kültürel farklılık halkları birbirinden ayırt etmeyi sağlamaktadır.

3.1. Demografik Özellikler ve Nüfusun Dağılışı

Asya ülkelerinin nüfusları (bazı nüfus özelliklerini gösteren ilgili tablodan da izlendiği gibi), 300 bin kişilik Maldivlerden başlayarak 1 milyar 338 milyonun üzerindeki Çin’e kadar uzanmaktadır. Zaten dünyanın hâlen en fazla nüfusa sahip 10 ülkesinden 7’si Asya’dadır. Çin’den başka bu ülkeler: Hindistan (1 milyar 189 milyon), Endonezya (236 milyon), Pakistan (185 milyon), Bangladeş (164 milyon), Japonya (127 milyon) ve nüfusunun büyük kısmı Avrupa’da yer almakla birlikte arazisinin büyük kısmı Asya’da yer alan Rusya (142 milyon). İşte bu yüzden “dünya karalarının üçte birine sahip, insanların üçte ikisinin yaşadığı kıta” denilmektedir.

Asya halklarının diğer bütün kıtalardakinden çok daha çeşitli-farklı olduğu kabul edilmiştir. Bu halklar yine diğer kıtalardakinden farklı bir dağılış kalıbıyla belirli yerlerde, özellikle de güney ve doğu Asya’da toplanma gösterirler. Kıtanın kuzey ve iç kesimlerde -ve aynı şekilde güneybatı Asya’nın da iç kesimlerinde- ortalama nüfus yoğunlukları hangi kriter alınırsa alınsın son derece düşüktür. Örneğin tüm Asya için nüfus yoğunluğu km²’de 126 olurken (Dünya 49), Moğolistan km²’de 2 kişi ile dünyadaki en düşük nüfus yoğunluğuna sahip ülkedir (Kazakistan’da 6, Türkmenistan’da ise 11 kişi düşüyor). Bu tür yerlerde halk nehir vadileri ya da vahalar gibi nüfus toplanma alanlarında yaşarlar –örneğin Taşkent gibi.

Kuzeyde, Sibirya’da ise yerleşmeler esas olarak Trans-Sibirya demiryolu ve ona uzanan kollar boyunca yer almışlardır. Doğu, Güneydoğu Asya’da ve Güney Asya’nın büyük bir kısmında halk oldukça küçük düzlüklerde öylesine bir toplanma gösterirler ki nüfus yoğunlukları buralarda km²’de 4,000’i geçer. Singapur, dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olarak km²’de 6,785 kişiyi geçer; Çin’in bir bölümü hâline gelen sadece 500,000 nüfuslu Makao’da ise 20,346’dır ama Makao ayrı bir ülke olarak nitelenmez ve Singapur yoğunluk bakımından birinci durumdadır.

Demografik bakış açısından, Musonlar Asyası çok büyük öneme sahiptir. Hindistan’dan doğuya doğru Güneydoğu Asya ülkelerini geçerek ve kuzeyde de Kore Yarımadası ve Japonya’ya kadar uzanan bu kuşak, ikisi birlikte üç milyardan fazla nüfusa sahip Doğu ve Güney Asya nüfus toplanma alanlarını içine almaktadır. Burada yaşayanlar çok büyük ölçüde tarımsal köylerde yaşayan ve yaşamlarını devam ettirecek ürünleri yetiştirmek için yaz musonlarının getireceği yağışlara bağımlı olan kırsal toplumlardır. Başlıca gıdaları pirinç olan bu toplumlar, pirinci yetiştirmek için önce suya, sonra da suyu kolaylıkla yayabilecekleri düz alanlara ihtiyaç duyduklarından, bu nitelikteki alanlar Musonlar Asya’sında yüzyıllardan beri en çok tercih edilen ve sonuçta da en yoğun yerleşilen yerler olmuştur. Kuzeybatı Hindistan gibi kurak ya da kuzey Çin gibi yetişme devresinin kısa olduğu yerler ise kendilerine daha az nüfus çekmişlerdir.

