02-15-2024, 07:16 PM
TOPRAĞIN BAĞRINDAKİ ZEHİR
Toprak, insanlık için temel bir yaşam alanı ve besin kaynağı. Ancak günümüzde toprak kirliliği, doğanın sessiz çığlığı hâline geldi. Toprağın verimliliğini azaltan, su kaynaklarını zehirleyen ve ekosistemleri tehdit eden bu sorun, insanlığın karşı karşıya olduğu hayati bir mesele. Toprağın derinliklerinde, kimyasal atıkların sinsice yayılması, tarım ilaçlarının toprakta birikmesi ve sanayi faaliyetlerinin izleriyle dolu bir toprak kirliliği gerçeği var. Bu kirlilik sadece toprağın yüzeyini değil, gelecek nesillerin mirasını da yok ediyor.
20. yy öncesinde; güç ve enerji kaynaklarının yetersizliği, nüfusun azlığı, endüstrinin henüz gelişmemiş olması gibi nedenlerle diğer çevre sorunlarında olduğu gibi toprakta da henüz bir kirlenme söz konusu değildi. Dünyanın 20. yy’a girmesiyle birlikte modern tarım ve sanayileşme hızla ilerlemeye başladı ve bu da toprak kirliliğini beraberinde getirdi.
Toprağın sessiz çığlığı insan eliyle yazılan kirlilik hikâyesinin acı bir yansımasıdır. Bu hikâyede çeşitli faktörler bir araya gelerek toprağın masumiyetini kirletti ve tabiatın dokusunu bozdu. İşte toprak kirliliğine neden olan faktörler:
Sanayi Devrimi: Sanayi Devrimi kuşkusuz insanlığa birçok nimet getirdi. Ancak getirdiği bu nimetler karşılığında bize bedel de ödetiyor. Fabrikaların bacalarından yükselen zehirli dumanlar toprağı sarhoş ederken endüstriyel atıklar da toprağın derinliklerine sinsice sızıyor. Kömürle çalışan fabrikaların sayısı arttı ve bu da atmosfere yüklü miktarda kirletici salınmasına neden oldu. Bu zehirli hava yağmurla birlikte toprağa karıştı ve asidik yağmurları tetikledi. Asit yağmurları, topraktaki doğal mineralleri çözerek bitki örtüsünü olumsuz etkiledi. Ayrıca endüstriyel atıkların bilinçsiz bir şekilde boşaltılması, toprak kirliliğini derinleştirdi. Sanayi Devrimi, doğanın kalbi olan toprağı parçalayarak toprak kirliliğine öncülük ediyor diyebiliriz.
Modern Tarımın Gölgesi: Tarım, insanlığın yaşam kaynağıdır ancak modern tarımın gölgesinde karanlık bir gerçek yetiyor. Kimyasal gübreler, zararlı tarım ilaçları, bilinçsiz yapılan sulama yöntemleri, toprağın doğal dengesini altüst ettiği gibi toprakta yetişen meyve ve sebzelerin de insan sağlığını bozmasına neden oluyor. İnsan eliyle toprağa saçılan pestisit toprağın en zehirli düşmanıdır. Pestisitler toprağın dengesini bozduğu gibi tarımsal ürünler için gerekli olan besin döngüsünü de sekteye uğratır. Toprak yüzeyinde dolaşan pestisitler yine toprak yüzeyinde yaşama tutunmaya çalışan biyolojik çeşitliliğin de kâbusudur. Yağmur sularıyla toprak altına sızan pestisitler yer altı sularını kirletir. Su kaynaklarında dolaşıma giren bu zehirli güç, içme suyu kaynaklarına kadar ulaşır ve insan sağlığını tehdit eder. Uzmanlar ülkemizde bilinçsiz pestisit kullanımına dair uyarılarda bulunuyor.
Plastik Çöplüğü: Plastik, modern hayatın bize dayattığı vazgeçilmezler arasında. Günlük hayatta her gün karşımıza çıkan bu atık türü, doğaya bırakıldığında çok uzun yıllar çözünemiyor. Bitkileri boğuyor ve ekosisteme ciddi zararlar veriyor. Plastik çöplüğü âdeta toprağın altındaki yaşamın soluğunu kesiyor.
