Thread Rating:
  • 11 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Sünnet Nedir - Peygamberimizin Sünneti - Tıbdaki Sünnet Nedir?
#1
Dini-1 
   

Sünnet Nedir - Peygamberimizin Sünneti - Tıbdaki Sünnet Nedir?

Sual: Sünnet ne demektir?
CEVAP
Sünnet kelimesi yerine göre, farklı anlamlarda kullanılır:
1- Kitab ve sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Allah’ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız.) [Hakim]

2- Farz ve sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullah efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehit sevabı verilir.) [Hakim]

3- Sünnet, yalnız olarak kullanılınca, İslamiyet demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyet’e] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.) [Hakim]

4- Sünnet, yol, çığır gibi manalara da gelir. Mesela sünnet-i hasene iyi çığır, sünnet-i seyyie kötü çığır demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Bir kimse, sünnet-i hasene çıkarırsa, [iyi bir çığır açarsa] onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevap alır. Bir kimse de sünnet-i seyyie çıkarırsa, [kötü bir çığır açarsa] onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah kazanır.) [Müslim]

Bir de, sünnet âdet, iş anlamındadır. Mesela Sünnetullah tabiri, Allah’ın âdeti, Allah’ın işi demektir. Hazret-i Ömer’in sünneti demek, Hazret-i Ömer’in âdeti demektir.

5- Ehl-i sünnet, kurtuluş fırkasının adıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, ( Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya ( Ehl-i sünnet vel cemaat) denir.

6- Çocukların sünnet olmasına da sünnet denir.

Sual: Sünneti değiştirmekte mahzur var mıdır? Mesela tesbihi 33 yerine, daha fazla sevap olsun diye 44 olarak çeksek mahzuru olur mu? Sakalı bir tutam yerine bir veya iki karış uzatsak veya çok kısa yapsak bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Peygamber efendimizin yaptığı işlere sünnet denir. Hatta birini bir şey yaparken görüp de bir şey demediği işlere de sünnet denir. Peygamber efendimiz bu yaptıklarını ya ibadet olarak veya âdet olarak yapardı. Âdet olarak yaptıklarına sünnet-i zevaid denir. Uzun entari giymesi, saçlarını uzatması veya kısaltması, sakal bırakması gibi. Bir kimse, ( Peygamberimiz, kadınlar gibi entari, uzun gömlek giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı, top sakallı diye hakaret eden kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini, beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek, Allah’ı beğenmemek olur. ( Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah’ı beğenmeyenin de kâfir olacağı pek açıktır. Kur'an-ı kerimde, Peygamber efendimizin emrettiğini yapmak, yasakladığından kaçmak gerektiği bildiriliyor. ( Haşr 7)

İbadete ait hükümler zamanla değişmez. İbadetleri değiştirmek, dini değiştirmek olur, dinsizlik olur. Bir kâfir, bir söz ile [kelime-i şehadet getirerek] müslüman olur. Bir müslüman da küfre düşürücü bir söz ile kâfir olur. Dinimizin herhangi bir hükmünü beğenmeyen, mesela, ( tesettür lüzumsuzdur) diyenin imanı gider. Resulullah efendimize uymanın önemi büyüktür. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
( Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Peygamber efendimiz de aynı mealde buyuruyor ki:
( Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur, bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur.) [Buhari]

Kur'an-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allah’a itaat olduğu, Ona isyan edenin Allah’a isyan etmiş olduğu bildirilmekte, ( Allah’a ve Resulüne itaat), ( Allah ve Resulüne isyan) ifadeleri çok yerde geçmektedir. ( Nisa 13-14)

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
( Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

( Bir bid'at çıkarılınca, bir sünnet kalkmış olur.) [İ.Ahmed]

İbadet maksadı ile dine bir şey ilave etmek bid'attir, büyük günahtır. Dinimiz noksan değildir. Hâşâ Allahü teâlâ veya Peygamber efendimiz dinde bir şeyi eksik bırakmış da, daha iyisini biz mi yapacağız? İbadete bid'at karıştırmak, Allahü teâlânın bildirdiği dinde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değiştirmek olur. Mesela akşam namazının farzını 3 rekat yerine, daha fazla ibadet edeyim diye 4 rekat kılmak bid'attir. 3 yerine de geçmez, namaz hiç kabul olmaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid'at olur. Hiç tesbih çekilmese günah olmaz. Fakat sünnet sevabından mahrum kalınmış olur.

Bir din kitabını tahkir etmek, İslam âlimlerinden biri ile alay etmek ve tazim etmemiz emrolunan bir şeyi tahkir etmek, tahkir etmemiz emrolunan bir şeyi tazim etmek küfürdür. Bunları yapan kâfir olur. ( Birgivi)

Sakalı sünnet diye kısa bırakmak veya sadece çenede bırakmak bid'at olur, Resulullah efendimizin sakal şekli beğenilmemiş olur. Hadis-i şerifte, ( İbadetleri bizim gibi yapmayanlar bizden değildir) buyuruluyor.

Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur. Sonra tesbihler çekilir, ondan sonra dua edilir. Dua ederken salâten tüncina veya başka dualar da okunur. Âyet-el-kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid'attir. Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. ( Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim) demek, dinde değişiklik olur. ( Hadika)

( Kim dinde olmayan bir şey çıkarırsa merduddur) hadis-i şerifi gösteriyor ki, dinden olmayan bir itikad, bir söz, bir iş, bir hâl ortaya çıkarılır ve bunun din ve ibadet olduğuna inanılırsa, yahut İslamiyet’in bildirmiş olduklarında, bir fazlalık veya noksanlık yapılırsa ve bunu yapmaktan sevap beklenirse, bu yenilikler, değişiklikler bid'at olur. İslamiyet’e uyulmamış, ona iman edilmemiş olur.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bugün kalbler kararmış olduğundan, bazı bid'atler güzel görünse de, hepsinden kaçınmak gerekir, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır. Hadis-i şerifte, ( Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu. ( Müslim)

Din bir bütündür. Bir hükmünü beğenmeyen veya değiştiren kâfir olur. Mesela sünnet olan sakalı da beğenmeyen kâfir olur. Beğendiği halde yapmaz ise kâfir olmaz. Sünneti değiştirirse bid'at ehli olur.
[Hadika, Berika, Birgivi Vasiyetnamesi, Mektubat-ı Rabbani]

Sual: Sünnete yapışmak ne demektir?
CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Ümmetim arasında ayrılık olunca, benim sünnetime ve Hulefa-i raşidinin sünnetine yapışın!) [Tirmizi]

Bu hadis-i şerif, bu ümmette çeşitli ayrılıklar olacağını haber veriyor. Bunlar arasında, Resulullahın ve Onun 4 halifesinin yolunda olana sarılınız diyor. Sünnet, Resulullahın, sözleri, bütün ibadetleri, işleri, itikadları, ahlakı ve bir şey yapılırken görünce, mani olmayıp susması demektir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
( Fitne fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehit sevabı verilir!) [Hakim]

Yani nefse ve bid'atlere ve kendi aklına uyarak İslamiyet’in hududu dışına taşıldığı zaman, benim sünnetime uyana, kıyamette yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslamiyet’e uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır. Bir hadis-i şerif meali:
( İslam dini garip olarak başladı. Sonu da garip olacaktır. Bu gariplere müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltir.) [Müslim]

Yani, İslamiyet’in başlangıcında, insanların çoğu, Müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, ahir zamanda da, dini bilenler azalır. Bunlar, benden sonra bozulmuş olan sünnetimi ıslah ederler. Bunun için, emr-i maruf ve nehy-i münker yaparlar. Sünnete, yani İslamiyet’e uymakta başkalarına örnek olurlar. İslam bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinleyenler az, karşı gelenler çok olur.

Sünnet nedir?
Sual: Hakikat Kitabevi yayınlarından, Eshab-ı Kiram kitabında deniyor ki:
( Server-i âlem, namazda rükudan kalkarken, ( Semi’ Allahü limen hamideh = Allahü teâlâ, kendisine hamd edenin hamdini işitir yani kabul eder) deyince, ilk safta bulunan Hazret-i Muaviye, ( Rabbena lekel hamd = Hamdimizi kabul eden Rabbimiz, sana hamd olsun) dedi. Böyle söylemesini, Resulullah efendimiz takdirle karşıladı. Bunu söylemek, kıyamete kadar sünnet olarak kaldı. Resulullahın takdirine mazhar olmak, ne büyük nimettir. Onun söylediği bir sözü kıyamete kadar Müslümanların söylemesine sebep olmak da, ayrı bir fazilettir.)
Bir sahabinin söylemesi, nasıl namazda sünnet olur ki?
CEVAP
Sünnet, sadece Peygamber efendimizin yaptığı işler değildir. Birini bir şey yaparken görüp de bir şey demezse veya onu yapın derse, o da sünnet olur. Burada yapılan işi beğenmesi, o işe razı olması ve bundan sonra bu işin yapılmasını emretmesi, o işin sünnet olduğunu gösteriyor.

-------------------

Sünnetin sözlük anlamı, “yol, gidiş, tabiat, prensip, kanun” demektir. Terim anlamı ise, Peygamber Efendimizin ( a.s.m.) söz ve fiillerinin ve takrirlerinin tümü mânâsına gelir. Takrir, bir konuda sükût etmekle, o işi reddetmemek demektir.

Hadis-i Şerifler, âyetleri açıklarlar. Âyetlerde kısa ve öz olarak beyan edilen İlâhî maksatları izah ederler. Kur'an'da yer almayan bir konuda ise hüküm ortaya koyarlar.

“Namaz kılın!..” emri mücmeldir; tafsilat hadise bırakılmıştır. Namazların rekat sayıları, kılınma biçimleri âyette tafsilatıyla verilmiş değildir. O halde, sünnet olmasaydı, “namaz kılın” emri nasıl yerine getirilecekti?

    “Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın.” ( Buhârî, Ezân, 18, Edeb, 27, Ahâd, 1)

Aynı şekilde, “zekât verin” emrinin de tafsilatı ve teferruatı hadis-i şeriflerle sabit olmuştur.

Nur Müellifi, hadis-i şerifler için “Kur’an’ın birinci tefsiri” ifadesini kullanır. Allah Resulünün ( a.s.m.), Kur’an âyetleri hakkında yaptığı açıklamalar “ilk tefsir” olduğu gibi, sorulan fıkhî sorulara verdiği cevaplar da ilk fetvalardır. Keza, yaptığı içtihatlar da ilk içtihatlardır. Allah Resulü ( a.s.m.) ümmetine her hususta rehber olduğu gibi bu noktada da öncülük etmiştir.