Doğu Asya’da Çin’in nüfusu, uzun tarihi boyunca, tahmin edilemeyen düzeylere ulaşmıştır. Nüfus gelişmesi dünyanın arazi bakımından en büyük ülkelerinden birisi olmasına rağmen Çin’i km2’de 138 kişiyle dünyanın yoğun nüfuslu ülkelerinden birisi hâline getirmiştir. Ancak bu ortalama yoğunluk dengeli dağılmamıştır. Çin’in nüfus dağılış haritasından da izlendiği gibi, nüfusun büyük kısmı ülkenin doğusu boyunca uzanan ve yüzölçümünün yaklaşık üçte biri tutarındaki alanda toplanmıştır. Nemli bir özelliğe sahip bu alana genellikle Esas Çin denilir. Çin’in seyrek nüfuslanmış batı kesimi ise kurak ve dağlıktır. Yaklaşık 3.3 milyon km2 büyüklüğünde dev bir alan olan Çin’in iç kesimi ya da Çin Orta Asyası ülkenin 1.3 milyarın üzerindeki nüfusunun yalnızca 70 milyonuna sahip bulunmaktadır.

ASYA ÜLKELERİNİN BAŞLICA NÜFUS ÖZELLİKLERİ

Doğu Asya’nın nüfus ve toprak bakımından en büyük ülkesi Çin olmakla birlikte, en gelişmiş ve en yoğun nüfuslu ülkesi Japonya’dır. “Pasifik Kenarı” ekonomik gelişmesinin toplumu ve mekânı dönüşüme uğrattığı yer olan Doğu Asya’nın geleceğini ortaya koyan bölge ise Japonya, Kore (şimdilik Güney) ve Tayvan’ın oluşturduğu alandır. Kısaca Jakota Üçgeni olarak anılan bu bölge büyük şehirlerin sıralandığı, şaşılacak kadar çok hammaddenin tüketildiği, en son imalat tekniklerinin kullanıldığı, muazzam miktarlarda üretimin yapıldığı, küresel bağlantıların kurulduğu, ticaret fazlalıklarının yaratıldığı ve hızlı bir kalkınmanın meydana geldiği bölgedir.

Güneydoğu Asya’nın demografik önemi dünyanın en büyük iki toplanma alanına, Güney ve Doğu Asya’ya bitişik olması nedeniyle azalmaktadır. Bölgede birçok yerde yoğun tropikal ormanların yarattığı kısıtlamalar yüzünden tarımsal olanaklar gelişememiş, bu da nüfus dağılışına yansımıştır. Bölgenin kıyı kesimlerinde bile Güney ve Doğu Asya’daki kadar yoğunluk yoktur. Bölgenin toprak bakımından oldukça büyük bir ülkesi fakat en yoksulu olan Laos’un ancak 6.4 milyonun üzerinde bir nüfusu vardır. Bununla birlikte, tek tek ülkelerin nüfuslarının birleşmesiyle, Güneydoğu Asya’da toplam 597 milyondan fazla nüfus yaşamakta ve dünyanın nüfus bakımından dördüncü büyük ülkesi olan, tek başına 236 milyon nüfusa sahip Endonezya da bu bölge içinde kalmaktadır. Bölgedeki diğer dört ülke, Vietnam (89), Filipinler (94), Tayland (68) ve Myanmar’ın (54 milyon) her biri ayrı ayrı oldukça yoğun nüfusludur. Güneydoğu Asya’nın bazı kesimlerindeki nüfus yoğunlukları dünyadaki en yüksekler arasındadırlar.

Güney Asya’da ise, biraz önce değinilen Çin’den sonra dünyanın nüfus bakımından ikinci ülkesi Hindistan nüfus artışını ülke toplamına her yıl 19 milyon kişi ekleyecek bir hızla sürdürmektedir. Bunun yanında, Hindistan’da nüfus hâlâ tarıma en uygun koşullara sahip alçak alanlarda toplanmış olma özelliğini de sürdürmektedir. Hindistan’dan daha küçük olmakla birlikte, gerek Pakistan gerekse Bangladeş dünyadaki en fazla nüfuslu 10 ülke arasında yer alırlar. Birbirine zıt niteliklerdeki çevre sorunları her iki ülkedeki nüfus dağılışı ve yaygın yoksulluk üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Pakistan topraklarının önemli bir kısmı çöle yakın koşulardadır; yağış azlığı (hatta yokluğu) ülke nüfusunu büyük ölçüde sulamalı tarımın yapılabileceği İndus Nehri Vadisi’nde toplanmaya zorlamıştır. Diğer yandan, Bangladeş de, tersine, sık sık vuku bulan fazla yağıştan zarar görmektedir. Ganj-Brahmaputra deltasının en büyük kısmını kaplayan Bangladeş toprakları aşırı derecede düz ve deniz seviyesinden çok az yüksektedir; bu yüzden de doğal afetlerden kolayca zarar görebilmektedir.