Yanlış Şehirleşme: Kentsel alanların hızla genişlemesi toprak kirliliğinin başka bir sebebini oluşturuyor. Beton yığınları yeşil alanların yerine geçerken inşaat faaliyetleri toprağı sarsıyor. Hırsına yenik düşen insanlık betonları üst üste yığarken ve lüks konutlar peşinde koşarken hem kendini doğadan uzaklaştırıp fıtratının dışında bir yaşamı seçiyor hem de kendi sağlığını yine kendi eliyle bozuyor. Yer altı sularını kirleten yapısal girişimler de cabası.
Sonuç olarak toprak kirliliği, insanlığın tabiatla uyum içinde yaşama zorunluğunu sorgulamamıza neden oluyor. Doğayla uyumlu yaşam, sürdürülebilir tarım ve bilinçli sanayileşme ile yazılacak yeni bir sayfa toprağın kadim güzelliğini, doyuruculuğunu yeniden canlandırabilir. Tabiatla uyumlu bir tarımın tohumlarını ekmek, topraktaki pestisit zehrini yavaş yavaş temizlememizi sağlar. Sürdürülebilir endüstriyel uygulamalarına yönelerek, çevre dostu teknolojiler tercih ederek, geçmişin yanlış uygulamalarından ders çıkararak Sanayi Devrimi’nin gölgesinden çıkıp toprağın yeniden yeşermesini sağlayabiliriz. İnsanlığın ihmalkârlığının acı bir yansıması olan plastik atık fütursuzluğundan sıyrılmak için bilinçli tüketim alışkanlıkları, geri dönüşüm çabaları gibi yöntemlere başvurarak toprağımızı plastik sarmalından kurtarabiliriz.
5 Aralık Dünya Toprak Günü’nün, toprağın yaşam kaynağımız olduğunu hatırlatmaya, onu korumaya ve gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakma sorumluluğumuzu hatırlamaya vesile olması dileğiyle.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
Şule TÜZÜN
Toprak, insanlık için temel bir yaşam alanı ve besin kaynağı. Ancak günümüzde toprak kirliliği, doğanın sessiz çığlığı hâline geldi. Toprağın verimliliğini azaltan, su kaynaklarını zehirleyen ve ekosistemleri tehdit eden bu sorun, insanlığın karşı karşıya olduğu hayati bir mesele. Toprağın derinliklerinde, kimyasal atıkların sinsice yayılması, tarım ilaçlarının toprakta birikmesi ve sanayi faaliyetlerinin izleriyle dolu bir toprak kirliliği gerçeği var. Bu kirlilik sadece toprağın yüzeyini değil, gelecek nesillerin mirasını da yok ediyor.
20. yy öncesinde; güç ve enerji kaynaklarının yetersizliği, nüfusun azlığı, endüstrinin henüz gelişmemiş olması gibi nedenlerle diğer çevre sorunlarında olduğu gibi toprakta da henüz bir kirlenme söz konusu değildi. Dünyanın 20. yy’a girmesiyle birlikte modern tarım ve sanayileşme hızla ilerlemeye başladı ve bu da toprak kirliliğini beraberinde getirdi.
Toprağın sessiz çığlığı insan eliyle yazılan kirlilik hikâyesinin acı bir yansımasıdır. Bu hikâyede çeşitli faktörler bir araya gelerek toprağın masumiyetini kirletti ve tabiatın dokusunu bozdu. İşte toprak kirliliğine neden olan faktörler:
Sanayi Devrimi: Sanayi Devrimi kuşkusuz insanlığa birçok nimet getirdi. Ancak getirdiği bu nimetler karşılığında bize bedel de ödetiyor. Fabrikaların bacalarından yükselen zehirli dumanlar toprağı sarhoş ederken endüstriyel atıklar da toprağın derinliklerine sinsice sızıyor. Kömürle çalışan fabrikaların sayısı arttı ve bu da atmosfere yüklü miktarda kirletici salınmasına neden oldu. Bu zehirli hava yağmurla birlikte toprağa karıştı ve asidik yağmurları tetikledi. Asit yağmurları, topraktaki doğal mineralleri çözerek bitki örtüsünü olumsuz etkiledi. Ayrıca endüstriyel atıkların bilinçsiz bir şekilde boşaltılması, toprak kirliliğini derinleştirdi. Sanayi Devrimi, doğanın kalbi olan toprağı parçalayarak toprak kirliliğine öncülük ediyor diyebiliriz.