    “İşittikleri haberi, Peygambere veya yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından hüküm çıkarmaya gücü yetenler, onun ne olduğunu bilirlerdi.” ( Nisa, 4/83)

Her maksada farklı yoldan gidilir. Zengin olmanın yoluyla, alim olmanın yolu birbirinden ayrıdır. Birincisinde, ekonominin kendine has kurallarına harfiyen uyulacak ve bu sahada muvaffak olmuş kimseler taklit edilecektir. İkincisinde ise, ilim sahasında söz sahibi zatlara talebe olunacaktır. İlâhî hakikatlere ermek de, ancak, bu sahanın yetkili ve vazifelisi olan zatların izinden gitmekle mümkün olabilir.

    “Hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve nebîler elindedir. Dalâlet, şer ve hasâret, onun muhalifindedir.”

Sünnete ittiba etmeyi Allah sevgisinin şartı olarak takdim eden bir âyet-i kerime:

    “De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” ( Âl-i İmran, 3/31)

Resulûllah Efendimiz ( a.s.m.), Allah’ın sevdiği ve razı olduğu örnek insandır. Ona uymayan kimsenin Allah sevgisi, sözde kalmaya mahkûmdur. Hakikat bu iken, sadece âyetle amel etme vehmine kapılarak sünnetten yüz çevirmek, Allah’ın sevdiği zata benzemeyi terk etmek demektir.

Bir insan, Kur’an-ı Kerim’i hadislerin ışığında değil de kendi fikriyle yorumlamaya kalkışırsa, ortaya çıkacak yol Allah Resulünün ( a.s.m.) değil, o adamın şahsî yolu olacaktır. Bu yolun ise nereye çıkacağı bellidir. Kur’anı anlamaktan maksat onu yaşamak ve yaşatmaktır. Bu noktada, en büyük rehber Allah Resulüdür ( a.s.m.). Bu gerçeği bizzat Kur’an âyetlerinden okuyalım:

    “Peygamber size neyi verdiyse onu alın ve size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir.” ( Haşir, 59/7)

    “O, kendiliğinden konuşmaz. Onun konuşması ancak indirilen bir vahiy iledir.” ( Necm, 53/3-4)

    “Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” ( Nisa, 4/80)

İttiba-ı sünnet denilince, Allah Resulünün ( a.s.m.) izinden gitmeyi ve böylece her konuda istikamet üzere olmayı anlıyoruz.

Şimdi, kendi nefsimize şu soruyu soralım: Bir mümin, Asr-ı saadete kavuşsaydı ne yapacaktı? Elbette ki, Allah Resulünü ( asm.) her hususta adım adım takip edecekti. Öyle değil mi?

İşte bugün, Onun ( asm.) sünnetlerine harfiyen uymak da aynı mânâyı taşır.

Nur Külliyatı'nda, sünnetler üç ana guruba ayrılır:

    “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, efali, ahvalidir.” ( Lem'alar, On Birinci Lem'a)

Demek oluyor ki, Resulullah Efendimizin ( a.s.m.) o mukaddes sünnetleri, “mübarek lisanından dökülen nurlu cümleler” “icra ettiği işler” ve “hâliyle insanlık âlemine sergilediği örnek ahlâk”tan oluşuyor.

Bir Müslüman, O Nebiler Nebisini ( a.s.m.) taklit etmeğe, farzlardan başlar. Allah'ın emirleri farz olmakla birlikte, Allah Resulünün ( a.s.m.) onları işlemesi cihetiyle, aynı zamanda sünnettirler. Yani, Allah'ın emirlerine harfiyen uyan ve yasaklarından hassasiyetle kaçınan bir mümin, sünnetin farz kısmını yerine getirmiş olur.

Farzları yerine getiren bir mümin, manevî terakkisini nafile ibadetlerle sürdürür. Nafile denilince, farz ve vacip dışında kalan ibadetler anlaşılır.

Namazların sünnetleri nafile ibadet gurubuna girdiği gibi, kuşluk namazı, tahiyye-i mescit namazı, gece namazı gibi nice nafile ibadetler de vardır.

“Âdât-ı hasene” ise, Allah Resulünün ( a.s.m.) yeme, içme, oturma gibi beşerî fiilleridir. Bunların her biri, insanlar için güzel birer örnektir. Bir mümin, âdet olarak her gün icra ettiği bu gibi işleri, Allah Resülünün ( a.s.m.) yaptığı şekilde yapmaya çalışırsa, ayrı bir feyiz kaynağı daha bulmuş ve dünya işlerinde bile huzuru yakalama imkânına kavuşmuş olur.

    “Sünnet-i Seniyyeye ittibaı kendine adet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevapdar yapabilir.”( Lem'alar, On Birinci Lem'a)

Ahval grubuna giren sünnetlere gelince, bunlar “takvadan, muhabbetten, güzel ahlâkın bütün şubelerinden, insanî seciyelerin en üstünlerinden ve beşerî karakterlerin en sağlamlarından” örülmüş ve dokunmuş muhteşem bir tablo teşkil ederler.

Kalbin Allah sevgisi ve Allah korkusuyla dolu olması da hâl grubuna giren sünnetlerdendir.

    “... İçinizde Allahı en çok seven benim. Ve Ondan en fazla da ben korkarım...” ( Buhârî, Nikah 1; Müslim, Nikah 5)

-------------------

Tıbdaki Sünnet Nedir?

Sünnet penisin ucunda, idrar çıkış deliğini kapatan ve o bölgede kapalı boşluk oluşturan cilt katlantısının kesilerek alınmasıdır. Çok eski tarihlerden bu yana farklı toplumlarda geleneklerin gereği olarak veya bazı dinlerde ön şart olarak uygulanmaktadır. Anlaşılmaktadır ki ilkel dönemlerde dahi tıbbi faydaları tam açıklanamasa da sünnetin pratik faydaları fark edilerek yaygınlaştırılmıştır.

Sünnetin faydaları nelerdir?

Sünnetle alınan deri penis ucunu ve idrar deliğini örtmektedir. Ve bu derinin altında bir hvasız, pislik ve salgı biriken, idrarla temas halinde bir alan oluşmaktadır. Bu sebeple düzenli temizlenmezse infeksiyon oluşumu için uygun bir zemin oluşturur. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için taşıyıcılık aracı olabilir. Özellikle çocuklarda sünnet derisi yapışabilir, ucu daralabilir. İdrar çıkışını engelleyebilir. Penis abselerine neden olabilir. Parafimozis dediğimiz sünnet derisi sıkışarak peniste kan akımını bozabilir. Bu derinin sünnetle alınması bahsettiğimiz problemlere karşı korunma sağlar.

Sünnet için en doğru yaş nedir, neden?

Tartışılan bir konu bu. Burada önemli olan çocuğun psikolojik olarak bu müdahaleye hazır olması ve vucudundaki bu değişikliği doğru anlayabilecek yaş ve düşüncede olmasıdır. Çocuğun psikolojik gelişimi sürecinde 2 yaş -7 yaş arasının uygun olmadığı düşünülür. Her yaşta sünneti çocuk için travma haline dönüştürmeden, korku yaşamasına izin vermeden sedasyon da dediğimiz genel anestezi altında yapmak gerekir. Cerrahi başarı ve yara iyileşme süreci açısından yaşın önemi yoktur.

Aileler sünnet için daha çok hangi dönemleri tercih ediyor ( şubat tatili, yaz tatili vb) neden?

Bu tercihte sosyal nedenler belirleyici. Geleneklerin gerekleri açısından ve çocuğun okul hayatının etkilenmemesi için bu dönemler uygun. Tıbbi olarak sünnetin bir mevsimi yok.

Hangi yaşlarda yaptırılmaması gerekir, neden?

Tıbbi bir aciliyet ve gereklilik yoksa , 2 yaş - 7 yaş arasında önerilmez. Bu yaş grubu çocukların psikolojik gelişimlerinin etkilenebileceği düşünülür. Her yaşta bu ihtimal vardır. Bu nedenle sünneti çocuk için travma haline dönüştürmeden, korku yaşamasına izin vermeden sedasyon dediğimiz hafif genel anestezi altında yapmak gerekir.

Yenidoğan sünnetinin faydaları nelerdir?

Yenidoğan dönemi vucudumuzun hücre yenileme üretme ve gelişme kapasitesinin en yüksek olduğu dönemdir. Sağlıklı bebekte yapılan yenidoğan sünneti çok daha hızlı bir şekilde iyileşir. Cerrahi ve psikolojik komplikasyon görülme ihtimali çok daha azdır.

Sünnet edilmeyenlerde görülebilecek sağlık sorunları nelerdir?

Sünnetle alınan deri penis ucunu ve idrar deliğini örtmektedir. Ve bu derinin altında bir hvasız, pislik ve salgı biriken, idrarla temas halinde bir alan oluşmaktadır. Bu sebeple düzenli temizlenmezse infeksiyon oluşumu için uygun bir zemin oluşturur. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar için taşıyıcılık aracı olabilir. Özellikle çocuklarda sünnet derisi yapışabilir, ucu daralabilir. İdrar çıkışını engelleyebilir. Penis abselerine neden olabilir. Parafimozis dediğimiz sünnet derisi sıkışarak peniste kan akımını bozabilir. Bu derinin sünnetle alınması bahsettiğimiz problemlere karşı korunma sağlar.

Sünneti kimler yapmalı?

Sünnet ciddi bir cerrahi müdahaledir. Psikolojik yaklaşım açısından, anestezi tekniği ve riskleri açısından, cerrahi estetik ve teknik açısından iyi eğitimli profesyonel kişilerce uygulanmalıdır. Basit görülen bu işleme bağlı ciddi kalıcı sakatlıklar oldukça sıktır.

Hastane ortamında yapılmasının önemi ve yararları nelerdir?

Her cerrahi işlemde infeksiyondan arındırılmış steril alan şarttır. Steriliteyi koruyacak donanım ekipman olmalıdır. Cerrahi ve anesteziye bağlı gelişebilecek komplikasyonlara acil ve etkin müdahale edilebilecek ekip ve ekipmalar bulunmalıdır. İdeal olan ameliyathane şartlarında yapılmasıdır.

Sünnet operasyonu nasıl yapılır?

Penisin hissizliği ve cerrahi bölgenin temizliği sağlandıktan sonra alınacak olan cilt katlantısının yapışıklıkları açılır, kesme hattı belirlenir. Makas ya da bistüriyle penis ucunu kapatan cilt katlantısı kesilir. Kendisi eriyen ince ipliklerle ya da bipolar hassas koterle kanamalar kontrol edilir. Cilt yine kendisi eriyen ince ipliklerle dikilir.

Sünnet ameliyatlarındaki gelişmeler ve yenilikler nelerdir?

Teknolojinin getirdiğini malzeme avantajları dışında farklı bir durum yok. Kullandığımız anestezik maddeler çok daha güvenli, kullandığımız dikiş materyalleri daha az alerjen, daha hızlı ve iz bırakmadan eriyor. Çok yaygın olmamakla beraber sünnet klambi veya çan denen bazı cihazlar üretildi ve kullanılıyor. Bunlarda dikişe gerek kalmıyor fakat cihaz 2 gün kadar peniste takılı kalıyor.

Anestezi verilmelidir, neden ve nasıl bir anestezi verilmelidir?

Lokal ya da genel anestezi ( sedasyon) altında sünnet uygulanabilir. Burada tercihi yaparken çocuğun yaşı ve daha önemlisi sünnetin çocuk üzerinde korku, stres, travma yaratma ihtimali göz önüne alınır. 6 ay öncesi farkındalık oluşmamışsa veya çocuk durumu anlayıp kabullenmiş olgunluktaysa lokal anestezi altında sünnet yapılabilir. Diğer durumlarda hem çocuğu üzmemek için hem yapılan hassas cerrahinin başarısı ve kalitesi açısından genel anestezi tercih edilmelidir.

İyileşme süreci ne kadardır?

İşlem sonrası çoğu zaman sargı dahi gerekmez, bazen ufak bir sargı konulabilir. 48 saat sonra bu sargı alınarak banyo yaptırılabilir. İlk iki gün ağrı kesici kullanılması gerekebilir. Penis ucunda hafif şişme beklenen bir durumdur ve 2 hafta içinde normal görünümüne kavuşur.

Hatalı sünneti daha sonra düzeltme imkanı var mı?

Ciltle ilgili estetik hataların bir kısmı ve eksik sünnet düzeltilebilir. Fakat idrar kanalı yaralanmaları, penis gövdesi, glans yaralanmalarını düzeltmek ciddi ameliyatlar zinciri gerektirebilir. Bazen de düzeltmek mümkün olmayabilir, organ kaybına gidebilir.

Sünnette lazer kullanılmalı mı, neden?

Teknolojiyle beraber sünnet için olumsuz bir gelişme oldu. Sünnette havya kullanılmaya başlandı. Halk arasında "lazerle sünnet " denilen fakat hiç ilgisi olmayan bu sistemde elektrikle ısıtılmış telle deri kesilir. Isı etkisiyle damarlar yanar ve kanama görülmez. Fakat kanlanma ve duysal sinirler açısından hassas olan peniste havya kullanılması kalıcı hasar verebilir.

Sünnet operasyonu sonrasında nelere dikkat edilmeli?

Sünnet sonrası nadir de olsa geç kanamalar görülebilir. Hasta doktoruyla irtibata geçmelidir.

Sünnet hangi durumlarda sakıncalı olabilir?

Sünnet cerrahi bir işlemdir ve tam sağlık halinde yapılmalıdır. Acil bir sebep yoksa soğuk algınlığı vs. durumlar iyileştikten sonra yapılmalıdır. Sünnetin kesinlikle yapılmaması gereken en önemli durum hipospadias varlığıdır. Halk arasında "peygamber sünneti " denilen bu durumda idrar çıkış deliği doğuştan olması gerektiği yerde değildir. Çocuğun ilerki yaşamında problemler yaşamaması için bu anormallşiğin düzeltilmesi gerekir. Ve bu düzeltmede sünnet kesilen ve atılan derinin kullanılması gerekebilir. Bu durumda sünnet düzeltme ameliyatıyla beraber yapılmalıdır.

Hatalı sünnetin doğurabileceği sonuçlar nelerdir?

Ciltle ilgili estetik hataların bir kısmı ve eksik sünnet düzeltilebilir. Fakat idrar kanalı yaralanmaları, penis gövdesi, glans yaralanmalarını düzeltmek ciddi ameliyatlar zinciri gerektirebilir. Bazen de düzeltmek mümkün olmayabilir, organ kaybına gidebilir.

Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Abdulkerim Temiz, halk arasında "doğuştan sünnetli" veya "peygamber sünnetli" olarak adlandırılan çocukların ameliyatlarının, çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları 3 yaşından önce yapılması ve tamamlanması gerektiğini söyledi.

Doç. Dr. Abdulkerim Temiz, erkek çocuklarda, idrar yolunun gelişimindeki aksaklık sonucu idrar deliğinin normalde olması gereken penisin uç kısmı dışında, geride bir noktada; penisin alt yüzünde olması şeklinde tarif edilen hipospadiasın, yaklaşık 250-300 erkek çocukta bir görülen doğumsal bir hastalık olduğunu ifade etti. Böyle durumlarda genellikle sünnet derisinin bir kısmının da gelişmediğini belirten Temiz, "Bu çocuklarda ek olarak 'kordi' olarak adlandırılan, penisin sertleştiği durumlarda peniste öne-aşağıya doğru eğri olması durumuyla da sıklıkla karşılaşmaktayız. İdrar yolunun açıldığı nokta penis ucuna ne kadar uzak ise tablo o kadar ağırdır" dedi.

Ağır hipospadiaslı çocuklarda penis eğriliklerinin daha sık görüldüğünün altını çizen Dr. Temiz, şunları söyledi:

"Hipospadias hastalığına inmemiş testis olarak adlandırılan testislerin yerinde olmaması, doğumsal idrar yolu anormallikleri ve kasık fıtığı da eşlik edebilmektedir. Özellikle ağır hipospadias ile inmemiş testis saptanan hastalarda, endokrin sistem-hormon hastalıkları veya genetik anormalliklere bağlı cinsiyet farklılaşma bozukluklar olarak adlandırılan gelişimsel bozukluklar ile karşılaşılabilir. Bu nedenle ağır hipospadiaslı çocukların çocuk endokrinoloji uzmanları ile birlikte değerlendirilmesi gerekebilmektedir."

Hastalığın tedavisinin ameliyatla mümkün olduğunu kaydeden Doç. Dr. Temiz, "Ameliyatın amacı hem görünüm açısından hem de işlevsel açıdan normal bir penis yapısının elde edilmesidir. Bu amaçla tıbbın ve cerrahinin tarihsel gelişim sürecinde yüzlerce ameliyat yöntemi tarif edilmiştir. Ameliyat zamanını ve yöntemi, penisin boyutu, hipospadiasın tipi, eğrilik olup olmaması, sünnet derisinin varlığı, yeterliliği gibi çeşitli faktörler değerlendirilerek belirlenir" diye konuştu.

"EN UYGUN ZAMAN 1-2 YAŞ ARASI"

Ameliyat için en uygun yaşın genellikle 1 ile 2 yaş arası olarak kabul edildiğini vurgulayan Temiz, şöyle devam etti:
"Özellikle 3 ile 6 yaş arasındaki çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları, psikoseksüel gelişiminin olduğu 'fallik dönem' öncesinde ameliyatların yapılmış ve tamamlanmış olması önerilmektedir. Nadiren ihtiyaç duyulsa da, penis boyutunun yetersiz olduğu, ameliyat açısından zorlukların yaşanabileceği çocuklarda, çocuk endokrinoloji bölümü ile birlikte lokal etkili; krem veya sistemik etkili; kas içine yapılan iğneler şeklinde, uygun dozdaki hormon takviyeleri tercih edilebilmektedir. Hormonal destek sonrası penis boyutları yeterli düzeye geldikten sonra ameliyat planlaması yapılmalıdır."

Ameliyatla yapılanın, idrar yolunun penisin ucuna ilerletilmesi olduğunu ifade eden Temiz, aynı ameliyatta penisteki eğriliklerin de düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Peniste ciddi eğriliği olmayan çocuklarda tek seans ile bu ameliyatın gerçekleştirilebildiğini belirten Temiz, "Bununla birlikte özellikle ağır hipospadias tiplerinde, peniste ciddi eğriliğin eşlik ettiği çocukların bir kısmında, ameliyatların başarısını arttırmak ve istenmeyen durumların gelişimini engellemek amacıyla evreli ameliyatlar tercih edilebilmektedir. Evreli ameliyatlarda ilk olarak penisteki eğrilik düzeltildikten sonra, yeni idrar yolunu oluşturabilmek için sünnet derisi, ağız içi mukozası veya kulak arkası deri gibi çeşitli doku yamalarından yararlanılabilir" dedi.

Doç. Dr. Abdulkerim Temiz, ameliyatların, özellikle bu ameliyatlar için tasarlanmış ekipmanlar ve malzemelerle gerçekleştirildiğini aktardı. Ameliyatın süresinin, kullanılacak yönteme ve tablonun ağırlığına bağlı olarak ortalama 1 ile 4 saat arasında değişebildiğini dile getiren Temiz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk ameliyattan genellikle 6 ay veya 1 yıl sonra ikinci evre olan yeni idrar yolunun penis ucuna taşınması ameliyatı gerçekleştirilir. Yapılan ameliyatın hassasiyeti ve anatomik yerleşimi nedeniyle gelişme ihtimali olan enfeksiyonlara karşı antibiyotik kullanımı tercih edilmektedir. Hem tek seans hem de evreli yapılan ameliyatlarda ameliyat sonrası dönemde çocukta idrar sondası olmaktadır. Hafif tipte olan ve tek seansta ameliyat edilen olguların başarı oranı tecrübeli ellerde yüzde 90'ın üzerindedir. Bu ameliyatlardan sonra en sık karşılaşılan istenmeyen durumlar idrar deliğinde daralma olması ve fistül gelişimidir. Bunların oranı hafif formlarda yüzde 5-10 civarındayken; ağır formlarda kullanılan yönteme, teknik ekipmana, deneyime, penisin yapısına, daha önce geçirdiği ameliyatlar gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak artış gösterebilmektedir."

"SÜNNET ÖNCESİ MUTLAKA UZMANA DANIŞILMALI"

Doç. Dr. Temiz, çoğu hastada ameliyat esnasında sünnet derisinden yararlanıldığını hatırlatarak, bu nedenle sünnet öncesi çocukların mutlaka bir uzman tarafından muayene edilmesinin, en azından hipospadias olmadığının ortaya konması açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

----------------------

Antik Mısır'da bir sünneti gösteren hiyeroglif

Sünnet, daha çok erkeklerde penis ( kamış) başını örten ve koruyan üstderinin ( prepus) bir kısmının veya tamamının kesilip atılması diye bilinmekteyse de erkeklerde ve kadınlarda uygulanan birden fazla çeşidi vardır.