Buna karşın, Asya’nın büyük kısmında ya kuraklık (ve çöller) ya da soğuk yüzünden nüfus seyrek dağılmıştır. Soğuk iklimlerde donmuş topraklar (permafrost), verimsiz topraklar ve iyi drene olmayan alanlar yerleşmeyi, tarımı ve hayvancılığı, dolayısıyla da gıda sağlanmasını engelleyen başlıca etkenlerdir.
3.2. Şehirleşme

Asya’nın büyük kısmında hâlâ kırsal nüfus egemendir; tüm kıtada ortalama olarak halkın yarıdan azı (% 41) şehirlerde yaşamaktadır. Bununla birlikte, şehirleşme ya da şehirlere doğru akış yakın zamanlarda tüm hızıyla süregelmektedir. Şehirli nüfus bazı ülkelerde ise egemen durumdadır: örneğin şehir-devlet olan Bahreyn, Katar, Hong Kong ve Makao (Çin’e ait), Singapur gibi küçük ülkelerde nüfusun % 100’ü; İsrail, Tayvan, Kuveyt gibi ülkelerde ise % 100’e oldukça yakındır. Buna karşılık Nepal (% 14), Sri Lanka ve Kamboçya (% 15) ve Laos (% 21) gibi bazı ülkelerde şehirli nüfus çok az bir yer tutmaktadır; hatta kıtanın ikinci büyük ülkesi Hindistan’da % 30’u bile bulamamıştır.

Dünyanın en büyük 26 şehrinin 15’i Asya’dadır. Ancak bu sıralamada yer alan şehirler tek başlarına birer şehir olma durumunu kaybetmişlerdir ve birkaç şehrin arada boşluk kalmaksızın metropoliten alan hâlinde toplanmasından meydana gelen birer “şehirsel âlem” durumu kazanmışlardır. İlk sıralarda yer alan 4 Asya şehri, birleştikleri diğer şehirleri de yansıtacak şekilde, 20 milyonun üzerinde nüfusa sahiptirler: Tokyo (Tokyo-Yokohama-Kawasaki-Saitama; Büyük Tokyo Alanı), Seul (Seul-Incheon,-Bucheon-Goyang-Seongnam-Suweon), Delhi (Delhi-Faridabad-Haryana-Gaziabad)ve Mumbai (Mumbai-Navi-Kalyan-Thane-Ulhasnagar; Büyük Mumbai). Şanghay, Karaçi, Beijing, Dakka ve İstanbul ise tek başlarına büyüyen şehirlere örnek oluşturmaktadırlar.

Asya gibi, çok çeşitli fiziki coğrafya özelliklerinin, çok büyük ve yüzlerce kültürün bulunduğu bir kıtada şehirlerin türdeşliğinden söz etmek, doğal olarak, mümkün değildir. Bununla birlikte, Asya şehirlerinin büyük kısmında gözlenen bir özellik, bunların çoğunun sanayi-öncesi bir karakter taşımalarıdır. Aslında dünyada modernleşmenin henüz değmediği hiçbir şehirden söz etmek mümkün değildir ama Asya şehirlerinin büyük kısmı ya bu modernleşmenin henüz başlangıcındadır ya da böyle bir etki hızla ilerleyememiştir. Birçok ülkede kırsal nüfus egemenliğine rağmen, çeşitli büyüklüklerde şehirler ülkelerin çekim ve idari merkezleri olarak işlev görmektedirler.

Asya şehirlerini belirtilmeğe değer önemli bir özelliği de çok büyük kısmında geçmişteki Avrupalı sömürge ya da ticaret döneminin etkilerinin mekâna yansımış olmasıdır. Karaçi, Mumbai, Colombo, Chennai, Kolkata, Rangoon (Yangon), George Town (Pinang), Kuala Lumpur, Singapore, Jakarta, Surabaya, Manila, Ho Chi Minh City (eski Saigon), Phnom Penh, Hanoi bunlara örnektir. Günümüzde ise bütün bu şehirler, Tahran, Şam, Kudüs gibi tarihi şehirler, İstanbul, Tel Aviv-Yafa, Taşkent, Beyrut, Ankara ve daha yeni şehirler artık kendilerine dev “kule” denen binalarıyla Amerikan şehirlerini örnek alan bir gelişme-değişme süreci içerisindedirler ve artık hepsi birbirlerine benzemeye başlamışlardır.

