Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 14.Bölüm
#1
Oku-1 
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 131-132-133-134-135-136-137-138-139-140. Mektuplar

Yüzotuzbirinci Mektub
Kamışlı kazasının sulh hakimine, suda boğulan bir adamın du¬rumundan haber vermek ve halini bildirmek için mahkemede hazır bulunmadığına dair özür dilemesi ve bir hikmete binaen kendi ahvalinden haber vermesi hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesiıı. Sa1at ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in (Sallal1ahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashabının üzerine olsun!
Bu mektub, yüce mutluluk ve şeref sahibi Kamışlı hakimine, layık ihtiramlarmın sunmasıyla size dua edip, ahvalinizden sual ettikten sonral duacınız (ben) ilim cemati halkından, tarikatın evladından ve din reislerinden birisiyim. Cami ve medreseden çıkmıyorum. Eskidenberi lüzumsuz olarak mahkemelere gitmek adetlerimiz değildir .Müddet-i hayatımda, ne kimseye şehid ne de kimseyi şikayet etmiş, ne de beni sikavet etmistir. Bunu kendime bir iftihar veya böbürlenme tarzıyla değil, belki serefli ilme hürmeten olmuştur. Şirndi mahkemede bulunmam için celb geldi. Do1ayısiyle bana bedel olarak bu mektubu size yazdım. Kabulü için, tekrarla rica olunur. Müslümanların imamı olup vakit namaz kıldırdığımdan gelmeye imkanırn yoktur. Zaten jandarma erleri ile yazılı olarak gönderdiğim ifadem sizdedir. İşte ikinci defa size söyliyeyim: Şahidlik ederim ki, gerçekten Hacı İbrahim ile arap Muhlif adlı adam bir gece bizde yatın ertesi gün, öğle namazından sonra gittiler. Hangisi evvel gittiğini bilmiyorum, iki gün sonra suda boğulduğunu halkın ağzından duydum. Bundan başka da bilmiyorum. Yüksek hürmetlerimin kabulünü buyurun.! Ağustos 16.

Yüzotuzikinci Mektub
Midyat’a bağlı Derizbin köyünden Molla Abdülvahhab’a, Allah için birbirlerini sevmekten daha ala bir şey olmadığı, ondan da¬ha yakın bir neseb olmadığı, Allah, kendi sevgisini insanlara farzü’l-ayn kıldığı, muhabbetine kavuşmanın en yakın yolu, Nah¬şibendiye tarikatı olduğu ve muhabbetin temelinin beyanı, sa¬lik, mürşidinden uzaklığın kendisinden feyz almasına engel ol¬madığı, amellerle meşgul olması ve adı geçene emrettiği şey¬lerin yapmasına dair emri ve bu konu ile ilgili mesele hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Hamd, o Allah’a olsun ki, muhabbetini kendisine ulaşan yolların en yakını eyledi. Salat ü selam mahbubiyet (segililik) kamaıyla müşer¬ref olan efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) tebaiyye¬tin’e nail olan al ve ashabının üzerine olsun!
Sonra bu mektub, nefsani hevasına ve arzunun şerlerine dalmış kimseden, Allah için kardeşi ve dostu Molla Abdülvehhab’adır. Allah, onu katına makbul olanlardan eylesin. Ondan bu Nakşibendiye taifesine karşı olan muhabbetinizin kokusu duyulan mektubunuz ona (ba¬na) ulaştı. İçindekilerini anlayınca, gayet sevindi. Çünkü Allah için bir¬birini sevmekten daha üstün bir şey yoktur. Nitekim bu mes’ele hakkın¬da efendilerin efendisinden, (onun, Al’inin ashabının üzerine salavat¬tir. Nitekim İbnü’l-Ferid (Allah’ın aşıkı) da bir beytinde:

«Sevgilim ile aranıızdaki aşk yolu ile olan yakınlık, neseb itibariyle anne ve babamdan bana olan yakınlıktan daha yakındır.»
buyurur.
Ey kardeş! Fıkıh kitablarının beyanına göre, şübhesiz yüce Allah, marifetini (bilinmesini) kullarının üzerine vacib eyledi ve bu büyük bir nimettir. Allah, bunu (bilinmesini,tanınmasına) herkesin üzerine farz kılmıştır. Öyle ise, akıllı kimse, bunun tahsiline çalışması lazımdır. Mu¬habbetin tahsili için ehlullahlar birçok üslüblar kurmuşlardır. 0 yolların en yakını, Nakşibendiyye tarikatıdır. Çünkü esas, iki ana temel üzere¬dir: Biri sünnet-i seniyye (Peygamberin (Sallallahü aleyhi ve sellem) yo¬lunu takib etmek ile Allah ve Resülü onlardan razı olmayan ,bid’atlar¬ dan korumak, diğeri salik kendisine uyduğu mürşidini sevmektir. Işte bu iki temele çalışmak lazımdır. Yani mümkün olduğu kadar şeriatın azimet olan ahkamıyla amel edip, ruhsatlarla amel etmeyi terk etmesi ve bid’atları biç yapmamasıdır. Zira bid’at, hakikatte sapıklıktır. Çünkü yüce Allah’a giden yol, peygamberin (Sallallahü aleyhi ve sellem) yolunu takip etmektir. Bu tarikat ve tarikatın halkını sevmek. Allahü tealnın yaptığı ihsandan sayılması gerekir. Zahiren bu tarikat ehlinden uzak¬laşma, kendilerinden feyz almaktan ve onların yaptıkları amellerle meşgul olmaktan alıkoymaz. Lakin bu tarikatın gaye ve meyvesi belirmek için, tarikat ehline kavuşma ve birleşme hasıl olsa, manevi ilerleme için daha aladır. Zaman da buna manidir. Öyle ise, iş yüce Allah’a havale edilmelidir. Allah, irade eylediği vakitte mülakatımız hasıl oluncaya kadar, daha evvel size söylediğimiz taat ve amelleri yapman lazımdır.
Size selam edip, matlubunuzun hasıl olmasına dua ederek, duanızı taleb ederiz. Yanınızda bulunan dostlara da selam ederiz. Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!

Yüzotuzüçüncü Mektub
Hirbe kavir köyünden Molla Halil’e, gördüğü rüyasının tefsiri, rüyada Peygamber’i (Sallallahü aleyhi ve sellem) görmek, doğ¬ru olmakla beraber, bir şey’i yapmasına emrederse de, yapıl¬ması gerekmediği hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat selam Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine olsun. Molla Halil’e Selam ederiz. Allah, onu sevdiği ve razı olduğu şeylere muvaffak eylesin. Kendisine dua eder, onu duadan unutmayız.

Rüyada görülen şeylerle amel edilmesi vacib değildir. Hatta Peygamberi (Sallallahü aleyhi ve sellem) rüyada görmek doğru olduğu halde, rüyada bir kimseye bir şey’i yapmasını emrederse de, onunla amel edilmesi vacib değildir.

Fakat gördüğün bu rüyanda, sende manevi bir kabiliyet olup tehir ve gevşeklik etmeden tasavvufa çalışmana dair bir işarettir.

Allah efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ashabının üzerine salat ü selam eylesin.