Erkek sünnetinin üç türü:

    1. Tip: Üstderinin kısmen veya tamamen kesilip atılması, frenulum da aynı işlem sırasında zarar görebilir, ya da kesilip atılabilir.
    2. Tip: Penis derisinin tamamen, bazen erbezi torbası ve kasıkları da kapsayacak şekilde yüzülmesi. Arabistan Yarımadası'nın güney kesimlerinde uygulanmış olduğu biliniyor. ( halen uygulanmakta olabilir) Jacque Lantier benzer bir uygulamayı Afrika'da Namshi kabilesinde gözlemlemiştir
    3. Tip: Üriner tüpün erbezi torbasından penis başına kadar yarılarak açılması. Bu tür Avustralya yerlileri arasında halen uygulanmaktadır.

Kadın sünnetinin üç türü:

    1. Tip: Prepusla birlikte klitorisin bir kısmının veya tamamının kesilmesi
    2. Tip: Klitoris, prepus ve çevredeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi
    3. Tip: Klitoris ve prepus ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin biraraya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması

Daha çok uygulananlar erkeklerde 1. tip, kadınlarda ise 1. ve 2. tiplerdir. En tahripkar olan 3. tip kadın sünneti %10 ile %20 arasında bir oranda, genelde Doğu Afrika'da uygulanmaktadır.
Sünnet, yazılı tarihten önce başlamıştır. Uygulamanın kaynağı, tarihin derinliklerinde kaybolmuştur. Erkeklerin sünneti Yahudi inancında mecburidir, pek çok Müslüman topluluğu ve bazı Hıristiyan topluluklarında ise gelenekselleştirilmiştir. Kadın sünneti ile ilgili herhangi bir dini atıf bulunmamasına rağmen özellikle Mısır'daki Müslüman topluluğu ve Afrika'daki Hıristiyan topluluklarınca dinen gerekli görülmektedir. Erkek sünneti ABD, Güney Kore ve Filipinler'de de uygulanmaktadır. Her yıl onüç milyondan fazla erkek ve üç milyondan fazla kız çocuğu sünnet edilmektedir.
Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Teşkilatı, Uluslararası Af Örgütü ve çeşitli dünya devletleri, "jenital sakatlama" olarak adlandırdıkları kadın sünnetini, kadının kendisi ve doğacak çocuklarının sağlığı açısından son derece sakıncalı görmekte ve uygulamayı sona erdirmeye çalışmaktadırlar. Jenital bütünlük savunucuları ise kadın ve erkek sünneti arasında ayrım yapılmasına tepki göstermekte ve her iki uygulamayla birden mücadele edilmesini istemektedirler.

Sünnetle İlgili Teoriler

Kadın Sünnetinin Dünya Genelinde Dağılımı. Koyu renkli alanlar sünnetin en şiddetli ve yoğun uygulandığı yerlerdir.

Sünnetle ilgili pek çok teori bulunmakta ise de, tam olarak nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir.
Bu teorilerin en önemlilerinden biri James DeMeo'nun, "Erkek ve Kadın Jenital Yaralamalarının Coğrafyası" ( 1997) adlı makalesidir. DeMeo, toplumların ataerkil özellikleri, sünnet uygulayıp uygulamadıkları ve uyguluyorlarsa bunun şiddetini ve küresel kuraklık endeksini bir harita üzerine koyarak karşılaştırır. Bu üç faktörün kesiştiğini farkeden DeMeo, sünnetin MÖ 5000 yıllarında Sahara'nın çölleşmesi ve bunun sonucunda kurulan ataerkil düzen ile ortaya çıktığı sonucuna varır. Daha sonra bazı tarihsel olayları inceleyerek sünnetin ataerkillikle birlikte Sahara'dan dünyanın başka yerlerine yayılışını açıklar.
Ashley Montagu de "Sakatlanan İnsanlık" ( 1991) adlı makalesinde her iki cinste sünnetin, ataerkilliğin yükselmesi ile ortaya çıktığını iddia eder. Günümüzde sünnetin devam etmesini, eski ataerkil eğilimlerin halen güçlü olmasına bağlar.
Nörofizyolog James Prescott'a göre erken yaşlarda, özellikle bebeklerde yapılan sünnet, bireyin gelişen beyin yapısında cinsel zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasına neden olur, ve bu şekilde cinsel olarak sağlıklı gelişmesini, ve ileri yaşlarda cinsel zevki ve cinselliğin manevi boyutunu gerektiği şekilde yaşamasını güçleştirir. Ataerkil toplum, bireylerin cinselliğini bu şekilde kontrol eder.
Modern zamanlara kadar sünnet, cinsel bir kontrol aracı olarak düşünülmüştür. Bu görüşlerin en çok bilinenlerinden biri Yahudi asıllı düşünür İbn Meymun'un 1190 yılına ait şu sözleridir:
"Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanır ki, sünnet erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir, ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir: Nasıl olur da doğadaki canlılar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar "eksik yaratılmış" olabilirler, hele bu özellikle üstderi gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise? Gerçek şu ki, bu emir, eksik yaratılışlı bir yapıyı düzeltmek için değil, insanın ahlaki yetersizliklerini tamamlamak içindir. Bu organda açılan yara tam da istendiği gibidir; ne gerekli işlevlere zarar verir, ne de çoğalma yeteneğine. Sünnet basitçe aşırı isteği dengeler, çünkü sünnetin cinsel heyecanı azalttığına dair şüphe yoktur. Organ daha başlangıçtan kan kaybederek ve koruyucu tabakasını yitirerek güçsüz hale gelir......" ( 49. Bölüm, s.609)
Şaşırmışlara Rehber, İbn Meymun

19. yüzyıla kadar sünnet, Sahara Çölü, ve bu bölgeyle yakın etkileşim içindeki ve etkisindeki coğrafi alanlar ve topluluklarla sınırlı kalır. Bu ana kadar Batı dünyasının tavrı, sünnete karşı genelde dışlayıcı ve sünnet yapan ulusları küçük görücüdür. Ne var ki bu durum 19. yüzyılın yaygın cinsellik karşıtı ortamı ve mastürbasyon korkusu ile değişir. İngilizce konuşan ülkelerde sünnet, pek çok hastalığa neden olduğu düşünülen mastürbasyona karşı bir önlem olarak benimsenir. Sünnetle kesilip atılan prepus, gereksiz, hastalıklı bir organ olarak görülmeye başlanır. Uygulamada daha çok erkek çocuklar söz konusudur, ama kız çocukları da nasibini alır. Bu durum ABD haricinde İngilizce konuşan ülkelerde sünnetin büyük oranda terkedildiği 1940'lara kadar sürer. Bu değişimde cinsellik karşıtı ortamın yumuşaması yanında Douglas Gairdner'in prepusun işlevlerini açıkladığı 1949 yılına ait makalesi de büyük rol oynamıştır. Bugün ABD'de sünnet oranının %60 ile %80 arasında, diğer İngilizce konuşan ülkelerde ise ortalama %10'un altında olduğu sanılmaktadır. Ancak kesin istatistikler yoktur. Bunun dışında sömürge döneminde ( 19. yüzyıl) Filipinler'de, ve ABD askeri varlığı ile Güney Kore'de de ( 1950'den sonra) sünnet başlamıştır.

Dinlerin Bakışı
Sünnet Yahudi dini inancında büyük yer tutar. Kutsal kitaplarına göre, Tanrı, elçisi İbrahim aracılığı ile Yahudilerle arasında "Akide" adı verilen anlaşmayı yapmış, ve bu anlaşmanın delili olarak da İbrahim ve halkına sünnet olmalarını emretmiştir. Bu inanışın gereği olarak Yahudiler, doğumdan kısa bir süre sonra erkek bebeklerini sünnet ederler.
Yahudiler arasında doğan Hıristiyanlık inanışında da sünnet önceleri tartışma konusu olmuş, ancak havarilerin ve özellikle de Paul'un "gereksiz" olarak görmesi nedeniyle dini bir gereklilik halini almamıştır. Ne var ki Mısır'daki Kıpti topluluğu gibi Afrika'daki bazı Hıristiyan gruplar hem kadın hem erkek sünnetini, ABD'deki bazı Protestan mezhepler ve Filipinler'deki Katolikler ise erkek sünnetini dinen gerekli olarak kabul ederler.
Müslümanların kutsal kitabında sünnetle ilgili herhangi bir ifade yer almaz, ayrıca İslamiyet'in ilk yıllarında sünnet tartışma konusu da olmamıştır. Bu sıralarda Arapların kadın ve erkek sünnetini ne oranda uyguladıkları bilinmemektedir. Bugün Müslümanların büyük çoğunluğu erkek sünnetini, Afrika'daki inananlarının büyük bir kısmı ise kadın ve erkek sünnetini dinen gerekli görürler. Sünnetin Müslümanlar tarafından gelenekselleştirilmesinin 9. yüzyılda İslam'a dönen Yahudi asıllılarının beraberlerinde kendi dinlerinin inançlarını İslam'a taşıması anlamına gelen İsrailiyyat ile olduğu sanılmaktadır.
Sünnetle ilgili dini yorumların, bulunulan coğrafi bölgeye göre değişmesi ( Mısır'lı Hıristiyan Kıptiler örneğinde olduğu gibi), uygulamadaki temel belirleyicinin din değil coğrafya ( Asya'ya uzanan Sahara çöl kuşağı), ve bununla bağlantılı ataerkillik olduğunu göstermektedir.

Tartışma
İngilizce konuşulan ülkelerde sünnetin uygulanmaya başladığı 19. yüzyılda, bazı hastalıklara mikropların neden olabileceği gibi modern teoriler henüz bilinmemektedir. Bunun yerine hastalıklara, kas kasılması gibi olaylarla açıklama getirilmeye çalışılmaktadır. Bu ortam içinde erkek ve kız çocuklardaki prepusun, ve bu arada mastürbasyonun pek çok hastalığa gerekçe olduğu düşünüldü. Bu hastalıklara çare ya da önlem olarak da, daha çok erkek çocuklarda sünnete başlandı. Ne var ki hastalık nedenleri ile ilgili bu iddialar mikropların öneminin anlaşılması ve tıp biliminin ilerlemesi ile 20. yüzyılın başlarında terkedildi.
Bugün, büyük ölçüde Afrika kıtasına özgü olan kadın sünneti lehinde tibbi hiçbir argüman sunulmamaktadır. Ne var ki başta Mısır olmak üzere çeşitli ülkelerdeki din adamları zaman zaman kadın sünnetinin dini bir vecibe olduğunu ileri sürmekte, ve sünnet aleyhtarlığını eleştirmektedirler. Bu ve benzeri geleneksel baskıların ağırlığı sonucu kadın sünneti çeşitli uluslararası örgütlerin ve devletlerin muhalefetine rağmen, Afrika'da yaygın bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir.
Erkek sünneti içinse farklı olarak, hem dini hem de tıbbi argümanlar ileri sürülmektedir. 20. yüzyılda, sünnetin erkeklerde penis, kadınlarda rahim kanserini, bebeklerde idrar yolları enfeksiyonunu, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkları, ve son olarak da AIDS'i önlediği ileri sürülmüştür. Bunlardan sonuncusu olan AIDS hariç, diğer teoriler ilk ortaya atıldıklarında ilgi çektiyseler de, hastalık riskinin sünnetin kendi riskinden düşük olması, veya diğer hastalık yapıcıların keşfedilmesi nedeni ile bugün sünnet için yeterli gerekçe olarak görülmemektedir. AIDS konusundaki tartışma sürmektedir.
Erkeklerde prepusun kendisinden kaynaklanabilecek sorunlar da sünnet için diğer nedenler olarak öne sürülmüştür. Sünnet karşıtları ise bu sorunların ortaya çıktıkları zaman sünnet dışı yöntemlerle tedavi edilebileceğini, sünnete en son çare olarak başvurulabileceğini söylemektedirler.
Bu arada erkek cinsel organı hakkındaki yaygın bilinçsizlik, prepusun doğal gelişiminin hastalıklı olarak görülmesine, ve pek çok gereksiz sünnete neden olmaktadır.

Erkek sünneti konusundaki dini tartışma Yahudiler, ve ABD'deki az sayıdaki Hıristiyan mezhep arasında devam etmektedir. Müslümanlar arasında ise genelde konu tartışmaya açılmamıştır.


-----------------

Erkek sünneti

Sünnet, erkeklerde penis başını örten ve koruyan üstderinin ( prepus) bir kısmının veya tamamının kesilip atılması böylece glansın ( penis başı) açıkta kalmasını sağlamaktır.[1] Dini veya kültürel gerekçelerle pek çok din ve kültürde erkeklere uygulanır. Sünnetin ilk olarak ne zaman ve ne gerekçe ile yapılmaya başlandığına dair kanıt yoktur; ancak Antik Mısır medeniyetinde uygulandığı bilinmektedir.[1]

Söz konusu uygulamanın yazılı tarihten önce başladığı bilinmektedir. Sünnet geleneğinin yaygın olduğu bazı ataerkil toplumlarda erkekliğin bir gerekliliği olarak görülür. Bazı toplumlarda sünnet olmayan erkeklere evlenme hakkı verilmemektedir. Sünnet bazı toplumlarda ise evlilik kurumuna karşı sadakat gösterisi olarak uygulanmaktadır.
Sünnet kelimesi, “âdet, yol, davranış” anlamlarına gelen Arapça kökenli bir sözcükdür.

Yunan mitolojisinde Attis, Kybele'nin sevgilisidir. Ancak Kybele'ye verdiği sözü unutarak Kral Midas'ın kızıyla evlenir. Düğüne Kybele de davet edilir. Düğün sırasında Kybele ile karşılaşan Attis ne yapacağını bilemez. Kybele'ye karşı duyduğu pişmanlıktan ötürü cinsel organını orada keser ve kanlar içinde kıvranmaya başlar. Sevgilisinin böyle acı içinde kıvranmasına dayanamayan Kybele Attis'i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar.

Pessinus Mabedi'nde Tanrıça Kybele adına her sene düzenlenen şenliklerde tapınakta rahip olmak isteyen erkekler Kibele rahibi olmanın ön şartı olarak hadım edilir ve kesilen cinsel organları bir çam ağacının altına gömülür. Bu inanış daha sonra Sami ırkında ( Arap ve Yahudiler) cinsel organı değil ama ucunu ( erkeklerde prepusium, kadınlarda klitoris) kesme şeklinde günümüze kadar devam etmiştir.
Sünnetle ilgili pek çok teori bulunmakta ise de, tam olarak nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Sünnet, yazılı tarihten önce başlamıştır. Uygulamanın kaynağı, tarihin derinliklerinde kaybolmuştur. Sünnete dair en eski illüstrasyon Mısır'da bulunmuştur ve tarihi MÖ 2400'e kadar gitmektedir.[2] Erkeklerin sünneti Yahudi inancında mecburidir, pek çok Müslüman topluluğu ve bazı Hristiyan topluluklarında ise gelenekselleştirilmiştir. Her yıl on üç milyondan fazla erkek ve üç milyondan fazla kız çocuğu sünnet edilmektedir.[3][4]

Sünnetin kökeni ile ilgili teorilerden biri James DeMeo'nun, "Erkek ve Kadın Jenital Yaralamalarının Coğrafyası" ( 1997) adlı makalesinde açıklanır. DeMeo, toplumların ataerkil özellikleri, sünnet uygulayıp uygulamadıkları ve uyguluyorlarsa bunun şiddetini ve küresel kuraklık endeksini bir harita üzerine koyarak karşılaştırır. Bu üç faktörün kesiştiğini fark eden DeMeo, sünnetin MÖ 5000 yıllarında Sahara'nın çölleşmesi ve bunun sonucunda kurulan ataerkil düzen ile ortaya çıktığı sonucuna varır. Daha sonra bazı tarihsel olayları inceleyerek sünnetin ataerkillikle birlikte Sahara'dan dünyanın başka yerlerine yayılışını açıklar.[5]

Ashley Montagu de "Sakatlanan İnsanlık" ( 1991) adlı makalesinde her iki cinste sünnetin, ataerkilliğin yükselmesi ile ortaya çıktığını iddia eder. Günümüzde sünnetin devam etmesini, eski ataerkil eğilimlerin halen güçlü olmasına bağlar.[6]

Nörofizyolog James Prescott'a göre erken yaşlarda, özellikle bebeklerde yapılan sünnet, bireyin gelişen beyin yapısında cinsel zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasına neden olur, ve bu şekilde cinsel olarak sağlıklı gelişmesini, ve ileri yaşlarda cinsel zevki ve cinselliğin manevi boyutunu gerektiği şekilde yaşamasını güçleştirir. Ataerkil toplum, bireylerin cinselliğini bu şekilde kontrol eder.[7]

Modern zamanlara kadar sünnet, cinsel bir kontrol aracı olarak düşünülmüştür. Bu görüşlerin en çok bilinenlerinden biri Yahudi asıllı düşünür İbn Meymun'un 1190 yılına ait şu sözleridir:

    "Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanır ki, sünnet erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir, ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir: Nasıl olur da doğadaki canlılar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar "eksik yaratılmış" olabilirler, hele bu özellikle üstderi gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise? Gerçek şu ki, bu emir, eksik yaratılışlı bir yapıyı düzeltmek için değil, insanın ahlaki yetersizliklerini tamamlamak içindir. Bu organda açılan yara tam da istendiği gibidir; ne gerekli işlevlere zarar verir, ne de çoğalma yeteneğine. Sünnet basitçe aşırı isteği dengeler, çünkü sünnetin cinsel heyecanı azalttığına dair şüphe yoktur. Organ daha başlangıçtan kan kaybederek ve koruyucu tabakasını yitirerek güçsüz hale gelir......" ( 49. Bölüm, s.609) Şaşırmışlara Rehber, İbn Meymun

Cerrahiyetü'l Haniyye adlı eserde yer alan sünnet sahnesi.

19. yüzyıla kadar sünnet, Sahara Çölü, ve bu bölgeyle yakın etkileşim içindeki ve etkisindeki coğrafi alanlar ve topluluklarla sınırlı kalır. Bu ana kadar Batı dünyasının tavrı, sünnete karşı genelde dışlayıcı ve sünnet yapan ulusları küçük görücüdür.[8] Ne var ki bu durum 19. yüzyılın yaygın cinsellik karşıtı ortamı ve mastürbasyon korkusu ile değişir. İngilizce konuşan ülkelerde sünnet, pek çok hastalığa neden olduğu düşünülen mastürbasyona karşı bir önlem olarak benimsenir. Sünnetle kesilip atılan prepus, gereksiz, hastalıklı bir organ olarak görülmeye başlanır. Uygulamada daha çok erkek çocuklar söz konusudur, ama kız çocukları da nasibini alır. Bu durum ABD haricinde İngilizce konuşan ülkelerde sünnetin büyük oranda terkedildiği 1940'lara kadar sürer.[9] Bu değişimde cinsellik karşıtı ortamın yumuşaması yanında Douglas Gairdner'in prepusun işlevlerini açıkladığı 1949 yılına ait makalesi de büyük rol oynamıştır. Bugün ABD'de sünnet oranının %60 ile %80 arasında, diğer İngilizce konuşan ülkelerde ise ortalama %10'un altında olduğu sanılmaktadır. Ancak kesin istatistikler yoktur. Bunun dışında sömürge döneminde ( 19. yüzyıl) Filipinler'de, ve ABD askeri varlığı ile Güney Kore'de de ( 1950'den sonra) sünnet başlamıştır.

Sünnet olayı ile ilgili olarak psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, Oedipus kompleksine atıfta bulunmuş ve bu kompleks sonucu olan kastrasyon anksiyetesi ( Hadım edilme korkusu) ile sünnet olayını ilişkilendirmiştir.[kaynak belirtilmeli] Freud'a göre sünnet olayı erkek çocuğun annesine karşı duyduğu özlemden vaz geçtiğini göstermek amacıyla toplum önünde törensel olarak uygulanan bir cerrahi operasyondur. Erkek sünnet olarak artık erkekliğe adım atmış ve annesi ile bağlarını tam olarak koparmış olmaktadır.

Sünnet Yahudi dini inancında büyük yer tutar. Kutsal kitaplarına göre, Tanrı, elçisi İbrahim aracılığı ile Yahudilerle arasında "Akide" adı verilen anlaşmayı yapmış, ve bu anlaşmanın delili olarak da İbrahim ve halkına sünnet olmalarını emretmiştir. Bu inanışın gereği olarak Yahudiler, doğumdan kısa bir süre sonra erkek bebeklerini sünnet ederler.

