Thread Rating:
  • 12 Vote(s) - 2.75 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Havf ve Reca Yani Korku ile Ümit Arasında Yaşamak (Kar©glanin 26 Ekim 2018 Vaazi)
#1
RasitTunca-2 

Havf ve Reca Yani Korku ile Ümit Arasında Yaşamak

(Kar©glanin 26 Ekim 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّواْ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm

Meali :

Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir.

Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 176. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

İnneme’l-a’mâlü bi’n-niyyât

إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّةِ

Ameller Niyetlere Göredir

( Hadis-i Şerif , Buhari, Kitab’u Bedu’l Vahyi, s. 65,  h. 1/1; Müslim, Kitabu’l İmara, c. 7, s. 61, h. 155; Ebu Davud Kitabu’t Talak, c. 2, s. 945, h. 2201. Tirmizî, Kitabu Fazaili’l Cihad, c. 3, s. 577, h. 1647)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bismillahirrahmanirrahim
İnneme’l-a’mâlü bi’n-niyyât
  Amel ve fiiller niyetlere göredir,
hadisi şerifinin tevili
işte geçen hafta dedik ki, Afedersiniz tuvalete girmeden önce, önünde dua okuyunca, hacetini görmek bile ibadet oluyorsa, o zaman bizim Tarikatımızda, Yağmur yağdırmak ve kar yağdırmak için, su ve süt içerken, önünden dua okuyupda, birde niyet ile su içmek, neden kar yağmasına sebep olmasın, Neden Yağmur yağmasına sebep olmasın, sadece ahmak olan insanlar bunu anlamaz. ve yine Eğer alalade  bir hareket bile, niyet ile ibadet haline dönebiliyorsa, ve ben bunu fiziki halede döndürebilirim, ve bilindiği gibi yağmur duası, yağmur duası ile yani dua ve niyet ile bulutlardan yağmur yağdırma hikmeti, Peki bu böyle oluyorsa, ben bu tarikatı kurdum, Benim diyeceğim Allah bize kurmak nasip etti, Allah bize nasip etti bunun bilgisini ve ilimini, ve bu Tarikatı  bugün yalanlayan, ya da kendilerininkini tarikat kabul edipte, Bizimkini  kabul etmeyen ahmaklara ben ne diyeyim. Allah bir Tarikat da bize  ihsan etti, ve Böylece bizde belli bir duanın sonunda, niyet ile su ve süt içerek ten, kar gerekiyorsa kar, yağmur gerekirse yağmur yağmasını sağlıyoruz Allah'ın izniyle. bu Allah'ın izniyle yani dua ile yağmur yağıyorsa, Benimki dua değil de ne, ben de niyet ile dua ediyorum, Benimkinin ondan farkını ne, benim ki niye olmasın, Niye ya,  güzel adam.

Peki bu böyle oluyorsa, benim Tarikattada, Yani bizim raşidi tarikatında da,  o zaman belli bir duadan sonra niyet ile su içmek, ve niyet ile süt içmek, neden kar  ve veya yağmur yağmasına sebep olmasın, bilindiği gibi bir hadisi şerif daha vardır ki, savaşın birisinde askerler susar, fakat içecek bir yudum suları kalmaz, sadece birinin su kabında birazcık su kalmıştır, Peygamberimiz der ki, alın gelin o suyu bana, Ben sizi suya kandıracağım der.  o alır su kabındaki suyu, parmaklarini açar, ve parmaklarınin üzerinden su döker, döktükçe parmaklarından Beşpınar fışkırıyor, Bütün askerler  içerler ve su kablarınada doldururlar.

Peygamberimiz´in Mübarek Parmakları Arasından Suyun Akması Mucizesi

Rivayet 1

Hazreti Enes şöyle anlatıyor:

“Zevra ismi verilen bir yerde, üç yüz kişi kadar, Allah Resulü ile beraber bulunuyorduk. İkindi namazı için abdest almamızı emretti, fakat su bulamadık. Yalnız az bir parça su bulmamızı emretti; bulup getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra, orada bulunan üç yüz kişinin tamamı gelip o sudan hem abdest aldılar, hem de su ihtiyaçlarını giderdiler.”
Bu mucizeyi, Hazreti Enes, üç yüz kişiyi temsil ederek haber veriyor. Mümkün müdür ki, o üç yüz kişi, şu haberi tasdik etmesinler? Hem eğer tasdik etmeseler, yalanlamamaları mümkün müdür?

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Vudû’: 32, 46, Menâkıb: 25; Müslim, Fedâil: 45, 6; Nesâî, Tahâret: 60; Ebû Dâvud, Mukaddime: 5; Tirmizî, Menâkıb: 6; Muvatta, Tahâret: 32; Müsned, 3:132, 147, 170, 215, 289; İbni Hibban, Sahih, 8:171; Tirmizî (Ahmed Şâkir), no. 3635.)

Rivayet 2

Hazreti Cabir bin Abdullah anlatıyor:

Hudeybiye günü halk susuz kalmış, Resûlullah’ın (asm) önünde bulunan su ibriğinden abdest aldığı sırada O’na (asm) doğru varmışlardı. Resûlullah Aleyhisselam, onlara:

"Size ne oluyor!" diye sordu.

"Mahvolduk ey Allah’ın Resulü! Mahvolduk ey Allah’ın Resulü!" dediler.

Peygamberimiz (asm):

"Ben sizin aranızda iken, siz mahvolmayacaksınız!" buyurdu.

"Yâ Rasûlallah! Yanımızda, senin ibriğindekinden başka, ne abdest alacağımız, ne de içeceğimiz su var!" dediler.

Bunun üzerine, Allah Resulü (asm) elini ibriğin üzerine koydu ve

"Alınız, Bismillah" buyurdu. Kaynaklardan kaynar gibi, hemen parmaklarının arasından su akmaya başladı! Müslümanlar, ondan hem su içtiler, hem de abdest aldılar.

Cabir b. Abdullah'a:

"O zaman siz kaç kişi idiniz?" diye soruldu.

Cabir:

"On beş yüz kişi (yani bin beş yüz) idik!" dedi.

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Menâkıb: 25; Mağâzî: 35; Tefsir: Fetih Sûresi, 5; Eşribe: 31; Müslim, İmâra: 72, 73; Müsned, 3:329; İbni Hibban, Sahih, 8:110.)

Rivayet 3

Hazret-i Câbir anlatıyor:

“Allah Resulü (asm) sahabelere “Abdest almaları için seslenin.” diye emir verdi. Fakat sahabeler su olmadığını söylediler. Allah Resulü (asm) “Bir parça su bulunuz.” dedi. Gayet az su getirdik. Sonra, o az su üstüne elini kapadı ve bir şeyler okudu. Ben ne okuduğunu bilmiyorum. Sonra dedi ki: “Kàfilenin büyük su teknesini getir.” Bana getirdiler, ben de Allah Resulü’nün (a.s.m) önüne koydum. O da elini içine koydu, parmaklarını açtı. Ben de o az suyu, mübarek eli üzerine döküyordum. Gördüm ki, mübarek parmaklarından çokça su aktı ve su teknesi doldu. Suya muhtaç olanları çağırdım. Hepsi geldiler, o sudan abdest alıp, içtiler. Sonra ben dedim: “Daha kimse kalmadı.” Allah Resulü (asm) elini kaldırdı; o su teknesi ağzına kadar dolu olarak kaldı.”


( Hadis-i Şerif , Müslim, Zühd, 74, no. 3013; İbni Hibban, Sahih, 8:159.)

Rivayet 4

sahih pek çok hadis kitabı Ebu Katâde’den naklediyorlar ki:

“Peygamberimiz (asm) çık­tığı bir seferde gecenin sonuna kadar yola devam etti. Sonra mola verip uyudu. Uyandığı zaman, güneş arkasına vurmakta idi. Benim ya­nımdaki abdest suyunu istedi. Ben de kendisine takdim ettim. Onunla abdest aldı, sonra bana dedi ki: "Abdestten arta kalan bu suyu sakla, ileride onun şaşılacak bir hâli olacaktır." Gündüz yola devam edildi, in­sanlar sıcağın altında susuzluktan perîşân oldular. Yetmiş iki kişi idik. (Taberî’nin nakline göre, üç yüz idik.) Hallerini Hz. Peygamber (asm)'e arz ettiler. Peygamberimiz (asm) de kendilerine:"Sizin zannetti­ğiniz gibi, helak olmuş değilsiniz! Şu benim abdest kabımı getiriniz!" buyurdu. Derhal getirildi. O da elini onun içine koydu ve onu dökmeye başladı. Peygamberimiz (asm) döküyor, ben de insanlara su veri­yordum. Yetmiş iki kişi geldiler, içtiler, kaplarını doldurdular. Sonra ben aldım; verdiğim gibi kalmıştı.”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Mesâcid, 311.)