3.3. Etnik Yapı, Diller Ve Dinler

Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’nın anakarasında (özellikle Himalayalar ve Tibet kesiminde ve Moğolistan’da) Mongol-Moğol halklar egemendir. Güneydoğu Asya’nın takımadalarında Malay-Polinezya halkları egemendir. Güney Asya’nın üçte ikisi, Ortadoğu halklarına benzer şekilde Kafkas halkları kökenlidir; tıpkı Orta Asyalılar gibi. Buna karşılık Hindistan’ın güneyinde Dravidyen dilleri konuşan daha koyu renkli insanlar daha çoktur.

Hindistan’ın orta-kuzeyini kaplayan büyük kısmında Hint-Avrupa ailesi dillerinden Hindi dili egemen durumdadır. Fakat Hindistan’da mevcut yüzlerce dilin yarattığı çok-dillilikten dolayı, bu çekirdek alanda da başka dillerin egemen olduğu yerler (Batı Bengal’deBengali, gibi) vardır. Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki küçük bölge –Kafkaslar- çok sayıda dili barındırır. Gürcistan’ın resmî dili Gürcücedir ve 3 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır; Ermenistan’ın resmî dili Ermenice Kafkas ailesinden değildir ve Hint-Avrupa ailesine girmektedir. Aynı şekilde, Azerice de Altaik dillerden birisidir.

Altaik diller adlarını Orta Asya’daki Altay Dağları’ndan alırlar; fakat günümüzde bu aileye giren dilleri konuşanlar Balkanlar’dan Kuzeydoğu Asya’ya kadar geniş bir alana yayılmışlardır. En büyük alt-grubunu da Türk kökenli diller oluşturur; Türkiye’den başka bazı Orta Asya Türk halk grupları da konuşmaktadırlar. Altaik dil ailesinin ikinci büyük grubu Moğolistan’da ve Çin’in İç Moğolistan denilen bölgesinde konuşulan Moğolca’dır. Mandarin ya da Han Çince’si Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmî dilidir. Çince’nin (1 milyardan fazla insan konuşur) sayısal egemenliğine rağmen, Sino-Tibet dil ailesi coğrafi bakımdan dünya çapında geniş bir yayılma alanı göstermez. Bu dil ailesinin bölgesel dilleri, Çin diline benzer çevre koşullarında (Myanmar ve Tayland’ın büyük akarsu vadileri gibi) gelişme imkânı bulmuşlardır. Japon, Kore ve Vietnam dilleri bir dil ailesi meydana getirmezler; fakat her biri önemli miktarda insan tarafından konuşulur. Hindistan Yarımadası’nın güney kısmında Dravidyenailesinin dilleri konuşulmaktadır; ülkenin orta kısımlarından itibaren en kuzeye kadar Hint-Avrupa dilleri konuşulur.

Asya aynı zamanda dünyadaki belli başlı dinlerin ve başka birçok küçük dinin doğduğu ve beslendiği yerdir: Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet güneybatı Asya’da, Budizm ve Hinduizm Hindistan’da ve Çin dinleri denilen Konfüsyüsçülük ve Taoculuk da Çin’de. Her ne kadar doğrudan ve dolaylı etkisi büyük olmuşsa da Hıristiyanlık Asya’da çok küçük bir kesim tarafından (esas olarak Filipinler ve Güney Kore’de) sürdürülmektedir.

Uygulamalar

1) Öğrenci bu dersi Asya ile ilgili beşerî haritalar eşliğinde okumalı ve metinde geçen yerleşmelerin (özellikle başlıca şehirlerin) yerlerini bularak lokasyonlarını öğrenmelidir. Bu konuda, ilgili web sitelerine (wikipedia, World Bank, World Factbook, Encyclopedica Britannica gibi) ve google earth’e bakmaları yararlı olacaktır.