Yahudiler arasında doğan Hıristiyanlık inanışında da sünnet önceleri tartışma konusu olmuş, ancak havarilerin ve özellikle de Paul'un "gereksiz" olarak görmesi nedeniyle dini bir gereklilik halini almamıştır. Ne var ki Mısır'daki Kıpti topluluğu gibi Afrika'daki bazı Hıristiyan gruplar hem kadın hem erkek sünnetini, ABD'deki bazı Protestan mezhepler ve Filipinler'deki Katolikler ise erkek sünnetini dinen gerekli olarak kabul ederler.

Müslümanların kutsal kitabında sünnetle ilgili herhangi bir ifade yer almaz, ayrıca İslamiyet'in ilk yıllarında sünnet tartışma konusu da olmamıştır. Bu sıralarda Arapların kadın ve erkek sünnetini ne oranda uyguladıkları bilinmemektedir. Bugün Müslümanların büyük çoğunluğu erkek sünnetini, Afrika'daki inananların büyük bir kısmı ise kadın ve erkek sünnetini dinen gerekli görürler. Sünnetin Müslümanlar tarafından gelenekselleştirilmesinin 9. yüzyılda İslam'a dönen Yahudi asıllıların beraberlerinde kendi dinlerinin inançlarını İslam'a taşıması anlamına gelen İsrailiyyat ile olduğu sanılmaktadır.[10] ( Boratav 2003:201).

Sünnetle ilgili dini yorumların, bulunulan coğrafi bölgeye göre değişmesi ( Mısır'lı Hıristiyan Kıptiler örneğinde olduğu gibi), uygulamadaki temel belirleyicinin din değil coğrafya ( Asya'ya uzanan Sahara çöl kuşağı), ve bununla bağlantılı ataerkillik olduğunu göstermektedir.

Türkçede sünnet olmaya sünnet veya kestirme denilir, Araplarda ise buna hıtan denilmektedir. Türk kültüründe sünnet hem dini, hem de geleneksel bir görev olarak görülmektedir.

Türkiye'de sünnet düğünü yaygın bir gelenektir. ( son zamanlarda batı etkisinde bebekler de sünnet edilmektedir) Çok çocuklu aileler, çocukların hepsini birden sünnet ettirmek için uygun bir zamanı beklerler. Sünnet düğünleri genellikle yaz aylarında yapılır. Köylerde sünnet düğünü okuyucu, elçi denilen çağrıcılarla, kentlerde davetiye ile olur.

Sünnet yeri ya evdir ya da bahçedir. Çocuğun yatağı hazırlanır, süslenir. Mütevazı düğünlerde misafirlere yemek verilir, hoca çağrılır, Kur'an okunur ve dua edilir, mevlid okunur. Çalgılı düğünler de yaygındır.

Çocuğun sünnet giysisi hazır satılan veya diktirilen beyaz ceket ve pantolondur. Bu giysiye üzerinde maşallah yazan bir kuşak takılır. Çocuğun sırtına da kırmızı veya mavi pelerin atılır veya kurdele takılır, başına taç konur. Sünnet sonrası için geniş bir gecelik hazırlanır, çocuk birkaç gün rahat rahat tuvalete gitsin diye. Hatta birkaç gün rahat uyusun diye. En yakınlarından biri tutar, çocuğun dikkatini başka yöne çekerken sünnetçi kesimi tamamlar. Bu sırada tekbir getirilir, "oldu da bitti maşallah" tekerlemesi söylenir. Sünnetçi aleti mengeneli çok keskin bir bıçaktır. Penisin ucundaki deriyi kesme işlemi bittikten sonra sünnetçi pansuman yapar, pamukla sarar, çocuk yatağına götürülür. Bazı yörelerde sünnetçi, kirve ve çocuğun üzerine bir örtü serilmektedir.

Sünnetten sonra davetliler çocuğun yatağına giderek hediyeler verir, çocuğa para takarlar. Bazı yerlerde tur denilen tepsiyle para toplama adeti görülmektedir.

İngilizce konuşulan ülkelerde sünnetin uygulanmaya başladığı 19. yüzyılda, bazı hastalıklara mikropların neden olabileceği gibi modern teoriler henüz bilinmemektedir. Bunun yerine hastalıklara, kas kasılması gibi olaylarla açıklama getirilmeye çalışılmaktadır. Bu ortam içinde erkek ve kız çocuklardaki prepusun ve bu arada mastürbasyonun pek çok hastalığa gerekçe olduğu düşünüldü. Bu hastalıklara önlem olarak da, daha çok erkek çocuklarda sünnete başlandı. Ne var ki hastalık nedenleri ile ilgili bu iddialar mikropların öneminin anlaşılması ve tıp biliminin ilerlemesi ile 20. yüzyılın başlarında terkedildi.[14]
Sünnet karşıtı protestolar

Bugün, büyük ölçüde Afrika kıtasına özgü olan kadın sünneti lehinde tıbbi hiçbir argüman sunulmamaktadır. Ne var ki başta Mısır olmak üzere çeşitli ülkelerdeki din adamları zaman zaman kadın sünnetinin dini bir vecibe olduğunu ileri sürmekte ve sünnet aleyhtarlığını eleştirmektedirler. Bu ve benzeri geleneksel baskıların ağırlığı sonucu kadın sünneti çeşitli uluslararası örgütlerin ve devletlerin muhalefetine rağmen, Afrika'da yaygın bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir.

Erkek sünneti içinse farklı olarak, hem dini hem de tıbbi argümanlar ileri sürülmektedir. Sünnetin erkeklerde penis, kadınlarda rahim kanserini, bebeklerde idrar yolları enfeksiyonunu, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkları ve son olarak da AIDS'i önlediği ileri sürülmektedir. AIDS hariç, diğer teoriler ilk ortaya atıldıklarında ilgi çektiyseler de, hastalık riskinin sünnetin kendi riskinden düşük olması nedeni ile bugün yaygın sünnet için yeterli gerekçe olarak görülmemektedir. AIDS konusundaki tartışma sürmektedir.

Erkeklerde prepusun kendisinden kaynaklanabilecek sorunlar da sünnet için diğer nedenler olarak öne sürülmüştür. Sünnet karşıtları ise bu sorunların ortaya çıktıkları zaman sünnet dışı yöntemlerle tedavi edilebileceğini, sünnete en son çare olarak başvurulabileceğini söylemektedirler.[15]

Bu arada erkek cinsel organı hakkındaki yaygın bilinçsizlik, prepusun doğal gelişiminin hastalıklı olarak görülmesine ve pek çok gereksiz sünnete neden olmaktadır.[16]

Kölnde kurulu bir Alman mahkemesinin sünneti çocuğun vücut bütünlüğüne yönelik cezalandırılması gereken bir saldırı olarak nitelemesiyle sünnet hakkında hukuki tartışmalar gündeme gelmiştir.[17]

Erkek sünneti konusundaki dini tartışma Yahudiler ve ABD'deki az sayıdaki Hıristiyan mezhep arasında devam etmektedir. Müslümanlar arasında ise genelde konu tartışmaya açılmamıştır.

Sünnet olan erkekler kimi zaman doğal sünnet derisi görünümünü tekrar elde etme arzusu, cinsel birliktelik sırasındaki hassasiyeti artırmak ya da günlük aktiviteler sırasında hassas bölgelerin sürtünmeden kaynaklı deformasyonunu önlemek gibi nedenlerle sünnet derisi restorasyonu ile penisin sünnet olmadan önceki görünümüne geri dönerler.


--------------------

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.)  günlük hayatta yaptığı sünnetler

    1- Teheccüd namazı kılmak, sünnet-i müekkededir.

Allah Rasûlü (s.a.v) hayatları boyunca bu namazı devamlı kılmışlardır. Bu sebeple Sünnetlerin en faziletlisi, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in bu sünnetidir.

    2- Uykudan uyanınca şu duayı okumak sünnettir:

“Öldürdükten sonra bizi dirilten Allâh’a hamd olsun. Dönüş ancak O’nadır.”

    3- Tuvalete girerken şu dua okumak sünnettir.

“Allah’ım, şeytanların erkeklerinden ve dişilerinden sana sığınırım!” duası, çıkınca da; “Allah’ım, affını isterim, beni mağfiret eyle!”

«Benden bana eziyet veren şeyleri gideren ve bana âfiyet veren Allah’a hamd olsun!» duaları okunur.

    4- Bütün şartlarına ve edeplerine riayet ederek abdest aldıktan sonra kelime-i şehâdet getirilmesi sünnettir.

    5- Kur’an’ı tegannî ile yani güzel sesle, kaide ve kurallarına ve tecvidine uygun olarak okumak Peygamber Efendimiz’in yolu ve sünnetine uymak demektir.

    6- Sabahleyin erkenden işe başlamak fiilî sünnettir.

    7- Elinin emeğiyle geçinmek peygamberler sünnetidir.

    8- Günde en az yüz defa, hatta daha fazla tevbe ve istiğfar etmek sünnettir.

    9- Felak ve Nâs Sûreleri’ni okuyarak insanların ve cinlerin şerrinden ve nazardan Allah’a sığınmak fiilî bir sünnettir.

    10- Yemekten önce ve sonra elleri güzelce yıkamak sünnettir.

    11- Yemeye ve içmeye besmeleyle başlamak, sağ elle ve önünden yemek sünnettir.

    12- Peygamber Efendimiz (s.a.v) yemekten sonra tabağı bir ekmek parçasıyla iyice sıyırır, böylece besin değeri olan şeyleri israf etmezdi.

    13- Suyu tek nefeste içmeyip, üç defada içmek sünnettir.

    14- Bir şey yiyip içtikten sonra “Elhamdülillah” demek sünnettir.

    15- Vedalaşırken “Allah’a ısmarladık” demek veya “Tevekkeltü alellah” işlerimi Allah’a ısmarladım” demek sünnettir.

İnsanlarımızın birbirlerinden ayrılırken “Allah’a ısmarladık” diyerek vedâlaşmaları, herhalde buradan kaynaklanmakta ve sünnet-i seniyyenin kültürümüzdeki müsbet izlerinden biri olmaktadır. Bu âdet, şuurlu bir şekilde ve ısrarla sürdürülmeli, “çav” veya “bay bay” gibi yabancı kelime ve ifadelerle asla değiştirilmemelidir.