Modern Tarımın Gölgesi: Tarım, insanlığın yaşam kaynağıdır ancak modern tarımın gölgesinde karanlık bir gerçek yetiyor. Kimyasal gübreler, zararlı tarım ilaçları, bilinçsiz yapılan sulama yöntemleri, toprağın doğal dengesini altüst ettiği gibi toprakta yetişen meyve ve sebzelerin de insan sağlığını bozmasına neden oluyor. İnsan eliyle toprağa saçılan pestisit toprağın en zehirli düşmanıdır. Pestisitler toprağın dengesini bozduğu gibi tarımsal ürünler için gerekli olan besin döngüsünü de sekteye uğratır. Toprak yüzeyinde dolaşan pestisitler yine toprak yüzeyinde yaşama tutunmaya çalışan biyolojik çeşitliliğin de kâbusudur. Yağmur sularıyla toprak altına sızan pestisitler yer altı sularını kirletir. Su kaynaklarında dolaşıma giren bu zehirli güç, içme suyu kaynaklarına kadar ulaşır ve insan sağlığını tehdit eder. Uzmanlar ülkemizde bilinçsiz pestisit kullanımına dair uyarılarda bulunuyor.
Plastik Çöplüğü: Plastik, modern hayatın bize dayattığı vazgeçilmezler arasında. Günlük hayatta her gün karşımıza çıkan bu atık türü, doğaya bırakıldığında çok uzun yıllar çözünemiyor. Bitkileri boğuyor ve ekosisteme ciddi zararlar veriyor. Plastik çöplüğü âdeta toprağın altındaki yaşamın soluğunu kesiyor.
Yanlış Şehirleşme: Kentsel alanların hızla genişlemesi toprak kirliliğinin başka bir sebebini oluşturuyor. Beton yığınları yeşil alanların yerine geçerken inşaat faaliyetleri toprağı sarsıyor. Hırsına yenik düşen insanlık betonları üst üste yığarken ve lüks konutlar peşinde koşarken hem kendini doğadan uzaklaştırıp fıtratının dışında bir yaşamı seçiyor hem de kendi sağlığını yine kendi eliyle bozuyor. Yer altı sularını kirleten yapısal girişimler de cabası.
Sonuç olarak toprak kirliliği, insanlığın tabiatla uyum içinde yaşama zorunluğunu sorgulamamıza neden oluyor. Doğayla uyumlu yaşam, sürdürülebilir tarım ve bilinçli sanayileşme ile yazılacak yeni bir sayfa toprağın kadim güzelliğini, doyuruculuğunu yeniden canlandırabilir. Tabiatla uyumlu bir tarımın tohumlarını ekmek, topraktaki pestisit zehrini yavaş yavaş temizlememizi sağlar. Sürdürülebilir endüstriyel uygulamalarına yönelerek, çevre dostu teknolojiler tercih ederek, geçmişin yanlış uygulamalarından ders çıkararak Sanayi Devrimi’nin gölgesinden çıkıp toprağın yeniden yeşermesini sağlayabiliriz. İnsanlığın ihmalkârlığının acı bir yansıması olan plastik atık fütursuzluğundan sıyrılmak için bilinçli tüketim alışkanlıkları, geri dönüşüm çabaları gibi yöntemlere başvurarak toprağımızı plastik sarmalından kurtarabiliriz.
5 Aralık Dünya Toprak Günü’nün, toprağın yaşam kaynağımız olduğunu hatırlatmaya, onu korumaya ve gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakma sorumluluğumuzu hatırlamaya vesile olması dileğiyle.
Kaynak
Türk Diyanet Dergisi
Şule TÜZÜN
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca