Thread Rating:
  • 10 Vote(s) - 3.1 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
25.Kare Tekniği Nedir ? - Subliminal Mesaj 25. kare özelliği
#1
Oku-1 


25.Kare Tekniği Nedir ? - Subliminal Mesaj 25. kare özelliği - Uyanın Artık!

Size hayatınıza giren en kötü, ya da korkunç şeyi sorsam cevabınız ne olurdu? İlkokul öğretmeniniz mi? Borç verdiğiniz ama borcunu ödemeyen arkadaşınız mı? Sevmediğiniz halde katlandığınız eşiniz veya kaynananız mı?

Genel olarak düşünelim birde? Toplumun veya toplumların hayatına giren en kötü şey nedir sizce?

Ben biraz kafa yordum bu konuya. Modernizm diye bize sunulan pek çok şeyin hayatımıza giren bir virüs olduğunu gördüm. En basiti naylon çoraplar, elimizden alınan tahta kaşıkların yerine konulan, dişlerimize zarar veren parlak demirler, sabunların yerine şampuanlar, zeytinyağının yerine margarinler…Mektup yerine e-mailler, gerçek gülümsemelerin yerine smile’ler…

Daha kötüsü de girmiş hayatımıza biz farketmeden. Önceleri siyah beyazken, uzun yıllardır hem renkli, hem çoğu kez salon duvarının büyük bölümünü kaplayan renkli kutular. Nasıl olduğu, hangi büyüklükte olduğu da pek önemli değil aslında. Salonumuzun en nadide yerine, baş köşeye oturttuğumuz bu renkli kutucukların içini birileri özenle dolduruyor.

Yıllarca iki adamın bir cılız kadının peşinden koşmasını çizgi film diye izledik hatırlar mısınız?

Dekolteli hanımlara belki de ilk kez taş devri’nde aşina olduk. Arkadaşımızın eşiyle de samimi olunabileceğini gördük.

“Gölgelerin gücü adına!” diyordu He-man, “Güç bende artık!”

“Şirinler aşkına!” diyen sevimli şirinleri de unutmadık tabi.

Yıllarca aşina edildiğimiz, zevkle izlediğimiz, masum kabul ettiğimiz çizgi filmlerin aslında ne kadar tehlikeli olduğunu son zamanlarda daha iyi anlıyoruz.

Subliminal mesaj diye bir şey duydunuz mu? Belki de ilk kez duyacaksınız?

Subliminal mesaj:başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Buna 25. kare özelliği de deniliyor. Gözümüz saniyede 24 kare algılayabiliyor. 25. kare ise beynimize yazılıyor. İşte bu sistemin adıda 25. Kare

Çizgi film, film, dizi, reklam senaristleri 25. kare özelliğini sıklıkla kulanıyorlar. Hızla geçen reklamın görüntülerinde 25. kareye, zihinlere yerleşmesi istenilen slogan veya resim yerleştiriliyor. On yıllardır bu daha çok cinsellik üzerine kuruluyor. Tam 25. karedeki “kola iç”, “başka kanal izleme!”, veya “..ex” yazısını fark etmeden bilinçaltına gönderiyorsunuz.

Bunu öğrendiğimden beri, televizyonu daha bir düşman olarak gördüm ve aslında hayatımıza giren en korkunç ve tehlikeli şeyin Tv ve Pc olduğuna karar verdim.

Masum diye görüp çocuğunuza seyrettirdiğiniz çizgi filmlerde veya dizilerde satanist işaretler, yahudi ve masonlara ait simgeler, ahlaksız yazılar çocuğun kodlarına işleniyor.Birçok Google reklamında, facebookta’ta aynı yöntem uygulanıyor.

Peki 25. kare özelliği, insan beynini bu kadar etkileyebiliyor, yönlendirebiliyorsa, aşikar olarak yapılan pislikleri seyretmek hayatımıza nasıl etkiler yapıyor?