Yüzotuzdördüncü Mektub
Deyrezrlu Muhammed Said ile Hacı Hayreddin’e, nefsin Allah yolundaki cimriliği, kişi kulların haklarını elde etmesinde acele etmesi, hak sübhanehü ve tealanın rızasını tahsil etmesi için çalışması gerektiği, dünyanın çirkinliği, dünya ehli, dünya işle¬riyle mübtela oldukları, her fenalığa başı dünyanın sevgisi ol¬duğu, akıllı kimse, zühd ettiği (dince yasak olan şeylerden sa¬kınıp vaktini ibadetle geçirmesi), dünyanııı manen terk edilme¬si, dünyanın terk edilmesinin beyanı, onu bu şekilde terk et¬meyen kimse, münafık hükmünde olduğu ve başka meseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd alemin rabbine olsun. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve asha¬bının üzerine olsun!
Sonra bizden, şerefli iki öz kardeşler: Muhammed Said ile Hacı Ha¬yır’a selam olsun! Allah onları dünya ve ahiret belalarından korusun, amin, amin! Bir çok faziletli vakitlerce, bizden her ikinize, ev halkınıza, evladınıza, sizlere dualar vaki olur. İnşaallah devamlı olarak da size dua ederiz. Sıhhat ve selamet bakımından durumlarınızdan sorarız.
Muhammed Said! Bize ve bu Nakşibendiye taifesine (Allah yüce sırlarını kutlasın) karşı olan muhabbetinize delalet eden üç metktubunuz bize geldiler. Ahvalimizden soracak olursanız, Allah’a hamd ve minnet olsun. Bizler selamette olup, en güzel bir yaşantıdayız. Asla ve asla, bi¬zim için düşünmeyin. İkinci mektubunuz Hazna’ya geldiği vakit, ben Tel¬Ma’rüf köyünde idim. Şimdilik Hükümetin izniyle kurban bayramı için Hızna köyündeyiz.
Muhammed Ma’sum, Alaeddin, İzzeddin, ev halkımız, büyük ve küçükler, amcanız El-Hac Muhammed Emin, çocukları: Muhammed Said, Necmeddin ile ev halkları, bütün alimler, mürid ve sofular size selam ve dua edip ahvalinizden sorarlar. Kalben değil, bedenen sizden ayrılış¬larından başka hiç bir keder ve üzüntüleri yoktur. Ev halkınızın büyük ve küçüklerine selam ederler. Bizim taraftan asla düşünceniz olmasın! Alemin Rabbine hamd olsun! Bizler Allah’ın deniz gibi nimetinde gark olmuşuz.
Şeyh Feyzullah’a selam edip pederine dua ediyoruz. Abdürrezzak’a selam edip ona da çok dua ederiz. Şeyh Hüseyin’e, Ramazan efendiye, Şeyh Abdülvehhab’a, Cafer efendiye, Şeyh Abdullah’a, kardeşi Şeyh Ömer’e, Şeyh Veysi’ye ve Molla Ahmed’e selam ederiz. Oğlunuz Ahmed ile, kardeşlerinin gözlerinden öperiz. Hepsine dua eder, sıhhat ve selâ¬metlerinden sorarız.
Ey kardeş! Nefis, bizâtihi tâat ve ibâdet yapmakta cimridir. Salta¬natı yüce olan Allah’ın ilâhi ahkâmını imtisal etmekten kaçar. Ha1buki o ahkâm1arı memnuniyetle eda etmek lâzımdır. Keza, nefsiıı hevasına tabi olmayıp ibadetlerin edâsında tembellik etmemek, kulların haklarını edâ ederek tâ ki, zimmetinde hiç kimsenin hakkı ka]mayıncaya kadar çalış¬mak lâzımdır. Zira bu dünyada hak edâ, edilmesi kolaydır. Hak sahibine karşı yumuşak davranmakla, yaltaklanmakla da edâsı mümkündür. Ahi¬retde ise, edâsı müşküldür, çâresi yoktur. Akıllı kimse odur ki, bu sayısı az olan dünya hayatının günlerini Allah sübhanehü teâlanın razı olduğu işlerde sarfetmesi lâyıktır. Kulun mevlâsı (Allah), onun fiillerinden razı olmayınca, hayatın da ne gibi bir neşesi ve tadı olabilir Dünya ger¬çekten altın kaplamalı bir nesâset, şeker ile kaplanmış bir zehire ben¬zer. Görünüşte tatlı, fakat hakikatta hiç olgun değildir. Onun tatlılığı¬na ve tazeliğine bakan ve düşünen kimse, kendisinden olacağı hisse, ebedi pişmanlıktır. Gerçekten dünyanın sevgisi, her türlü günahın ba¬şıdır. Allah sübhânehü ve teâla bizi ve sizi sevgisinden ve ehlinin soh¬betinden muhafaza etmesi için ona sığınıyoruz. Ahiret işlerini tehir edenler helâk olmuşlardır. Evet bugün âhiret işleriyle meşgul olmak için önemli dünya işlerinin yarma te’hir edilmesi cidden güzel sayılmaktadır.
Ey kardeş! Dünya ehli ve zenginler büyük bir belâya çarptırılmış¬lardır. Çünkü dünya, Hak tealanın ondan hoşlanmadığı bir şeydir. Amma mezkfâr kişilerin nazarında da şüphesiz o kadar bezenmiş ki, onun açık zinetiyle aldanmışlardır. Alimler demişler ki, bir kimse, malını zamanın en akıllı kişilerine vasiyet ederse, öldükten sonra, malı zâhidlere veri¬lecektir. Zira onlar, olgun olan akılları sayesinde tamamen dünyadan yüz çevirmişlerdir. Demek ki âhirete talib olan kimse, kalbinde dünya sev¬gisini tetik etmesi lâzımdır. Hele bu zamanda dünya sevgisinin terki güç olduğu için hiç olmazsa, mânen onu terk etmek lâyıktır. Mânen terki, salik, dini işlerde Darlak şeriatın hükmüne göre amelde olgun olmasın¬dan, yemek içmekte, elbise giymesinde, kendine mesken edecek binalarda, şeriatın çercevesinden dışarı çıkmayı caiz kılmasından ibarettir. Kendisine şeriat ahkâmiyle tezyin hâsıl o1duğunda, şübhesiz kendisine, bu dünyanın görünen aldatıcı güzelliğinden kurtuluş hâsıl olur. Kendisi¬ne bu kısım dünyanın terki hasıl olmayan kimse ise, konumuz dışı olup münâfıktır. Mevcut olan suri imanı, âhiret gününde ona menfaat vermez. Onun bu şeklen imanı kendisine fâidesi, ancak dünyada kanını, malını müslümanların savaşından kurtarır.
İkinci mektubunuz, 14 Zilhicce ayının eyyamü’t-teşrikin sonunda (kur¬ban bayramının dördüncü günü) salı günü bize ulaştı.

Yüzotuzbeşinci Mektub
Çeçen İzzet bey’e, naib savcı olmaması kendisi için daha iyi ol¬duğu ve bu dünyevi rütbeler yararlı olsa da, başkasına menfa¬at verip sahibi ise, kendini başkaları için helak ettiği ve başka konular hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Halis dost olan Muhammed İzzet Bey’e, Allah, onu nimetlerle be¬zeyip sıkıntılardan korusun! Sıhhatımızdan sual edip selim ile size dua eder, Allah’ın rızası olan şeylere muvaffaikıyetinizi dileriz.

Bize olan sevgi ve ihlasınız, matlübumuz olduğu üzere, durumumuza önem verdiğinize delalet eden mektubumuz bize ulaştı. Gerçekten, de¬irmende sekiz bin lira kadar hasar oldu. Zararın iadesi Allah’a havaledir.
Çocuklar: Alaeddin ve tzzeddin bir aydan beri, hava değişimi için Halebe yakın olan Erbain denilen yere gitmişlerdir. Çünkü oranın havası iyi ve Izzeddin’in bir nevi zafiyeti vardır. Bayramdan sonra, maşallah eve dö¬neceklerdir. Diğerleri: Muhammed Ma’surn, El-Hac Emin ve Muhammed size selam ederler.

Meselenize gelince, eğer maneviyattan malümatınız olsaydı, kendi¬nize tasavvuf yolunu seçecektiniz. Zira bu dünya rutbelerin sahibleri, baş¬kalarına menfaat sağlasa da kendini harcıyorlar. Allahü teala ise, biri¬miz kendi hastamızı zararlı şeylerden koruyorsak, o kadar dostunu koru¬yor. Bizimle danıştığımızda birinci fikir arzümuz idi. Sizin için ona karar vermiştik. İkincisi ise, belediye başkanlığı görev ise, halkın ısrarlan üzerine talebte bulunduğunuz için evet dedik. Daha çok selametinize şükrediniz. Çoktan beri bize gelmediniz. Tarafınızda bulunan dostlara selamımızı iletiniz. Devamlı olarak hoşça kalın. 4 Şevval 1366 H.

YüzotuzaltıncıMektub
Deyrezorlu Muhammed Said’e, rızkın celbi niyetiyle değil, ken¬disi Kur’an-ı kerimden El-Vakıa süresi ile Delailü’l-Hayrat ki¬tabını okumasını kendi reyine bırakması üstadın şekli ha¬yaline gelmezse de, akşam namazı ile yatsı namazı arasında ra¬bıtaya devam etmesi, seher vakitlerinde estağfirullah zikrini yapması, istiğfar kelimesi ve adedinin beyanı ve buna benzer şeyler hakkındadır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Teşbihten münezzeh olan Allah’a hamd olsun. Salat ü selam kıya¬met gününe kadar bizi küfür karanlığından çıkarıp aydınlatan, sapıklık¬tan doğru yola hidayet edene Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine olsun!
Senaların kafileleri ile çok selamları size hediye edip, size evladı¬nıza dua ederiz. Bizi seven ve sevilen El-Hacı Hayır’a da keza... Sonra şu arz edilir ki: Bir takım sorulan kapsayan iki yazınız bize ulaştı.
Çocuğunuza bu ismi (Ahmed) koyduğuna güzel ettin. Ona mübarek olsun. Bazı alimler demişler ki: Bence, Ahmed kelimesi Muhammed keli¬mesinden daha sevimlidir. Çünkü telaffuzda Muhammed kelimesinde yanlışlık vaki olup Ahmed kelimesinde vaki olmaz. Çocuğunuza uzun ömür salih amel vermesini Allah’tan rica ederiz.
Vakıa süresini okumak için sana izin verilmiştir. Fakat onu rızkını celbi maksadıyla değil, belki okıımasıyla emir olunduğun ve okuması sünnet olduğu niyyetiyle oku! Delaiü’l-Hayrat kitabının okunmasına ge¬linee, onda serbestsin. İster oku, ister okuma! Çünkü ona bedel olarak her gün yüz defa salavat okumanızı emrettik. Fakat vird ve zikirler ma¬nevi ilerlemen için daha yararlıdır. Rabıta ise, üstadın şekli hayaline gelmese de, akşam namazı ile yatsı namazı arasındaki vakitte rabı¬taya devam et! Hayali Rabıta her vakitte sevilir. Seher vaktinde istiğ¬far zikrinln okunması hakkında, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifte emir varid olduğundan okumasını kaçırma. Okuduğun zaman Allahım! Bizi bağışla» duasıyla yetmiş defa oku.
İkinci Mektubunıız, Saferü’l-Hayr ayının ortasında, birincisi ise, Muharremü’l-Haram ayının sonunda bize ulaştı. Size, Hacı Hayır’a, Molla Ali, Hacı Selim’e, Molla Alımed’e, Seyyid Abdurrahman El-Hazırı haz¬retine, annenize, bütün ev halkınıza, dostların hepsine selam ederiz. Size ve onlara dua eder, hepsinden dua dileriz. Mektublarınızda bahsettiğiniz kimselerin hepsi size selam ve dua eder, duanızı dilerler. Bilhassa Mu¬hammed Ma’sum, Alaeddin, İzzeddin. Muhammed Said ve pederi ile kar¬deşleri, Molla İbrahim, Molla Reşid oğlu, Molla Muhammed, Molla Cuma da ....... Ev halkımız da ev halkınıza selam ederler. Bu mektubun için¬de yazılı iki adet korkuluk kağıtları vardır. Küçüğü çocuk için, büyüğü ise, annesi içindir.
Seyyid Abdurrahman’a, Allah’ı ve Resülü (Sallallahü aleyhi ve sellem) sevmeyi, şeriata tabi olup, evliya ve ulemanın sohbetlerinden ay¬rılmamasını, diğer ülkelere nazaran El-Ceziremizde daha çok bulunan fi¬sık, eşkiya, fitne, fesad, teşvikçi cemattan uzak olmasını tavsiye ede¬rim.

Bu mektubun yazısı bittikten sonra, üçüncü mektubunuz da gelip onda diğerlerinden fazla tafsi1at vardır. Allah’a hamdolsun! Hepimiz, ev¬lad ve tabiler se1ametteyiz.
Allah, efendimiz Muhammed’in (Sa1lallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ve selam eylesin. 20 Safer ayı.

Yüzotuzyedinci Mektub
Halifesi ve üstad-ı azamın (Kuddise sirruh) torunu Muhammed Ma’şuk’a kendisine hasıl olan mülakat iştiyakını belirtınesi, eş¬yaların huslü, vakitlerin rehineleri oldukları ile, onu teselli et¬mesi, gördüğü rüyanın tabiri ve daha başka mes’eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hic bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü se¬lam, Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashahının üzerine olsun!
Bundan sonra bu mektub, garib, zelil, uzak ve dergahınızın lütfuna muhtaç olan kimseden gözünün nuru kalbinin meyvesinedir.
İltifatınızdan ve o tarafta bulunanların sıhhat ve selametlerinden ha¬ber verici mektubunuz ona (bana) ulastı. Buna karşı Allah’a hamd ve şükür edip gayet sevindi. Yüzünü ayakkabınızın altındaki tozu ile mesh eder, panzehire benzeyen atlarınızın nalının tozunu gözüne sürme gibi çeker. Ayrılık zamanı uzadı. Size kavuşmak iştiyakının ateşi alevlendi, engeller onu (beni) kavusmaktan men etmistir. Mektupta, bu fakire zikrettiğin şeylere gelince, eşyalar vakitlerin rehin eşi oldukları bilinmelidir. Hasıl olmalanın tehirinde bir hikmet olması umulur. Her ikimizin de sabretmemiz lazımdır. Allah’ın emirlerini muhafaza etmek önemlilerin en önemlisindendir.
Gördüğün rüyanın tabiri ise, buyurduğun gibidir. Emellerin kabesi¬ne benzeyenin (Kuddise sirruh) katında Hazret’in (Kuddise sirruh) türbesi nezdinde bu fakire istimdat etmeniz rica olunur. Daha başka size bir şeylerin yazılması mümkün olmadı. Tarikata ait kitabların ve sadat¬ların (Kuddise sirruhüm) kitablarının mütalası cidden yararlıdır.

Yüzotuzsekizinci Mektub
Üstad-ı azamın (Kuddise sirruh) torunu, Şeyh Muhammed Ma’¬sum’a, kendisinden dua taleb etmesi ve oğlu Muhammed Ma’¬şuk’u yanına göndermesi için, onu teşvik etmesinin ricası, anne ve baba çocuklarına dünyayı kazanmaktaıı daha ziyade ahi¬reti kazanmak için çahşmalarının gerektiği ve başka şeyler hakkınndadır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih. etmesin. Salat üselam, efendimiz Muhammed’iıı (Sallallahüi aleyhi ve sellem) al ve as¬habının üzerine olsun!
Bundan sonra bu mektuıb, fakir, garib, ayrılık dağı ve oklarıyla ya¬ralanan, mevlası hakkında kusurunu itiraf eden, kendisine iltifat edilmesine layık olan kimseden, efendisi ve belinin kuvveti ve kendisiyle iftihar eden üstadı azam’ın (Kuddise sirruh) torunu Muhammed Masum’adır. Allah, onu temennilerine ulaştırsın.
Mezkür fakir sağ elimizi öpmekle teberrük ederek panzehire ben¬zer ayakakabınızın tozunu gözüne sürme gibi çekip, faziletinden dolayı bu fakiri hatırınıza getirmenızı rica eder. Kendisi o makama ehil olmayıp bin ınerhale mesafe kadar, ıızakdır. Fakat sizler, o makama ehilsiniz, rabbani gayret ve namus sahibisiniz. Allah, kendisine rızanızdan ve o yüce kapı eşiğini muhabbetinden bir hardal tanesi kadar, rızık verene rnutluluklar olsun!
Sonra yüce huzuruna arz edilir ki Gerçekten oğlun Maşuk da bu yüce tarikat için tam bir kabiliyet ve liyakatı vardır. Nitekim bunu ben¬den daha iyi bilirsiniz. Bu fakir, onun bu kabiliyeti sadatııı (Kuddise sir¬ruhum) himmetiyle tam bir lütuf ve genel olan keremiyle kendine min¬net ederek kuvvetten fiiliyata çıkarmasını Allah sübhahehü tealadan ri¬ca eder. Öyle ise, buraya gelmesi için kendisinde bir gevşeklik gördüğü¬nüz vakit, onu davarlarınızın, atlarınızın ahırına (bizim köye) gelme¬si için teşvik etmeniz rica olunur. Çünkü Hazret (Allah bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlasın) buyurdular ki: «Anne ve baba, çocuklarının dünya işlerinden daha ziyade, ahiret işlerini tamir etmeleri için, çalışmaları la¬zımdır. Zira yalnız dünya işlerini yapmanın menfaati, ahirette yoktur. Yalnız dünya ile ilgilenmek, zarardan başka fayda vermez. Meta (eşya¬sı) azdır. Onunla mübtela olan kimse zelildir.»
Seyda zadelerin hepsinin ellerinden öper, kendilerinden ve ev hal¬kından dualarını dilerim. Bu taraftakilerin hepsi de dua edip sizden dua taleb ederler. Allah, Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) ad ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin.

Yüzotuzdokuzuncu Mektub
Deyrezorlu Muhammed Said’e, Allahu teala ile Resülünü sev¬meye, şeriat ile tarikat sadatının yolunu takib edip, onları da sevmeye Allah’ın kullarına, hatta hayvanlara karşı da şefkatli olmasına dair tavsiyesi, ömrünü aziz ve yüce Allah’ın ibade¬tinde sarf etmesi ile diğer meseleler lıakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü se¬lam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine olsun!
Sonra bu mektub, ilim ve tarikat hizmetçisinden, doğru dostumuz İbrahim El-Latif Oğlu Muhammed Said’edir. Size selam edip, ahvaliniz¬den sorarak size dua ettikten sonra, şu denilir ki, sizi salih kişilerin yaptık1arı dualarından unutmayız. Eğer bizden soracak olursanız, şim¬dilik Hazna köyündeyiz. Sizin buraya gelmenize dair talebimiz ise, hiç bir dünyevi gaye veya herhangi bir iş için değildir. Belki iki sen’eden beri sizi görmediğimizden dolayı, sizi özlemişiz. İşte bunun için mümkün ise gelin dedik. Fakat şimdi anladık ki, gelmeye imkanınız yoktur. (Cenabı¬ Hak da Kur’an-ı kerimde): Sonra size, Allah’ı (üzerine senaların efdali, selamların kamili olsun)
Allah’ın Resulünü sevmek, parlak şeriatın ve Nakşibendiye sadatının (Kuddise sirruhüm) izlerinde bıılunmak ve onları sevmekle tavsiye ede¬rim. Bilhassa Allahü tealanın bütün kullarına, hatta hayvanlara da şef¬kat ve merhamet edilmesi de onların adabındandır.
Ey kardeş! Ömrün en şerefi devresi (gençlik zamanı) nefsin arzularından geçip, ömrün en rezil devresi (ihtiyar1ık devri) elde kalmıştır. Elde kalan miktarı, Allah’ın rızasında sarfetmezsek, yarın kıyamet gü¬nünde hangi yüz ile Allah’a kavuşacak ve kendimizi kurtarmak için, han¬gi bir delil ile temessük edeceğiz
Hacı Hayır ile bütün dostlara selam edip, hepsinin dualarını dile¬riz. Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin! Şevval 15.

Yüzkırkıncı Mektub
Deyrezorlu Muhammed Said’e, kendisine gönderdiği mektublarının sorduğu sorularının ve gördüğü rüyanın tabiri ile buna
benzer ıneseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selam, Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in, (Sallalla¬hü aleyhi va sellem) bütün al ve ashabının üzerine olsun!
Bu mektub, doğru, halis dostumuz, övülen ahlak sahibi, muhterem İbrahim Latif oğlu Muhammed Said’edir. Size selam ve dua edip bütün ahvalinizden sorar, Hacı Hayır’a, ayrı ayrı olarak da dostlara selam et¬tikten sonra, şu arz edilir ki, gönderdiğin beş mektübların hepsi bize ulaşmıştır. İçlerinde yazılan rüyaları ve maksadları anladık. Yirmi gün¬den beri, sana uzun ve mufassal bir mektub gönderdik. Onda rüyaların tabirlerini, sorulan soruların cevabları beyan edilmiştir. Zarfın içine biri emziren hanımınıza, diğeri çocuğunuza ait iki adet yazılı korkuluk koy¬duk. Size ulaşıp ulaşmadığını bu mektubunda beyan etmediniz.
Gördüğün iki rüyaların tabirleri şudur: Hurma salkımı, sana, tara¬fımızdan Nakşibendiye nisbeti ulaşacağına delalet eder. Peygamberi (Sal¬lallahü aleyhi ve sellem) görmek daha büyük bir nimettir.
Muhammed Masum, Alaeddin, İzzeddin ve Muhammed Said, size selam ve dua edip duanızı dilerler. Hacı Muhammed Emin bütün ule¬ma, talebeler ve müridler size selam edip duanızı taleb ederler.
Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin! R.ebiülevvel 21





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)