Öyle ise her şeyin bir fiziki sebebi var, Muhammed  neden elinin üstüne su dökme ihtiyacı duydu ise,  ben de ondan dolayı, ağzının genişliği dibinin derinliğinden geniş olan bir tastan, su veya süt içme ihtiyacı duyuyorum, aynı sebebin Hikmetine binaen, neden Yadırgayip  bunlar batıl inanç kabul ediyorsun, Halbuki hepsinin dayandığı sebep ve hadisler ve ayetler var. Öyleyse niyet tenekeyi altına çevire biliyormuş, Öyleyse niyet  ameli alalade bir fiil olmaktan, ibadet olmaya çevirdiği gibi, toprağı da altına çevirmeye, suyu da yağmura çevirmeye, sütü de kara çevirmeye sebep olur. ve bunu oluşturan ise, yine yaratan Rabbimizin mucizesi, Mehdi'nin de Kerametidir. daha hangi Keramet arıyorsun sen. ne yapalım Amuda kalkipda öyle mi  yürüyeyim senin için ki, Keramet olsun diye.  Öyleyse her işinizde amelinizde, güzel niyetlerinize dikkat edin, içinden geçen kötü bir fiil bile, iyi bir niyet ile ibadete dönebilir. kurban kesiyoruz, hayvan boğazlıyoruz, katillik ediyoruz, ama niyet ne, Allah adına kesmek, ne oldu, katillik olmadı, adı kurban oldu, yemek için kesmek de olmadı, ibadet oldu, katillik katillik hayvan katili, bugün kedi öldüreni hayvan katili İlan ediyoruz, köpek öldüreni hayvan katili İlan ediyoruz, Eşkiya gibi zulmedeni, zalim ilan ediyoruz, Peki kurban  keseni  neden katil ve zalim ilan etmiyoruz? çünkü niyetimiz başka, niyetimiz Allah adına kesmek, başında Bismillah deyip, Allah'ın ismi ile kesmek, Allahu ekber deyip Allah'ın şanı için kesmek, ne oldu? katillik değil, kurban kesmek ve ibadet oldu, Hem de bizleri sırat köprüsünden bile kolayca geçirecek bir binek ve vasıta olacak derecede bir ibadet oldu. ne ile, sadece niyet ile, o zaman fillerinizi yapmadan önce niyetlerinizi güzel tutun, o zaman bizim Tarikatımızı da yalanlamaya gerek yok, inkar etmeye gerek yok, safsata Bilmem uyduruk yol demeye gerek yok, Hepsi sünnete dayanıyor mu? evet evet  dayanıyor, Evet o zaman daha ne? Tarikat Demek, öyle  ha hu demek  galgimak, veya  semazen olup dönmek değil, dervişlikte Bu değil, tarikatta Bu değil, yolda bu değil, yol Muhammed'in sünnetine ve ayetlere  uyan şeydir, ondan bir marifet çıkıyorsa o yol ve tarikat oluyor, yoksa  Mevlana diye Semazen diye deli gibi döndur, seni bir yere götürmüyorsa,  ne işe yarar, ney ile  üfür dur.


Dünya nehirlerinin cennet nehirlerinden sayılması

Rivayet 1

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil cennet nehirlerindendir.”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Cennet: 26.)

Rivayet 2

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Dört nehir cennetten fışkırmıştır: Fırat, Nil, Seyhan, Ceyhan.”

( Hadis-i Şerif , Müsned, II/261, 289, 440.)

Rivayet 3

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Cenab-ı Hak cennetten beş nehir indirmiştir: Seyhan, Ceyhan, Dicle, Fırat ve Nil.”

( Hadis-i Şerif , Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, XVI/406-407.)

Zemzemin Bulunuşu Kıssası

Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalip bir gün Kâbe’nin yanında uyuyordu. Bir rüya gördü, rüyasında bir kişi kendisine “Ey Abdülmuttalib! Kalk, Tayyibe’yi kaz!” dedi, kayboldu. Ertesi gün, “Kalk, Berre’yi kaz!” dedi. Üçüncü günde aynı kişi, “Kalk, Mednûne’yi kaz!” emrini verdi.Rüyanın arkası kesilmiyordu. Dördüncü gün ise, yine o kişi, “Ey Abdülmuttalib! Kalk, zemzem kuyusunu kaz!” deyince; Abdülmuttalib; “Zemzem nedir? Kuyu nerededir? Diye sordu. O zât da, “Zemzem bir sudur ki, hiç eksilmez ve dibine erişilmez. Dünyanın dört bucağından gelen hacılara kifâyet eder. Cebrâilin (a.s.) kanadıyla vurduğu yerden çıkmıştır. Allahü Teâlâ’nın İsmail Aleyhisselâm için yarattığı sudur. Susuzları kandırır. Açları doyurur. Hastalara şifa olur. Yerini bildireyim. Kurban kestikleri zaman artıklarını bir yere dökerler. Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelir. Gagasıyla yeri eşer. Karganın eştiği yerde bir de karınca yuvası görürsün. İşte orası Zemzem’in yeridir.”Ve diyoruz ki, Zemzem suyu yeryüzündeki suların en kıymetlisidir. Zemzem Cennet sularından efdaldir. Neden efdal olduğunun en güzel örneği de Miraç gecesi Cebrail (a.s.) Kâbe’nin, Hatîm denilen yerinde uyumakta olan peygamberimizin göğsünü yarıp, Kalbini Zemzem’le yıkamasıydı. Hazreti Ömer ra efendimizde zemzemin cennetten olduğunu söylediği birçok aktarımlar mevcuttur.


Rivayet odur ki Fırat ve Dicle Cennet ırmağı Nil Cennet ırmağı yine Zemzem de Cennetten akıp gelir diye hadisi şerif var, Peki bunların ucu yukarıdan bir yerden, Cennet denilen yerden  akıp geliyorsa,  o zaman uydudan çekilen fotoğraflardan, şöyle aynı hortum gibi bir suyun cennetin olduğu yerden dünyaya salınması ve onunda Fırat'ın ve  Dicle'nin Nil'in çıktığı yerde birleşmesi lazım değil mi? Halbuki Fırat ile Diclenin hiç de öyle cennet farzedilen yerden filan gelen bir ucu yoktur. Aynı normal nehirler gibi onlar da bir kaynaktan çıkarlar, ya  kar suyu Ya  bir kaynaktan çıkıp Akıp gelmekteler, öyle olunca, İşte bizim tezimiz olan Cennet buradadır nasıl gerçek oluyor. Fırat'ın ucu öyle cennette filan değil, asıl Cennet Burası zaten, buradadogup burada akıp, burada ileri gidiyor, ve işte Muhammed  miraca çıktığında, işte o gelecek zamandaki Mehdi zamanına ya da, ondan da belki ileri zamana götürüldü, ve gördük ki akan ırmaklar var, akan bir ırmağı sordu Cebraile Belli ki, o da dedi bunun adına Fırat derler, başka birisini gösterdi Bunun adına Dicle derler dedi, başka birisini gösterdi Bunun adına da  Nil ırmağı derler dedi belki,öyle olunca Hz. Muhammed mirac ettiginde, o gittiği yerin Cennet olduğuna inandığı için, halbuki zamanimiza getirildi ve zamanımızdaki Akan ve kurumamış olan bu nehirleri görünce, bu nehirleri o zaman Muhammed bilmiyordu, Nil ile Fırat Dicle diye bir nehir olduğunu belki bilmiyordu, ve bunların Cebrail'in göstermesiyle, ve onun Miraç ettiği yerde görünce, oranında Cennet olduğuna inandığı için, dedi ki Cennetten akan yada cennetteki akan Irmaklar bunlar(Seyhan,Ceyhan,Dicle,Fırat,Nil) diye tarif etti. ve Bunlar gerçek de de Cennet Nehirleri, Çünkü zamanımız Cennet zamanı İse,  O zaman bu Irmaklar hala, bizim zamanımızda kurumadı akıyorsa, Muhammed'in dediği ırmaklarda bunlar ya, onu bugün kü vaktimiz de akan Irmaklar manasında ve mirac ettigi yerdeki Irmaklar manasında, yoksa bunların ucu Cennetten çıkıp geliyor da akıyor manasında değil, Ahirmzamanda hala kurumadığı ve çıktığı yerden hala  aktığı için, O Muhammed vaktinde belki Zemzem daha öyle açığa çıkmamıştı, ismail vakitinden sonraki vakitlerde,zemzemin tekrar yer altina indiği rivayetleri var, yukardaki rivayetteki gibi zemzemin tekrar peygamberimizin dedesi tarafindan onun vaktinde, Abdül Muttalip, alaca kargalara baktı ve Zemzem kuyusunu yeninden buldu ve yüze çıkardı diyorlar, ama Mirac oldugunda belki de daha o vakit tekrar açığa çıkmamıştı ve miracda gördü ki, Arabistan'da milletin Kabe'yi ziyaret için gittiklerinde, insanlarin Akın Akın bu sudan getirip içtiklerini görünce, bu ne dedi, Zemzem dedi Cebrail belki, o cennette akan su diye rivayet etti belki ve ama yine Onun gittiği yer  mirac ettigi yeri o an cennet diye bildiğ için, yani asrimiz ve günümüzdeki  cennette zemzemin de bulunması  ve kurumdan hala akiyor olmasi, işte zemzem suyunun da Cennetten akıp geldiğini anlatıyor yani, ha bugün yani Zemzem da bizim vaktimiz de ki sulardan bir su, yani Arabistan'daki su, yani kurumamış, yok olmamış bir su, su kaynağı, ha bu bizim yorumumuz,  hani bunun da  %90 değil %100 dir diye garantisini veremem, ama siz de bir Tefekkür edin, benim fikrime sizde gelirsiniz, kabul edin, gelmezseniz, Tamam, o zaman siz kendi bildiğinizi kabul edin.