PEYGAMBERİMİZ’İN GÜNLÜK HAYATTAKİ YAŞAYIŞI

    16- Ayakkabı ve elbise giyerken sağdan başlamak, bir yere sağ ayağını atarak girmek, bir yere girerken çıkarken sağda bulunanlara öncelik hakkı tanımak sünnettir.

    17- Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e su veya süt gibi bir şey ikram edildiği zaman, hepsini içmez bir miktar bırakır, onu da sağ tarafında bulunana ikram ederlerdi.

Sağ yanındaki yaşça küçük biri ise, ondan izin almak sûretiyle sol yanındakilere ikram ederlerdi. O’nun sünneti böyle idi.

    18- Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.

Birlikte oturulan bir cemaatin yanından kalkılacağı zaman da, gelindiğinde olduğu gibi selâm verilmesi gerekir.

    19- Binitli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selâm verir.

    20- Çocuklara selâm vermesi  Peygamber Efendimiz’in sünnetlerinden biridir.

    21- İşrak namazı kılmak sünnettir.

    22- Esneme anında el ile ağzı kapatmak sünnettir.

    23- Hasta ziyareti sünnettir.

Ziyarette edebe riâyet etmek gerekir. Hasta ziyaretini tekrarlamak da sünnettir.

    24- Hastaya Kur’an âyetleriyle bilinen bazı zikirleri okumak demek olan rukye câizdir. Hatta sünnettir.

    25- Hasta ziyaretine giden kimsenin hasta için sade ve özlü dua yapması, şifa dilemesi sünnettir.
EFENDİMİZ’İN KILDIĞI NAFİLE NAMAZLAR

    26- Ölen birinin gözlerini kapatmak sünnettir.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) vefat etmiş olan Ebû Seleme’nin yanına girdi. Gözleri açık kalmıştı, onları kapattı. Efendimiz’in bu işlemi bizzat yapmış olması, ümmet için fiilî bir sünnet olmuştur.

    27- Fazilet ve hayır sahipleriyle beraber olmayı istemek ve buna gayret göstermek sünnet-i seniyye gereğidir.

    28- İzin isteyene “kim o?” denildiğinde, bilinen adı veya künyesi ile ben filanım demesi sünnettir.

    29- Kim olduğu sorulan kimse, adını, soyadını, gerekirse babasının adını, memleketini ve mesleğini de söyleyerek kendini tanıtmalıdır. Sünnete uygun olan tanıtma şekli budur.

    30- Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) yola çıkarken dua eder, dönerken de şöyle hamdederlerdi:

“Yolculuktan dönüyor, tevbe ediyor, kulluk yapıyor ve Rabbimiz’e hamdediyoruz.”

    31- Cihaddan veya yolculuktan dönen orduyu ve misafirleri karşılamak edepten olup, Peygamberimiz’in sünnetine uygundur.

    32- Hediyeleşmek sünnettir.

    33- Herkesin imkânı nisbetinde Allah yolunda infakta bulunması, Kur’an ve sünnette sıkça tavsiye edilmiş olan büyük sevaplardandır.

    34- Müslüman bir kimsenin, dünyalık işler, mal, mülk ve zenginlik gibi konularda kendisinden aşağı derecede olanlara, din işlerinde ve manevî faziletler konusunda daha üstün olanlara bakması sünnete uygundur.

    35- Köleye, hizmetçiye, çırağa kendi yediğinden yedirmek, giydiğinden giydirmek, onlara iyi muamelede bulunmak, yapabilecekleri işleri teklif etmek, gönüllerini hoş tutmak ve insanca muamele etmek gerekir.

    36- Müslümanlar iyiliğe en güzel şekilde teşekkür etme sünnetini daima canlı tutmalı ve birbirlerine “cezâkellâhü hayran: Allah seni hayırla mükâfatlandırsın!” diye dua etmelidir.

    37- Yeni doğan bir çocuğa tatlı bir şey çiğneyerek yalatmak sünnettir.

    38- Faziletli yerleri ziyâret etmek sünnettir.

    39- Kubâ mescidini cumartesi günleri ziyaret edip orada iki rek’at namaz kılmak sünnettir.

    40- Sevdiği insana “Ben seni seviyorum” diye sevgisini bildirmek sünnettir.

    41- Dua ederken elleri kaldırmak sünnettir.

    42- Kur’an kıraatına önem veren hâfızlara Kur’an okuyup dinletmek sünnettir.

    43- Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) selâm verip namazdan çıkınca üç defa “Estağfirullah”diye istiğfâr eder ve “Allâhümme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Allahım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allahım, sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi.

    44- İhtiyaç sahibi olan başka fakirlere bakmak bazı kere farz-ı kifâye, genel olarak da sünnettir.

    45- Konuların açıklanmasında herkesin dikkatini çekecek misaller vermek eğitim ve öğretimde tesirli bir yoldur ve sünnettir.

    46- Açık alanlarda namaz kılınırken, namaz kılanın önüne sütre dikmesi sünnettir.

    47- Ezan okumak İslâm’ın vazgeçilmez esaslarından ve sünnetlerinden biridir.

    48- Ezan okurken müezzinin “hayye ‘ale’s-salâh ve hayye ‘ale’l-felâh”larda sağa sola dönmesi sünnettir.

    49- Ezanı, müezzinin söylediklerini tekrar ederek sonuna kadar dinlemek, bitince de dua etmek faziletli sünnetlerdendir.

    50- Camiye ve cemaate erken gelmek ve ilk saflarda yer almak sünnette teşvik edilmiştir.

    51- Seferî de olsalar mü’minlerin namazı cemaatle kılmaları sünnettir.

    52- Cemaatle namazı kısa tutmak ve hutbeyi uzatmamak, Peygamber Efendimiz’in sünnetindendir.

    53- Cemaatle namaz kılarken safları sık ve düz tutmak sünnettir.

    54- Dağınık bir vaziyette olan saçını ve sakalını düzeltmek de sünnettir.

    55- Güzel koku sürmek sünnettir. Kadınların dışarı çıkarken koku sürünmeleri ise yasaklanmıştır.

    56- Cenazenin arkasından kabre kadar gitmek sünnettir.

    57- Cenaze namazı kılındığı zaman, hiçbir ayırım yapmadan ölen için içtenlikle dua edilmesi sünnettir.

    58- Cenazeyi teşyîde, namazını kılmak ve kabre defnetmek farz-ı kifâye, bunun dışındaki hizmetler sünnet ve müstehabdır.

    59- Meşru ölçüler dâhilindeki dâvetlere icabet sünnettir.

    60- Dertlilere derman olmaya çalışmak, Efendimiz’in sünnetidir.

    61- Aksıran “el-hamdülillah” dediğinde, “yerhamükellah” diye ona hayır dilemek sünnettir.

Bizim toplumumuzda çok kere karşılaştığımız aksırana“çok yaşa” demenin ve bunun karşılığında “sen de gör” gibi karşılık vermenin sünnetle ve İslâmî muâşeretle bir alâkası yoktur.

    62- Aksıranın ağzını eliyle veya mendille kapatması sünnete uygun bir davranıştır.

    63- Yemin edenin yeminini yerine getirmesine yardımcı olmak sünnettir.

    64- Musâfaha yapmak sünnettir.

    65- Yola çıkarken dua etmek ve zorluklarından Allah’a sığınmak sünnettir.

    66- Herhangi bir topluluktan korkan ve kendisine zarar vermelerinden kuşkulanan kimsenin dua edip Allah’a sığınması sünnettir.

    67- Cuma günü gusül abdesti almak, vücudun temizlenmesi gereken yerlerini temizlemek sünnettir.

SÜNNETE UYGUN GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?
    68- Cumanın farzından sonra câmide iki rekât, oradan ayrılıp evine gidince, evinde de ayrıca iki rekât namaz kılmak sünnettir. Herkes durumuna uygun olanı yapabilir.

    69- Sahura kalkmak sünnettir.

    70- Oruç açmakta acele etmek sünnettir.

    71- Taze hurma, yoksa kuru hurma o da yoksa su ile iftar etmek sünnettir.

    72- İftar edilince Allah’a kısa ve özlü şekilde dua etmek sünnettir.

    73- Kadir gecesi gibi müstesna fırsatları kaçırmamak için dikkatli davranmak, hatta ev halkını da bu konuda uyarmak sünnettir.

    74- Kadir gecesinde namaz kılmak, Kur’an okumak, “Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni affeyle!” diye dua etmek ve tefekkürde bulunmak sünnettir.

    75- Ramazan ayında her zamankinden daha fazla ibadet etmek, son on gününde de diğer Ramazan günlerinden fazla ibadete gayret etmek Peygamber Efendimiz’in sünnetidir.

    76- Ramazanın son on gününde, mescidde itikâfa girmek sünnettir. Her yerleşim biriminde en az bir camide itikâf sünnetinin yaşatılması uygun olur. Hanımlar evlerinde itikâfa çekilebilirler.

    77- Peygamber Efendimiz Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu geçirmeye îtinâ gösterirlerdi.

    78- Eyyâm-ı bîz denilen her kamerî ayın 13, 14 ve 15. günleri oruç tutmak sünnettir.

    79- Umreye gitmek sünnettir.

    80- Bayram namazlarına ve seferlere giderken ve dönerken farklı yollardan gidip gelmek Peygamber Efendimiz’in sünnetidir.

    81- Kamerî aylardan muharremin onuncu günü aşûre günüdür. Bu gün oruç tutmak sünnettir.

    82- Konuşmanın veya susmanın hangisi hayırlı ise, onu yapmak gerekir. Eşitlik halinde susmak sünnettir.

    83- Yeni bir elbise giydikten sonra Allah’a hamdetmek, şükretmek sünnete uygun bir davranıştır.

    84- Bıyıkları kırpmak,

    85- Sakal bırakmak,

    86- Misvak kullanmak,

    87- Buruna su çekmek,

    88- Tırnakları kesmek,

    89- Parmak boğumlarını temizlemek,

    90- Koltuk altı kıllarını gidermek,

    91- Edep yerlerini temizlemek,

    92- İstinca yapmak (taharetlenmek),

    93- Mazmaza (ağıza su vermek) fıtrî sünnetlerdendir.

    94- Misafire ikram etmek sünnettir.

    95- Erkeğin, ev işlerinde âilesine yardımcı olması sünnettir.

    96- Çocuk sevgisi insanda fıtrî bir duygu ve Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in sünnetlerinden biridir.

    97- Zaruri bir sebep olmadıkça Yatsı Namazı’nda Şemş, İnşikâk ve Leyl gibi orta uzunluktaki sûreleri okumanın sünnet olduğu kabul edilir.
    98- Bakara Sûresi’nin son iki âyeti olan Âmenerrasûlü’yü her gece okumak, Efendimiz’in sünnetidir.

    99- Tebâreke Sûresi’nin ezberlenmesi ve her gece yatmadan önce okunması Peygamber Efendimiz’in sünnetlerindendir.

    100- Uyumadan önce, yanan bir ateş varsa onu söndürmek, sünnete uygun bir davranıştır.

    101- Uykudan evvel namaz kılacakmış gibi abdest almak, sağ yanına yatmak ve uyku duasını okumak sünnettir.

    102- Uyku için yatağa girince sağ elimizi yanağımızın altına koymak ve sağ tarafımız üzerine yatmak sünnete uygun bir davranıştır.

    103- Geceleyin uyumadan önce Âyetü’l-kürsî okumak sünnete uygun bir davranıştır.

    104- Âdet edinilen hayırlı işleri, sünnetleri, ibadet ve tâatleri sürekli yapmakta kararlı olmak gerekir.


----------------------

Peygamber Efendimizin 79 Sünneti


1- Her işe "besmele" ile başlamak.
2- Suyu üç yudumda oturarak, kıbleye dönerek içmek. Başında "besmele" çekmek, sonunda "elhamdülillah" demek.
3- Evden çıkarken aynaya bakmak (O dönemde ayna olmadığı için Efendimiz (s.a.v.)suya bakarmış).
4- Abdest alırken kıbleye dönmek, sonunda üç yudum su içmek )bu su zemzem hükmünde olup, şifa niyetine içilmelidir).
5- Yolda önüne bakarak hızlı adımlara yürümek.
6- Selamlaştığı insana sağ elini uzatmak, işaret ve baş parmağı arasındaki boşluğu karşıdaki insanın aynı yerine temas ettirmek.
Çünkü bu yerlerde muhabbet damarları varmış.
7- Saçları gece yatmadan hemen önce ve kıbleye dönerek her gün taramak, ortadan ayırmak.
8- Yanında misvak, ayna, kesici bir alet, yakıcı bir alet, güzel koku ve tarak taşımak.
9- Gece abdestli yatağa girmek (Şayet ölüm gelirse şehit hükmünde olmak için).
10-Gece yatmadan önce "Felak-NasSureleri"ni okuyup iki elini birleştirerek üflemek ve vücudunun her yerine sürmek.
11-Tuvalete girerken sol ayakla girmek, çıkarken sağ ayakla çıkmak.
12-Tuvalete girerken "ALLAHümme inni euzü bike minerricsil habisi muhbusi mineşşeytanirraciym." çıkarken de
"Elhamdülillahi anil eza ve afani" demek.
13-Tuvalete tükürmemek, orada konuşmamak, bir şey yememek, oradan çabuk çıkmak.
14-Def-i hacette bulunmadan önce bir miktar su dökmek.
15-Tuvalete başı kapalı girmek (idrardan çıkan asitin ilk temas ettiği yer saç kökleri olduğu için başı kapalı olmazsa
saç dökülmesine sebep olur. Bilhassa alkoliklerin kel olme sebebi budur).
16-Mutfakta bir kabı kullanmadan önce onu temiz su ile durulamak.
17-Açıkta kalan yiyeceklerin üzerini örtmek.
18-Ayakkabıları gitmeden önce ters çevirip silkelemek.
19- Kıyafetleri sağdan sağdan giyip, soldan çıkartmaya başlamak. Mesela çorap giyerken önce sağ ayakla giymek,
çıkarırken de sol ayağı çıkarmak (böyle yapıldığı taktirde kıyafetler eskimezmiş).
20-Sofraya oturmadan hayalen mideyi üçe bölmek 1/3 su, 1/3 yemek, 1/3 hava.
21-Acıkmadan sofraya oturmamak ve doymadan sofradan kalkmak.
22-Uykudan kalkınca elleri en az üç defa yıkamadan yiyecek kabına daldırmamak.
23-Akşam üzeri önce perdeyi çekmek, sonra ışığı açmak.
24-Banyodan son çıkma sırasında ayaklara soğuk su dökmek.
25-Tabakta hiçbir şey kalmayacak şekilde yemek tabağını sünnetlemek. Sonra bir miktar su koyup onu kaşıksız içmek.
26-Tek sayıyı tercih etmek. Mesela, misafirlikte şeker ikramında bir ya da üçü tercih etme gibi.
27-Cuma günleri farz olmasa bile gusül abdesti almak (şartlar müsait değilse hiç olmazsa saçı yıkamak), güzel
koku sürünmek, sadaka vermek, beyaz giyinmek, tırnak kesmek(orta, serçe, baş, yüzük, işaret parmağı sırası
takip edilerek kesildiğinde görme bozukluklarının azalacağını Peygamber Efendimiz( s.a.v.) bizzat söylemiştir).
28-Yatarken yatağa çarşaf sermek.
29-Gece, günlük kıyafetleri çıkarınca katlamak.
30-Sabah namazı vakti çıkınca ilk 45 dk (Keraat vakti) ve akşam ezanının okunmasına 45 dk kala uyumamak
(bu vakitlerde uyumak cüzzam hastalığına, bel ağrıların sebeptir).
31-Güneş tam tepede iken yani öğle vakti bir miktar uyumuak, uyuyamıyorsa bile 10 dk gözleri kapatmak
(Bu uykuya kaylule denir ve uyuyanların yüzüne güzellik gelir).
32-Gece yatmadan önce 3 defa toz sürme çekmek (Göz hastalıklarına şifadır).
33-İşrak namazı kılmak.
34-Konuştuğu kimseye bedeniyle dönerek konuşmak.
35-Yemek tabağına düşen sineği tamamen batırıp geri çıkarmak ve o yemeği yemeye devam etmek
(çünkü sineğin bir kanadında zehir diğer kanadında panzehir vardır).
36-Kapıyı üç kez bekleyerek çalmak (4 rekat namaz vakti kadar).
37-Kapıyı çalarken kapının ya sağında ya da solunda beklemek, karşısında durup da içeriyi
izlememek (kapı ilk açıldığında ev sahibinden izinsiz içeriye bakmak haramdır).
38-Baş kıbleye gelecek şekilde sağ el sol yanak altında, sol el iki diz arasında, dizler de
karın bölgesine bükülü vaziyette yatmak. Bu vaziyette yatınca üstten bakıldığında arapça olarak
"MUHAMMED" yazısı görülecektir. Aynı zamanda kıbleye karşı ayak uzatıp da yatanlar sabah kalktıklarında
yorgun olarak kalkarkar, sebebi ise ekvatorun kıbleden geçmesidir.
39-Başı ağrıdğıda tülbent ile sıkıca sarmak.
40-Yemeğe tuz ile başlamak (Tuz dişlere kayganlık sağladığı için yemeklerin yapışması
önlenmi olur ve temizleme kolaylığı oluşur).
41-Yemeği ayrı tabaklarda değil de ortak tabakta yemek, yerken önünden almak, yemeğin ortasına dokunmamak.
42-Misafire bir bardak su bile olsa ikramda bulunmak, mümkünse etli yemek ikram etmek.
43-Çörek otu yemek(ölümden başka her derde deva olduğuna dair sahih hadisler vardır).
44-Sofrada yeşillik, evde sirke bulundurmak.
45-Sofrada sol ayak kalçanın altında, sağ ayak karın bölgesine kırılmış vaziyette oturmak,
bağdaş kurmamak (sofrada ayak değiştirmek doymanın alametidir).
46-Kur'an-ı Kerim'i hüzünle, mümkünse ağlayarak okumak.
47-Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak (yemeğin bereketi buradadır).
48-Hastayı üçüncü gününden sonra da iyileşmezse ziyaret etmek. Hastanın olduğu yerde çorba pişirmek.
49-Kabak yemek.
50-Hapşurunca "elhamdülillah" diyene "yerhamukellah (bayan ise "yerhamukillah") demek.
Aynı kişinin diğerine "yehdina ve yehdikümullah" demesi.
51-Kahkaha atmamak, gülümsemek. Efendimiz (s.a.v.) hiçbir zaman dişleri göreülesiye gülmemiştir.
52-Kına yakmak
53-(erkekler için) Eve gelmeden önce hanımına geleceği zamanı bildirmek.
54-Hediyeleşmek (hediyeleşmek muhabbeti artırır).
55-Sabah namazının sünneti ve farzı arasında sağ tarafına uzanığ bir miktar uyumak.
Fıkhi kaidelere göre, sadece bu uykunun haricinde uyku abdesti bozar. Namaz vakti çıkmadan
uyanıp farzı eda etmek.
56-Namazı cemaatle kılmak.
57-Dua ederken elleri birleştirmek ve kaşları hizasına kaldırmak (baş ağrısını giderir).
58-Tesbihi parmak ile çekmek.
59-Kapıya geleni durumu ne olursa olsun boş çevirmemek bir hurma tanesi bile olsa.
60-Sofradan kalkacağı zaman sağ tarafındaki şahıstan izin isteyerek kalkmak.
61-Ezan-i Muhammedi okunurken onu müezzinden sonra tekrar etmek.
62-Ezan-i Muhammedi okunurken bir pozisyon da olsa hal değiştirmek.
63-Orucu su veya hurma ile açmak.
64-Bir yere misafirliğe giderken tatlı xötürmek.
65-Eve, camiye girerken sağ ayakla girip, sol ayakla çıkmak.
66-Yolda giderken ayağa takılabilecek veya ona benzer şeyleri kenara çekmek.
67-Meyvenin çekirdeğini sol elle çıkarmak.
68-Yüzme öğrenmek, ok atmak.
69-İnsanları yüzlerine karşı övmemek.
70-Yemek yerken başkalarının yemeğine bakmamak.
71-Cuma günleri beyaz elbise giyinmek.
72-Topluluk içinde yanındaki kişiyle fısıldaşmamak.
73-Yemekten sonra tatlı yemek
74-Hergün yüz defa "estağfirullah" demek.
75-Güler yüzlü olmak kusurları af ile karşılamak.
76-Selam vermek, yemeği iki öğün yemek.
77-Kötülük edene iyilik etmek.
78-Tane tane konuşmak, anlaşılmayınca üç defa tekrarlamak.
79-Gusülden sonra iki rekat namaz kılmak.



--------------
Kaynaklar
Dinimiz islam
Sorularla islamiyet
medicalpark
haberturk
Wikipedia
teknolazer blogcu
islam ve ihsan
islamingulleri blogcu





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)