Bölüm Özeti

Bu bölümde Asya kıtasının genel beşerî özellikleri ele alınmış, ardından alt bölgelerden “Bağımsız Devletler Topluluğu Asyası” genel özellikleri ile değerlendirilmiştir.

Asya 4 milyarı aşan nüfusu ile dünyanın en kalabalık bölgesidir. Dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi olan Çin de bu bölgede yer almaktadır. Bölgede nüfusun dağılışında büyük farklılıklar görülmektedir. Genel olarak kuzey kıyıları, yüksek dağlık alanlar ve çöllerle kaplı kesimler nüfusun en az olduğu yerlerdir. Sibirya nüfus yoğunluğunun en az olduğu bölgedir. Nüfusun en yoğun olduğu yerler ise Güney ve Güneydoğu Asya'dır; tüm Asya nüfusunun %80'inden fazlası bu iki bölgede yaşar. Asya’nın Musonlar Asyası olarak adlandırılan bölgesi, tüm bölge nüfusunun % 55' ini barındırır. Bu yoğun nüfuslu bölge aynı zamanda (Güney Amerika’dakiler ile birlikte) dünyanın en büyük şehirlerine (Tokyo, Beijing, Delhi, Karaçi, Dakka, Bombay gibi) de ev sahipliği yapmaktadır.

Asya aynı zamanda dünyadaki büyük semavi dinlerin de doğduğu bölgedir; İslamiyet, Hıristiyanlık ve Museviliğin her üçü de Asya’nın alt bölgelerinden Ortadoğu' da ortaya çıkmıştır. Yine büyük nüfus topululuklarına hitap eden Budizm ve Hinduizm de Asya kökenli dinlerdir. Asya aynı zamanda medeniyetler beşiğidir. Türk, Çin ve Hint medeniyetleri bu kıtada binlerce yıldır varlıklarını devam ettirmektedirler. Kıtada 100' ün üzerinde dil konuşulmaktadır. Başlıca dil ailelerinin hepsinin (Sami, Hind-Avrupa, Ural-Altay, Çin-Tibet) bulunduğu Asya, konuşulan dillerin(Arapça, Türkçe, Rusça, Farsça, Çince, Japonca, Bengali, Hint dilleri gibi) çokluğu bakımından da dikkat çekicidir.

Asya halklarının diğer bütün kıtalardakinden çok daha çeşitli-farklı olduğu kabul edilmiştir. Bu halklar yine diğer kıtalardakinden farklı bir dağılış kalıbıyla belirli yerlerde, özellikle de güney ve doğu Asya’da toplanma gösterirler. Kıtanın kuzey ve iç kesimlerde -ve aynı şekilde güneybatı Asya’nın da iç kesimlerinde- ortalama nüfus yoğunlukları hangi kriter alınırsa alınsın son derece düşüktür. Örneğin tüm Asya için nüfus yoğunluğu km²’de 126 olurken (Dünya 49), Moğolistan km²’de 2 kişi ile dünyadaki en düşük nüfus yoğunluğuna sahiptir (Kazakistan’da 3, Türkmenistan’da ise 11 kişi düşüyor). Bu tür yerlerde halk nehir vadileri ya da vahalar gibi nüfus toplanma alanlarında yaşarlar –örneğin Taşkent gibi. Kuzeyde, Sibirya’da ise yerleşmeler esas olarak Trans-Sibirya demiryolu ve ona uzanan kollar boyunca yer almışlardır. Doğu, Güneydoğu Asya’da ve Güney Asya’nın büyük bir kısmında halk oldukça küçük düzlüklerde öylesine bir toplanma gösterirler ki nüfus yoğunlukları buralarda km²’de 4.000’i geçer. Singapur, dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olarak km²’de 6,785 kişiyi geçer. Çin’de ülkenin 1.3 milyarın üzerindeki toplam nüfusunun yüzde 90’sı toplam yüzölçümünün üçte birinde toplanmıştır. Çin’in bir bölümü hâline gelen sadece 500,000 dolayında nüfusa sahip olan Makao’da ise 20.346’dır ama Makao ayrı bir ülke olarak nitelenmez ve Singapur yoğunluk bakımından birinci durumdadır. Son derece sanayileşmiş Japonya’da bile halkın büyük kısmı en büyük şehirlerin yerleştiği sınırlı miktardaki düzlük alanlarda yaşarlar.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)