Yani yine su kaynağı, Mesela Pınar diye bir şey vardır, en küçük su kaynağıdır, o su kaynağının da, dipten çıktığı bir tane delik vardır, alttaki bir su kaynağından oraya fışkıran bir delik vardır, O kaynakdan gelen bir delikden, suyu aynı tazyikli hortum gibi Büngül Büngül Büngüldetir, aslinda Bingöl kentinin ismide burdandir, yoksa bin tane göl orda oldugundan degil ki zaten,  Halbuki Bingöl değil  büngüldemek demek,  hani havuzda Eğer havuzu dolduran su,  alttaki Bir hortum ile dolduruyorsa, alttan dolduruyorsun ve alttaki hortumun, suyun içinde ki yarattıgi delikten oluşan kabarcık gibi şeylere Büngüldemek denilir,  Sanki Bingöl'de 1000 tane göl mü varda o isim verildi?  Bingöl kelimesinin kökenide Büngüldemekten alınmış kelime. yani işte sularda yer altındaki bir kaynaktan Büngüldeyip çıkar, yahutta kar suları dagda erir de, onlar kendine bir yol bulur ve, aşağı doğru akar, O da çay olur ve  çaylar birleşir Irmak olur, Irmaklar birleşir Nehir olur, nehirler Akar deniz olur, denizler Akar Okyanus olur, öyle olunca onlarin  kaynaklarida Cennette ise, peki bu Cennet yer altında mı? Fırat ve Dicle'nin kaynağı yer altında, Cennet yer altında mı?

Neymiş Hitler dünyanın kuzeyinde bir delik varmış ve o, onun altına inmiş, orada bir tane daha Dünya varmış, gökyüzü varmış, Yani bu hikayeyi almışlar, biraz daha  makyajlamışlar bu hale sokmuşlar uydurmuşlar, öyle bir şey yok, ve  her şey nasıl Küçük'ten başlayıp da büyüyorsa, insan çocuk olaraktan doğuyor, sonra büyüyor genç oluyor, okula gidiyor, evleniyor, sonrada yaşlaniyor ve geri gidiyor,  yine sayılar ya 1 den başlayıp yükseliyor, yahutta Bir de, birden aşağı inip eksiliyor ve ortada sıfır var, Yani bu Alpler'in tepesini düşünün, Altay Dağlarınin tepesini düşünün, bir tarafından Tırman, bir tarafından da indiğin zaman, tırmanışın son tepesi işte sıfır noktası Tepe,  Yükseliş arttı sayılar,  indiğimiz tarafı eksi tarafi  sayıları temsil eder,  Öyle olunca Herşey Küçük'ten başlar, öyle büyür, küçüğü  kabullenemeyen büyük olanlara eremez. Nehirlerde bir kaynakdan akip gelen, ve önce kücük iken birleşip cay yada nehir olan sulardir, ve kaynaklarida, bu dünyada işte, öyle olunca, onlarin kaynagi zaten burasi ise, cennete zaten burasi işte.



أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumuati fes’av ilâ zikrillâhi ve zerûl bey’a, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn

Meali :

Ey iman edenler! Sizleri Toplayıpta namaz için ayrıldığım zaman (öne gectigimde), hemen sizde Allah’ın zikrini bırakın ve alışverişi de bırakın (namaz için hazirlanin). Eğer bilirseniz bu (Namaz), sizin için (onlardan) daha hayırlıdır.

(Sadakallahul Aziym CUMA Suresi 9. ayet)

Cuma suresindeki cumaya çağrıldığınız zaman ayeti yanlış, ayet yanlış değil, ayete verilen mana ve mealler yanlış,  yıllardır  Emevi uydurmaları ile ibadet etmişiz. Minare dinimizde yok, kubbe dinimizde yok,  tepesine diktiğimiz Hilal diye bir şey, dinimizde yok,  neymiş Hurma kütüğü varmiş, Muhammed yaslanıp da vaaz ve hutbe ediyormuş demişler ve hutbe verilen minber uydurmuşlar, Muhammed'in vaktinde cami diye bir yer yok zaten, cami  mescid diye bir şey de yokdu, Muhammed'in  evinde toplanıyorlarmış, namaz vakti geldimide birde birlikte namazı kılıyorlarmış ve hatta işte kendi aralarinda konuşup, alişveriş, yada zikiredenlerde oldgundan, onlari namaz vakti geldimi, Allahu Tealanin, O (Hz. Muhammed) öne gectimi, bunlari birakmalari gerektigini emtrettigi o ayet için, cuma namazı ayetinde,  nüdiye  ayetine verilen meal yanlış,  nida  kelimesi ile nudiye aynı  kelime değil,  sonunda ye var,  yani birinci tekil kişi, o da ben demek, nereden çıkardınız Siz çağrıldığınızda kelimesini,"Ye" ben"  Aslında  "Na"  kelimesindeki ileyna daki gibi bizim için ya da bizim üzerimize gibi mana sonunda geldi ve leküm kelimesi ile "sizin için" oldu, Sen nasıl başardın da  Başındakini nudiye kelimesindeki baştaki nunu nidanin önüne koyup da "namaza çağırıldığıniz vakit" kelimesi olaraktan aldın, ya da siz kelimesi olaraktan aldın, Yani kelimeye verilen anlam yanlış, o  "nudiye" diye kelimesi Veda ettiğim de ayrıldığında manasında, ve sonundaki "ye" onu muhammedin söyledigini gösteriyor,  Nereden çıktı Nida kelimesi baştaki nun takisini at, ortada veda kelmisi bariz bir şekilde duruyor ve nerden çıktı da bu nudiyedeki  çağırmak manası olsun, yani veda veya avdet kelimesinden türeme bu, avdet kelimesi ise veda kelimesinden Türeme ve  ayrılmak manasında. ve ondan sonraki gelen cümledeki kelime  namaz için kelimesi var, ve ondan sonraki kelime eger "cuma namazı için"  olsa  "lis Salatıl cuma"  olacaktı ama  öyle demiyor,  "min  yevmil  cuma  diyor, Min ise "den, dan" demek,  o zaman cumadan ayrıldığında desek oda degil ben sizden ayrilipda öne namaz için gecince manasi burda, yine oradan "fesav"  kelimesi var,  yine  avdet kelimesinden türeme, emir kipi, ve manasi "ayrılın" neden? zikirden ve alışverişten bilirseniz Bu sizin için hayırlıdır. Hani nerede burada cuma için toplanin,  birçok cuma için hadisler var, Hutbesi var, bilmem ortasında oturması var, Hepsi yani baktığımız zaman bir çoğu  Emeviler'in uydurması oluyor, Bir de onlara mübarek Böyle bir gün lazim, çünkü  Süleyman peygamber gibi cikip padişahlik yapacak bir yer lazim, müslümanlarda halifelik derdinde, reislik derdinde, imamlık derdinde,  bu herkesi peşine takma derdinde mehdilik ve Şöhret derdinde. bu Saltanat bu cuma namazı olunca  tadi çıkıyor, cuma namazı olmazsa, nerede süreceğiz bu saltanatı, vaaizci hocalar imamlar bu saltanatı nerede süreceğiz başka. yani hepsi uydurma, gözüken  köye rehber gerekmez, bakarsın bu statanat bütün hocalara hacilara tatlı durumuna gelmiş, din bu hale getirilmiş, Kur'an bu hale getirilmiş,

Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

‘Yemin olsun ki; birisine emredeyim insanlara namaz kıldırsın, sonra Cuma namazına gelmeyen kimselerin evlerini kendileri orada iken yakıvereyim istedim’ buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Müslim 652/254, Ahmed 3743, 3816, 4007, 4295, 4398)

Cuma namazına gelmeyenin evini yakayım diye Hadis var, Allah'ım ya Rabb'i ya Rasulullah, Muhammed gibi merhamet ile muamle eden birisi cumaya gelmeyenin evini yakacak, Muhammed değil Neron, Romalı Neron. vay vay din bu haldeyse, bunun Neresini düzelteyim, Neredesiniz Bakin şimdi, bak fikir ile Bir Adım Bile gidemeyiz, yani böyle olursa, bunu bende şimdiye kadar onların verdiği mana ile öyle inandım, öyle yorumlar yaptım, bizde aynı Çince gibi, ayetin tamamının mealini ele almış kabul etmişiz, Çince'de kelimeye degil  cümleye mana verilir, ve bizde onlar  ne mana verdiyse kabul etmişiz, şimdi parça parça, kelime kelime inceleyince bunlari idrak ettim, benim arapçam İmam Hatip Arapçası, ilahiyatçılar Nerede, o Mısır'da okuyanlar nerede, Bunu niye görmediniz, Hani nerede cuma için çağrıldığınızda ayeti,  O nereden çıktı, Çünkü Hristiyanların pazarı var, Yahudilerin cumartesi si var, bizimki de cuma olsun etmişler. birisi de Musa Allah La güreşti, birisi de Davut Allah'la savaştı mealari vermiş Tevratada, hangi birini düzeltleyecen hangi birini.

   

   

Birde burada kıble meselesi var. imamı Ebu Hanife diyor ki : zamanında  Çorabın üstüne mesh verilmez dediydim, ihtiyarladım o hale geldim ki, ayaklarımı yıkayamaz hale geldim, ve sözümü kendim inkar ettim, "Çorabın üstüne mesh verilmez" hükmünü kendim çiğnedim, Çorabın üstüne mesh vermeye başladım diyor. Yani biz de bazen abdest yerine teyemmüm ile namaz kılarız, su olmasina ragmen teyemmüm ile, ve yine oturarak namaz kilarim yine bazen, ve hatta öyleki  kolttuğumun yönü nereyse o anda otururum ve o yöne dogru namazını kılarım, KIBLE falan aramam. Hani burada açıklıyorum da, biliyor zaten beni izleyenler. ve bizi görenler diyor ki Dinimizi bozuyor bu adam diyecekler. şimdi açıklayacağız resimleri de oraya koydum zaten. Dünyanın ortası Kabe diyelim, herkes Kabe'ye dönüp de namaz kılıyor, Tamam öyle bir şeye ihtiyaç var, Tamam kabul ettik, ama Dünya dönüyor mu her an? dönüyor, Dünya birde Güneş'in etrafında dönüyor mu? Dönüyor, Dünya güneşle birlikte bütün gezegenlerle O da başka bir güneş etrafında biz döndürüyormu? döndürüyor.  Şimdi ben buradan sabah namazında Kabe'ye Döndüğüm zaman, Kabenin arkasına dogru düz giden yol ve yön ile dünyadan çıkıp giden  yön,  hangi yön?  ve Kabe Aslı Kabe'nin(Kabe Kavseynin) İzdüşümü diye biliyoruz, öyle olunca, ben sabah bir yana döndüm, Kabe'ye döndüm diye, ama öglen olunca dünya döndü etrafında, ve güneş ise dünyayı başka bir yere döndürdü, ben öğle namazında benim Kabeye döndüğüm yer sabahki yön ve yer degil ki.  Aslı Kabe ne tarafta, bu sabahki döndüğüm tarafta mı, öğlen döndüğüm tarafta mı, akşamki döndügüm tarafta mı, O zaman bu Kabe sadece bir simge, ve imge, insanlar belli bir tarafa dönsün diye, Yoksa Allah Kur'an'da diyor ki.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm.

Meali :

Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

(Sadakallahul Aziym Bakara115. ayet)

Hangi tarafa dönerseniz dönün Allah'ın vechi o taraftadır. Ben Namaza durunca, ve benim koltugun yönü namaz kilarken, evimin penceresine doğru olunca, kibleye dogru olmayinca, Allah o tarafta değil mi? İlla Kabe'ye  dönmem lazımmiş değil mi? Hani Allah her yerdeydi, Ey Müslüman, Ey Müslüman, Sen daha Allah'ın her yerde olduğunu inkâr edip de, bu davalarda kayboldunuz, Ben  ise  namaz için kible niyetine bir yöne döndüğüm zaman, her yerde olduğuna iman ediyorum, Sen ise Allah bir tarafta diyorsun, ve yönünü Sadece KIBLEYE tutuyorsun,  Allah her yerde ise, ben ne tarafa dönersem döneyim, Allah o taraftadır demek bu demek değilmidir ki. Bu demek degildir ki Kabeyi yıkalım, o artik lazim degildir, Ben bunu da kastetmiyorum, Kabe'ye dönmeyelim deyip de  bunu da kastetmiyorum, fakat Allah'ın her yerde olduğuna inanan bir kimse, yönünü ne tarafa tutarsa tutsun, Allah onu görür duyar bilir, bu yani  anlattıgim, resmini de koydum yukari oraya işte. şeytan ayrıntıda gizli, ayrıntılara  dalan kimse, dinden de olur imandan da olur. Ve sen bana Allah bir tarafta diyebilir misin, Dün insanlar, Allah Hz. isa nın içinde diye,  onu paran pinçik ettiler, gayeleri Allah i öldürmek,  yine Allah  zekeriyya aleyhisselamın içinde diye zekeriyayı da kestiler, ve Sen eğer  Kabe, kabe ezan, ezan dersen,  kafir şeytan ve askerleri Kabe yide yıkacaklardir,  Çünkü sen Böyle yapmakla, Hedef gösteriyorsun. Allah  ne bir yöne, ne de bir insana, Hatta bir peygambere, Hatta bir kitaba muhtaç değil, Allah'ın sesi de her yerde, sözü de, kitabı da, Peygamberi de her yerde, Hazreti Musa yok iken, Davut var idi...... öyleyse Allah bir peygambere de muhtaç değil, insana da muhtaç değil öyle . ondan sonra

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn.

Meali :

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın Zat’ına döndürdüm. Ve ben, müşriklerden O’na ortak koşanlardan değilim.

(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 79. ayet)

ve Raşidi Tarikatina intisab edipde, Zikirlerimizden biri olan, bu yukardaki ayeti okumaya devam eden, her kimsede, bu hukuk tecelli edip, o ayetlerin manasi, ve KIBLE ve yön meselesinin de nasil oldugu, yag gibi bariz şekilde anlaşilcakdir, o ayete devem etmeyenlerin kafasi elbet basmaz, ve anlayamayabilirler.


Yıllardır Kuran'ı Kerim bozulamaz, Hatta ayetleri ve harflerinin sayisi bile bellidir diye biliyoruz. ama ben bu kuralı bozdum, geçen Nebe suresindeki,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lâ yezûkûne (la yerzugune) fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).

Meali :

orada (cehennem ehlinin oldugu yerde) onlara serinletici soguk bir şerab veya içecek yokdur. (yada orada onlar onun ile (soguk içecekler ile) riziklandirilmazlar).

(Sadakallahul Aziym NEBE-AMME Suresi 24. ayet)


onları rızıklandırılmaz ayetindeki "R" harfinin Unutulduğunu açıkladım, Demek ki eksik tarafı varmış, onu yıllardır, kimse, bu katı Kural sebebiyle Fark etmemiş. yine Hazreti isa ölmedi geri gelecek diye inanılıyor,  Halbuki ölmüş, geri gelirse ancak yeniden çocuk olaraktan doğup da geri gelebilir. yine Hazreti Muhammed'in Uhud Savaşı'nda Düşmanlarca öldürüldüğü  ortada görülmüş, ve kafirlerce başardık Yaygaraları çıkmış, Ve o anda deniyor ki, Muhammed uhud a çıkmış ve "ben buradayım, gelin buraya, ben ölmedim." demiş deniyor yine. Yani Muhammed de orada ölmuş, ama gecenki vaazin birinin konusu  bu idi.

"Kaldığı Yerden - Öldüğü Yerden Devam Eden"

dedik iki tane Tez imiz var, bir tanesi, bir tane orada ölen Muhammed veya isa var, Bir tane de ölmeyip devam eden var, devam eden, ölmeyip devam eden ise, klon Muhammed, ölmeyip devam eden yine, klon İsa. Bunu nasıl açıklayacağız.  Yani Hızır Aleyhisselam Gelecekte bir yerde zamanda yolculugun keşfolduğu yerde, oradan gelen adam, ve iyilerden olan adam. Öyle olunca onun görevi, iyilerin başında ki, yolunda gitmeyen işleri düzeltmek ile görevli. ve uhud harbinde gördü ki Muhammed öldürüldü ve zamanin aksami degişti, ve hemen geri gitti, Muhammed'in bir önceki halinin klonunu çıkardı. onun (HIZIRIN)  zamaninda, gelecekteki zamanda, insan  klonlamakda  keşf olmuş demek ki, öyle olunca, bir tane Muhammed'in klonu getirilip, orada Ben ölmedim buradayım diye devam eden Muhammed ile bu yol desteklendi, veyada klon olan Muhammed öldü, asli devam etdi,  Muhammed ama, klonlanmış Muhammed haliyle ile tekrar devam etti.  Yine İsa için aynı şey, O ölmedi hikayesi, aynı şekilde, gelecekten gelen adam, Hızır Aleyhisselam bunu böyle yapabilir değil mi?  Gelecekten gelen adamın böyle olayları değiştirdiği ayetlerini Kur'an anlatıyor. Bunlarda bizim degişmez diye bildiğimiz, ve de biraz aklınızı karıştıracak kadar zor olanları, Yani geçen hafta vaazda anlattik, ve Kuran'a  Darwinin evrim teorisi de sokulmuş, ve İbrahim Aleyhisselam,  salak, neandartel bir insan halinde tarif edilmiş, ve bunun o salaklığı  ilede, insanın  evrimle bu hale geldiğini anlatmak için, Kuranı Kerime böyle bir ayet sokulmuş, kim farkında bunun? Kimse farkında değil, çünkü hep Kur'an bozulmaz, değişmez  diye katı kurallarımız var, Haydi siz düşünün ve Tefekkür edin artık bundan sonrasini.


Körler ve sağırlar, Allah ın hata ürünü müdür?

Bugün zamanımızdaki Körler ve sağırlar, "Bizler, Allah'ın hatalı ürünleri miyiz" diye isyan etmekteler, ve körlük ve sağırlık Allah ın hata ürünü müdür?

Nakşibendi tarikatına girdikten sonra, ilk defa Nakşibendi şeyhi olan, Seyyid Abdulbaki Hazretlerini ziyaret ettiğimde, menzile ilk defa gittiğimde, abdest aldım camiye girdim, Cami daha yeni yapılmakta, kaba İnşaat halindeydi, Ama içinde namaz kılınıyordu, ve caminin alt katında namaz kılınıyordu, şu anki yerinde değil, bodrum katında, Belki şu an orası, Kur'an kursu şeklini almıştır, ve Ben abdest alıp içeri girdiğimde, caminin içi dolu gibiydi, ve ben ayakkabılığın olduğu yerdeki, namaz kılınan, halı serilmiş yerde, namazımı kılmaya durdum, ve yemin olsun ki, ben namaza durunca, sağ tarafımda, kendimin aynısı olan, fakat çok zayıf olan bir genç geldi, sağ tarafımda namaza durdu, Ben namazı kılmaya başlayınca güçlendi, beni koydu, sol tarafıma geçti, Daha sonra sol tarafımdan da ilerleye ilerleye, caminin içine doğru gitti, ben de ilk sünneti kıldıktan sonra, acele ile onu takip için, bakmak için caminin içine girdim, caminin içinde de, saf saf ilerleyerek önden imama doğru gittiğini gördüm, yeşil bir gömleği vardı, ve bunu hakkal yakın gördüğümde, anladım ki : Benim Namazim yeni bir insan halindeki yeni bedenimi oluşturmakta, Yani bir canım meydana gelmekte, bir beden ve bir insan oluşturulmakta Namaz ile. Ve burada Peygamberimizin şu yasakları aklıma geliyor, kendi  yeni Tez imdir ispat edilmiş bir Tez değildir, ama keşfen anladığım ve benim hakkal yakin bildiğin bir şeydir. Keşfen benim bildiğim bir hakikattir ki, Peygamberimiz demiş ki : namazda etrafiniza bakınmayınız ve gözlerinizi de yummayın  diye yasaklamıştır. Namazda gözleri yummak, ve etrafa bakınmak yasaklamıştır. Peki neden? Bunu bilen var mı? benden başka kimseden Duydunuz mu bunu mu duymadınız. Bugün Metin Şentürk gibi Gözleri kör olan kimseler, işte namazda ibadet eden bir kimsenin, gözlerini yumması sebebiyle, onun oluşturduğu beden olan insanın, Yani onun namazı,  o kimsenin namazı, kör bir insan bedeni oluşturmakda, ve işlem tamam oluncada, cennette böyle kör bir insan olarak yer bulmakta, yani dünyamızda yer bulmakta, bir insan bedeni oluşmakta, ama Aşık Veysel gibi, yahut Metin Şentürk gibi, veya Steve Wonder gibi, işte gözleri kör insan oluşmakta. her şeyi Tamam ama, onun için Gözleri ama ve kör olan insan oluşmakta. Halbuki orada Namazda  Biz Allah a  Miraç etmekteyiz, Allah'ın huzuruna vardığında, sen gözlerini yumarda O na dogru  Allah'a bakmazsan, Allah'a bakmak nedir secde yerine bakmaktır, Allah'a bakmak değil aslında ama, Allah'ın huzurunda veya temsili misal ile  Başbakanın huzuruna çıkan birisi onunla görüşürken gözlerini yumupda Başbakana bakmadan öyle konuşsa, nasıl bir edepsizliktir degilmi? Bu bir edepsizlik, ve  bu edepsizliğin de çarptırıldığı bir cezası var, cezası işlemi, Senin Namaz, yeni beden oluşturduğunda, beden işte Kör halde, aaama bir şekilde beden oluşturulmakta. işte Metin Şentürk veya stivie Wondur olmak da bunlar. Bu  bir ceza mıdır? ceza evet Tamam. Peygamber efendimizin İbni Mektum adlı bir Ashabı varmış, ve o kör imiş. ve o demiş ki : yağmur kar oldumu, hani orada kar olmuyor ama, soğuk Bilmem şiddetli yagmur oldumu ya çok karanlık oldu mu, Ben camiye (Allah Rasülünün evinin bahcesine) gelirken düşüp yaralanmakdan korkuyorum, düşerim bir yerimi Yaralarım diyerekten korkuyorum, O yüzden öyle gecelerde veya günlerde,  Ben mescide gelmesem olur mu, ya resulallah,  Yatsı namazına gelemediğim zaman, bana ceza varmıdır, diye sorunca,  Sen namazları hiçbir vakit bırakmayacaksın demiş peygamberimiz. İşte o cefasını çekmiş, zahmetini çekmiş, ona bir vakit bile namazı cemaat ile kılmayı terk etmek yok, camiye gelmek mecburiyetinde idi, onun o hali ile, işte şu anki cennetteki körlerimiz oluşturulmakta. onlar  yani Körler de cennete girdi.Ey Körler şu an Mehdinin vaktinde ve Bu Cennette yaşıyorsaniz, İbni mektumun o mescide ve cemata devam etmesi sebebiyle. işte onlar, Namazda, namaziniz ile bir insan Bedeni oluşturulmakta, Ama bu kör ise bedenleri saglikli ama, bir azasi noksan, yoksa ve başka azalarida noksan olsa idi olmazdi degilmi,  var, onlarda var, sakat insanlar da var burada. o namazlarda insan olmaktalar, fakat gözlerinden yoksun, şükretmek lazım, ve kötürüm ve başka bir yerlerindeki azarlarida hasarlı olsaydı, daha mı iyiydi. yani onlar da cennetimiz de ki kimseler. Ama ne, Namazda  o an, Allah ile görüşmede gözlerini yuman kimse, bir edepsizlik ettiği için, o namaz kılan kimsenin veya bizim hatamız olan Bedenler şu an. namazı kılarken efendimizin sözüne uymalıdır. ya sanki orada adam bir şuura giriyoruz, daha bir şuurla namaz kılmak için,bir fikir oluşuyor ve Gözlerimiz açılıp açılıp kapanıyor, İşte benim bütün olmam, Vahdeti Vücut olmam, benim Bunu çokca yapmam demek de, Adem atamiz yaratılalidan bu yana, günümüze gelesiye kadar, çokça aama ve kör insan dünyaya gelmiş, ve onların hepsinin, şu anda Eğer ki cezaları  cezaları bittiyse artık, bunun için benim namazlarda gözlerimle çokca bu harekti yaparakdan cennete almam demek olur, anlayın ki, onların sayısı kadar insanın  kendi Cennetimize alabiliriz şu an, dün dünyamızdan ama(kör) olan o insanlar  Aşık Veysel veya Metin Şentürk idi. Bunlar yeni İbni Mektum lar,  Muhammed'in ki gibi bunlarda Mehdi aleyhisselamin ibni mektumlarinin yeni halleri, hepsi bu  ona yani o kadar o kadar Muhamede ve dinine aşikmiş ki, karanlık bir gecede  düşmez Şaşma veya bir yerine yaralama aşkına da olsa, Muhammed Aşkından Vazgeçme miş, cemaatten vazgeçmemiş, Hatta demiyor mu ki Muhammed, savaşa gittiğinde kadınların başında kalacak erkek kimse kalmamış, ve onu Bütün Kadinlara İmam ediyor, kadınların başına geçirmiş, gözlerinden yoksun bile olsa, ama erkek olduğu için, Kadinlarin hepsine imam olma rütbesini kazanmış, kadınlara imam olmuş, bütün ashabının kadınlarının imami olma rütbesini kazanmış. Sizler, ey zamanimizin körleri, sizlerde bu Şerefe ermişsiniz. Yani en yüksek kadınlar bile bu rütbenin bir basmak altinda. Demeyin sakın Allah bizi unutmuş, Allah'ın hatalı ürünleriyiz diye isyanda etmeyiniz, Hayır hayır Allah sizi unutmamış, en iyi kadından, En üstün evliya kadından bile, bir Üst derecede, onunda üstündesiniz, siz onlara imamsıniz, İmam olmuşsunuz.Allah'a isyan edipte küfre girmeyin hemen. Sizde Evet hatali ürünler siniz, kimin hatasi peki, Namaz kılanlarin yaptığı hatadan dolayi. Hemen hemen şuurlu namaz kılmak kastıyla hepimizin gözlerimizi yummması sebebiyle meydana gelmiş olan hatali ürünler. namazlarıni gözü kapalı  kilan insanlarca oluşturulmakta ve  işte sizler hatalı ürünler oluyorsunuz, bizim namazımızın  zellelerisiniz,  Yani  zelle demek hata demektir.  namazda bilerek yapmış olduğumuz hatamız. Yine Namazda etrafınıza  bakınmayı da yasaklamış Peygamber. namazda sağa sola  bir başka bir  yere ve şeye bakılmaz, mecbur kalmadıkça, sağa sola bakılmaz, işte sağa sola başka bir şeylere bakanların namazları da aynı yumanlarin gözlerini kör olduğu gibi, onların ki de şaşı yada alaca gözlü insan  olur.  Allah'ın huzurunda gözlerini başka yere  kaçıran insanın hali. misal düşünün Başbakanın yanına gittimi onunla konuşup görüşürken, Başbakana bakmayıp da etrafına bakıyorsan, Ne kadar edepsizlik degilmi, ha gözlerin yummuşsun Ha orada  Başbakana bakmak yerine onun yüzüne bakmayipda etrafa bakınmak, Yani Allah'ın huzuruna çıkıp da Allah'a doğru yönününe tutmamakda böyle, etrafa bakınmak, etrafıyla meşgul olmak, işte Bunun cezası da  Şaşı olaraktan dünyaya gelmektir  vesselam.