Pek çoğunuzun kaçırmadan seyrettiği dizilerde gayri meşru, ensest ilişkiler, kolayca aldatıp, kolayca boşanmalar. Evlilik dışı hamile kalmalar, yengeyle veya enişteyle aşk yaşamalar, küçücük çocukların sevgili edinmesi, faiz ve kredilerin, rüşvetin,yalan dolanın sıradan bir iş olarak yapılması gibi açık mesajlar sizi nasıl etkiler dersiniz?

Reklamda ki adaya düşen genç kadının, geçen uçaktan “ped” istemesi, genç kızların, genç erkeklere “…ped’in var mı? diye sorması, okul hikayelerinin anlatıldığı diziler gençlerin haya perdelerinin yırtılmasında etkili olmadı mı?

Hayatınızdaki olmazsa olmazları düşünün.

Kadınsınız; kariyer yapmalısınız, mutlaka dışarda çalışmak zorundasınız.

İncecik olmalısınız

Az çocuk doğurmalısınız

Eviniz, kıyafetleriniz reklamlardaki, dizilerde ki gibi olmalı

Bunları size kim anlattı? Nereden öğrendiniz? Peygamberinizin eşleri böyle miydi? Sahabe hanımlar için bunlar olmazsa olmaz mıydı? Ya da en yakın nineniz nasıldı hatırlayın.

Açın gözlerinizi lütfen! Birileri bizi fena halde oynatıyor. Ahlaksızlıklar çok çabuk yayılıyor. Biz Deccal çıktı mı?, yecüc mecüc salındı mı? diye konuşurken belki deccalin, şeytanın avaneleri her birimizin evinin baş köşesindedir?

“Evlerinizin arasına fitneler yağmurlar gibi yağacak” diyordu Peygamber Efendimiz( s.a.v). Fitneler yağmurlardan da hızlı yağıyor, bir çığ gibi büyüyerek bizi altına alıyor.

Peygamberimiz (s.a.v) “Pek çok fitneler meydana gelecek” buyurduğunda bir sahabî:
-Ya Rasûlallah, bunlardan çıkış yolu nedir? diye sordu. Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:

-“Allahın Kitabı (Kur’an) dır.” (Tirmizî: Sevabü’l-Kur’an 14; Darimî: Fedailü’l-Kur’an)

Sadece Kur’an okuyarak değil, Kur’an’ı hayatımıza nakşederek fitnelerden korunabiliriz. İçi boşaltılmış bir İslam, boğazdan aşağıya inmeden okunan Kur’an hayatımıza yön veremez, kötülükleri engelleyemez.

Evlerinizde oturun! Ama TV başında değil. Siz, kumanda sizin veya çocuğunuzun elinde sanırken sizi birileri kumanda ediyor da fark etmiyorsunuz.

BİLİNÇALTINA YÖNELİK MESAJLAR

Bilinçaltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin bilinçaltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.

Bunlardan en çok kullanılanları :

1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.

2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. kareler.

3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.

Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (bilinçli) algılananlar değil; bilinçaltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.

Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. Peki, sistem nasıl işliyor?

İnsan kulağı sadece belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız, bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz : “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz.

Yani, kulağımız ancak belirli bir frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.

Bilinçaltı ve bilinçaltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak şimdi öncelikli olarak bu subliminal mesajların neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.

25. KARE

Kişinin bilinçaltına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25. kare tekniğidir. Peki, nedir bu 25. kare?

Gördüğümüz bir anlık görüntü, 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema bandında, saat, dakika, saniye olarak bir diziliş vardır. Saniyeden sonra kare gelir ve bir saniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de “control-track” denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25. kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare anlıktır. Yani görüntü saniyede 1/24 olacakken, bu 1/25’e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve anında kaybolur. Genellikle görünmez, daha doğrusu görülür ama bilinçaltında kalır.

25. karenin temel mantığı da mesajı bilinç-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanayisinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25. karelerle bilinçaltınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.

Göz bunları görmüyor ama saniyenin üç binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı 25. karelerle bilinçaltına göndermiş oluyor.

8-12 hertz dalga boyundaki subliminal mesaj içeren bir MP3′ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli mesajı beyniniz dinler. Bu esnada kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında bilinçaltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.

PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ BU 25. KARELERDEN?

Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?

Cevabı çok basit; Çünkü gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü kişi, bilinçli bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya reddediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.

Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.

İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin bilinçli tercih hakkını gasp ederek, onları gizlice zehirlemek!

Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanalistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticari hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu bilinçaltı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.


25. KARE NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

Bilinçaltının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadır.

1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü gözbağcılık gösterisi yaparken bilinç gücüyle algılanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.

İşte buradan hareketle bilinç-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına subliminal mesajlar denen bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı.

James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ve “kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinçle algılayamadığı hâlde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar neticesinde kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.

Bu şekilde, bilinç-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür. İşte o gün bugündür uygulanan 25. kareler sadece bir insanı ya da bir topluluğu değil; bütün insanlığı tehdit etmektedir.

Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsane olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.

İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve aile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddi ve hayati bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.


ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR

Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride bilinçaltında hapsoluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.

Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın bilinçaltına kazımıştır.

BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLAM UYGULANMAKTADIR

Sizler, televizyonlarınızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken : “BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?

Peki, ne demek “Sanal Reklam?”

Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi;

“Sanal reklam; hukuken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile hâlihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”

Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…

O halde en can alıcı soru şu; niçin sanal reklam? Çünkü bilinçaltına telkin göndermenin en iyi yolu.

25. kare tekniğinin uygulandığı bir film :

DÖVÜŞ KLÜBÜ / The Fight Club

Niçin bu film? Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar!” sloganı ile Modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan ve aynı zamanda şizofren (çift-kişilikli) bir şahsiyeti anlatan bir filmdir dövüş kulübü.

Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almıştı. 2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülüne layık görülmüştü.

Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :

“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar”
“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”
“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”
“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”
“Sizler paranız kadar iyisiniz.”
“Siz işiniz değilsiniz…”
“Bindiğiniz araba değilsiniz.”
“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.


iyi film öülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25. kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her saniyeyi kare kare izleyebilmek için önce ;

1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.
2. Mediaplayer ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda.
3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her saniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksiniz.



SONUÇ:

1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin cinsi sapık (sexomaniac) olduğunu öğrendik.
2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.
3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brad Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.
4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.
5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu bilinç-altına yerleştirilmiş.
6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.
7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare kare izleyebilir.

06:02= elinde sigara olan Brad Pitt resmi,

31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,

31:14 = cinsel öğeler,

46:41 =cinsel öğeler,

49:09 = cinsel öğeler,

50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…

02: 10 : 39 = Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.

Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’ in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30. dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)

Şu ifadeler 30. dakikadan sonra filmde aynen geçmektedir ;

“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. Çünkü bu iş beraberinde bir çok ilginç olanak da sunuyor. Bütün aile filmlerini kare kare görmüştür. Yani izleyici cesur köpek ile ünlü bir şahsiyeti aynı perdede izlerken neler gördüğünü bilmez. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYABİLİRSİNİZ?”

Yani adamlar yaptıkları işi aynı filmin içinde anlatıyorlar!


REKLAMLARLA BİLİNCİ ÇALINAN İNSANLAR

İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdiği iki önemli olay var : “doğum” ve “ölüm”. Bilinçaltımız bu iki olaya çok daha fazla tepki veriyor. Bu iki mesaja daha duyarlı.

“Sex” (cinsellik) mesajı doğum ilk örneğinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm ilk örneğinde karşılanıyor. Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.


BİLİNÇALTI MESAJLAR YASAK DEĞİL Mİ?

Bilinçaltı reklamlarının etkisinin ispatlanmasının ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK bilinçaltı reklamı : “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.

Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve bilinçaltı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı yasanın 20. maddesi: “Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini” hükme bağlamıştır.

Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: “Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır.”

1964’te İngiltere, 1974’te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusya’nın Ekaterinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve 2 ay yayın lisansının iptal edilmesine neden olmuştur.

Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde bilinç-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.

BİLİNÇALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ

Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların bilinçaltımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız bilinçaltımızın gücünün ve öneminin farkındayız?

Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinç dışı olarak da adlandırılan bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.

Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hafıza deposudur. Tecrübelerinizi hatıralar şeklinde depolar. Bilinç-altı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur.

Bilinçaltımız, zihin telkin yoluyla ikna olunmaya müsaittir. Bilinç, zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.

Bilinçaltı zihin delillerle ne ikna edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Bilinç-altının en mühim özelliği ise, bilincimizin farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz beş katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama bilinçaltınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hatıralar bilinçaltı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.

Bilinç aynı anda üç ila yedi işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.

Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilince değil ama bilinçaltına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar deruni algılarımıza yöneliktir.


GERÇEK GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?

Bilinçaltı dediğimiz şey, bilincin binde dokuz yüz doksan dokuzunu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde bir seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.

Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen, gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bu söylediklerimiz bilimsel verilerdir.

Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde on tane deterjan arasından bir tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve bilinçaltımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.


Velhasil Kelam - Editör  ve Admin Karoglanin Bu Konudaki Aciklamasi

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn.
Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn.
İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn.
Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn

Meali:

Babalarida Kendileride, bakipda görmeyen gafil kavimlerin, nazarini celbetmen için.
Allah onlara son sözünü söylemiştir, onlar asla iman edemeyeceklerdir.
Biz onlarin gözlerine öyle bir açı koydukki bakarda görmezler, ve yine akillarinada ayni anlayişi koyduk, duyarda muhakeme edip anlamazlar.
Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. ve onlar, set cektigimiz o kör noktaya (25.kare) ye, şaşi bakişi ile bakarlarda görmezler.

Sadakallahul Aziym Yasin Suresi 6 - 7 - 8 - 9

25.Kare hakkinda internetten buldugum kisa bilgi:

Araştırdığım kaynaklardan doğruluk payına emin oldum . Evet bilim 1900 lü yıllardan buyana insan beyni üzerinde derin araştırmalarına her geçen gün daha da hiz vermekte yeni yeni buluşlara imza atmaktadır.İnsan bilinç altına –şuuruna etki eden bir tekniğin kullanıldığı bunada “ subliminal Teknoloji yada 25.kare “ adı verdikleri bilinmektedir. Gördüğümüz bir ânlık görüntü : 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema şeridinde, saat, dakika, sâniye olarak bir diziliş vardır. Her sâniyeden sonra bir yabancı kare gelir ve bir sâniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25inci kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare ânlıktır. Yani görüntü sâniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve ânında kaybolur. Genellikle göz ve beyne görünmez, daha doğrusu görülür ama şuuraltında kalır. 25. karenin temel mantığı da mesajı şuur-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanâyii’nde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25 karelerle şuur-altınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara ma’ruz kalabiliyorsunuz. Göz bunları görmüyor ama sâniyenin 3 binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü şuuraltına ulaşıyor, orada depolanıyor. Bu gizli mesajlar sâyesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı “25inci Kare”lerle şuuraltına göndermiş oluyor. İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin şuurlu tercih hakkını gaspederek, onları gizlice zehirlemek! . Psikolog ve psikanilistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticarî hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu şuur-altı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar. İşte o gün bugündür uygulanan 25inci kareler sâdece bir insanı ya da bir topluluğu değil ; bütün insanlığı tehdit edegelmektedir.

Dikkat interneten indirdigimiz veya dinledigimiz videolarin ve şarkilarinda bir noktasinda bir kesilme ve duraklama var, sonra devam ediyor, o duraklama icinde, neyi bize empoze ediyor bu illuminatlar acaba.

Ve kafir deccal ve şeytan aleyhillane, yapacagini yapti, ve bütün dünyaya müdahele edebiliyor, ve o hemde kör noktadan, ve kuranda gecen bu yasin suresindeki ayeti, ve peygamberin mekkeden medineye hicretinden önce, onu öldürmek için toplananlarin arasindan, onlarin üzerine toprak sacip gecdigi hadisinin vacibi mutlaki olan "Yasin 9 " ayeti mehdi bir zamanlar cokca okudugu için, burdaki SIRRI ilahiyi cözen kafir Deccal , ve o 25. kareye artik, böyle subliminal mesaj yerine, kendi askerlerini, transportasyon yöntemi ile gönderip gizliyor. ve bilinki her mehdi askeriyin diyen, müminin diyenin evinde yaninda yöresinde, bir deccal askeri şeytan uşagi vardir. yani şeytanin var olmasina ragmen, bizim onu göremedigimiz nokta, yani 25. karede durup bizim namazimiza yedigimize, ictigimize, sözümüze, fikrimize dahi müdahale edebilen şeytan gibi, deccal ve askerleride müdahele edip, dünyayi kargaşaya, kavgaya sokmakdadir. istedigine kavga ettirmekde istediklerinide dost etmekdedir.

Tayyibin bu sahte oylarla nasil kazandigida, yine bu 25. kare SIRRI ile calinan oylar, sahte oylar ile kazaniyor. halbuki onunda bu kadar secmeni falan yok yani. bu illumnati hirsiz köpeginin SIRRIDA yine 25 . kare ve görülmeyen yerde duran, deccal askerleri, illuminat askerleri.

Meseleyi biraz daha anlamak için o anın tanığı Ebu Bekr Sıddık(ra)’a bir kez daha kulak kesilelim:

“Biz mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramaya gelen) müşriklerin ayaklarına baktım: ‘Ey Allah’ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir’ dedim. Allah Resulü (sav): ‘Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun?’ buyurdu.”

Yani Allahu Tealayida biz göremiyoruz, halbuki o bize şah damarimizdan daha yakin oldugunu söylüyor, Kuran ayetlerinde Allah genellikle üçüncü şahıs olarak anılır ve yani ikilinin Üçüncüsü Allah dir. O Heryerdedir.

ve yine şeytan aleyhillane sonunda bu hikmetide Deccala ve askerlerine fisildadiki bunuda keşfedip cözdüler herhalde.

ve ben bizatihi yaşiyorum: biraz önce suya yani abdeste veya su icmeye niyet ettimse, su moleküllerine müdahele eden deccal, suyu bozuyor, ve su molekülleri sanki mikrowelle ile öldürülmüş vaziyette elime akiyor veya icioyorum ve faidesi yok yani, ölü moleküller, yahut da müdahele edilmiş, iyi ve yararli olacagina zehir olmuş vaziyette, o yüzden şu siralar abdestten cok teyemmüm ile zikir fikir eder oldum.

ve bu siralar şu duaya başlamişdim onuda birakir oldum.

"Allhümme inni es elüke hayri ma fi hezel (buraya her ne yiyceksek iceceksek giyeceksek veya yapacaksak onun ismi gelcek) ve hayri ma hüve lehü, ve euzubike min şerri mafi hezel (buraya her ne yiyceksek iceceksek giyeceksek veya yapacaksak onun ismi gelcek) ve şerri ma hüve lehü."

bunu yapiyordum artik bu duamda calindi, bunada müdahele edebiliyor. yani bu duanin manasi "Allahim bu "giyecegim veya yiyecegim elma armut gömlek veya yapacagim iş her ne ise" onun hayrini senden isterim şerrindende sana siginirim demekdir. kendimin zamana münhasiran geliştirip ürettigim bir dua idi. bu durumlarda olan mehdi askerleri, bir müddet kullanabilirler bu duayi.

Ayni Teknik ile seccadelere gizledikleri gizli resimler figürler

   

   

   

   

   

   


Kaynaklar: Çeşitli intermnet Sayfalarindan Alintidir.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)