YouTube'da Sinan Canan'ı seyrederken aklıma takıldı, insan yaratılırken beyni ne zaman yaratılıyor meselesine girersek. Beyni kaçıncı ayda yaratılmaya başlanıyor hikayesi. Sen bir resim yaparken, sen bir insansın, insan, halifeyi ruyi zemin, ve sen bir resim yaparken, insan ya da hayvan resmi, Bu resmi, hayvanların kine kuyruğundan mı başlıyor, insanlarınkini ayağından mı başlıyorsun resim yapmaya, yoksa ilk önce kafasımı çizilir resimin? O zaman  öyle iki üç ayda 4 ayda Bilmem 5 ay da filan yaratılmaz beyin, hatta ilkbaşlangıçta beyin zaten oluşturulur, yani önce deniz yapilip, icine nehirlermi dökülür, yoksa nehirler caylar önce halkolup, onlara aka aka denizemi dökülüpde deniz meydana gelir, yine önce baklava yada cörekler yapilipda tepsiyeme dizilir yoksa tepsi konulup icindemi cörek yapilir gibi bişeyler yani.  Beyin de her zaman ilk başta oluşturulan şeydir, en başta parmağı ucundadır, sonra kafaya çıkar, oradadır, Beyin düşünme yeri yani, o işi oluşturma Merkezi, her şeyi oluşturma Merkezi, kendisi oluşturuyor, kendi kendini oluştururken, beyni olmazsa nasil oluşturacak, O hücre kendini oluşturuyor, kendini oluşturan bu şeyin de aklı olmazsa nasil nere göz olcak bilcek neresi kulak olcak bilcek ki, yine  hani Allah yarattı Tamam Allah yarattı ama, Allah fizik ve kimya biyoloji kanunları koymuş, Allah o hücreye kendi kendini üretip yaratma kuvveti vermiş, Allah elbette anne karnındaki cocugu, geldi hamur yoğurur gibi yoğurdudami yapti, var mı böyle birşey,  orada bebek şeklini vermek için, çamurdan, ya da  bilmem başka şeyden mesela macundan bir bebek mi yapiyor Allah, Halbuki Allah ilk hücre sperme bir bilgi ve beyin vermiş o  kendi hücrelerini, kendisi kendini çogaltti, kendini böyle meydan getiriyor, ve bunu böyle halk ederken, içinde Aklın olması lazım ki, neresinde ne olması lazım olduğunu bilsin, Ve bu İlk önce insan resmi yaparken nasıl kafasını yaparsam, Allah da onun kafasıni yani beynini ilk önce halk edince, zaten ilk işi haydi yap bebek halket diye  kün deyince Allah, kendi kendini üreterek,  Yani kendi kendini oluşturuyor, böyle olunca aynı resim gibi, ilk önce bademin ucundaki  kuşeyri çücüğü gibidir gibidir  aklin oldgu yer, kuşeyri ve O an bugdayin yada bademin başı gibi, insan halinde ise beyin ve aklin  Merkezi halindedir.  insanın elini çizmeye başladım elle nereden başlarsın küçük parmaktan başlamazsın herhalde, bazılar  küçük parmakdanda başlayabilir, ama baş parmak diye bir şey var, yani baş parmaktan  başlarsak cizmeye değil mi, Her şeyin bir başı var, at çiziyorsun yine bacağından başlamaz, yelesinden başlamaz, başından başlarsin,  her şeyin başı, öyle Allah da hücreye bir baş vermiş, akıl vermiş, aklı içinde zaten, onun icra makamı çalıştırdıktan sonra bölüne bölüne neresi ne olcak bilir ve oraya başka bir baş tayin olur oda orayi yaratir yine diger kol göz ve en son aslinda beyin amma aslinda ilk anda ilk hücrede bir beyin vardi zaten düşünebiliyor zaten, böyle böyle hemen çocuk yarattığı, yani yaratılmış olan varlığı meydana getiriyor, Yoksa Allah adama kadina elini uzatıp, içinde rahminde orada  macun gibi bir şeyden çocuk şekilde oluşturup da ondan sonra ruh üfleyerek çocuk olmuyor,  yani hücrenin aklı olması lazım ki, kendi kendini, bölünerek  Çoğaltıp, nerenin göz, nerenin kaş olduğunu bilip, ve ona göre bir yaratılışla buluşturmaya gitmesi lazım, Öyleyse sperm zaten gittiğinde, olacak şey içinde yazılı zaten, Akıllı zaten, aklı içinde zaten, Öyle olunca  beyin ilk oluşturulan şey zaten,  beyin demek akıl demek  zaten.


Geçen haftaki sesli vaazda anlattığımız, kafirlerin isa Aleyhisselam'a  ve Mehdi Aleyhisselam'a düşmanlık etmelerinin sebebi, Allah bizleri yarattı da, peki niye öldürecek, niye kıyameti başımıza koparacak, o zaman bir biz onunla savaşıp, onu yenersek, bizi öldüremez, kıyameti de koparamaz hikayesiyle, şeytana destek çıkıp, şeytanın taraftari olup, Allah a, ve Mehdiye, ve Allah'ın peygamberlerine düşmanlık  ediyorlar ki, İsa  Aleyhisselam'ı da o yüzden kesip biçmişler. şu an Mehdi'nin kesin olaraktan kim olduğunu bir bilseler, Onada yapacakları aynı şey ki, zaten Muhammed hadislerinde

DECCALE KARŞI ÇIKAN MÜ’MİN

Ebu Said el Hudri’den (Radıyellahu anhu) rivayet edildiki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu “Deccal çıkar, onun karşısı na mü’minlerden bir adam çıkar. Deccalin silahlı muhafızları onun karşısına çıkar ve nereye (gitmek) istiyorsun? derler. Mü’min derki ‘Şu çıkmış olan kişiyi kast ediyorum’ Muhafızlar ona derki ‘Rabbimize iman etmiyormusun?’ Mü’min derki ‘Rabbimizin gizli bir tarafı yoktur.’ Muhafız lar ‘Onu öldürün’ derler. Bazıları diğerlerine derki ‘Rabbiniz kendinden habersiz hiç kimseyi öldürmekten sizi nehyetmedimi?’ (Ebu Said) Derki ‘Onu Deccal’e götürürler.

Mü’min onu görünce, ‘Ey insanlar! Şu, Resu lullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) bahsettiği Deccaldir’ der. (Ebu Said) Derki; Deccal derki: ‘Onu tutun, onu ikiye yarın.’ Sırtı ve karnı sopa ile dövülür. (Ebu Said) Derki; Deccal ona derki ‘Bana iman etmeyecekmisin’ (Ebu Said) Derki: Mü’min ‘Sen yalancı Mesihsin’ der. Deccal emreder testere ile iki parçaya yarılır, hatta iki ayak arası ayrılır. (Ebu Said) Derki sonra Deccal iki parça arasında yürür, sonra ona ‘Kalk’ der. Sapasağlam ayağa kalkar. Sonra ona derki ‘Bana iman etmeyecekmisin?’ Mü’min derki ‘Ancak senin hakkında basiretim arttı’ Sonra derki ‘Ey insanlar! Bu, benden sonra insanlardan hiç kimseye bir şey yapamaz’ (Ebu Said) Derki Deccal onu kesmek için yakalar, boynundan köprücük kemiğine kadarki kısmı bakır yapılır, artık ona güç yetirmeye yol bulamaz.

(Ebu Said) Derki Deccal onu iki eli ve ayağından tutar ve atar. İnsanlar onu ateşe attığını zanneder. Ancak o, cennete atılır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki ‘Alemlerin Rabbi indinde şehadet bakımından insanların en faziletlisi bu kişidir.’

(Müslim)

Allahu alem bu Ahmet Cemal Kaşikci olayi, ve o adamin ahirzmanda kesilmiş olmasi, bu olayi teyid eden bir durum, ve o adam, bu adam olabilir allahu alem. dogrsunu Allah bilir.

Allah diyen bir adamın Deccal a karşı gideceği, bu arada onun askerlerinin, onu tutup da  Deccal karşısına çıkaracağı, ve hatta onun, onu Mehdiyi yada o adamı kesmeye  kalkacağı, ve ikiye böleceği, tekrar diriltecek, sonra da, Kendisinin onun tanrısı olduğunu ikrar etmesini isteyecek olmasi, bu adaminda,  Senin Deccal olduğunu şimdi daha iyi anladım diyeceğini, ve sonra tekrar kesmeye kalkacağını, ve fakat Allah'ın, Mehdi'nin ya da o adamın Omuriligini,  bakır ve gümüşten yeniden halk edeceğini, ve deccalın da bir daha kesemeyeceğini, ve orada Onun gücünün  Tükeneceğini  Peygamberimiz rivayet etmiş. böyle olunca, onların korkusu Allah'ın Kıyamet ile onları öldürmesi yok etmesi, ve biz dedik ki geçen sesli  vaazda,  güya  Allah,  kainatı domino taşları gibi dizmiş, ve onu yıkmak için dizmiş diye algılıyor lar,  Halbuki Geçen ki anlattığımız  mesele olan, ölümsüzlüğün sırrı çözülürse, Ben kainatın prototipi isem, ve Ben  ölmeyince benim kainatta yıkılmamış olur, sen yine bir kainatsın, Sen de ölümsüz olunca, ölmeyince, senin Kainat yine yıkılmamış olur, ve bizler hepimiz birleşerekden  tırnağı, sonra parmağı, sonra kolu,  sonra da  bedeni, Yani  Voltrani oluşturmuş oluruz, Öyle olunca Voltran da büyük Kainat demektir, hepimiz ölümsüz olunca, artık  kıyamet de kopmamış olur. ama bu bir  Tez dir,  taaki  antitez  ortaya konasiya kadar. ve Allah Kur'an'da buyuruyor ki,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُواْ السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللّهُ بِهِمُ الأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E fe eminellezîne mekerû seyyiâti en yahsifallâhu bihimul arda ev ye’tiyehumul azâbu min haysu lâ yeş’urûn

Meali :

Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?

(Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 45. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً هَلْ يُهْلَكُ إِلاَّ الْقَوْمُ الظَّالِمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul e raeytekum in etâkum azâbullâhi bagteten ev cehreten hel yuhleku illâl kavmuz zâlimûn

Meali :

De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek?”

(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 47. ayet)

Allah'ın azabının ansızın sizi yakalayıvermeyeceğinden emin misiniz.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E fe eminû mekrallâhi, fe lâ ye’menu mekrallâhi illâl kavmul hâsirûn.

Meali :

Yoksa Allah’ın tuzağından azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah’ın tuzağından (böyle) mühlet vermesinden hilesinden (Allah’ın kendilerine azap vermeyeceğinden) emin olamaz.

(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 99. ayet)

kimler  Allah'ın  mekrinden güvendedir. Ayetler gösteriyor ki, bu konuda garantimiz yok.  Hani o şu zamanda Allah'ın kıyameti koparmasından korkanlara  İşte bu bir ümit ölümsüzlük ve sonsuzluga ulaşmak, ve yarın Allah'ın kıyameti koparmayabileceği umudu ile yaşasınlar, ama Allah'ın mekrinden de Emin değiliz.  Vallahi Allah, insanlık hakkındaki fikrini değiştirebilir.  işte o yüzden havf ile reca  arasında, yani korku ile Ümit arasında yaşamamız gerektiğini de unutmamamız lazım. ve yine rivayetlerden biliyoruz ki, Cennet denilen yer sonsuzluk, ve ölümsüzlük Diyarı, ve ibadet yok, namaz yok, oruç yok, zikir yok, Sadece dilediğini ye, dilediği iç, rahat ve huzur içinde, barış içinde, insan gibi yaşanılan yer. Öyle olunca işte biz de Kur'an'ın  ahkami ile  yaşarsak,  zaten dünyada, o Cennet denilen yer kurulmuş olacak, ve ölümün çaresi de bulununca, sonsuzluk olacak, ve biz anlattık ki, zayıflamanın çaresi, Besmelesiz yemek içmek dedik, besmele ile yemek yine  şişmanlamak  ve güçlenmek için dedik.  Ben, sen, o, yemekleri Besmelesiz yiyince, insan ibadetlerdende, yavaş yavaş soguyor, namazlar gider, oruç gider. Zaten bunu yaşayan, namazsiz, abdestsiz, dinden biihaber, bicok bir insanin dünyada ve Türkiye'mizde Bolca örnekleri var. Adam 20 yaşına veya 30 yaşına kadar namaz kılmamıştır daha, sonra namaza başlar, niyaza  başlar, duaya başlar,  Besmele ile yemege başlar, besmeleli yeme içmeye başlar, Daha önce bunları yapmayordur işte, ve dikat edeerlerse o vakitlerde zayiftirlar fittiriler, aynı şeyin ters çevrilmiş haline, Bizde o hale geri dönmek için, işte Besmelesiz yiyip içince, yediklerin sende hayra ve hücreye yahutta enerjiye bile dönmeyecek, hayra Dönmeyince, namazda olmayacak, zikirde olmayacak, işte o zaman vücut onlari atik madde dikye herseferinde yedikten sonra dışarıya atacak o yediklerini, ama yan tesir olan zikirsiz fikirsiz yemek ile işte ibadert gücüde gidiyor ve ibadetler gidiyor, ama bu hakikat, Eğer Allah'ın koyduğu, kainata  Allah'ın koyduğu bir yasası ise,  ve işte cennette ibadetlerinde olmaması halide, bu ahkam üzere yaşandığında ortaya çıkacaktır.  fakat  şundan da Korkarım ki, Kıyamet rivayetlerinde, kıyametin Allah'ı unutanların başına kopacağı rivayeti var.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kıyamet müminlerin başına kopmaz. Cenab-ı Allah kıyametin kopacağına yakın bir zamanda, bir rüzgar gönderir. O rüzgarın dalgalanmasıyla, imanı olan hiç bir mümin kalmayacak, ruhunu teslim edecektir. Allah onlara rahmet eylesin."

( Hadis-i Şerif , Şerhüs-Sünne 15/90, Müsned-ül Firdevs 5/88, El-Metalibül Aliye hadis no: 4582 (İmamı Busiri hadisin sıhhatine hükmetmiş); Kenzül Ummal 15/229; Şuab-ı İman Beyhaki 2/191; Mu'cemut-Taberani El-Kebir 3/3037)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kıyamet sâdece şerir insanların üzerine kopacaktır.”

(Hadis-i Şerif, Müslim)

İbni Mesud (ra) rivayet ediyor:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kıyamet ancak kötü inanların başına kopar.”

(Hadis-i Şerif, Müslim)

Eğer Bizler Besmelesiz yiyip içersek ve  o yüzden de vücudumuzdaki Allah'ı  zikretme ve ibadet etme enerjisi yok Olursa, ve Allah'ı  unutup dünyaya dalarsak, artık o zaman Allah muhafaza başımıza Kıyametlerin kopması tehlikesi var. ama yine dedik cennette ibadet yokmuş, Cennet Burası ise, o zaman burada olacak bir hikmet bu, Ama dedim ya,  korku ile Ümit arasında  yaşamamız lazım, yoksa ibadetlerde gidince, Allah'ı da unutma tehlikesi var, ama her an Allah'la olup da, namaz kılınmasa, ya da oruç tutulmasa, burada o cennetin kurulduğunun Alameti Olabilir, çünkü cennette ibadet yok, Çok keyifli yer, Eğer Cennet Burası Tez imiz doğru ise, ibadetlerin de ortadan kalkmasına bir sebep olması lazım, Bu da dedik ki, işte Besmeleyle yiyen insan güçlenir, hem ruhen hem bedenen güçlenir, hem de bedenen şişmanlar, neden cünkü beden, üstüne Allah okunmuş nimetleri, vücuttan onları atmak istemez, ama Besmelesiz yiyince, O zaman beden onları dışarı atar, dışarı atınca da vücut kilo almaz, ne kadar yersen ye, kilo almazsin. Ben bu Avusturya geldiğimde hatırlıyorum taş ocaginda taş işinda agir işte çalışıyorum, O zaman ben de  yemeklerden önce besmele çekmek Ahlak ve tam bir Meleke  halini almamış ti, ve bazen unutuyordum bazen hatırlıyordum, ve öyle ki günde 5 öğün yediğim günler var, ama yediklerim kilo yapmıyor, Çünkü Besmelesiz  yediğim için, ve bu hakikat önce gerçekleştiyse, şu anda aynı günlere geri dönebiliriz, aynı sebeplere yapışarak tan, aynı  Hikmet'in tezahür etmesine sebep olabiliriz, sadece geldiğimiz yolu, geri dönmek gerekiyor bize. ve bu Hikmet öğrenilince işte burada ibadetinde sebebiyle hikmeti anlaşılmış olacak, orucunda sebebi anlaşılmış olacak, Allah'la olmasini ögrenice, Onun için artık namaza oruca gerek kalmayacak, Çünkü burası Cennet ise, o şekilde olacak, Yok  değilse, tezim yanlış ise, hala bizim namaza da ihtiyacımız var, oruca da o zaman.


Dünyada bir örgüt var ki, bütün sistemi ele geçirmiş bunlar, Bütün bankalar Onların elinde, istedikleri ülkeye istedikleri kişiyi Başbakan yapıyorlar, Yani yönetime geçiriyorlar, istedikleri parayı istedikleri yerde kullanıyorlar, istedikleri kişiyi hasta edip öldürebiliyorlar, istediklerini de sağlığına kavuşturabiliyorlar, teknoloji Onların ellerinde, bilim Onların elinde, Tıp Onların elinde, şarkı türkü müzik Hepsi Onların elinde, sanatçılar Onların elinde, bilim adamları Onların elinde, işçiler Onların elinde, ve fakat Hepsi bunların, onlarda olmasına rağmen, Mehdi'nin de onlardan biri olmasını istiyorlar, onların istediği birisinin Mehdi olmasını istiyorlar, fakat adamın bir tanesi çıkıyor, Mehdi  benim  diyor. Bu onların hiç işine gelmiyor. Hz Muhammed vaktinde de son Peygamberi bekleyenler vardi ve, Abdülmuttalib'in Öksüz'ü Ben Peygamberim davasını ileri atması üstüne, Biz gibi zenginler var iken, şehrin efendileri varken, senin gibi çulsuzami  kaldi bu iş dediler.  ve onun peygamberliğini kabul etmediler, işte Şimdiki insanların ve bu örgütün de, her şey onların yanında olduğu için, onlar istiyorlar ki, onların istediği bir kimse Mehdi olmasi için, atanmış Mehdiler oluşturuyorlar,  Evet ama, onlar o görevi ifa edecek güçte değiller.  Bununda farkındalar, ve birçok mehdilik iddia eden kimse de var, ortalıkta sahte mehdiler var, bayağı bir  ben mehdiyin diyen insan da var. Kimin gercek Mehdi  olduğu konusunda Allah'tan da kesin bir delil de yok, Ve  onun gercekte kim oldgunuda bir bilseler bulsalar, zaten İsa'yı öldürdükleri gibi öldürecekler  ki, Muhammed'in anlattığı  Deccalin  bir adami keseceği hikayesi budur zaten. Muhammed vaktinde, Veysel Karani gibi onu görmek için âşıklık çekenler vardı, gönlüne onu Taç yapmıştı, ve niceleri  de vardı ki, Ebu Cehil gibi, bu çulsuz mu peygamber olacak  diyenler bile vardı. Bugün Herşey  onların elinde olan kimseler var ki, onlar Mehdiyi de görüp bilmelerine rağmen, işte Ebu Cehil gib, bu mu Mehdi diyerekten kabul etmiyorlar,  ve hatta bir de ona düşmanlık etmek derdindeler.  Varın siz düşünün kendi halinizi, sizler mehdi'yi ne kadar bilip taniyor, ve ona ne kadar dost, veya düşman oldgunuzu biliyorsunuz.


Hazreti Adem vakti peynir yoktu, tarhana çorbası yoktu, spagetti yoktu, ne yedi, Ne içti, ve ayetler  vark ki, temizler temizler içindir.  insan yediğindendir,  öyle  olunca temiz şeyler yemiş ki, Habil  ve şid aleyhisselam gibi gibi Temiz bir soy da devam etmiş, yanlışlardan da Yemiş olabilir ki, Kabil gibi bir soy da ortaya çıkmış. o gün günahta  Yani günah çeşidi de az idi , Ve öyle olunca onların uğraştığı 10 günah,  ve Bizlerin bugün uğraştıgimiz yüzlerce günah, ve bizlerin onların yaptığının onda birini yapmamız kurtuluşa ermemize sebebmiş

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ey eshabım, siz öyle bir zamandasınız ki, dinin emir ve yasaklarının onda birine uymazsanız helak olur, Cehenneme gidersiniz. Öyle bir zaman gelecek ki, emir ve yasaklarının onda birine uyabilen, Cehennemden kurtulur."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taberani,İ. Ahmed)

Bu yüzden hadisi Şerif'te öyle dedi Peygamber Efendimiz, Onlar bizim yaptığımızın onda birini yapsalar Cehennemden kurtulur yani cennete girecek, Çünkü o zaman günah azdı bizim vaktimiz de günahın çeşidi çok, bizde 50 günahtan 25 şini yapmasak da,  25'ini yaptık mi  bile kardayız.

Rabbim, Mehdi Ve Cematinin imami ve sözcüsü olarak, biz en yüksek cennete talip olduk, senin bizleri oralara ulaştirman, yüce şanındandır, bizleri orlara ulaştırver ey rabbimiz, amiiiiiyyyynn


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '


وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 26 Ekim 2018 Cuma

Original Kar © glan







Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)